nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
İstiklal Marşı nasıl yazıldı hikayesi
İstiklal Marşımızın hikayesi
Mehmed Âkif 10 yılı aşan uzun bir ayrılıktan daha sonra memlekete döner (16 Haziran 1936) Gurbet illerinde sevgili yurdunun hicran ve hasreti onu yakıp, kavurmuştur Ciğerleri şişmiş, vücudu bir külçe kemik hâlinde kalmıştır Beyoğlu'nda Mısır Apartmanı'nın loş ve sâkin bir odasında son günlerini yaşıyordur Sevdiği bir takım arkadaşları kendisini ziyarete gelmişlerdir Millî Çaba günlerinden bahsedilirken, söz İstiklâl Marşı'na intikal eder
Marş, milletin malıdır
İstiklâl Marşı denince Üstad Âkif'in gözleri büyür ve parlar Hastabakıcının yardımıyla doğrulur, anlatmaya başlar:
İstiklâl Marşı O günler ne samimî, ne heyecanlı günlerdi O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir Bin bir afet karşısında bunalan ruhların, ızdırablar içinde kurtuluş dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin değerli bir hâtırasıdır O şiir bir daha yazılamaz Onu kimse yazamaz Onu ben de yazamam Onu yazmak için o günleri bakmak, o günleri yaşamak lâzım O şiir bundan böyle benim değildir O, milletin malıdır Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur
Bunu söylerken Üstad Âkif yorulur Başı yastığa düşer O kemik külçesi yavaşçacık özen ile yatağına uzatılır Misafirler veda ederler Üstad Âkif gözlerini kapayarak sâkin, sessiz uyumaya başlar
Millî marş için açılan yarışma
İstiklâl Marşı'nın yazılış serüveni şöyle başlar:
Maarif Vekâleti (Ulusal Eğitim Bakanlığı) memleketin bütün şairlerini millî marşın yazılması için dâvet eder Bunun üzerine her taraftan güzel şiirler gelmeye başlar Sonunda 724 parça şiir gelir Bunların içinden bazıları seçilerek basılıp, tüm Meclis âzâlarına dağıtılır
Millî marş için hem Vekâletçe mükâfat vaad olunur
Gelen şiirler incelenir Lakin hiç biri istenilen ölçüde değildir Buna karşın gösterdikleri hassasiyet ve duyarlılıktan dolayı Maarif Vekili, Meclis kürsüsünden bütün bu kıymetli şairleri takdir duygularıyla anar, onlara saygılarını sunar, teşekkür eder
Vekâlet yazılan 724 parça şiiri iftiharla, göğsü kabararak okumasına okur, fakat esas aradığı, istediği şiiri bulamamıştır Mücahedenin büyüklüğü nisbetinde adaleli bir şiir, gönülleri heyecana verecek heyecanlı bir ses istenmektedir
Bu böylece bir şiir olmalıdır oysa, gelecek nesillere, daima, o tanrısal mücadeleyi ve büyüklüğü terennüm etsin Kalbleri o heyecanla doldursun Yurdun bütün ufuklarını o heyecanla inletsin Bütün seslerin fevkinde yükselsin, yükselsin Arşın kapılarına yapışarak haykırsın
Bu ses, ezelden beri serbest yaşayan, kükremiş su baskını gibi bendini çiğneyip aşan, dağları yırtan, enginlere sığmayıp taşan, yurdun her taşı aşağı kefensiz yatan, her zerrei hâkînden şühedâ fışkıran bir milletin, iman batmış bir göğsünsesi olmalıdır
Bu ses, al sancaklarda dalgalanan fazilet ve şehamet şâhikalarından bütün bir cihâna karşı: Hangi deli bana zincir vurabilir?diye meydan okuyan; Medeniyet denilen tek kadınsı kalmış canavarınhayâsızca akınlarına karşı kükreyen bir ses olmalıdır Bu ses, elinden silâhları alınan, özgürlük ve istiklâl için dişiyle tırnağıyla boğuşan bir millete ümidler verecek, onu yeise, bezginliğe, yılgınlığa düşmekten uzaklaştıracak, önüne cennetler serecek, ona Hakk'ın vaad ettiği büyük günlerin, büyük başarı günlerinin yakın, pek yakın olduğunu söyleyecek* er yürekli bir ses olmalıdır
Büyük şaire müracaat
Büyük Insanlar Meclisi'nin Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver milletin hislerine, duygularına, ızdıraplarına kimin çevirmen olacağını, milletin marşının kimin kadar yazılabileceğini biliyordur Ama ne çare fakat büyük şair Mehmed Âkif, marşı yazana para verilecek, diye müsâbakaya iştirak etmemiştir
Maarif Vekili bunu sezer ve müsâbaka hâricinde edinmek, müsâbaka şartlarından âzade kalmak şartıyla şair Mehmed Âkif'e başvuru eder İstiklâl Marşı'nın, onun yüksek ve ilâhî belâgatli kalemiyle yazılmasını şöyle rica eder:
O Kadar aziz ve muhterem efendim,İstiklâl Marşı için açılan müsabakaya iştirak buyurmamalarındaki sebebin izâlesi için öyle çok tedbirler vardır Zatı üstâdânelerinin matlub şiiri vücuda getirmeleri maksadın husûlü için son çare olarak kalmıştır Endişenizin icabettiği ne varsa hepsini yaparız Memleketi bu müessir tavsiye ve teheyyüc vâsıtasından yoksun bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetlerimi arz ve bitmiş eylerim efendim
5 Şubat 1337 (1921) Umûri Maârif Vekili Hamdullah Suphi
Büyük şiir
Onun üzerine Üstad Mehmed Âkif, Tâceddin Dergâhı'nın odasına kapanır, o günkü heyecanlardan ilham alarak İstiklâl Marşını yazan 17 Şubat 1337 1921 Perşembe sabahı Kahraman Ordumuzaithaf edilen bu muazzam şiir, Mehmed Âkif'in başmuharriri olduğu Sebilürreşad'ın baş sahifesinde Sebilürreşad, XVIII 468, s 305 yayınlanır**
Rûhumun senden İlâhî şudur ama emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne nâmahrem eli;***
* Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey, Meclis'teki hitâbesinde Üstad'ı bu kelimelerle tavsif etmiştir
** İstiklâl Marşı 21 Şubat 1337 Pazartesi günü de Kastamonu'daki Açıksöz gazetesinde neşrolundu Mehmed Âkif bir nüsha kendi eliyle yazıp Açıksöz'e göndermiştir *
İstiklal Marşımızın hikayesi
Mehmed Âkif 10 yılı aşan uzun bir ayrılıktan daha sonra memlekete döner (16 Haziran 1936) Gurbet illerinde sevgili yurdunun hicran ve hasreti onu yakıp, kavurmuştur Ciğerleri şişmiş, vücudu bir külçe kemik hâlinde kalmıştır Beyoğlu'nda Mısır Apartmanı'nın loş ve sâkin bir odasında son günlerini yaşıyordur Sevdiği bir takım arkadaşları kendisini ziyarete gelmişlerdir Millî Çaba günlerinden bahsedilirken, söz İstiklâl Marşı'na intikal eder
Marş, milletin malıdır
İstiklâl Marşı denince Üstad Âkif'in gözleri büyür ve parlar Hastabakıcının yardımıyla doğrulur, anlatmaya başlar:
İstiklâl Marşı O günler ne samimî, ne heyecanlı günlerdi O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir Bin bir afet karşısında bunalan ruhların, ızdırablar içinde kurtuluş dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin değerli bir hâtırasıdır O şiir bir daha yazılamaz Onu kimse yazamaz Onu ben de yazamam Onu yazmak için o günleri bakmak, o günleri yaşamak lâzım O şiir bundan böyle benim değildir O, milletin malıdır Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur
Bunu söylerken Üstad Âkif yorulur Başı yastığa düşer O kemik külçesi yavaşçacık özen ile yatağına uzatılır Misafirler veda ederler Üstad Âkif gözlerini kapayarak sâkin, sessiz uyumaya başlar
Millî marş için açılan yarışma
İstiklâl Marşı'nın yazılış serüveni şöyle başlar:
Maarif Vekâleti (Ulusal Eğitim Bakanlığı) memleketin bütün şairlerini millî marşın yazılması için dâvet eder Bunun üzerine her taraftan güzel şiirler gelmeye başlar Sonunda 724 parça şiir gelir Bunların içinden bazıları seçilerek basılıp, tüm Meclis âzâlarına dağıtılır
Millî marş için hem Vekâletçe mükâfat vaad olunur
Gelen şiirler incelenir Lakin hiç biri istenilen ölçüde değildir Buna karşın gösterdikleri hassasiyet ve duyarlılıktan dolayı Maarif Vekili, Meclis kürsüsünden bütün bu kıymetli şairleri takdir duygularıyla anar, onlara saygılarını sunar, teşekkür eder
Vekâlet yazılan 724 parça şiiri iftiharla, göğsü kabararak okumasına okur, fakat esas aradığı, istediği şiiri bulamamıştır Mücahedenin büyüklüğü nisbetinde adaleli bir şiir, gönülleri heyecana verecek heyecanlı bir ses istenmektedir
Bu böylece bir şiir olmalıdır oysa, gelecek nesillere, daima, o tanrısal mücadeleyi ve büyüklüğü terennüm etsin Kalbleri o heyecanla doldursun Yurdun bütün ufuklarını o heyecanla inletsin Bütün seslerin fevkinde yükselsin, yükselsin Arşın kapılarına yapışarak haykırsın
Bu ses, ezelden beri serbest yaşayan, kükremiş su baskını gibi bendini çiğneyip aşan, dağları yırtan, enginlere sığmayıp taşan, yurdun her taşı aşağı kefensiz yatan, her zerrei hâkînden şühedâ fışkıran bir milletin, iman batmış bir göğsünsesi olmalıdır
Bu ses, al sancaklarda dalgalanan fazilet ve şehamet şâhikalarından bütün bir cihâna karşı: Hangi deli bana zincir vurabilir?diye meydan okuyan; Medeniyet denilen tek kadınsı kalmış canavarınhayâsızca akınlarına karşı kükreyen bir ses olmalıdır Bu ses, elinden silâhları alınan, özgürlük ve istiklâl için dişiyle tırnağıyla boğuşan bir millete ümidler verecek, onu yeise, bezginliğe, yılgınlığa düşmekten uzaklaştıracak, önüne cennetler serecek, ona Hakk'ın vaad ettiği büyük günlerin, büyük başarı günlerinin yakın, pek yakın olduğunu söyleyecek* er yürekli bir ses olmalıdır
Büyük şaire müracaat
Büyük Insanlar Meclisi'nin Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver milletin hislerine, duygularına, ızdıraplarına kimin çevirmen olacağını, milletin marşının kimin kadar yazılabileceğini biliyordur Ama ne çare fakat büyük şair Mehmed Âkif, marşı yazana para verilecek, diye müsâbakaya iştirak etmemiştir
Maarif Vekili bunu sezer ve müsâbaka hâricinde edinmek, müsâbaka şartlarından âzade kalmak şartıyla şair Mehmed Âkif'e başvuru eder İstiklâl Marşı'nın, onun yüksek ve ilâhî belâgatli kalemiyle yazılmasını şöyle rica eder:
O Kadar aziz ve muhterem efendim,İstiklâl Marşı için açılan müsabakaya iştirak buyurmamalarındaki sebebin izâlesi için öyle çok tedbirler vardır Zatı üstâdânelerinin matlub şiiri vücuda getirmeleri maksadın husûlü için son çare olarak kalmıştır Endişenizin icabettiği ne varsa hepsini yaparız Memleketi bu müessir tavsiye ve teheyyüc vâsıtasından yoksun bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetlerimi arz ve bitmiş eylerim efendim
5 Şubat 1337 (1921) Umûri Maârif Vekili Hamdullah Suphi
Büyük şiir
Onun üzerine Üstad Mehmed Âkif, Tâceddin Dergâhı'nın odasına kapanır, o günkü heyecanlardan ilham alarak İstiklâl Marşını yazan 17 Şubat 1337 1921 Perşembe sabahı Kahraman Ordumuzaithaf edilen bu muazzam şiir, Mehmed Âkif'in başmuharriri olduğu Sebilürreşad'ın baş sahifesinde Sebilürreşad, XVIII 468, s 305 yayınlanır**
Rûhumun senden İlâhî şudur ama emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne nâmahrem eli;***
* Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey, Meclis'teki hitâbesinde Üstad'ı bu kelimelerle tavsif etmiştir
** İstiklâl Marşı 21 Şubat 1337 Pazartesi günü de Kastamonu'daki Açıksöz gazetesinde neşrolundu Mehmed Âkif bir nüsha kendi eliyle yazıp Açıksöz'e göndermiştir *