Kalın barsak (kolon)
Kalın barsaklar (bağırsak) tıpta kolon olarak isimlendirilir. İnce barsaklardan sonra devam eden kolonun başlangıcı karın boşluğunun sağ alt çukurundadır. Kolonun bu bölümü çekum adını alır ve ufak bir uzantısı “apendiks”dir. Buradan başlayan kolon karın boşluğunun sağ yanından karaciğerin altına doğru uzanır (çıkan kolon), karaciğerin alt tarafında sola kıvrılarak karın boşluğunun sol üst köşesine doğru uzanır (yatay kolon), burada tekrar kıvrılarak karın boşluğunun sol alt köşesine doğru uzanır (inen kolon), buradan karın boşluğunun sağ-arka-orta-altına doğru “S” harfine benzer şekilde gelir (sigmoid kolon) ve nihayet makat (anüs)’a kadar giden son bölümü (rektum) oluşturur.
Kolonun rektum bölümü diğer bölümlerden bazı farklar gösterdiği için kanserleri de kolon kanseri ve rektum kanseri olarak ayrı isimlendirilir, ya da kolorektal kanserler adı altında birlikte belirtilir.
Kolon kanseri ve sıklık
Kolorektal kanserler erişkinlerde çok sık rastlanan tümörlerdir. Genel olarak sanayileşmiş ülkelerde tüm kanserlerin %13 kadarını oluşturur. Dünya Sağlık Örgütü rakamlarına göre en yüksek sıklık, erkeklerde 34/100.000 kadınlarda 27/100.000 ile, ABD’nin bir bölgesindedir. En düşük sıklık 0.2/100.000 ile Kuveyt’tedir. Ülkemizde yeterli güvenirlikte olmayan sayılara göre, 1.93/100.000 düzeyindedir. Kolon kanserinde dikkati çeken hususlardan bir tanesi de cinsiyet dağılımdaki farklardır ve erkeklerde daha sık görülmektedir.
Kolon kanseri ve risk faktörleri
Kolon kanseri riski 40 yaşından sonra artar, en yüksek düzeye 50-55 yaşlarında ulaşır. Değişik yönlü araştırmalar kalıtsal duyarlılık ve çevresel faktörlerin karşılıklı ve karmaşık ilişkileri sonucu kolon kanserleri oluştuğuna işaret etmektedir.
Son yıllarda kolon kanserine neden olan genetik faktörler hakkında bir çok bilgiye sahip olduk. Yeni bilgilerimize göre, kolon kanserlerinin %5-10 kadarına kalıtsal faktörlerin neden olduğu ileri sürülmektedir.
Kolon kanserinin %20 kadarının sigara ile ilişkili olduğu belirlenmektedir. Eğer bu kesin ise, kolon kanserleri ölümlerinin %16-20 kadarından sigarayı sorumlu tutmak mümkündür. ABD’ de yapılan büyük bir araştırmada sigara içimi ile kolon kanseri arasında nedensel bir ilişki saptanmamıştır. Bu araştırmaya göre, 20 yıldan az sigara içenlerde iyi huylu küçük polipler, 20 yıldan fazla sigara içenlerde iyi huylu büyük polipler ve 35 yıldan fazla sigara içenlerde kanser gelişimi riskleri artmaktadır.
Kolon kanseri riski azaltılabilir mi?
Hastalığa yakalanma riskini azaltan bazı tedbirler mevcuttur.
Araştırmalar, düzenli egzersiz yapan bireylerde, kolon kanseri dahil bir çok kanserin gelişme riskinin azaldığını göstermiştir. Haftada 5 gün, 30-60 dakika arasında orta şiddette veya günlük 150 kalori harcanmasına neden olan egzersizler yapılmalıdır.
Fazla kilolar kanser riskini artırmaktadır.
Sigara kullanmamak. Diğer kanserler gibi sigara kullanımı, kolorektal kanser riskini de anlamlı oranda arttırmaktadır.
Yapılan çalışmalar aşırı alkol tüketiminin kolon kanser riskini artırdığını göstermiştir. Erkeklerin günde iki bardak kadınların ise günde bir bardaktan fazla alkol tüketmemesi gerekir.
Kolorektal kanserin önlenmesinde beslenme alışkanlığı da önemli rol oynamaktadır. Yüksek lifli, düşük yağ içerikli besinlerin tercihi önlem olarak önemlidir.
Yukarıdaki korunma yöntemleri, yalnız başına tam olarak kalın barsak kanser gelişimini önlemez. Risk altındaki bireylerin, herhangi bir şikayeti olmasa bile, mutlaka tarama yöntemlerinden yararlanması gerekir.
Tarama yöntemlerinden en etkini olan kolonoskopi, hastaneye yatmaya gerek olmaksızın kalın barsağın iç yüzeyini örten tabakanın ince uzun bükülebilir bir kamera yardımıyla incelenmesini demektir. İnceleme sırasında tespit edilecek poliplerin çıkarılması kanserin önlenmesi için en önemli uygulamadır.
Sonuç olarak dışkılama alışkanlığında değişiklik olması ve dışkıda kan görülmesi durumlarında uyanık olunmalıdır. En önemlisi ise yüksek risk sınıfına giren bireylerin tarama testlerinin ve fizik muayenelerinin yapılmasıdır.
Kolon kanseri nasıl başlar?
Hemen hemen tüm kalın barsak kanserlerinin, bir polip zemininden başladığı konusunda görüş birliği vardır. Polip, barsak iç yüzeyini örten tabakadan gelişen barsak içine doğru büyüyen kabartı ve şişliğe verilen isimdir. Zaman içinde, polibi oluşturan hücrelerin değişimleri sonucu polip zemininde kanser ortaya çıkabilir. Önce polip içinde sınırlı kalan kanser hücreleri zaman içinde çoğalarak tümör kitlesini oluşturur ve bu kitle kalın barsak duvarını işgal eder. Kontrolsüz büyümeye devam eden kanser hücreleri belli bir dönem sonra barsakta tıkanıklığa yol açabilir, çevre ve uzak organlara yayılabilir.
Polipler, kalın barsağın en sık görülen hastalıklarından biridir. Sağlıklı insanlar üzerine yapılan bir araştırmada erişkin bireylerin kalın barsağında %15-20 oranında polip tespit edilmiştir. Elli yaş üzerindeki bir bireyin kalın barsağında polip görülme olasılığı daha da artmakta ve oran %40-50’lere ulaşmaktadır. Polipler kalın barsağın daha çok son kısımlarında yani sigmoid kolon ve rektumda gözlenir. Bu bölge, kalın barsak kanserinin de en sık görüldüğü bölgedir. Ortalama olarak bir polipten kanser oluşumu için geçen süre 8-10 yıl kadardır.
Kolon kanseri belirtileri
Kolorektal kanser erken safhalarda teşhis edilmesi halinde daha kolay ve daha başarılı bir şekilde tedavi edilir.
Olası belirtiler şunlardır:
• dışkıda kan veya mukus görülmesi,
• midede ortaya çıkan şişlik,
• iki hafta veya daha fazla süren ishal veya kabızlık,
• barsakların boşalmasından sonra bile tuvalete gitme ihtiyacı hissetme,
• mide bölgesinde ağrı veya rahatsızlık,
• kilo kaybı ve
• bitkinlik
Bu semptomlar genellikle daha yaygın olan daha küçük rahatsızlıklar (hemoroid, fissür gibi) ile ilişkilendirilir ancak bu durum bazen tanının ve dolayısıyla tedavinin gecikmesine neden olur.
Kolon kanseri ve tanı
Kolon kanserinde uzun yaşam süresi sağlanabilmesi erken tanı ile mümkündür. Genellikle şikayetler üst düzeye geldiğinde hastalık ilerlemiş durumdadır. Erken tanı için toplumun bilgilendirilmesi ve taramalar önemlidir. Özellikle yüksek riskli hastalarda taramalar daha çok değer taşımaktadır.
Kolon kanserinin en erken görülen ve kolay tanınan belirtilerinden birisi, dışkıda kan görülmesidir. Ancak genellikle halk arasında bu kanamalar hemoroid benzeri hastalıklara bağlandığı için önemsenmez ve doktora geç başvurulur. Gözle görülemeyen miktarlardaki kanamalar, basit laboratuar yöntemleriyle tespit edilebilmektedir.
Bütün sindirim kanalı kanserleri tanısında ve tedavi sonrası izleminde endoskopi ve radyolojik görüntüleme en önemli yöntemlerdir. Kolon kanseri tanısı ve hatta hastalığın tedavi sonrası izlenmesinde kanda yapılan bazı testler (tümör belirleyiciler) değer taşıyabilir.
Tanıda diğer klinik bulguların da önemli yeri vardır. Bu bulgular akut ve kronik olarak ortaya çıkmaktadır. Akut klinik bulguların nedeni tıkanma, delinme veya kanamadır. Acilen müdahale gerekir.
Kolon kanserlerinde, kronik hastalarda, dışkılama alışkanlığının değişiklikleri en sık rastlanan bulgulardandır. Kabızlık veya ishal şeklinde değişiklikler görülür.
Diğer bir bulgu dışkının zaman zaman müküslü olmasıdır. Nihayet önemli bulgulardan bir diğeri sabah ishalleridir. Bu önemli klinik belirtilerin yanında dışkılama duygusunun devamlılığı, karında ağrı ve gaz ile kilo kaybı görülebilir.
Kolon kanseri ve tedavisi
Tüm sindirim kanalı kanserleri arasında ameliyat ile en iyi tedavi sonuçları alınan kolon kanserleridir. Ameliyat edilebilir dönemde olan ve son yılların getirdiği modern tetkiklerle ameliyatları yapılan hastalarda 5 yıllık yaşama oranı ortalama %40-50 olup, erken dönemde tedavi edilebilen hastalarda bu oran %85′in üzerindedir. Yani zamanında yakalandığı zaman kolon kanseri cerrahi ile kesin olarak tedavi edilebilir.
Kolon ve rektum kanserinin cerrahi tedavisinin ilkeleri şöyle özetlenebilir:
Kanserli dokuyu içeren barsak bölümünün tam olarak çıkartılması önemlidir. Kanser genelde çevre dokuya yayılma eğilimde olduğu için cerrah kanser ile beraber komşuluğundaki normal çevre dokuyu geniş bir şekilde çıkartır. Eğer kanser içeren barsak bölümü komşu organa yayıldı ise cerrah komşu organı da barsak ile beraber bir bütün olarak çıkartır.
Kalın barsağı vücuda bağlayan mezenter adı verilen dokuyu da beraberinde çıkartmak gerekir. Mezenter doku içinde barsağın kanlanmasını (dolaşımını) sağlayan ona temiz kanı getiren arterler (atar damar) ve kirli kanı toplayan venler (toplar damarlar) bulunur. Bunlara ek olarak vücudumuzun savunma organlarından biri olan lenf bezleri de mezenter içinde arterlere komşu olarak yerleşmiştir. Ameliyat sırasında mezenterin çıkarılması hastalığın kontrolü için gereklidir.
Vücut savunma hücrelerini içeren ve kanser hücrelerinin vücuda yayılmasını engelleyen lenf bezlerinin de çıkarılması gereklidir. Lenf bezleri normalde vücut sıvılarını bir filtre gibi süzerek içindeki yabancı maddeleri, mikropları ve kanser hücrelerini yakalar ve bunları tahrip ederek vücudumuzu bu zararlı etkenlerden temizler. Bu nedenle ameliyat sırasında kanserin bulunduğu kalın barsak bölümüne ait lenf bezlerini de çıkartmak gerekir. Bu işlem hastalığın yayılmasına engel olmak için çok önemlidir.
Sonuç itibariyle, kanser nedeniyle yapılan bir kolon ameliyatı, diğer hastalıklar için yapılanlardan çok farklıdır. Bu ameliyatı yapacak cerrahın, kanser ameliyatları konusunda bilgi ve deneyim sahibi olması, hastalığın tedavisi ve sonraki seyri açısından çok önemlidir.
Kolon kanserinde ikinci tedavi yöntemi kemoterapidir. İlaçlar bu kanserde ameliyat öncesi, sonrası veya yaygın metastatik hastalıkta kullanılmaktadır. Son 10 yılda yeni ilaçlar, özellikle metastatik hastalıkta, hastaların yaşam süresini uzatmaya başlamıştır.
Rektum kanserinde radyoterapinin de yeri vardır. Hastanın ve hastalığın özelliklerine göre radyoterapi ameliyat sonrası veya öncesi ya da ameliyat olmaksızın uygulanmaktadır. Son yıllarda radyoterapiye kemoterapi beraberliği de getirilmiştir. Gereğinde, ameliyat edilemeyecek durumdaki rektum kanserlerinde radyoterapi ve/veya kemoterapi ile tümör geriletilerek ameliyat edilecek hale getirilmeye çalışılabilir.