Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Kadının adı hala yok

Kadının adı hala yok
0
39

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,764
Etkileşim
85
Puan
48
F-D Coin
0
Kadının adı hala yok Milenyum çağında da olsak, global bir dünyada da yaşasak, kadına yönelik kuvvet tüm acımasızlığıyla devam ediyor Bundan Başka kadının idareli ve öğretim düzeyi veya yaşadığı ülke de şiddete maruz kalmasına engel olamıyor Yapılan araştırmalar; şiddete maruz kalan kadınların yüzde 91’inin bu sorunu çözemediğini gösteriyor P¤¤¤olog Şebnem Turhan’a kadar; kadınlara yönelik şiddetin bir kısır döngüye dönüşmesinin en büyük nedeni, kadının bu şiddeti kabullenmesi ve içselleştirmesi: Kadınların bir kısmı şiddeti ‘sevgi gösterisi’ gibi algılayabiliyor, kimi erkeğin sosyal statüsü nedeniyle sesini çıkarmıyor, hatta bazıları kendini suçlu hissediyor Kadının şiddeti kabullenmesi de şiddeti alışılmış ışık halkası getiriyor! Çoğalan teknoloji, yükselen idareli ve huzur düzeyine karşın tüm dünyada kadınlar güç kurbanı olmaya devam ediyor! Dünya Sağlık Örgütü (WHO) şiddeti; “Maddi şiddet veya iktidarın kasıtlı bir korkutma şeklinde bir başkasına uygulanması sonucunda, yaralanma, ölüm ve p¤¤¤olojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması olarak tanımlıyor Kadına karşın zor; coğrafi hudut, idareli gelişmişlik ve öğretim düzeyine bakılmaksızın bütün dünyada ve kültürlerde yaygın bir biçimde sürüyor Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nden P¤¤¤olog Şebnem Turhan; kadına yönelik şiddetin nedenlerini değerlendirdi: • Şiddetin en yaygın görülen biçimi, erkeğin kadına ve çocuğa karşı uyguladığı aile içi güç! Aile içi zorlama; kadının p¤¤¤olojik (kadının küçük görmek, ona küçük düşürücü adlar takmak gibi kadını ufak düşüren hareket ve sözler), ekonomik (kadının çalışmasına izin verilmemesi, kadının elinden maaşının alınması, ona eksik para verilmesi ve ona verilen paranın durmadan hesabının sorulması ve kadının idareli yönden bağımlı hissetmesini sağlayacak her türlü tutum), cinsel (tecavüz, taciz, izaç içi tecavüz, ensest vb) ve bedensel (kadının bedenine yönelik her türden hasar verici tutum) şiddete maruz kalmasıdır Seviyor fakat dövüyor! • Şiddetin algılamasında ve tanımlanmasında, daima toplumun ve bireylerin kültürel değerleri manâlı rol oynuyor Örneğin Türkiye’de yapılan bir araştırma; evli kadınların eşleri tarafından cinsel birlikteliğe zorlanmalarını, ‘cinsel şiddet’ olarak nitelendirmediklerini gösteriyor Laf konusu durumun nedeni, Türk toplumunda kadına yüklediği cinsel ve sosyal roller çerçevesinde açıklanabilir Tüm bu değerler ve roller de iletişim yoluyla nesilden nesle aktarılıyor Yani şiddeti anlamlandırmada, ‘iletişim biçimleri’ temel rol oynuyor Anneden kızına kalan miras! • Şiddetin bir ‘sevgi göstergesi’ olarak algılamasının temelinde; aile modelinin kayda değer bir etkisi var Alaka ve sevginin ne olduğu ve nasıl yaşandığının birincil öğrenildiği yer aile; baskı de, sevgi ve ilginin göstergesi olarak aile içindeki iletişim yoluyla öğreniliyor Örneğin; bir ailede baba ve anne arasındaki irtibat, veya ebeveyn ve çocuk arasındaki iletişim, kuvvet üstüne kurulu olabilir Bu nesil ailelerde kız çocukları; özdeşim kurdukları annenin etkisiyle, erkeklere boyun eğmenin doğal bir tutum olduğunu özümser ve şiddete uğradıklarında anneleri gibi boyun eğici bir şekilde davranabilir Keza anne babaları arasında gördükleri, ayrıca de kendileri yaşadıkları için, şiddetin istinai bir koşul değil, bütün evliliklerde görülen bir durum olduğuna inanıyor ve şiddete boyun eğiyorlar Baskıcı aile modelinin mahsulü! • Aile içi irtibat faktörleri de şiddetin kanıksanmasına neden olabiliyor Şehvetli açıdan katı özellikler içeren, çocuğu pasifleştiren, aşağılayan, eleştiren, anne ve babanın koyduğu kurallardan çıkamayan, çıktığında şiddetle cezalandıran, çocuğun isteklerini göz ardı eden, kendisi için yapılan iyiliklerin söylenerek anne ve babaya borçlu hissettirilen bir şekilde yetiştirilmiş kız çocukları şiddete karşısında koyamayabiliyor Kendini ‘kurban’ gören kadınlar… • Katı aile koşullarda yetişmiş bir kadının; kendisini hayatta iyilikleri adalet etmeyen, hakketmek için de belirlenmiş koşulları yerine getirmesi gereken, çoğu acıyı çekmeye mahkum olan, kendine güveni olmayan biri, bir ‘kurban’ olarak görmeye başlıyor ‘Kurban’ rolünü üstlenen kadınlar, şiddetin gerçek sorumlusu olarak kendilerini görüyor ve saldırganın sorumluluğunu üstlerine alıyorlar • Kadının şahsiyet yapısı da şiddete karşısında tavrını belirliyor Mazoşistik, depresif veya bağımlı şahsiyet yapılarıyla; etrafa ‘ben o kadar acılar çekiyorum ama bunu benden başka kimse çekemez’ mesajı veriyorlar Bir gün dövmekten vazgeçer umudu • Kadınların bir kısmı kendilerine baskı uygulayan kişinin bir zaman sonradan bu davranışında vazgeçeceğine inanıyorlar Bu inanç, onların kuvvet uygulayan kişiye olan boyun eğme davranışlarını pekiştiriyor Bazı kadınlar ise yaşadıkları şiddet ve öfkeyi inkar eğilimi taşıyor ve şiddetin kurbanı olmaya devam ediyorlar • Yapılan araştırmalara göre; şiddete maruz kalan kadınların yüzde 91'i hiçbir şekilde bu sorunu çözemiyorlar Geçmiş yaşantılarından gelen ‘her ne yaparsam yapayım sevilmeyeceğim, kabul edilmeyeceğim’ inancıyla etkili bir çözüm yolu bulamıyorlar • Kadının erkeğe karşı ikincil konuma yerleşmesini öğreten ataerkil yani erkek başat toplum yapısı; itaat eden, söz dinleyen, korunmaya yoksul bir kadın ile dikte veren, eleştiren, koruyan ve kollayan bir erkek modelini beraberinde getiriyor • neticede kadının şiddeti bir ‘sevgi gösterisi’ olarak görmesi ve sonrasında da kendisini suçlaması; aile içi iletişimden başlayarak, kişinin ruhsal dinamikleri, problem çözme becerileri, sosyal ve kültürel etkenler elde etmek üzere dört belli başlı çerçevede değerlendirilebilir Saydığımız tüm bu etkenler; kadına karşın şiddeti, boyun eğmeyi, erkeğin isteğini yerine getirmesi gerektiği inancını destekliyor ve şiddetin sıradanmış gibi algılanmasına zemin hazırlıyor Sosyal statü tutkusu dayağa boyun eğdiriyor Kadınların kendilerine yönelik şiddete boyun eğmelerinin bir diğer nedeni de; sosyoekonomik sebepler! Kadının idareli olarak erkeğe bağımlı olması ve ilişkinin getirdiği sosyal ve hesaplı birtakım kazançlardan sözünden dönmek istememesi gibi etkenler, şiddeti kabullenmesine niçin olabiliyor Mesela, ekonomik durumu olan bir adamla birlikte olan ya da evli olan bir kadının hayat standartlarında vazgeçmek istememesi veya adamın sahip olduğu sosyal statüyü kullanması, onun gördüğü şiddeti kabullenmesine yol açabiliyor Örneğin bir doktorun ya da avukatın eşi olduğundan nedeniyle böbürlenmesi bu cins ilişkinin dev¤¤¤¤¤ neden olabiliyor Toplumda ‘dul’ olarak anılacağını düşünmesi de şiddeti durdurmada engel teşkil edebiliyor id Kızını dövmeyen dizini döver! Toplumlara mahsus atasözleri, masallar, görsel ve yazılı basın yoluyla öğrenilen cinsiyet rolleri de şiddeti meşrulaştıran etkenler aralarında sayılabilir ‘Kızını dövmeyen dizini döver’, ‘annenin vurduğu yerde gül biter’, ‘kocan yok mi ayrıca döver hem sever’, ‘kadının sırtından dayağı, karnından sıpayı ilave¤¤¤ etmeyeceksin’, ‘dayak cennetten çıkmadır’ gibi şiddeti toplumlarda sıradanlaştırmasını karşılayan atasözlerini artırmak muhtemel… alıntıdır  
 
858,476Konular
981,262Mesajlar
29,554Kullanıcılar
MiklosSon üye
Üst Alt