iltasyazilim
FD Üye
İstanbul'un kahve ve kahvehane kültürü, çok detaylı ele alınması gereken bir vaka olduğu gibi, tarihi de bir pek detaylı Toplumun başkalaşım süreciyle paralellik belirten, müşterileri az kalsın toplumun ve ait oldukları sosyal statünün birer aynası olan kahvehane kültürüyle tanışmamız, 1500'lü senelere rastlıyor
14'üncü yüzyılda Ortadoğu'ya, Hindistan'a ve Asya ülkelerine yayılan kahve, Yavuz Sultan Selim'in Suriye'yi, Mısır'ı, Hicaz'ı ele geçirmesinden sonradan, 1519 yılında İstanbul'a geldi
Birincil kahvehanelerin açılması ise, 15541555 yıllarına rastlıyor İstanbul'un ilk kahvehanesi, Halepli Hakem ve Şamlı Şems isimli iki tüccar göre Tahtakale semtinde açılmıştı
Birincil kahvehanelerin müşterilerini, dönemin seçkinler sınıfı sayılan bürokratlar, yâni Kanuni zamanında özerk yapılı bir yönetim kurulu olan kalemmiyenin üyeleri oluşturmaktaydı Açık Fikirli sınıfından, misafir etme düşkünü, iyi yaşamayı sevenlerden meydana gelen bu topluluk, 20 ya da 30 kişilik gruplar halinde toplanıp, kitap veya görgü kuralları yazıları okur, satranç, tavla oynar, yeni yazdıkları şiirleri getirerek sanat tartışmaları yaparlardı
O devirde bu toplantılara katılmak, bir bakıma onaylanmak, kabul bakmak, toplumsal bir statüye lâyık görülmek manâsına geldiğinden genç adaylar, becerilerini sergiler, bu ortama girebilmek için can atarlardı Adayların Osmanlı seçkinlerinin kültürünü bilmesi, Farsça, Arapça, Türkçe ve yazınsal alanda tanınmış ustalar konusunda sağlam bilgilere sahip olmaları gerekmekteydi
Sosyalleşme anlamında toplumda önemli bir yere sahip bulunan kahvehaneler, aynı zamanda birer misafir etme mekânıydı Bir Takım kahvehanelerde dama, satranç, tavla oynanır, bazılarında ise Karagöz oynatılırdı 19'uncu yüzyılda bu gösteriler Tophane tersanesine yakın mahallelerde, Fatih ve Sultanahmet Câmii çevresindeki kahvehanelerde yapılırdı
Kahvehaneler ünlerini, orada sanatını icra eden meddahlardan ya da müzisyenlerden alırlardı O zamana ait 43 meddah kahvehanesi olduğu bilgiler aralarında
Dönemin meşhur kahvehanelerinden biri, geniş pencerelerinden Saray'ın göz kamaştırıcı görüntüsü yanına Haliç, Boğaziçi ve Adalar görünen; havuzu, varlıklı sofraları, ahşap tavanı ve duvar süslemeleriyle Tophane Kahvehanesi idi Bu mekân Laz, Ermeni, Türk denizcilerin, edebiyatçıların, din adamlarının ve tüccarların uğrak yeriydi O dönemde bunun dışındaki kahvehaneler, benzer meslek grubundan, aynı locadan şahısların gittiği kahvehanelerdi Bunlar meslek grubuna tarafından esnaf ve hamal kahvehaneleri, balıkçı ve denizci kahvehaneleri, yeniçeri, tulumbacı kahvehaneleri gibi isimlerle anılırlardı
Bu kahvehaneler data alışverişinin yapıldığı, mesleki problemlerin tartışıldığı, işbirliği yapılan yerlerdi Mesela Balat Kahvehanesi'ni işleten Penderoğlu, Türk ve Rum komşuları aralarında zaman zaman çıkan kavgaları bu atmosferden kuvvet alarak çözümlerdi
Günümüzde zeka popülerliğini korumakta olan Pierre Loti Kahvehanesi, 1880 yılında Eyüp'te Karyağdı Bayırı'nın sonundaki tepede açıldı Galata ile Eminönü'nü birbirine bağlayan köprü üstünde de farklı alanlara yönlendirilmiş kahvehaneler mevcuttu
Yazar Edmond de Amicis'e kadar, 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında, Beyazıt ve Galata kulelerinde de kahve içiliyordu Yaz günleri Tophane ile Ayasofya meydanlarında kurulmuş olan çadırlar da kahvehane olarak kullanılmaktaydı
Kır yerlerine kurulan kahvehanelerin en büyüğü ise Kadırga'daki 56 Kahvehanesi idi
Fener'de deniz üstünde yer alan İskele Kahvehanesi, vapur iskelesinin hemen yan Ahmet Rasim'in uğrak yeri olan, içerisinde ince saz da bulunan kahvegazino da dönemin popüler mekânlarından biriydi
Kahvehanelerin bazıları gündüz kahve olarak çalışır, gece ise gazinoya dönüşürdü Bunlar aralarında en ünlü olanı da, Eyüp İskele Gazinosu'ydu *
14'üncü yüzyılda Ortadoğu'ya, Hindistan'a ve Asya ülkelerine yayılan kahve, Yavuz Sultan Selim'in Suriye'yi, Mısır'ı, Hicaz'ı ele geçirmesinden sonradan, 1519 yılında İstanbul'a geldi
Birincil kahvehanelerin açılması ise, 15541555 yıllarına rastlıyor İstanbul'un ilk kahvehanesi, Halepli Hakem ve Şamlı Şems isimli iki tüccar göre Tahtakale semtinde açılmıştı
Birincil kahvehanelerin müşterilerini, dönemin seçkinler sınıfı sayılan bürokratlar, yâni Kanuni zamanında özerk yapılı bir yönetim kurulu olan kalemmiyenin üyeleri oluşturmaktaydı Açık Fikirli sınıfından, misafir etme düşkünü, iyi yaşamayı sevenlerden meydana gelen bu topluluk, 20 ya da 30 kişilik gruplar halinde toplanıp, kitap veya görgü kuralları yazıları okur, satranç, tavla oynar, yeni yazdıkları şiirleri getirerek sanat tartışmaları yaparlardı
O devirde bu toplantılara katılmak, bir bakıma onaylanmak, kabul bakmak, toplumsal bir statüye lâyık görülmek manâsına geldiğinden genç adaylar, becerilerini sergiler, bu ortama girebilmek için can atarlardı Adayların Osmanlı seçkinlerinin kültürünü bilmesi, Farsça, Arapça, Türkçe ve yazınsal alanda tanınmış ustalar konusunda sağlam bilgilere sahip olmaları gerekmekteydi
Sosyalleşme anlamında toplumda önemli bir yere sahip bulunan kahvehaneler, aynı zamanda birer misafir etme mekânıydı Bir Takım kahvehanelerde dama, satranç, tavla oynanır, bazılarında ise Karagöz oynatılırdı 19'uncu yüzyılda bu gösteriler Tophane tersanesine yakın mahallelerde, Fatih ve Sultanahmet Câmii çevresindeki kahvehanelerde yapılırdı
Kahvehaneler ünlerini, orada sanatını icra eden meddahlardan ya da müzisyenlerden alırlardı O zamana ait 43 meddah kahvehanesi olduğu bilgiler aralarında
Dönemin meşhur kahvehanelerinden biri, geniş pencerelerinden Saray'ın göz kamaştırıcı görüntüsü yanına Haliç, Boğaziçi ve Adalar görünen; havuzu, varlıklı sofraları, ahşap tavanı ve duvar süslemeleriyle Tophane Kahvehanesi idi Bu mekân Laz, Ermeni, Türk denizcilerin, edebiyatçıların, din adamlarının ve tüccarların uğrak yeriydi O dönemde bunun dışındaki kahvehaneler, benzer meslek grubundan, aynı locadan şahısların gittiği kahvehanelerdi Bunlar meslek grubuna tarafından esnaf ve hamal kahvehaneleri, balıkçı ve denizci kahvehaneleri, yeniçeri, tulumbacı kahvehaneleri gibi isimlerle anılırlardı
Bu kahvehaneler data alışverişinin yapıldığı, mesleki problemlerin tartışıldığı, işbirliği yapılan yerlerdi Mesela Balat Kahvehanesi'ni işleten Penderoğlu, Türk ve Rum komşuları aralarında zaman zaman çıkan kavgaları bu atmosferden kuvvet alarak çözümlerdi
Günümüzde zeka popülerliğini korumakta olan Pierre Loti Kahvehanesi, 1880 yılında Eyüp'te Karyağdı Bayırı'nın sonundaki tepede açıldı Galata ile Eminönü'nü birbirine bağlayan köprü üstünde de farklı alanlara yönlendirilmiş kahvehaneler mevcuttu
Yazar Edmond de Amicis'e kadar, 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında, Beyazıt ve Galata kulelerinde de kahve içiliyordu Yaz günleri Tophane ile Ayasofya meydanlarında kurulmuş olan çadırlar da kahvehane olarak kullanılmaktaydı
Kır yerlerine kurulan kahvehanelerin en büyüğü ise Kadırga'daki 56 Kahvehanesi idi
Fener'de deniz üstünde yer alan İskele Kahvehanesi, vapur iskelesinin hemen yan Ahmet Rasim'in uğrak yeri olan, içerisinde ince saz da bulunan kahvegazino da dönemin popüler mekânlarından biriydi
Kahvehanelerin bazıları gündüz kahve olarak çalışır, gece ise gazinoya dönüşürdü Bunlar aralarında en ünlü olanı da, Eyüp İskele Gazinosu'ydu *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.