iltasyazilim
FD Üye
İSTİKLAL MARŞI VE AÇIKLAMASI
Kahraman Ordumuza
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üzerinde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak
İstiklal Marşı ’nın yazıldığı dönemde Türk ordusu düşmanla savaş hâlindedir Bu yüzden ordu ve millete cesaret tahsis etmek isteyen şair, şiirine “Korkma… kelimesiyle başlar Bu, bir sesleniştir Şair, Türk milletine sesleniyor
İki türlü dehşet vardır: Bayağı dehşet ve asil nefret edilen şey Birincil korkuda ödleklik anlamı vardır Ancak, korkmak tekrar tekrar ödü patlak vermek anlamında değildir Çoğu süre da asil bir duygudur, insanî bir endişedir İnsanların kaybetmeyi göze alamayacakları değerleri vardır Örneğin, milletin başına bir şey kazanç diye korkmak, istiklalin kaybedileceğinden üzüntü etmek, asil bir korkunun ifadesidir
Şairin “Korkma… diye seslenmesi, asil bir endişenin, kaygının ifadesidir Milletimiz istiklalini kaybetme korkusu içindedir Şair, milletin üzüntü etmemesi gerektiğini; çünkü istiklalin kaybedilmeyeceğini söylüyor
Birinci dizedeki şafak, güneş battıktan sonraki alaca karanlık zamanı anlatır Şafağın bir anlamı da güneş doğmadan önceki alaca karanlıktır İstiklal Marşı, sembolik olarak, iki şafak arasını anlatır Akşamın şafağı Millî Mücadele ’nin başlangıcı, sabahın şafağı ise bitişidir Akşamın şafağından korkulur; çünkü peşinde karanlık bir gece vardır Ama, her gecenin bir sabahı olduğuna göre, içinde bulunulan karanlığın uzun süreceğini sanarak korkuya kapılmamalıdır Azıcık sonradan şafak sökecek ve karanlık son bulacaktır Bu benzetme şairin, Türk milletinin, bağımsızlığına fazla kısa sürede kavuşacağı hakkındaki emin inancını ortaya koyar
Birinci dizede yüzmek, dalgalanmak manasındadır Şafağın rengi kırmızıdır Al sancak ise Türk milletinin sembolüdür Türk bayrağının al rengi şairde bir alev izlenimi uyandırmıştır Bu ateş “sönmez Zira onun çıktığı kaynak, her Türk ailesinin evinde yanan ocaktır
Ocak, ateşin yandığı yerdir; sonra ev anlamını kazanmıştır Ocakta ateşin yanıyor olması canlılığa işarettir Yurdun üstünde tüten en son ocak kaldıkça, bu bayrağın alevi bu şafaklarda dalgalanacaktır; milletimiz istiklalini kaybetmeyecektir Yeter oysa o ocak tütmeye devam etsin Şair bu benzetmeyle “sancak ile “ırk arasındaki bağlantıyı ifade ediyor İkinci dize, aynı zamanda, “Son fert olarak kalsan bile bayrağı indirtmemek için, istiklali kaybetmemek için mücadele edeceksin demektir
Üçüncü dizede şair bayrağımızdaki yıldız ile gökteki yıldızı birleştirir Gökteki yıldıza kimsenin eli dokunamayacağı gibi, “Türk milletinin yıldızı olan bayrağa da kimse el süremez Keza; yıldız, beyazdır ve gece parlar Millî Çaba gece ise bayrağımızın yıldızı o gecede parlayacaktır Yıldızın parlaması bir ışıktır Işık, karanlıkta ümidi ifade eder
Yıldız kelimesi aynı zamanda kader, şans manalarına da gelir Bayrak milletin kaderini, talihini temsil eder O parlıyorsa, halk de parlak günlerini yaşamaktadır Onun sonu, milletin sonudur Şair üçüncü dizeyle Türk milletinin ve istiklalimizin sembolü bayrağımızın kesin olarak sonsuza kadar yaşayacağını ve dalgalanacağını belirtir Bundan zerre değin şüphesi yoktur Şairin bu hayallerle açıkça belirtmek istediği Türk milletinin ölmezliği fikridir O, ordu ve millete “Korkma… derken böyle bir inanca dayanır Millî Çaba ’nin zafere ulaşması işte bu sarsılmaz imanın sonucudur
Dördüncü dizede mükemmel bir egoistlik ve sahiplenme duygusu vardır Buradaki egoistlik gereklidir Çünkü, bencilce saklamak zorunda olduğumuz değerlerimiz vardır Bayrağımızı ve istiklalimizi işte böyle bir bencillikle muhafaza etmeliyiz
Çatma kurban olayım çehreni, ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül, ne bu kuvvet, bu celâl
Sana olmaz dökülen kanlarımız daha sonra helâl;
Hakkıdır, Hakk ’a tapan milletimin, istiklâl!
Şair hilale, yani Türk bayrağına hitap ediyor Edebiyatımızda sevgilinin kaşı hilale benzetilir Bayrak nazlı bir sevgili gibi kabul ediliyor Bayrak sevgilinin yüzüdür, hilal ise kaşı Sancak, bütün bir milletin sevgilisidir Çehre, yüz demektir ve kullanımı yerindedir Çünkü, yaratılmışlar içinde ruh hâli çehresine yansıyan tek varlık insandır
Sevgilinin kaşlarını çatışı nasıl âşığı elemlere sürüklerse istiklalin tehlikede olması da milleti elemlere sürükler Çehresi çatık olan sahiden millettir Milletin çehresi istiklal tehlikede olduğu için çatıktır Şair, milletin istiklalini kaybetmemesi için canını vereceğini söylüyor
İkinci dizede şair, ırkının kahraman olduğunu belirterek milletiyle ve milliyetiyle övünüyor Vatanın timsali olan sevgiliye (hilale) gülmesi için yalvarır Bayrağın kahraman ırkımıza gülmesi seslenmek, istiklalin kaybedilmemesi demektir Bayrak gülmediği, yani istiklal tehlikede olduğu için şiddet ve celâl vardır Sancak kahraman Türk ırkına gülmediği takdirde, bu ırk onun uğruna döktüğü kanları kendisine helâl etmeyecektir; çünkü bayrak, rengini bu al kanlardan almıştır Dolayısıyla Türk milletine borçludur
Son dizede “Adalet kelimesi iki manada kullanılmıştır Birinci manaya göre Yargı, Tanrı manasına gelir Müslüman olan Türkler ona taparlar Yargı kelimesinin öteki manası adaletle ilgilidir Hak bununla birlikte yapılan bir iş, fedakârlık ya da koşul karşılığı alınması gereken paydır Şair bu beyitte istiklal kavramı ile Hak (Tanrı ve adalet) kavramı arasında münasebet kurmaktadır Milletler yüksek kıymetlere inandıkları ve alt bulundukları takdirde istiklale adalet kazanırlar Hakk ’a tapan bu ırk istiklali hak etmiştir
Ben ezelden beridir serbest yaşadım, hür yaşarım
Hangi deli bana zincir vuracakmış, şaşarım!
Kükremiş su baskını gibiyim, bendimi çiğner aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım
Bu kıtada “hürriyet kavramı laf konusudur Burada şair “ben kelimesini kullanmakla beraber kastolunan Türk milletidir Şair, burada Cins milletini konuşturmaktadır Ezel, öncesi olmayan zamandır Türk milleti ezelden beri hür yaşamış ve hür yaşamaya alışmıştır Ona zincir vurulamaz
Zincir vurmak, tutsak etmek manasındadır Bizi esir etmek isteyenler çılgın olarak nitelendiriliyor Hem, Batılılar Kuvayı Milliyeciler için “çılgın kelimesini kullanıyorlar Çünkü, istiklal mücadelemizin başarıya ulaşmasını mümkün görmüyorlar Şair, asıl çılgının onlar olduğunu demeye getiriyor Belli Başlı onlar olmayacak işe giriştikleri için, ezelden beri hür yaşayan Türk milletine zincir vurmak istedikleri için çılgındırlar
Üçüncü dizede Millî Mücadele bir sele benzetiliyor Fizik kurallarına tarafından suyu zorlamak ve esir etmek olası değildir Sıkıştırılamadığı için bent yapılır O durumda da su, bendi ya yıkar veya üstünden aşar Bent esaret anlamına; kükremiş sel gibi almak da esareti geri çevirmek anlamına kazanç
Ezelden beri serbest yaşamış Türk milleti, esir edilmek istendiği takdirde kükremiş sel gibi, bendini çiğneyerek aşacaktır Dağları yırtacak, okyanuslara sığmayarak taşacaktır Hürriyetin özelliği sınır tanımamaktır Serbest yaşamak Türk milletinin karakteristik bir özelliğidir
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim îman doymuş göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma, nasıl böyle bir îmânı boğar,
“Medeniyyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?
Bu kıtada savaşan iki taraf, Türk milleti ile Batı dünyası karşılaştırılmaktadır Garp (Batı) çelik zırhlarını kuşanmış, silahlarına güvenerek Türkiye ’ye saldırmıştır Düşmanın bu maddî üstünlüğüne karşın Türk ’ün sarsılmayan imanı vardır İman, insanın taşıdığı manevi inançların bütünüdür Batı ’nın çelik zırhlı duvarları varsa Mehmetçiğin de iman dolu göğsü vardır İnsanı üstün kılan maddî zor değil, imanıdır Ordular ne dek gelişmiş savaş aletleriyle donatılmış olurlarsa olsunlar eğer dinç bir imana sahip değillerse başarılı olmaları mümkün değildir
Serhat, hudut boyu demektir Sınırları askerler korur İman batmış göğüsleriyle askerlerimiz çelik zırhlı duvarların aleyhinde duruyorlar
Canavar, can herif mahlûktur Tek dişi kalmış canavarlar daha vahşîdir İhtiyarlığı sembolize eder
Dördüncü dizede uygarlık, canavara benzetilmiştir Kavgacı uygarlık, can çekişmekte olan ve can havliyle son saldırışlarını yapan, tek dişi kalmış bir canavarı andırır Tek kadınsı kalmış demesinin sebebi, dehşet verici gözükmesine karşın eski gücünü kaybetmiş ve vefat etmek üzere olmasından kaynaklanır Burada bütün vahşîliğine rağmen, kendisini medenî diye tanıtan Batı dünyasıyla bir alay da vardır
Şair medeniyete karşı değildir O, uygarlık adı aşağı yapılan vahşete ve zulme karşıdır Anadolu ’yu işgal edenler, işgallerini haklı gösterebilmek için Batı Anadolu ’da vahşi Türkler olduğunu ve onları medenîleştirmek için geldiklerini söylüyorlar İşte şair bu tür medeniyetin düşmanıdır
Üçüncü dizede “Medeniyet dediğin tek kadınsı kalmış canavar, bırak, varsın ulusun, onda artık korkulacak bir taraf kalmamıştır deniyor Burada millete ümit ve yiğitlik aşılanmaktadır Uygarlık denilen tek dişi kalmış canavarın, ne değin ulursa ulusun, sonunun geldiği; bu canavarın Mehmetçiğin göğsündeki imanı boğmaya gücünün yetmeyeceği söyleniyor böylece tekrar “korkma kelimesiyle o canavarın ulumasından üzüntü edilmemesi gerektiği belirtiliyor
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın;
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk ’ın;
Kim bilir olur ya yarın, olur ya yarından da yakın
Şairin “dost diye hitap ettiği düşmanla savaşan askerimizdir Türk yurdunu işgal hareketi hayâsız bir akın, işgale gelenler ise hain olarak nitelendiriliyor Şair, Türk askerinden yurdumuza alçakları uğratmamasını, bu hayâsız akını, göğsünü siper ederek durdurmasını istiyor; çünkü alçakları durdurmanın tek yolu, Mehmetçiğin iman batmış göğsünü siper etmesidir
Son iki dizede imanın karşılığı olan “galibiyet müjdelenir Allah, kitabında inananlara galibiyet vadetmiştir Zaferin yakınlığı inananların gayretine ve kahramanlığına bağlıdır Şair geleceğe büyük bir inançla bakarak zaferin çok yakın olduğunu belirtiyor
Bastığın yerleri “toprak! diyerek geçme tanı:
Bastığın yerleri “toprak! diyerek geçme teşhis:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı!
Sen şehîd oğlusun, incitme yazıktır atanı:
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı
Bu kıtada “vatan söz konusu ediliyor Dış görünüşü bakımından vatan bir toprak parçasıdır Fakat bu toprak parçası, milletin tarih ve hayatına sıkıca bağlıdır Onu kutsal kılan maddî yönü yok, millet ve tarih ile olan münasebetidir Bu vatan, binlerce şehit kadar kazanılmış ve korunmuştur Bundan nedeniyle, ona bakarken toprağı değil, onda gömülü olan şehitleri görmelidir
Toprağın altında kefensiz yatanlar, şehitlerdir Şehitler kefensiz gömülürler Toprağı vatan yapan, şehitlerin kanıdır Vatan toprağının her karışında şehitlerimiz yatmaktadır
Şair, cennet vatanımızın dünyalara değişilemeyeceğini söylüyor Eğer her karışında binlerce şehidin yattığı bu topraklar üzerinde düşman gezerse o zaman atalarımız incinecektir “Şehit oğlu sözüyle vatan uğrunda canlar veren bir ecdada sahip olduğumuz anlatılmak isteniyor Uğrunda canlar bahşedilen vatanımıza sahip çıkmak ve onu saklamak, şehitlerin (atalarımızın) hatırasına olan saygının gereğidir
Cennet, inanan insanların gideceği yerdir Her Müslüman cennete gitmek ister Dünya, cennete değişilmez Vatan, cennete benzetilmiştir böylece değişilmezdir
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ancak fedâ,
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ
Bu kıtada da “vatan laf konusu edilmiştir Bu cennet vatanın uğruna feda olmayacak kimsenin olmadığı söyleniyor İnancımıza göre şehitler cennete giderler Bağrında bu değin fazla şehit barındıran toprağın cennetten farkı yoktur Çünkü, toprak sıkılsa şehitler fışkıracak değin şehit verilmiştir
Vatanını seven bir insan için en büyük sefalet, vatandan uzak kalmaktır Şair, vatanın candan ve sevgiliden daha üstün bir bedel taşıdığına inanıyor Allah ’tan tek istediği vatanından bambaşka düşmemektir Bunun için canını, cananını kaybetmeyi göze alıyor Her şeyini kaybetse bile vatan toprağında yatmak onun için yetecektir İnsan, böyle bir inanca sahip olmazsa vatanı için ölümü göze alamaz
Rûhumun senden, İlâhî, şudur ama emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli
Bu ezanlar fakat şehâdetleri dînin temeli –
Ebedî, yurdumun üzerinde benim inlemeli
Şair ve vatanları uğrunda çarpışarak hayatlarını veren Mehmetçiklerin, hatta Millî Çaba ’ye katılanların dilekleri, kendileri öldükten sonradan da aynıdır Şairin bir Müslüman olarak Allah ’tan tek ricası, mabedine yabancı elinin değmemesi ve dinin temeli olan kıymetlere şahadet eden ezanların yurdun üstünde ebedî olarak işitilmesidir Yani, vatanımızın sonsuza dek özgür olmasını istiyor Mabet, ibadet edilen yer demektir
Üçüncü dizedeki “şehadet kelimesi tanıklık manasına geldiği gibi ezanda geçen “Eşhedü en lâ ilâhe illallah, “Eşhedü enne Muhammeden Rasûlullah cümlelerine karşılı gelir Bunlardan birincisi “Şüphesiz bilirim, bildiririm Allah ’tan diğer tapacak yoktur, ikincisi “Kuşkusuz bilirim, bildiririm Muhammed Allah ’ın elçisidir manalarına gelir Bir kimsenin Müslüman olabilmesi için sözcüki şehadet denilen bu cümleleri tekrarlaması ve bunlara inanması lazımdır Müslüman ülkelerde günde beş vakit okunan ezan ile İslamiyet ’in temelini oluşturan bu cümleler tekrarlanır
O süre vecd ile bin secde eder varsa taşım
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûhı mücerred gibi yerden na ’şım;
O vakit yükselerek arşa layık şayet başım
Şair, önceki kıtada ruhunun Allah ’tan tek isteğinin mabedine yabancı elinin değmemesi ve şehadetleri dinin temeli olan ezanların yurdumuzun üzerinde sonsuza değin işitilmesi olduğunu söylemişti Bu kıtada ise emeli gerçekleştiği takdirde ne dek sevineceğini anlatıyor Şair önceki kıtada olduğu gibi burada da şehitler namına konuşuyor
Emeline kavuştuğu takdirde şehidin eğer varsa mezar taşı coşkuyla Cenabı Hakk ’a bin secde edecektir Yaralarından kanlı yaşlar aka aka, her şeyden soyunmuş bir ruh gibi naaşı yerden fışkıracaktır Ve o vakit başı yükselerek belki de arşa değecektir Arş, göğün en yukarısıdır Bütün bunlar emele ulaşmanın sevinciyle olacaktır
Şair dokuz kıta her tarafında, inancını bir lahza olsun kaybetmeden, bir lahza bile ümitsizliğe düşmeden, kademeli zaferi yakalar Artık sancak ve ahali istiklale kavuşmuştur
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun bundan böyle dökülen kanlarımın hepsi helâl!
Ebediyyen sana değil, ırkıma yok izmihlâl
Hakkıdır serbest yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk ’a tapan milletimin istiklâl!
Bu kıtada artık istiklal kazanılmış olarak düşünülüyor Birinci kıtadaki “şafak kelimesi, güneş battıktan sonraki alaca karanlığı açıklama ediyordu Bu kıtadaki “şafak ise güneş doğmadan önceki alaca karanlığı ifade eder Bu zaman gündüzün, aydınlığın kısaca zaferin müjdecisidir
Birinci kıtadaki “nazlı hilal, son kıtada “şanlı hilale dönmüştür Yeni, aydınlık ve serbest ufuklar, şanlı hilalin dalgalanışıyla süslenecektir Bayrak bundan böyle şafaklar gibi şanlı, dalgalanacaktır İstiklal kazanıldığı için sancak uğruna dökülen tüm kanlar ona helaldir Zira bundan sonra sonsuza kadar bayrağa ve Türk milletine yok olma, yere düşme, yeryüzünden silinme biçiminde bir tehlike yoktur Türk bayrağı ezelden beri hür yaşamıştır, bundan sonra da özgürlük yaşamak hakkıdır Hakk ’a tapan Türk milleti de istiklali yargı etmiştir *
Kahraman Ordumuza
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üzerinde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak
İstiklal Marşı ’nın yazıldığı dönemde Türk ordusu düşmanla savaş hâlindedir Bu yüzden ordu ve millete cesaret tahsis etmek isteyen şair, şiirine “Korkma… kelimesiyle başlar Bu, bir sesleniştir Şair, Türk milletine sesleniyor
İki türlü dehşet vardır: Bayağı dehşet ve asil nefret edilen şey Birincil korkuda ödleklik anlamı vardır Ancak, korkmak tekrar tekrar ödü patlak vermek anlamında değildir Çoğu süre da asil bir duygudur, insanî bir endişedir İnsanların kaybetmeyi göze alamayacakları değerleri vardır Örneğin, milletin başına bir şey kazanç diye korkmak, istiklalin kaybedileceğinden üzüntü etmek, asil bir korkunun ifadesidir
Şairin “Korkma… diye seslenmesi, asil bir endişenin, kaygının ifadesidir Milletimiz istiklalini kaybetme korkusu içindedir Şair, milletin üzüntü etmemesi gerektiğini; çünkü istiklalin kaybedilmeyeceğini söylüyor
Birinci dizedeki şafak, güneş battıktan sonraki alaca karanlık zamanı anlatır Şafağın bir anlamı da güneş doğmadan önceki alaca karanlıktır İstiklal Marşı, sembolik olarak, iki şafak arasını anlatır Akşamın şafağı Millî Mücadele ’nin başlangıcı, sabahın şafağı ise bitişidir Akşamın şafağından korkulur; çünkü peşinde karanlık bir gece vardır Ama, her gecenin bir sabahı olduğuna göre, içinde bulunulan karanlığın uzun süreceğini sanarak korkuya kapılmamalıdır Azıcık sonradan şafak sökecek ve karanlık son bulacaktır Bu benzetme şairin, Türk milletinin, bağımsızlığına fazla kısa sürede kavuşacağı hakkındaki emin inancını ortaya koyar
Birinci dizede yüzmek, dalgalanmak manasındadır Şafağın rengi kırmızıdır Al sancak ise Türk milletinin sembolüdür Türk bayrağının al rengi şairde bir alev izlenimi uyandırmıştır Bu ateş “sönmez Zira onun çıktığı kaynak, her Türk ailesinin evinde yanan ocaktır
Ocak, ateşin yandığı yerdir; sonra ev anlamını kazanmıştır Ocakta ateşin yanıyor olması canlılığa işarettir Yurdun üstünde tüten en son ocak kaldıkça, bu bayrağın alevi bu şafaklarda dalgalanacaktır; milletimiz istiklalini kaybetmeyecektir Yeter oysa o ocak tütmeye devam etsin Şair bu benzetmeyle “sancak ile “ırk arasındaki bağlantıyı ifade ediyor İkinci dize, aynı zamanda, “Son fert olarak kalsan bile bayrağı indirtmemek için, istiklali kaybetmemek için mücadele edeceksin demektir
Üçüncü dizede şair bayrağımızdaki yıldız ile gökteki yıldızı birleştirir Gökteki yıldıza kimsenin eli dokunamayacağı gibi, “Türk milletinin yıldızı olan bayrağa da kimse el süremez Keza; yıldız, beyazdır ve gece parlar Millî Çaba gece ise bayrağımızın yıldızı o gecede parlayacaktır Yıldızın parlaması bir ışıktır Işık, karanlıkta ümidi ifade eder
Yıldız kelimesi aynı zamanda kader, şans manalarına da gelir Bayrak milletin kaderini, talihini temsil eder O parlıyorsa, halk de parlak günlerini yaşamaktadır Onun sonu, milletin sonudur Şair üçüncü dizeyle Türk milletinin ve istiklalimizin sembolü bayrağımızın kesin olarak sonsuza kadar yaşayacağını ve dalgalanacağını belirtir Bundan zerre değin şüphesi yoktur Şairin bu hayallerle açıkça belirtmek istediği Türk milletinin ölmezliği fikridir O, ordu ve millete “Korkma… derken böyle bir inanca dayanır Millî Çaba ’nin zafere ulaşması işte bu sarsılmaz imanın sonucudur
Dördüncü dizede mükemmel bir egoistlik ve sahiplenme duygusu vardır Buradaki egoistlik gereklidir Çünkü, bencilce saklamak zorunda olduğumuz değerlerimiz vardır Bayrağımızı ve istiklalimizi işte böyle bir bencillikle muhafaza etmeliyiz
Çatma kurban olayım çehreni, ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül, ne bu kuvvet, bu celâl
Sana olmaz dökülen kanlarımız daha sonra helâl;
Hakkıdır, Hakk ’a tapan milletimin, istiklâl!
Şair hilale, yani Türk bayrağına hitap ediyor Edebiyatımızda sevgilinin kaşı hilale benzetilir Bayrak nazlı bir sevgili gibi kabul ediliyor Bayrak sevgilinin yüzüdür, hilal ise kaşı Sancak, bütün bir milletin sevgilisidir Çehre, yüz demektir ve kullanımı yerindedir Çünkü, yaratılmışlar içinde ruh hâli çehresine yansıyan tek varlık insandır
Sevgilinin kaşlarını çatışı nasıl âşığı elemlere sürüklerse istiklalin tehlikede olması da milleti elemlere sürükler Çehresi çatık olan sahiden millettir Milletin çehresi istiklal tehlikede olduğu için çatıktır Şair, milletin istiklalini kaybetmemesi için canını vereceğini söylüyor
İkinci dizede şair, ırkının kahraman olduğunu belirterek milletiyle ve milliyetiyle övünüyor Vatanın timsali olan sevgiliye (hilale) gülmesi için yalvarır Bayrağın kahraman ırkımıza gülmesi seslenmek, istiklalin kaybedilmemesi demektir Bayrak gülmediği, yani istiklal tehlikede olduğu için şiddet ve celâl vardır Sancak kahraman Türk ırkına gülmediği takdirde, bu ırk onun uğruna döktüğü kanları kendisine helâl etmeyecektir; çünkü bayrak, rengini bu al kanlardan almıştır Dolayısıyla Türk milletine borçludur
Son dizede “Adalet kelimesi iki manada kullanılmıştır Birinci manaya göre Yargı, Tanrı manasına gelir Müslüman olan Türkler ona taparlar Yargı kelimesinin öteki manası adaletle ilgilidir Hak bununla birlikte yapılan bir iş, fedakârlık ya da koşul karşılığı alınması gereken paydır Şair bu beyitte istiklal kavramı ile Hak (Tanrı ve adalet) kavramı arasında münasebet kurmaktadır Milletler yüksek kıymetlere inandıkları ve alt bulundukları takdirde istiklale adalet kazanırlar Hakk ’a tapan bu ırk istiklali hak etmiştir
Ben ezelden beridir serbest yaşadım, hür yaşarım
Hangi deli bana zincir vuracakmış, şaşarım!
Kükremiş su baskını gibiyim, bendimi çiğner aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım
Bu kıtada “hürriyet kavramı laf konusudur Burada şair “ben kelimesini kullanmakla beraber kastolunan Türk milletidir Şair, burada Cins milletini konuşturmaktadır Ezel, öncesi olmayan zamandır Türk milleti ezelden beri hür yaşamış ve hür yaşamaya alışmıştır Ona zincir vurulamaz
Zincir vurmak, tutsak etmek manasındadır Bizi esir etmek isteyenler çılgın olarak nitelendiriliyor Hem, Batılılar Kuvayı Milliyeciler için “çılgın kelimesini kullanıyorlar Çünkü, istiklal mücadelemizin başarıya ulaşmasını mümkün görmüyorlar Şair, asıl çılgının onlar olduğunu demeye getiriyor Belli Başlı onlar olmayacak işe giriştikleri için, ezelden beri hür yaşayan Türk milletine zincir vurmak istedikleri için çılgındırlar
Üçüncü dizede Millî Mücadele bir sele benzetiliyor Fizik kurallarına tarafından suyu zorlamak ve esir etmek olası değildir Sıkıştırılamadığı için bent yapılır O durumda da su, bendi ya yıkar veya üstünden aşar Bent esaret anlamına; kükremiş sel gibi almak da esareti geri çevirmek anlamına kazanç
Ezelden beri serbest yaşamış Türk milleti, esir edilmek istendiği takdirde kükremiş sel gibi, bendini çiğneyerek aşacaktır Dağları yırtacak, okyanuslara sığmayarak taşacaktır Hürriyetin özelliği sınır tanımamaktır Serbest yaşamak Türk milletinin karakteristik bir özelliğidir
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim îman doymuş göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma, nasıl böyle bir îmânı boğar,
“Medeniyyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?
Bu kıtada savaşan iki taraf, Türk milleti ile Batı dünyası karşılaştırılmaktadır Garp (Batı) çelik zırhlarını kuşanmış, silahlarına güvenerek Türkiye ’ye saldırmıştır Düşmanın bu maddî üstünlüğüne karşın Türk ’ün sarsılmayan imanı vardır İman, insanın taşıdığı manevi inançların bütünüdür Batı ’nın çelik zırhlı duvarları varsa Mehmetçiğin de iman dolu göğsü vardır İnsanı üstün kılan maddî zor değil, imanıdır Ordular ne dek gelişmiş savaş aletleriyle donatılmış olurlarsa olsunlar eğer dinç bir imana sahip değillerse başarılı olmaları mümkün değildir
Serhat, hudut boyu demektir Sınırları askerler korur İman batmış göğüsleriyle askerlerimiz çelik zırhlı duvarların aleyhinde duruyorlar
Canavar, can herif mahlûktur Tek dişi kalmış canavarlar daha vahşîdir İhtiyarlığı sembolize eder
Dördüncü dizede uygarlık, canavara benzetilmiştir Kavgacı uygarlık, can çekişmekte olan ve can havliyle son saldırışlarını yapan, tek dişi kalmış bir canavarı andırır Tek kadınsı kalmış demesinin sebebi, dehşet verici gözükmesine karşın eski gücünü kaybetmiş ve vefat etmek üzere olmasından kaynaklanır Burada bütün vahşîliğine rağmen, kendisini medenî diye tanıtan Batı dünyasıyla bir alay da vardır
Şair medeniyete karşı değildir O, uygarlık adı aşağı yapılan vahşete ve zulme karşıdır Anadolu ’yu işgal edenler, işgallerini haklı gösterebilmek için Batı Anadolu ’da vahşi Türkler olduğunu ve onları medenîleştirmek için geldiklerini söylüyorlar İşte şair bu tür medeniyetin düşmanıdır
Üçüncü dizede “Medeniyet dediğin tek kadınsı kalmış canavar, bırak, varsın ulusun, onda artık korkulacak bir taraf kalmamıştır deniyor Burada millete ümit ve yiğitlik aşılanmaktadır Uygarlık denilen tek dişi kalmış canavarın, ne değin ulursa ulusun, sonunun geldiği; bu canavarın Mehmetçiğin göğsündeki imanı boğmaya gücünün yetmeyeceği söyleniyor böylece tekrar “korkma kelimesiyle o canavarın ulumasından üzüntü edilmemesi gerektiği belirtiliyor
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın;
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk ’ın;
Kim bilir olur ya yarın, olur ya yarından da yakın
Şairin “dost diye hitap ettiği düşmanla savaşan askerimizdir Türk yurdunu işgal hareketi hayâsız bir akın, işgale gelenler ise hain olarak nitelendiriliyor Şair, Türk askerinden yurdumuza alçakları uğratmamasını, bu hayâsız akını, göğsünü siper ederek durdurmasını istiyor; çünkü alçakları durdurmanın tek yolu, Mehmetçiğin iman batmış göğsünü siper etmesidir
Son iki dizede imanın karşılığı olan “galibiyet müjdelenir Allah, kitabında inananlara galibiyet vadetmiştir Zaferin yakınlığı inananların gayretine ve kahramanlığına bağlıdır Şair geleceğe büyük bir inançla bakarak zaferin çok yakın olduğunu belirtiyor
Bastığın yerleri “toprak! diyerek geçme tanı:
Bastığın yerleri “toprak! diyerek geçme teşhis:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı!
Sen şehîd oğlusun, incitme yazıktır atanı:
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı
Bu kıtada “vatan söz konusu ediliyor Dış görünüşü bakımından vatan bir toprak parçasıdır Fakat bu toprak parçası, milletin tarih ve hayatına sıkıca bağlıdır Onu kutsal kılan maddî yönü yok, millet ve tarih ile olan münasebetidir Bu vatan, binlerce şehit kadar kazanılmış ve korunmuştur Bundan nedeniyle, ona bakarken toprağı değil, onda gömülü olan şehitleri görmelidir
Toprağın altında kefensiz yatanlar, şehitlerdir Şehitler kefensiz gömülürler Toprağı vatan yapan, şehitlerin kanıdır Vatan toprağının her karışında şehitlerimiz yatmaktadır
Şair, cennet vatanımızın dünyalara değişilemeyeceğini söylüyor Eğer her karışında binlerce şehidin yattığı bu topraklar üzerinde düşman gezerse o zaman atalarımız incinecektir “Şehit oğlu sözüyle vatan uğrunda canlar veren bir ecdada sahip olduğumuz anlatılmak isteniyor Uğrunda canlar bahşedilen vatanımıza sahip çıkmak ve onu saklamak, şehitlerin (atalarımızın) hatırasına olan saygının gereğidir
Cennet, inanan insanların gideceği yerdir Her Müslüman cennete gitmek ister Dünya, cennete değişilmez Vatan, cennete benzetilmiştir böylece değişilmezdir
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ancak fedâ,
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ
Bu kıtada da “vatan laf konusu edilmiştir Bu cennet vatanın uğruna feda olmayacak kimsenin olmadığı söyleniyor İnancımıza göre şehitler cennete giderler Bağrında bu değin fazla şehit barındıran toprağın cennetten farkı yoktur Çünkü, toprak sıkılsa şehitler fışkıracak değin şehit verilmiştir
Vatanını seven bir insan için en büyük sefalet, vatandan uzak kalmaktır Şair, vatanın candan ve sevgiliden daha üstün bir bedel taşıdığına inanıyor Allah ’tan tek istediği vatanından bambaşka düşmemektir Bunun için canını, cananını kaybetmeyi göze alıyor Her şeyini kaybetse bile vatan toprağında yatmak onun için yetecektir İnsan, böyle bir inanca sahip olmazsa vatanı için ölümü göze alamaz
Rûhumun senden, İlâhî, şudur ama emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli
Bu ezanlar fakat şehâdetleri dînin temeli –
Ebedî, yurdumun üzerinde benim inlemeli
Şair ve vatanları uğrunda çarpışarak hayatlarını veren Mehmetçiklerin, hatta Millî Çaba ’ye katılanların dilekleri, kendileri öldükten sonradan da aynıdır Şairin bir Müslüman olarak Allah ’tan tek ricası, mabedine yabancı elinin değmemesi ve dinin temeli olan kıymetlere şahadet eden ezanların yurdun üstünde ebedî olarak işitilmesidir Yani, vatanımızın sonsuza dek özgür olmasını istiyor Mabet, ibadet edilen yer demektir
Üçüncü dizedeki “şehadet kelimesi tanıklık manasına geldiği gibi ezanda geçen “Eşhedü en lâ ilâhe illallah, “Eşhedü enne Muhammeden Rasûlullah cümlelerine karşılı gelir Bunlardan birincisi “Şüphesiz bilirim, bildiririm Allah ’tan diğer tapacak yoktur, ikincisi “Kuşkusuz bilirim, bildiririm Muhammed Allah ’ın elçisidir manalarına gelir Bir kimsenin Müslüman olabilmesi için sözcüki şehadet denilen bu cümleleri tekrarlaması ve bunlara inanması lazımdır Müslüman ülkelerde günde beş vakit okunan ezan ile İslamiyet ’in temelini oluşturan bu cümleler tekrarlanır
O süre vecd ile bin secde eder varsa taşım
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûhı mücerred gibi yerden na ’şım;
O vakit yükselerek arşa layık şayet başım
Şair, önceki kıtada ruhunun Allah ’tan tek isteğinin mabedine yabancı elinin değmemesi ve şehadetleri dinin temeli olan ezanların yurdumuzun üzerinde sonsuza değin işitilmesi olduğunu söylemişti Bu kıtada ise emeli gerçekleştiği takdirde ne dek sevineceğini anlatıyor Şair önceki kıtada olduğu gibi burada da şehitler namına konuşuyor
Emeline kavuştuğu takdirde şehidin eğer varsa mezar taşı coşkuyla Cenabı Hakk ’a bin secde edecektir Yaralarından kanlı yaşlar aka aka, her şeyden soyunmuş bir ruh gibi naaşı yerden fışkıracaktır Ve o vakit başı yükselerek belki de arşa değecektir Arş, göğün en yukarısıdır Bütün bunlar emele ulaşmanın sevinciyle olacaktır
Şair dokuz kıta her tarafında, inancını bir lahza olsun kaybetmeden, bir lahza bile ümitsizliğe düşmeden, kademeli zaferi yakalar Artık sancak ve ahali istiklale kavuşmuştur
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun bundan böyle dökülen kanlarımın hepsi helâl!
Ebediyyen sana değil, ırkıma yok izmihlâl
Hakkıdır serbest yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk ’a tapan milletimin istiklâl!
Bu kıtada artık istiklal kazanılmış olarak düşünülüyor Birinci kıtadaki “şafak kelimesi, güneş battıktan sonraki alaca karanlığı açıklama ediyordu Bu kıtadaki “şafak ise güneş doğmadan önceki alaca karanlığı ifade eder Bu zaman gündüzün, aydınlığın kısaca zaferin müjdecisidir
Birinci kıtadaki “nazlı hilal, son kıtada “şanlı hilale dönmüştür Yeni, aydınlık ve serbest ufuklar, şanlı hilalin dalgalanışıyla süslenecektir Bayrak bundan böyle şafaklar gibi şanlı, dalgalanacaktır İstiklal kazanıldığı için sancak uğruna dökülen tüm kanlar ona helaldir Zira bundan sonra sonsuza kadar bayrağa ve Türk milletine yok olma, yere düşme, yeryüzünden silinme biçiminde bir tehlike yoktur Türk bayrağı ezelden beri hür yaşamıştır, bundan sonra da özgürlük yaşamak hakkıdır Hakk ’a tapan Türk milleti de istiklali yargı etmiştir *