iltasyazilim
FD Üye
Kadın ve erkek, toplumu oluşturan iki temel unsurdur Fizyolojik yapı olarak kadın erkeğe oranla oldukça zayıf ve güçsüzdür Normal şartlar altında, ancak iki kadının kuvveti bir erkeğe denk olabilir Duygusal yönden ise kadın daha yüklü erkek ise aksine çok katıdırBu Özellikler sebebiyle tarih boyunca evrensel toplum özelliği olmayan Amazonlar dışında kadın; umumiyetle ev bakımı, yemek, kocaya hizmet ve çocuk eğitimi görevlerini üstlenmiştirErkeğin görevleri ise kadına göre daha çok kuvvet ve katılık istemektedir Belli başlıları arasında, evin yiyecek ve giyecek masraflarını karşılamak, dış tesirlere karşı aileyi ve aile yuvasını korumak, en önemlisi neslin devamı için kadına kocalık yapmaktırİslâmiyet insan tabiatının gerektirdiği bu iş bölümünü kabul etmiş, düzenli yürümesi için bir takım müeyyideler koymuştur
Avrupadaki teknik inkilabı müteakiben bu fıtrî özelliği kabul etmeyerek kadın erkek eşitliğini ileri sürüp her ikisinin de tüm işlerini aynı eşitlikle başarabileceğini öne sürenbir görüş siyasi iktidarlar tarafından kabul görmüş, hemen ardından da halifesini kaybeden islâm alemine sızmaya başlamıştırBu görüş evvela bir cemile olarak kadına seçim haklarını tanıyor, erkeklerle ilişki kurup dilediği oranda beraber olabileceğini müjdeleyerek nefsini tahrik ediyor ardından da oluşturduğu hür kadın anlayışının gölgesinde sinsice faaliyetlere girişerek kadını her sahaya itip emperyalist gayelerine alet ediyordu
Halbuki kadının iş hayatına atılması gerek kadın, gerek erkek gerekse toplumun ekonomik ve ruhi istikran açısından tehlikesi tüm boyutlarıyla ortada korkunç bir intihardan farksızdırİlk ele alacağımız konu, kadının fizyolojik zaaflarıdır Bu zaaf dolayısıyla kadının çalışması hem vücudunda büyük tahribatlara yol açar hem de iş hayatını felce uğratabilirİş sahalarının büyük bir bölümünü oluşturan ve kaba kuvvet gerektiren alanlarda kadının başarısı sıfırdır, istisnalar dışında hiç bir kadın kaba kuvvetle iş yapmaya muktedir olamaz En kısa zamanda bedenî ve ruhî hastalıklara düşerek dünyaya, en azından sağlığına veda etmek zorunda kalır Modernistler bu gereği, — O halde kadınlar da kendilerin uygun iş alanlarında çalışsınlarsözüyle örtbas etmek isterler Fakat bu sözü mukabil bir yandan geçinme imkanlarını daraltıp öte yandan da kadının her sahada çalışabileceği inancını topluma empoze ederek en yorucu iş sahalarına çekenler de yine onlardır
Hakim idareci görüşün uyguladığı bu art niyetli politika sonucu sahipsiz kadınlar ve geçinemeyen ailelerin kadınları iş aramaya koyulurlar Kendine uygun iş sahasında çalışma önerilmişse de, ikinci sınıf kadınlar kendilerine uygun işlerin çoktan genç ve güzel kadınlar tarafından işgal edilmiş olduğunu görürler Böylece bedeni kuvvet gerektiren işler karşısında zorunlu seçmen durumuna düşerler Açlık ve sefaleti tercih edemiyeceklerine göre tek seçenekleri yaşayabilmek için, sağlıklarını ve canlarını, dolaylı olarak da namuslarını piyasaya sürmektirDiğer alanlarda da kadın, fizyolojik zaafları ve kadınlık hasletleri sebebiyle gerekli başarıyı gösteremez Memurluk yaşamında da çoğu kez, içinde bulunduğu dairede nahoş olayların meydana gelmesine isteyerek veya istemeyerek meydan verir Bu kişilerin niyetlerini ve kadının karekterini çok aşan bir problemdir Her ne olursa olsun tabiat olarak erkeğin kadına karşı engellenemez bir meyli vardır
Batılılar toplumun olgunlaşmasıyla bu gibi problemlerin tamamıyla ortadan kalkacağını söyleyerek bizi avutmaya çalışırlar Fakat onların bizi böylece avutmalarına rağmen kendi olgunlaşmış toplumlarında (!) hâlâ en yüksek derecedeki bakanlarının bile sekreterleriyle olan ilişkileri sonucu doğan skandallar sona ermemiştir Yine pek yakın bir zamanda Avrupalı büyük memurların sekreterlerini cariyeleri gibi kullandıklarından yakınan da kendi üst derecedeki yekililerinden birisidir Bu sekreter kızcağızlar, görevlerine olan sadakatlerini patronlarının çocuklannı karınlarında taşımakla ispatlamaktadırlar Evlerinde kocalarına maaşla birlikte bir bakan, bir patron çocuğu takdim etmektedirlerBu aile yapısına, toplum yapısına olduğu gibi kadın kişiliğine de vurulan korkunç bir darbedir Kadına iş sahalarının açılması ona iyilik olmamış bilakis onu sorumsuz kullanılan orta malı durumuna getirmiştir
Sözlerim belki çalışan bacılarımızı üzebilir ama bütün bunlar bize modern yaşantının yollarını gösteren medeni Avrupalıların hayatlarında hergün cereyan eden olağan şeylerdir Aynı durum eskiden kalma ata ahlakının tüm engellemelerine rağmen toplumumuzda da süratle çoğalmaktadırGörüldüğü gibi kadının çalışmasında, normal sınırlar içinde bir çalışma olayı değil, kadının kadınlığının sömürülüşü sözkonusudur Bu kadınlık açısından hakikaten üzülmeye değer bir acıdırÖte yandan kadının çalışması iş hayatındaki dengeyi alt üst ederToplumdaki iş kapasitesi daima belli bir oranda sabittir Bu da umumiyetle erkek sayısına eşittir Bu sahaya kadınlar da el atınca işe giren kadın sayısınca erkek açıkta kalır İşe giren kadınlar umumiyetle aileye ek gelir sağlama sevdasındadırlar Erkeklerin yüzde yüze varan bir çoğunluğu ise geçimi için çalışmak zorundadır
Görüldüğü gibi kadına çalışma kapısı açıldığında, bir zümreye daha geniş imkânlar sağlama uğrunda diğer bir zümre açlığa itilmektedirTehlikenin en büyüğü bundan sonra başlar Aç veya işsiz kalan bir kişinin yapacağı tek şey anarşidirNitekim yaşadığımız dönemde bu uygulamanın ibret verici bir sonucu olarak, anarşi tüm baskılara rağmen her on yılda bir patlak vermekten geri kalmamaktadırTerörizm ve anarşinin kökleri, anarşistleri yakalayıp hapse atmakla veya öldürmekle kurutulamaz Bu, sıtmayı gidermek için sivrisinekleri öldürmeye başlatmak gibi mantıksızca bir iştirSıtmayı önlemek için nasıl ki bataklığı kurutmak gerekiyorsa, anarşiyi önlemek ve toplumsal huzuru sağlayabilmek için en etkin maddi reçete, erkeklere iş bulmak, insanların ceplerini ve boş vakitlerini doldurmaktır Manevi olarak ise ruhi ve fikri boşluklarını doldurup onları tatmin etmektir
Toplumun çekirdeği ailedirsloganı, modernistlerin bilimsel çalışmalarından çıkarttıklarını övüne övüne anlattıkları cafcaflı bir laftır Evet, onların daha yeni anlayabildikleri ve İslâm'ın ondört asırdır söylediği gibi toplumun temeli ailedir Aile fertleri huzurlu ve yapısı tutarlı olursa toplumda huzurlu ve tutarlı olur Ailenin esası karı koca ve çocuklardır
Aile kurmanın ve bir kadınla hayatı birleştirmenin şehevî arzuları tatminden öte cihanşumul bir ehemmiyeti vardır Bu da yarınları yaşayacak olan yeni neslin dünyaya getirilmesi, eğitilmesi ve yetiştirilmesidir Çocuğun dünyaya gelmesinde kadın ve erkek eşit rol oynarlar Çocuk dünyaya geldikten sonra ise erkeğe onun ihtiyaçlarını karşılamak, kadına da eğitmek ve büyütmek vazifeleri düşer Çalışan kadın ise bir çok yönlerden bu görevi yerine getiremez
Evvela onu en temel besin maddesi olan ana sütünden mahrum bırakır Ana sütü, yeri hiçbir besin maddesi tarafından doldurulamayacak mühim bir gıdadır Yeni doğan bir çocuğu ana sütünden mahrum bırakmak kadar büyük bir hata düşünülemez Böyle bir çocuğun bedenî ve ruhî yapısında yeri doldurulamaz boşluklar belirirİkinci olarak onun eğitim ve terbiyesiyle de meşgul olamaz Tabi olarak hizmetçilere veya kreşlere teslim etmek zorunda kalacaktır Çocuk, amacı sadece para kazanmak ve geçimini sağlamak için bu işi seçen ve çocuğa bir eşyadan öte hiç bir değer vermeyen bakıcıların elinde bedenen ve ruhan hırpalanacaktır
Anne sevgisinden ve himayesinden yoksun çocuklar umumiyetle pısırıklaşır, köleleşir ve insani birçok duygularını; haysiyet, ciddiyet, namus gibi hasletlerini kaybederlerBu bakımın aile bütçesinde oluşturduğu hasar ise hiç de küçümsenmiyecek kadar büyüktür Çoğu kez, akşama kadar çalışmak zorunda kalan kadın ay sonunda kazandığı paranın büyük bir kısmını bakıcıya yatırmak zorunda kalır
Üçüncü ve en mühim mahzur, çocuğun ana şefkatinden mahrum kalmasıdır Çocuğunu akşam uyuduktan sonra, sabah da uyanmadan önce görür Bazen uyanıkken görse bile bu görüşmeleri ihtiyaçların en yoğun olduğu saatlara rastlayacağı için birbirleriyle ilgilenmeleri mümkün olmaz Kadın, çocuğunun gün boyu neler yaptığından habersizdir Çocuk ise anneye, kendisinin dünyaya gelmesine vesile olan bir canlıdan öte herhangi bir yakınlık duymazBunun sonucu toplumda sevgi ve acıma duygularından yoksun taş yürekli, zalim ruhlu, korkunç insan tipleri çoğalır Bir de toplumun kaderi bu taş yürekli insanların eline geçerse artık o toplumdan bir hayır beklemek imkansızdırBu hayırdan faziletleri kasdetmiyoruz Yalnızca klasik hakların verilmesini, insanların apaçık zulme uğratılmamasını anlatmak istiyoruz Kadın çalıştığında ailede erkek kadın arasında da bir anarşi meydana gelir
Kadın da kocası gibi akşama kadar çalışmıştır Akşamleyin yemek yapılmasında, çamaşır ve diğer işlerde, kocasından eşit olarak yardımcı olmasını istemeye hakkı vardır Bu ihtiyaç bazan ağır basar ve her ikisi de yemek yemeden yatmayı, kirli elbiselerle işe gitmeyi veya her elbise kirlenişinde kuru temizleyiciye koşmayı yahut da elbiselerini yenilemeyi isterler Bu ise hem ruhi hem de ekonomik yönden bir yıkımdırToplumda iş bölümünün oluşması, insanların kiminin imalatçı, kiminin satıcı kiminin hizmet verici olmasının sebebi de bu ruhi ve ekonomik anarşiyi önlemek içindir Kadının da iş hayatına atılmasıyla ailedeki iş bölümü tamamen ortadan kalkar ve insanlık ilkel çağlarda olduğu gibi yalnız başına kalmak ve kendi kendine yetebilmek zorunda bırakılır Bu ilkel bir kafa yapısının ürünüdür Kadının çalışmasını cafcaflı laflarla bir zorunluluk gibi göstermeye çalışan modernistler aslında kafaları asırların gerisinde kalmış taş devri insanlarından pek farklı bir düşünceye sahip değillerdir
Halbuki kadın evinde dursa, dinç kalarak ev işlerini görse kocasının hizmetini, çocuklarının bakımını ve eğitimini yapsa ruhi bütünlüğünü korumuş, hem sıhhatim muhafaza etmiş, hem kocasını memnun ve mutlu etmiş, hem de çocuklarını ideal bir şekilde büyütüp eğitmiş olacaktırBütün bu mutlu sahneler basit bir heves ve tutarsız bir sebeple yıkılmaktadır Kadının hür olması, toplum içine çıkabilmesi ve para kazanabilmesi
Halbuki o, hür olacağına iş sahalarına hapsedilmekte toplum içine dilediğim gibi çıkacağım derken en mühim değerlerini kendini kadın yapan özelliklerini harcamakta, para kazanmaya çalışırken kazandığı paradan daha fazlasını sokağa çıkmasıyla zaruri olan uydurma masraflara ve evindeki çocukları için tuttuğu hizmetçilere ödemektedir
Tekrar tekrar söylüyoruz, kadının iş hayatına sürülmesinin sebebi ne onu hür yapmak ne de kocasının ekonomik sultasından kurtarmaktır Bir işin yegane sebebi vardır O da emperyalistlerin kadını daha rahat sömürebilme ve vücudundan sınırsızca yararlanabilme arzulan!Bunun böyle olduğunu büyük küçük bütün işverenler de bilir Fakat, hiç birisi kendilerin cömertçe vücudunu sunan genç memurelerinden, sekreterlerinden daha açıkçası cariyelerinden vazgeçmek istemezler
Bunların içinde gayrı müslimler olduğu gibi müslüman olduğunu söylemekten bir an bile geri durmayan sapıklar da vardır Halbuki kadının, daha doğrusu geçim sıkıntısı çeken ailelerin daha değişik yollarla yan gelir sağlamaları daima mümkündürÜlkemiz büyük oranda tarım ve hayvancılık Ülkesidir Kapısının önünde küçük bir bahçesinde küçük de olsa bir inek besleyen, küçük de olsa bir bahçe eken kadın ailesinin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilir
Yine evin içinde çeşitli el sanatlarıyla meşgul olan, halı dokuyan, kilim ören, elişi yapan, elbise diken kadınlar vardır Bunlar örnek alınabilirYine çeşitli iş sahalarında işçinin işyerine gelmeden yapabileceği bir çok işler vardır Ki bu basit işler çoğu kez işin büyük bir bölümünü teşkil ederler Bu işlerin evlerde yapılması hem kadını evinden ayırmadan geçindirmesi, hem bu işlerin atelyelerden çekilmesiyle iş sahalarının genişlemesi hem de kirasız bir yere sevkedilmesi sebebiyle çok yönlü bir fayda sağlar
Elinden iş gelen ve hakikaten sadece geçinmek için çalışmayı isteyen, şehevi artniyetleri olmayan bir kadın evinde hiç bir zaman boş kalmaz Mutlaka gelir getirecek bir takım işler bulur Evin maddi şıkırtılarını giderdiği gibi fazladan maddi refah sağlar
Sanayi kentlerinde (İstanbul, Ankara, izmir) ve bazı el sanatlarının ileri gittiği Ege illerinde ve hayvancılığın yaygın olduğu güney ve doğu Anadolu bölgelerinde bir çok evin atelye gibi çalıştığı görülür Evlerde, kadının çocukların ve misafirlerin harıl harıl birşeyleri monte ettikleri, kesip biçtikleri görülür Veya evlerde sütlerin kaynatıldığı, yayıkların yayıldığı, yağ ve peynir yapıldığı görülür
İşte bu kadınlar da çalışırlar ve para kazanırlar Fakat evlerinden çıkmazlar, ahlaklarını ve namuslarını feda etmezler Çocuklarını sefil bırakmazlar, kocalarını ihmal etmezler Esasında bizim toplumumuzda kadınların illa da erkeklerin arasına karışarak çalışmasını zorunlu kılan bir şey yoktur Kadınımızın evinde yapacağı işler sayılamayacak kadar çokturKadınımızı iş sahalarına çeken emperyalistler yine de ona kolay kolay elindeki bu parayı yeme veya hayırlı bir işe harcama imkanı vermezler Topluma yaydıkları eve sokağa çıkan bir kadın için adeta vazgeçilmez olarak empoze ettikleri süs, makyaj ve sükseli giyim kuşam alışkanlıklarıyla onu büyük bir harcama içine sokarlar
Sonuçta öyle bir an gelir ki kadının aldığı para daha eve gelmeden tükenir Bu durumda kadın biraz daha para kazanabilmek için bazı şeylerini feda etmek zorunda kalır Hem iş arkadaşlarını tatmin eden hem de ailesini razı edebilenler toplum içinde yaşar giderler Ama bunu beceremeyen ve arkadaşları arasındaki avcıların eline düşenleri bir çoğu hayat kadını olarak umumhanelere sürüklenirler Umumhane patronlarının en mühim kaynaklarından birisi de çalışan fakat süs eşyalarına para yetiştiremiyen genç kız ve kadınlardırBunlar tümüyle iğrenç manzaralardırToplumumuzu batıya adapte etmeye başladığımız yirminci yüzyıl başından itibaren üzerimize yığılan bela bulutlarıdır Bu bölümü bitirirken son olarak müslüman kardeşlerimize şunları söylemek isteriz:
İslâm'ın bir takım prensipleri vadır ki bunları öğrendiğimizde bu problem kendiliğinden halledilir Yine müslümanlar kendilerini bu prensiplerin sınırlarına uydurmak zorundadırlarBirinci olarak İslâm, zina yollarından biri olan kadın erkek beraberliğini katiyyetle yasaklar Şayet kadının çalışması zorunluysa erkeklerin bulunmadığı bir yerde çalışabilir Bir müslüman kadınının erkekler arasında hele hele İslâmi giyimden tavizler vererek çalışması bütünüyle islâm'a aykırıdır
İkinci olarak, islâm, ailede erkeği kadının ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü tutmuştur Kadının para kazanma hususunda herhangi bir sorumluluğu yoktur Evlenme akdi yapılırken erkeğin onu kabullenmesi bir nevi onun bütün maddi giderlerini karşılamaya razı olduğu anlamına gelir Kadının kocasının getirdiği parayla yaşamını sürdürmesi onun için bir zillet veya alçalış değil Öz malı derecesindeki hakkını almasıdır Şayet erkek hanımının maddi ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa kadına ayrılma hakkı doğar Yok eğer iki taraf da ailenin devamını istiyorlarsa onların geçimini üstlenmek, en azından erkeğe bir iş sahası bulmak devletin görevidir Zaten devlet İslâm'ın kendisine has vergi toplama ve dağıtma usulünü uyguladığı zaman İslâm toplumunda hiç bir ailenin aç kalması mümkün değildir
İslâm anlayışına göre kadının vazifesi ailenin mali giderlerini karşılamak değil, ev kadını, kocasının hanımı ve çocuklarının anası olmasıdır Diğer vazifeler ikinci derecededir Kadın ailesini muhafaza etmekle toplumun temel taşını sağlam tutmuş olacak, kocasını mutlu etmekle toplum huzuruna direkt olarak tesir edecek, çocuğunu düzenli bir şekilde yetiştirip eğittiğinde istikbal için hayırlı temeller atmış olacaktır Bu büyük vazifelerin ve sonuçta kazanılan faydaların yanında toplum içinde iş hayatına atılması sonucu elde edeceği faydalar oldukça cüce kalırlarBir müslüman hatta aklı selim normal bir insan bile tercih esnasında terüddüt etmeden doğru olanı tanıyabilecektir
Avrupadaki teknik inkilabı müteakiben bu fıtrî özelliği kabul etmeyerek kadın erkek eşitliğini ileri sürüp her ikisinin de tüm işlerini aynı eşitlikle başarabileceğini öne sürenbir görüş siyasi iktidarlar tarafından kabul görmüş, hemen ardından da halifesini kaybeden islâm alemine sızmaya başlamıştırBu görüş evvela bir cemile olarak kadına seçim haklarını tanıyor, erkeklerle ilişki kurup dilediği oranda beraber olabileceğini müjdeleyerek nefsini tahrik ediyor ardından da oluşturduğu hür kadın anlayışının gölgesinde sinsice faaliyetlere girişerek kadını her sahaya itip emperyalist gayelerine alet ediyordu
Halbuki kadının iş hayatına atılması gerek kadın, gerek erkek gerekse toplumun ekonomik ve ruhi istikran açısından tehlikesi tüm boyutlarıyla ortada korkunç bir intihardan farksızdırİlk ele alacağımız konu, kadının fizyolojik zaaflarıdır Bu zaaf dolayısıyla kadının çalışması hem vücudunda büyük tahribatlara yol açar hem de iş hayatını felce uğratabilirİş sahalarının büyük bir bölümünü oluşturan ve kaba kuvvet gerektiren alanlarda kadının başarısı sıfırdır, istisnalar dışında hiç bir kadın kaba kuvvetle iş yapmaya muktedir olamaz En kısa zamanda bedenî ve ruhî hastalıklara düşerek dünyaya, en azından sağlığına veda etmek zorunda kalır Modernistler bu gereği, — O halde kadınlar da kendilerin uygun iş alanlarında çalışsınlarsözüyle örtbas etmek isterler Fakat bu sözü mukabil bir yandan geçinme imkanlarını daraltıp öte yandan da kadının her sahada çalışabileceği inancını topluma empoze ederek en yorucu iş sahalarına çekenler de yine onlardır
Hakim idareci görüşün uyguladığı bu art niyetli politika sonucu sahipsiz kadınlar ve geçinemeyen ailelerin kadınları iş aramaya koyulurlar Kendine uygun iş sahasında çalışma önerilmişse de, ikinci sınıf kadınlar kendilerine uygun işlerin çoktan genç ve güzel kadınlar tarafından işgal edilmiş olduğunu görürler Böylece bedeni kuvvet gerektiren işler karşısında zorunlu seçmen durumuna düşerler Açlık ve sefaleti tercih edemiyeceklerine göre tek seçenekleri yaşayabilmek için, sağlıklarını ve canlarını, dolaylı olarak da namuslarını piyasaya sürmektirDiğer alanlarda da kadın, fizyolojik zaafları ve kadınlık hasletleri sebebiyle gerekli başarıyı gösteremez Memurluk yaşamında da çoğu kez, içinde bulunduğu dairede nahoş olayların meydana gelmesine isteyerek veya istemeyerek meydan verir Bu kişilerin niyetlerini ve kadının karekterini çok aşan bir problemdir Her ne olursa olsun tabiat olarak erkeğin kadına karşı engellenemez bir meyli vardır
Batılılar toplumun olgunlaşmasıyla bu gibi problemlerin tamamıyla ortadan kalkacağını söyleyerek bizi avutmaya çalışırlar Fakat onların bizi böylece avutmalarına rağmen kendi olgunlaşmış toplumlarında (!) hâlâ en yüksek derecedeki bakanlarının bile sekreterleriyle olan ilişkileri sonucu doğan skandallar sona ermemiştir Yine pek yakın bir zamanda Avrupalı büyük memurların sekreterlerini cariyeleri gibi kullandıklarından yakınan da kendi üst derecedeki yekililerinden birisidir Bu sekreter kızcağızlar, görevlerine olan sadakatlerini patronlarının çocuklannı karınlarında taşımakla ispatlamaktadırlar Evlerinde kocalarına maaşla birlikte bir bakan, bir patron çocuğu takdim etmektedirlerBu aile yapısına, toplum yapısına olduğu gibi kadın kişiliğine de vurulan korkunç bir darbedir Kadına iş sahalarının açılması ona iyilik olmamış bilakis onu sorumsuz kullanılan orta malı durumuna getirmiştir
Sözlerim belki çalışan bacılarımızı üzebilir ama bütün bunlar bize modern yaşantının yollarını gösteren medeni Avrupalıların hayatlarında hergün cereyan eden olağan şeylerdir Aynı durum eskiden kalma ata ahlakının tüm engellemelerine rağmen toplumumuzda da süratle çoğalmaktadırGörüldüğü gibi kadının çalışmasında, normal sınırlar içinde bir çalışma olayı değil, kadının kadınlığının sömürülüşü sözkonusudur Bu kadınlık açısından hakikaten üzülmeye değer bir acıdırÖte yandan kadının çalışması iş hayatındaki dengeyi alt üst ederToplumdaki iş kapasitesi daima belli bir oranda sabittir Bu da umumiyetle erkek sayısına eşittir Bu sahaya kadınlar da el atınca işe giren kadın sayısınca erkek açıkta kalır İşe giren kadınlar umumiyetle aileye ek gelir sağlama sevdasındadırlar Erkeklerin yüzde yüze varan bir çoğunluğu ise geçimi için çalışmak zorundadır
Görüldüğü gibi kadına çalışma kapısı açıldığında, bir zümreye daha geniş imkânlar sağlama uğrunda diğer bir zümre açlığa itilmektedirTehlikenin en büyüğü bundan sonra başlar Aç veya işsiz kalan bir kişinin yapacağı tek şey anarşidirNitekim yaşadığımız dönemde bu uygulamanın ibret verici bir sonucu olarak, anarşi tüm baskılara rağmen her on yılda bir patlak vermekten geri kalmamaktadırTerörizm ve anarşinin kökleri, anarşistleri yakalayıp hapse atmakla veya öldürmekle kurutulamaz Bu, sıtmayı gidermek için sivrisinekleri öldürmeye başlatmak gibi mantıksızca bir iştirSıtmayı önlemek için nasıl ki bataklığı kurutmak gerekiyorsa, anarşiyi önlemek ve toplumsal huzuru sağlayabilmek için en etkin maddi reçete, erkeklere iş bulmak, insanların ceplerini ve boş vakitlerini doldurmaktır Manevi olarak ise ruhi ve fikri boşluklarını doldurup onları tatmin etmektir
Toplumun çekirdeği ailedirsloganı, modernistlerin bilimsel çalışmalarından çıkarttıklarını övüne övüne anlattıkları cafcaflı bir laftır Evet, onların daha yeni anlayabildikleri ve İslâm'ın ondört asırdır söylediği gibi toplumun temeli ailedir Aile fertleri huzurlu ve yapısı tutarlı olursa toplumda huzurlu ve tutarlı olur Ailenin esası karı koca ve çocuklardır
Aile kurmanın ve bir kadınla hayatı birleştirmenin şehevî arzuları tatminden öte cihanşumul bir ehemmiyeti vardır Bu da yarınları yaşayacak olan yeni neslin dünyaya getirilmesi, eğitilmesi ve yetiştirilmesidir Çocuğun dünyaya gelmesinde kadın ve erkek eşit rol oynarlar Çocuk dünyaya geldikten sonra ise erkeğe onun ihtiyaçlarını karşılamak, kadına da eğitmek ve büyütmek vazifeleri düşer Çalışan kadın ise bir çok yönlerden bu görevi yerine getiremez
Evvela onu en temel besin maddesi olan ana sütünden mahrum bırakır Ana sütü, yeri hiçbir besin maddesi tarafından doldurulamayacak mühim bir gıdadır Yeni doğan bir çocuğu ana sütünden mahrum bırakmak kadar büyük bir hata düşünülemez Böyle bir çocuğun bedenî ve ruhî yapısında yeri doldurulamaz boşluklar belirirİkinci olarak onun eğitim ve terbiyesiyle de meşgul olamaz Tabi olarak hizmetçilere veya kreşlere teslim etmek zorunda kalacaktır Çocuk, amacı sadece para kazanmak ve geçimini sağlamak için bu işi seçen ve çocuğa bir eşyadan öte hiç bir değer vermeyen bakıcıların elinde bedenen ve ruhan hırpalanacaktır
Anne sevgisinden ve himayesinden yoksun çocuklar umumiyetle pısırıklaşır, köleleşir ve insani birçok duygularını; haysiyet, ciddiyet, namus gibi hasletlerini kaybederlerBu bakımın aile bütçesinde oluşturduğu hasar ise hiç de küçümsenmiyecek kadar büyüktür Çoğu kez, akşama kadar çalışmak zorunda kalan kadın ay sonunda kazandığı paranın büyük bir kısmını bakıcıya yatırmak zorunda kalır
Üçüncü ve en mühim mahzur, çocuğun ana şefkatinden mahrum kalmasıdır Çocuğunu akşam uyuduktan sonra, sabah da uyanmadan önce görür Bazen uyanıkken görse bile bu görüşmeleri ihtiyaçların en yoğun olduğu saatlara rastlayacağı için birbirleriyle ilgilenmeleri mümkün olmaz Kadın, çocuğunun gün boyu neler yaptığından habersizdir Çocuk ise anneye, kendisinin dünyaya gelmesine vesile olan bir canlıdan öte herhangi bir yakınlık duymazBunun sonucu toplumda sevgi ve acıma duygularından yoksun taş yürekli, zalim ruhlu, korkunç insan tipleri çoğalır Bir de toplumun kaderi bu taş yürekli insanların eline geçerse artık o toplumdan bir hayır beklemek imkansızdırBu hayırdan faziletleri kasdetmiyoruz Yalnızca klasik hakların verilmesini, insanların apaçık zulme uğratılmamasını anlatmak istiyoruz Kadın çalıştığında ailede erkek kadın arasında da bir anarşi meydana gelir
Kadın da kocası gibi akşama kadar çalışmıştır Akşamleyin yemek yapılmasında, çamaşır ve diğer işlerde, kocasından eşit olarak yardımcı olmasını istemeye hakkı vardır Bu ihtiyaç bazan ağır basar ve her ikisi de yemek yemeden yatmayı, kirli elbiselerle işe gitmeyi veya her elbise kirlenişinde kuru temizleyiciye koşmayı yahut da elbiselerini yenilemeyi isterler Bu ise hem ruhi hem de ekonomik yönden bir yıkımdırToplumda iş bölümünün oluşması, insanların kiminin imalatçı, kiminin satıcı kiminin hizmet verici olmasının sebebi de bu ruhi ve ekonomik anarşiyi önlemek içindir Kadının da iş hayatına atılmasıyla ailedeki iş bölümü tamamen ortadan kalkar ve insanlık ilkel çağlarda olduğu gibi yalnız başına kalmak ve kendi kendine yetebilmek zorunda bırakılır Bu ilkel bir kafa yapısının ürünüdür Kadının çalışmasını cafcaflı laflarla bir zorunluluk gibi göstermeye çalışan modernistler aslında kafaları asırların gerisinde kalmış taş devri insanlarından pek farklı bir düşünceye sahip değillerdir
Halbuki kadın evinde dursa, dinç kalarak ev işlerini görse kocasının hizmetini, çocuklarının bakımını ve eğitimini yapsa ruhi bütünlüğünü korumuş, hem sıhhatim muhafaza etmiş, hem kocasını memnun ve mutlu etmiş, hem de çocuklarını ideal bir şekilde büyütüp eğitmiş olacaktırBütün bu mutlu sahneler basit bir heves ve tutarsız bir sebeple yıkılmaktadır Kadının hür olması, toplum içine çıkabilmesi ve para kazanabilmesi
Halbuki o, hür olacağına iş sahalarına hapsedilmekte toplum içine dilediğim gibi çıkacağım derken en mühim değerlerini kendini kadın yapan özelliklerini harcamakta, para kazanmaya çalışırken kazandığı paradan daha fazlasını sokağa çıkmasıyla zaruri olan uydurma masraflara ve evindeki çocukları için tuttuğu hizmetçilere ödemektedir
Tekrar tekrar söylüyoruz, kadının iş hayatına sürülmesinin sebebi ne onu hür yapmak ne de kocasının ekonomik sultasından kurtarmaktır Bir işin yegane sebebi vardır O da emperyalistlerin kadını daha rahat sömürebilme ve vücudundan sınırsızca yararlanabilme arzulan!Bunun böyle olduğunu büyük küçük bütün işverenler de bilir Fakat, hiç birisi kendilerin cömertçe vücudunu sunan genç memurelerinden, sekreterlerinden daha açıkçası cariyelerinden vazgeçmek istemezler
Bunların içinde gayrı müslimler olduğu gibi müslüman olduğunu söylemekten bir an bile geri durmayan sapıklar da vardır Halbuki kadının, daha doğrusu geçim sıkıntısı çeken ailelerin daha değişik yollarla yan gelir sağlamaları daima mümkündürÜlkemiz büyük oranda tarım ve hayvancılık Ülkesidir Kapısının önünde küçük bir bahçesinde küçük de olsa bir inek besleyen, küçük de olsa bir bahçe eken kadın ailesinin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilir
Yine evin içinde çeşitli el sanatlarıyla meşgul olan, halı dokuyan, kilim ören, elişi yapan, elbise diken kadınlar vardır Bunlar örnek alınabilirYine çeşitli iş sahalarında işçinin işyerine gelmeden yapabileceği bir çok işler vardır Ki bu basit işler çoğu kez işin büyük bir bölümünü teşkil ederler Bu işlerin evlerde yapılması hem kadını evinden ayırmadan geçindirmesi, hem bu işlerin atelyelerden çekilmesiyle iş sahalarının genişlemesi hem de kirasız bir yere sevkedilmesi sebebiyle çok yönlü bir fayda sağlar
Elinden iş gelen ve hakikaten sadece geçinmek için çalışmayı isteyen, şehevi artniyetleri olmayan bir kadın evinde hiç bir zaman boş kalmaz Mutlaka gelir getirecek bir takım işler bulur Evin maddi şıkırtılarını giderdiği gibi fazladan maddi refah sağlar
Sanayi kentlerinde (İstanbul, Ankara, izmir) ve bazı el sanatlarının ileri gittiği Ege illerinde ve hayvancılığın yaygın olduğu güney ve doğu Anadolu bölgelerinde bir çok evin atelye gibi çalıştığı görülür Evlerde, kadının çocukların ve misafirlerin harıl harıl birşeyleri monte ettikleri, kesip biçtikleri görülür Veya evlerde sütlerin kaynatıldığı, yayıkların yayıldığı, yağ ve peynir yapıldığı görülür
İşte bu kadınlar da çalışırlar ve para kazanırlar Fakat evlerinden çıkmazlar, ahlaklarını ve namuslarını feda etmezler Çocuklarını sefil bırakmazlar, kocalarını ihmal etmezler Esasında bizim toplumumuzda kadınların illa da erkeklerin arasına karışarak çalışmasını zorunlu kılan bir şey yoktur Kadınımızın evinde yapacağı işler sayılamayacak kadar çokturKadınımızı iş sahalarına çeken emperyalistler yine de ona kolay kolay elindeki bu parayı yeme veya hayırlı bir işe harcama imkanı vermezler Topluma yaydıkları eve sokağa çıkan bir kadın için adeta vazgeçilmez olarak empoze ettikleri süs, makyaj ve sükseli giyim kuşam alışkanlıklarıyla onu büyük bir harcama içine sokarlar
Sonuçta öyle bir an gelir ki kadının aldığı para daha eve gelmeden tükenir Bu durumda kadın biraz daha para kazanabilmek için bazı şeylerini feda etmek zorunda kalır Hem iş arkadaşlarını tatmin eden hem de ailesini razı edebilenler toplum içinde yaşar giderler Ama bunu beceremeyen ve arkadaşları arasındaki avcıların eline düşenleri bir çoğu hayat kadını olarak umumhanelere sürüklenirler Umumhane patronlarının en mühim kaynaklarından birisi de çalışan fakat süs eşyalarına para yetiştiremiyen genç kız ve kadınlardırBunlar tümüyle iğrenç manzaralardırToplumumuzu batıya adapte etmeye başladığımız yirminci yüzyıl başından itibaren üzerimize yığılan bela bulutlarıdır Bu bölümü bitirirken son olarak müslüman kardeşlerimize şunları söylemek isteriz:
İslâm'ın bir takım prensipleri vadır ki bunları öğrendiğimizde bu problem kendiliğinden halledilir Yine müslümanlar kendilerini bu prensiplerin sınırlarına uydurmak zorundadırlarBirinci olarak İslâm, zina yollarından biri olan kadın erkek beraberliğini katiyyetle yasaklar Şayet kadının çalışması zorunluysa erkeklerin bulunmadığı bir yerde çalışabilir Bir müslüman kadınının erkekler arasında hele hele İslâmi giyimden tavizler vererek çalışması bütünüyle islâm'a aykırıdır
İkinci olarak, islâm, ailede erkeği kadının ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü tutmuştur Kadının para kazanma hususunda herhangi bir sorumluluğu yoktur Evlenme akdi yapılırken erkeğin onu kabullenmesi bir nevi onun bütün maddi giderlerini karşılamaya razı olduğu anlamına gelir Kadının kocasının getirdiği parayla yaşamını sürdürmesi onun için bir zillet veya alçalış değil Öz malı derecesindeki hakkını almasıdır Şayet erkek hanımının maddi ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa kadına ayrılma hakkı doğar Yok eğer iki taraf da ailenin devamını istiyorlarsa onların geçimini üstlenmek, en azından erkeğe bir iş sahası bulmak devletin görevidir Zaten devlet İslâm'ın kendisine has vergi toplama ve dağıtma usulünü uyguladığı zaman İslâm toplumunda hiç bir ailenin aç kalması mümkün değildir
İslâm anlayışına göre kadının vazifesi ailenin mali giderlerini karşılamak değil, ev kadını, kocasının hanımı ve çocuklarının anası olmasıdır Diğer vazifeler ikinci derecededir Kadın ailesini muhafaza etmekle toplumun temel taşını sağlam tutmuş olacak, kocasını mutlu etmekle toplum huzuruna direkt olarak tesir edecek, çocuğunu düzenli bir şekilde yetiştirip eğittiğinde istikbal için hayırlı temeller atmış olacaktır Bu büyük vazifelerin ve sonuçta kazanılan faydaların yanında toplum içinde iş hayatına atılması sonucu elde edeceği faydalar oldukça cüce kalırlarBir müslüman hatta aklı selim normal bir insan bile tercih esnasında terüddüt etmeden doğru olanı tanıyabilecektir