Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Kalk Ali, kurtulduk!-Bir annenin çocuklarıyla Balkan Savaşı'nda yaşadığı bir hikaye

Kalk Ali, kurtulduk!-Bir annenin çocuklarıyla Balkan Savaşı'nda yaşadığı bir hikaye
0
59

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,764
Etkileşim
87
Puan
48
F-D Coin
0
Kalk Ali, kurtulduk!Bir annenin çocuklarıyla Balkan Savaşı'nda yaşadığı bir hikaye Yeni tuttuğu hizmetçi kadına sordu: Dilin Anadoluluya benzemiyor Rumelili misin sen? Serfliçe köylerindendim Alnımın yazısı imiş, buralara düştüm, dedi kadın Gözleri eski şekerlenmiş şuruplar dek donuk ve fersiz Dibe çökmüş bir gam tortusu Biraz inceleyince canı sıkıldı Akşam akşam keyfini kaçırmasından korktu İçinden 'bir başkasını bulunca savarım' diye düşündü Hikayesini dinleyince bunu katiyen yapamadı Balkan Savaşı kopunca, sınıra yakın köyde, bir akşamüstü şu dedikodu yayılmış: Düşman geliyor! Gelen düşman, yalnızca can değil, ırz ve din düşmanıdır da Müslüman erkeği süngüleyecek, kadını kirletecektir Köy halkı, mal mal neyi varsa bırakıp kaçmaya karar verir Dul Ayşe de hazırdır; bir atın üstündedir Ardından beş yaşındaki oğlu, belinden sıkıca sarılmış, önünde üç yaşındaki kızı bir kuşakla dizlerinden eyere yan, kucağında daha bir yaşına basmamış yavrusu uykuda Tepelerden kesintisiz bir yağmur yağıyor, kış başlangıcı yağmuru Cümbür Cemaat biliyor ancak, bu sürerse ovayı su basacak, çaylar kabaracak, köprüler çökecek, yol iz kalmayacaktır Sırılsıklam kafile, nemli gece içinde ilerliyor Öndeki ümit Türk ordusuna yakalamak, arka dehşet düşman ordularına çiğnenmemek Ayşe, beline dolanan minik kolların nadiren gevşediğini duyuyor: Uyuma Ali, diyor, uyuma! Önündeki baş yer yer dikliğini kaybediyor: Uyuma Emine'm, uyuma! diyor Daha Sonra kucağında kıpırdamalar başlayınca: Uyu ciğerim, uyu Osman'ım, diyor Yaşlı, romatizmalı at, ikide bir sürçüyor, toparlanıyor, sonra çamura gömülüyor, silkinip ilerlemeye çalışıyor Yağmur dinmiyor, toprak tamamen cıvık hale geliyor Saplanıp bir yerde kalmaları ya da bir ırmağın akıntısında boğulmaları ihtimali büyüyor Atın ve kendisinin kudretsizliğini gören Ayşe, yavrularına sarılarak ölmeyi bundan böyle kötü bulmamaktadır Belli Başlı dehşetli korkusu, üç canlı yükü ile yayalara ait kalmaktır Nihayet bu oluyor Çöken, emrindeki üstü uzanan mecalsiz attan şipşak iniyorlar Zira afet kafilesinden kopmak, Ayşe için bundan da korkunçtur Geride kaldığını anlayınca, üç çocuğu birdenbire taşımanın muhtemel olmadığını görüyor, ikisini kurtarmak için birini feda etmek lazımdır diye düşünüyor Hangisini? Yanına, elinden tutmuş, dizine değin çamura bata çıka yürüyen Ali'nin ufak elini teslim etmek istemiyor Boynuna dolanan mecalsiz elleri çözmeye de cesareti yok Kucağındaki nemli, tembel, sessiz bohça ona cansız gibi görünüyor Soğuktan, sudan, havasızlıktan ölmüştür Ananın ümidi, yaşamadığını anlayarak kundağı minimum çamurlu, asgari batak yere bırakıvermek O kıyamet içinde Osman'a eğiliyor, ses duymamak ümidiyle dinliyor Ama yavrusunun ılık ılık ağladığını duyuyor, eyvah, diyor Bir enkazı andıran kafile bata çıka ilerlemekte, kimi karanlığın içinde çamura gömülmekte, kimi üzerine basılarak ezilmektedir Ayşe hâlâ yükünü atamamıştır soluk soluğa, buz gibi ter içindedir Ayaklarını çamurdan çekecek kudreti erimekte, kolları karıncalanmaktadır böylece ki, sol kolunun açılıp yükünü kendiliğinden bıraktığını bile anlayamıyor Şimdi göğsünün üzerinde Ali vardır Yarı uzun bir hasretten sonradan birbirine kavuşmuşlardır Bir yanlamasına da yağmur ve çamur içindeki kaçış sürüyor Böyle birkaç saat mi, birkaç dakika mı koşuyorlar veya o kadar sanıyorlar Ayşe tükeniyor, arkada bıraktıkları at gibi yere uzanıvereceğini anlayarak, haykırmak, birini imdadına seslenmek istiyor Yeniden koşuyor ve bir anda bir hafiflik, bir canlılık duyuyor Niçin sonra anlıyor ki, boynundan sarılan çelimsiz, küçük kollar artık yoktur Emine de dökülmüştür Çık sırtıma, sıkı sarıl sakın gevşeme Ali!diyor Bu Nedenle kanının son ateşini yakarak, batıp çıkarak yuvarlanarak, ter ve gözyaşı yüzünü yıkayarak molasız yürüyor Ayşe Ali'sini kurtarmış olmanın sevinci ile Öbür felaketlere katlanıp ümitle yürüyor, kafileye yetişiyor, hatta onları geride bırakıyor Seher vakti ay yıldızlı ıslak bir sancak çekili küçük kasabaya varıyor Yükünü bir mühimmat sandığının üzerine indiriyor Kurtulduk Ali kalk! Kalk Ali! diyor Ali kımıldamıyor Anne, saatlerdir bir beden taşıdığını anlamıyor, anlayışlı olmak istemiyor Ali kalk kurtulduk diyor Ayşe, gece yağan yağmur gibi dökülen gözyaşları içinde gülümsüyor Hizmetçi, donuk, fersiz, kuru gözlerini sinyâl ederek, Beydedi O günden beri ağlayamam İstesem de gözlerimden yaş gelmezSon günlerde beni en fazla etkileyen yazı, hayatının uzunca bir dönemini sürgünde geçiren Refik Halid Karay'ın (18881965) Gurbet Hikayeleri'nde anlattığı bu tabloydu Gözyaşı içinde okurken, bir yanlamasına da yaşadığı acıları ne değin tez unutan bir ırk olduğumuzu düşündüm Halbuki, en azından iyi zamanlarımızda sahip olduklarımızın kıymetini iyi anlamak için Ayşe Ana'ların hikayesini bilmemiz gerekmiyor mu? Bu hikayelerin beyazperdeye taşınması iyi olmaz mı? Olur Ya de bu sayede hangi ırksa, ideolojik kimliğe sahip olursak olalım birbirimizi daha iyi anlar, ülkemizi aşkla sevebiliriz  
 
858,497Konular
982,556Mesajlar
30,298Kullanıcılar
Üst Alt