kan ve kan ürünleriye bulaşan hastlalıklar kan aracılığıyla bulaşan hastalıklar kan iltihaplanması kanın iltihaplanması kanla bulaşan hastalıklar aracılığıyla geçen KAN VE KAN ÜRÜNLERİYLE BULAŞAN HASTALIKLAR BULAŞICI SARILIKLAR (HEPATİTLER): Transfüzyona yan sarılık başta 1943 yılında BEESON ve arkadaşlarınca tanımlanmıştır İlerleyen yıllarda hemofili hastalarının plazma kullanmasıyla hepatit vak´aları artmıştır BULAŞICI A TİPİ KARA SARILIK VİRÜSÜ (HAV): Hepatif A virüsünün hemofili hastalarına sadece Etken konsantreleri ile buluşması oldukça nadirdir Oysa bunun 1988 yılından sonradan özellikle yüksek saflıkta ve solventdeterjan yöntemi ile sterilize edilen etmen konsantreleri ile geçebildiği tespit edilmiştir Bu virüsün zarı lipit (yağ) madde içermediğinden diğer virüsler gibi sadece solventdeterjan yöntemi ile etkisizleştirilemez bu nedenle bunu imha etmek için günümüzde bir çok etmen konsantresinde kuru ısı ya da pastorizasyon gibi ikinci bir inaktivasyon uygulamasına daha gerek görülmüştür Hemofili tanısı kondugunda hastalara Anti HAV IgG testi yapılarak hepatit A geçirip geçirmedikleri ni denetim edilmeli ve negatif olanlara A aşısı yapılmalıdır Bu şekilde hastalar için uzun süreli kalıcı vasilik sağlanabilir BULAŞICI B TİPİ HEPATIT VİRÜSÜ (HBV): Hemofili hastaları yoğun plazma tedavisi aldıkları dönemde en sıcak olarak bu virüsle enfekte olmuşlardır Bu hastaların bir kısmı hiçbir klinik semptom vermeden bağışıklık kazanırken, birkısmı taşıyıcı haline gelip ömürlerinin herhangi bir döneminde hepatit (hepatit) Veya siroz belirtileri göstermektedirler Son 10 yıldır kan veren kişilerin özel olarak seçilmesi, bunlardan alınan kanların bu açıdan incelenmesi ve etken konsantrelerine uygulanan virüs etkisizleştirilme yöntemleri sonucu bu virüsün hemofililere bulaşması oldukça azalmıştır Bilinmelidir ki HBV’nü bölge hemofili hastalarına daha sonra yapılacak tedaviler belirli sonuç vermemektedir bu nedenle her hastaya tanı konur konmaz HbsAg, Anti Hbs, Anti HBc testleri yapılmalı ve hastalığı geçirmedikleri belirlenen hemofililere 3 doz aşı yapılmalı, bundan sonraki her 5 yılda bir aşı tekrarlanmalıdır Testlerden sonradan taşıyıcı durumunda oldukları saptanan hemofili hastalarının başta 1derece yakınlarıda aşılanmalıdır Taşıyıcı durumunda olan hemofili hastalarının karaciğer fonksiyon testleri 3 ayda bir tekrarlanarak karaciğer hasarı erkenden saptama edilmelidir Kronik Hepatitli hastalara son yıllarda uygulanan interferon tedavisi doz ve uygulanma süresine ast olarak %30 olguda bütün galibiyet sağlanmaktadır Son yıllarda kronikleşen bulaşıcı B hepatitli hastalara verilen Lamuvidin ile de kayda değer ölçüde galibiyet elde edilmiştir BULAŞICI D TİPİ KARACIĞER ILTIHABI VİRÜSÜ (HDV): Fakat HDV’nün varlığında çoğalabilen bu virüs’te karaciğer iltihabına ve siroz’a sebep olabilir Hemofili hastalarına bahşedilen etmen konsantreleri ile bulaşabilen bu virüs’ün hemen şimdi aşısı yoktur Oysa HBV’ne karşısında yapılan aşılama ile hastalar bununla beraber bu virüs’e karşıda korunmuş olmaktadırlar BULAŞICI C TİPİ KARA SARILIK VİRÜSÜ (HCV): 1983 öncesinde Karaciğer Iltihabi A veya B virüsüne tabi olmayan karaciğer iltihaplanmalarının büyük bir bölümünde bu virüs’ün sorunlu olduğu bilinmesine karşın az önce bu virüse karşı koruyucu yöntem geliştirilememiştir Plazma havuzlarından hazırlanan faktör konsantreleri ile çare edilen hemofili hastaları 1985 yılına değin HCV ile enfekte olmuşlardır Bu hastaların yarıya yakını bağışıklık kazanırken diğer yarısı kronik (müzmin) karaciğer iltihaplanmasına ya da sirozuna yakalanmıştır HCV’nün bulaşmasına sebep olan etken konsantreleri ile bununla birlikte HIV virüsü de bulaşabilir bu nedenle HCV ile HIV birlikte olursa daha sık, erken ve ağır karaciğer yetersizliği gelişebilir HCV kendi içinde genetik olarak 5 tipe sahiptir Öbür coğrafyalara tarafından HCV tipleri farklılık gösterirken özellikle tipi HCV hastalarda daha artı oranda karaciğer harabiyetine kronikleşmeye neden olmaktadır Kan ve kan ürünleriyle bulaşan HCV’nün cinsel temasla buluşmasına fazla sık rastlanmaz ama hemofili hastaları HCV ile beraber AİDS virüsünü de taşıyorlarsa cinsel yolla HCV geçişi daha sık olmaktadır HCV RNA pozitifliği (müspetliği) yüksek olan hastalar cinsel yaşamlarını koruyucu tedbirlerle sürdürmelidirler HCV’nün taşıyan hemofili hastalarının karaciğer sirozuna ve kanserine yakalanma şanssızlıkları HBV’ne tarafından daha fazladır HCV ile HBV’nün beraber bulunması durumunda HBV’ü tanımlayıcılarının kanda saptama edilmesi gecikirken (Lee ve ark 1985, Misums ve ark 1993) HBV’nün taşıyıcılığı durumunda ya da aktif replikasyonunun (çoğalması) devam ettiği durumlarda HCV’nün çoğalması engellenmektedir (Henley ve ark 1993) bu nedenle HBV ve HCV’nin beraber bulunduğu durumlarda HBV DNA ve HCV RNA ölçümleri mutlaka yapılmalıdır Hepatit B virüsünde olduğu gibi HCV için de elimizde yer alan en dinç tedavi ajanı Interferon’dur Fakat Interferonla HBV hepatitinde hemen şimdi ulaşılamamıştır Son zamanlarda daha yüksek dozda ve daha uzun süreli Interferon tedavisine Ribavirin eklenerek tedavi başarısının %50′ye ulaştığı yayınlanmaktadır Çalışmaları yoğun şekilde devam eden HCV aşısı şimdi insanlarda kullanılmamaktadır bu nedenle etken konsantrelerinin buluşması mutemel virüsler açısından inaktivasyonları büyük önem kazanmaktadır Ayrıca faktör tedavisi bölge hemofili hastaları her sene anti HCV testi yaptırmalı ve sonucu pozitif hastalarının PCR yöntemi ile HCV RNA testi yapılarak virüs taşıyıcısı olup olmadıkları mutlaka tespit edilmektedir PARVOVİRÜS B19: id Bu virüs öncelikle 1975 yılında herhangi bir şikayeti olmayan kan veren kişilerde tespit edilmiş hemofili hastalarında etmen konsantrelerinin kullanılmasıyla çabucak yaygınlaşmıştır (Corsi ve ark 1988, Schwart 1991, Azzi 1992, Morfini 1992) Parvovirüs B19 kılıfsız bir virüs olduğundan solventdetejanla yapılan inaktivasyon (etkisizleştirme) yöntemlerine dayanıklıdır böylece öldürülmesi için kan mutlaka kuru ısı uygulanması yapılmalıdır Parvovirüs B19 ile bağlantı dinç kişilerde %3035 oranında saptama edilirken hemofili hastalarında bu oran %7585 oranlarına çıkmaktadır Parvovirüs B19 enfeksiyonu genel olarak fazla hafif geçerken, nadiren geçici kemik iliği yetersizliği ya da kronik anemiye sebep olabilir Ayrıca Parvovirüs B19 karaciğer iltihaplanmasına da yol açabilir Parvovirüs B19 özellikle allah vergisi anemi yapan hastalıklarda (hemoglobinopatiler), hamile annelerin çocuklarında ve bağışıklık sistemi bozulmuş kişilerde önemli risk oluşturmaktadır Parvovirüs B19′un az önce demin herhangi bir tedavisi veya aşısı yoktur Yeni teşhis konulan hemofili hastalarında Anti Parvovirüs B19 IgG testi yapılarak daha önce bu virüs’ü alıp almadıkları tespit edilmelidir BULAŞICI G TİPİ KARACIĞER ILTIHABI VİRÜSÜ (HGV): Karaciğer iltihaplanması yapan virüslerden 1 tanesidir Kan ve kan ürünleri ile bulaşabildiğine dair yayınlar 1995 yılından itibaren artarak devam etmektedir Karaciğer Iltihabi G virüsü uyuşturucu bağımlılarında %46, diyaliz hastalarında %22, hemofili hastalarında %10 oranında pozitiflik göstermektedir (Adamson ve ark 1995) HGV akut kara sarılık yapabilirken uzun dönemdeki etkisi de araştırılmaktadır Virüs inaktivasyon yöntemleri HGV’nün bulaşmasını oldukça azaltmaktadır Bu şekilde hazırlanan ürünler HGV aşısından güvenli sayılabilir BEYİNİN SÜNGERİMSİ ERİTİCİ HASTALIĞI (CREUTZFELD JAKOP HASTALIĞI CJD): Ülkemizde deli dana hastalığı olarak tanıdık CJD, merkezi sinir sisteminin süratli dejenerasyonu sonucu demansa, ilaçlara dayanıklı epilepsiye ve ölüme sebep olan bir hastalıktır kan ve kan ürünleriyle ilgili ilk yayınlama 1994 yılında Amerika Kan Merkezince yayınlanmıştır Bu bildiride 64 yaşında CJD sebebiyle ölen bir hastanın 30 yıl boyunca 90′dan artı kez kan veya kan ürünü kullandığı bildirilmiştir Bu olaydan sonra bir çok imalatçı firma bu hastalığa sebep olacak kan ürünlerini toplattılar Bu hastalığa sebep olan enfeksiyöz protein (prion) kan ve kan ürünleri ile bulaşabilmektedir Hastalığa yakalanmanın kullanılan kan ürününün çeşidi ile farkı bulunmamaktadır 1995 yılına değin yapılan taramalarda hemofili hastalarında CJD saptama edilmemiştir Fakat CJD’nin kuluçka dönemi uzun (1030 yıl) olduğundan hemofili hastaları bu bakımdan izlenmelidir