iltasyazilim
FD Üye
Karadeniz bölgesinde nikah adetleri, karadeniz bölgesi adetleri, karadeniz gelenek görenekleri, karadeniz bölgesi örf adetleri
Karadeniz Bölgesinin Gelenekleri, Karadeniz Bölgesi Örf ve Adetleri, Karadeniz Bölgesi Görenekleri
EVLENME
Evlilikler yakın çevreden yapılır, yakın çevrede kız yoksa dışarı çıkılırdı Gelinlik kız komşu, akraba ve aile büyüklerince yapılırdı Her ne kadar erkeğin görüşü alınsada son söz aile büyüklerindi
Beşik kertme vardı Ama bu doğuda olduğu değin mecburi olmayıp, çocuklar büyüyünce evleme zorunluğu taşımazlardı Kız arama da elçi denilen halk devreye girerdi
Kız seçimine çok yük verilirdi Kızın soyu sopu araştırılırdı Kız tarafıda erkeğin soyu sopunu araştırır, uygunsa verirdi Kızın erkeğe gönüllü olması ve kaçma işini beraber planladıkları durumlarda durum fazla büyütülmez, zamanla örtbas edilirdi Sevenlerin kavuşamama durumunda maraz denen ruh hastalıkları olurdu Kız istenmeden önce ondan büyük kız olup olmadığı araştırılırdı Böyle bir şart varsa kız istenmez, istense de büyük kız varken küçük kız verilmezdi Kızın bir başkasına sevdalı olup olmadığına bakılrdı Kız daha istenmeden, yani meslek resmiyete dökülmeden elçiler doğruca meslek halledilmiş olurdu
Kız istenmeye gidilirken karşı taraf haberdar edilir, tedbirli olmaları sağlanırdı Erkek tarafı karşılanır ağırlanır Bir müddet ordan buradan konuşuldukjtan sonra esas konuya girilirdi Allah'un izniyle, Peyganberun kavliyle kizinuzi oğlumuz Temel'e istiyirukdenirdi Kız tarafı kendini naza çeker, yanıt saptamak istemez, çay kahve, yemek ikram edip konuyu dağıtmaya çalışırdı Erke tarafı da israr eder Kızı vermezseniz ne yemeğinizi yeriz nede kahvenizi içerizderdi Hayli çaba sonunda istekler sıralanır, kabul edilince de kız verilirdi Kız istendiğinde verilirdi Çünkü laf evvelden alınır ve anlaşmaya varılmış olurdu Söz alınmadan kız istendiğinde, istenmedik olaylar olabilirdi Erkek tarafı soğuk karşılanır Mazeretler uydurulur Ara Sıra de kız görücüye çıkmazdı Kız tarafı erkek tarfının karşılayabileceği dek başlık parası isterdi Bu kıza harcanırdı Ayrıca kıza alınacak eşya ve altın tesbit edilirdi
Ara kesildikten sonradan (kızın sözünün alınması) olay hemen duyurulurdu Bu da erkek tarfının dılaru da hava ya kurşun sıkmasıyla olurdu Peşinden yemek yenir Düğün günü belirlenir, ayrıntılar konuşulurdu
Ara kesilirken kız tarfına verilen sözler düğnden önce yerine getirilirdi Bir alış veriş günü tesbit edilirdi Çoğunlukla Çarşamba günü olurdu Her iki tarfta birinci derece yakınlar olurdu
Takılardan genel olarak bir zamanlar dilme fes, beşli, daha sonraları zincir, bilezik, küpe, yüzük, saat, nikah yüzüğü, iğne gibi altın eşyalar alınırdı sonradan söz bahşedilen giyim kuşam ve yerleşimle ilgili diğer eşyalar alınırdı
Alınan eşyalar önce kız evine gönderilir, kızın kendi hazırladığı eşyalarla birlikte sergilenirdi Bu olaya Bohça Açıldıdenirdi Perşembe'den Cumartesiye kadar açık kalır isteyen gelir bakardı
Eşyalar evden çıkarken, kızın erkek kardeşi yoksa bir yakını kapıyı keser ya da sanduğa otururdu Kapı erkek tarafının bir tedarik para vermesiyle açılırdı Cumartesi erkek evine getirilen eşyalar kız tarafınca yerleştirilirdi Kına gecesi Cumartesi olup her iki taraftada yapılırdı Misafirler horon eder, oynar, toplu halde kurşun sıkılırdı O gecede geline kına yakılır Başka isteyenlerde var ise onlarda kına yakardı Bazen geline ışıklandırma işlemi Pazar sabahına bıraklıdığı da olurdu Erkek tarafı kına gecesinde şeker, fındık türü yiyecekler gönderirdi Pazar sabahı erkek tarafı kalabalık bir halde kızı almaya giderdi Duğuncidenen bu grup yol her tarafında sıkça silah sıkardı Bunu duyan kız tarafı da karşılık verirdi
Gelini evden genellikte damadın babası veya ağabeyi çıkarırdı bu arada kapı kesilir bahşiş istenirdi Yol boyunca yer yer yol kesildiği olurdu Geli evden çıkarken kurşun sesleri ortalığı yıkardıBazı evlerdede ilahiler okunurdu Yol yakınsa gelin yayalara ait, uzaksa at ile getirilirdi Gelinin evinden gelenlere ikram edilen lokumu damada ulaştıran ödüllendirilirdi Bu kimseye müjdecidenirdi Müjdeciye ya para ya da bir tepsi baklava verilirdi Kız ve erkek tarafıı birlikte kurşun cet cet gelinle birlikte erkek evine gelirdi Bu gruba alaydenirdi Kız ağlarsa, Hem ağlıyalum, keza gidelumdenirdi Kız eve girmeden önce hoş sohbet olsun diye, elini bala tutturup sağ parmaklarıyla kapının başına sürerlerdi Zengin olsun diye başına kumaş koyup para dökerlerdi Kız tarfından birileri gelini içeri sokmazBir şeyler isterdi Buna kapılık dilemekderlerdi
Gelin odasına götürülür, oturtulur, yanında genellikle ablası ya da yengesi bulunurdu Bazen de o mahalede yeni gelin olmuş birisi de olabilirdi Düğün akşama kadar devam ederdi bu vesileyle sıksaray, sallama, atlama, titreşim gibi horonlar yapılırdı Horonlar genellikle erkek erkeğe, kadın kadına oynanırdı Erkekler daha çok evin dışarıya ya da avluda, kadınlar ise evin içinde bir yerde oynarlardı Erkekler kızlar bir arda oynadığında kadınlar ya da kızların kollarına ancak yakınları girebilirdi Horonlar kaval, tulum, akordiyon, mozika (armonika) nadir olarak zurna ve daha çok kemençe eşliğinde oynanırdı
Birçok zeminde şairle atma türkülerle horona ayrı bir renk katarlardı giderken erkek anaları da manâsız durmaz Sağa sola göz gezdirir Bir kız ararlardı Yakın komşuların yardımıyla misafirlere yemek yemek verilirdi giderken bazıları bahşiş almak için yemeği engellerdi Buna sofra bağlamadenirdi Hava kararamadan nikah alayı dağılır fakat kız göre bir kaç birey bir müddet daha beklerdi Gerdeğe girilmeden eğer evvelden kıyılmadıysa öğretmen nikahıyapılırdı Ev gerdeğe gireceklere bırakılır Bir günlüğüne konut sakinleri komşulara kalırdı Pazartesi günü gelin erken kalkar ve konut işlerine konulurdu Güya uğursuzluk getirmesin diye geline bir hafta süpürge tutturulmazdı Bugün bununla beraber kız ve erkek tarafının birbirine bohça içersinde armağan verdiği gündür Bu olaya bohça çıktıdenirdi Düğünden bir hafta daha sonra yediolurdu Yedi, kızın damatla babasının evine gitmesiydi Damat'a sırası gelmişken bazen ağra kaçan şakalar yapılırdı Bu şakalrdan korunmak için damadın yanında korumaları olurdu Güvey sofraya oturduğunda sofra arkadaşları göre bağlanır Kaynana sofranın açılması ve damadın yemek yemesi için bahşiş verirdi Yedididen birkaç gün daha sonra da kız tarafı erkek tarafınca devet edilirdi
DOĞUM
Evlililiğin ilk devrelerinde gelinin gebe kalması istenirdi Gebe kalmaması durumunda acele düşülür, kusur varsa bunun gelinden kaynaklandığı düşünülürdü Gebe kalınması için okutma dahil her çareye başvurulurdu Birkaç yıl içinde eğer gelin gebe kalmazsa, anlaşılarak ya boşatılır, ya da üstüne kuma alınırdı Eğer hamil kalmışsa, oturmasına, kalkmasına, yemesine, içmesine değin dikkat edilir, bu vesileyle bir fazla batıl usul de uygulanırdı Doğum zamanı köy ebesi çağrılırdı Bebeğin çıpa'sını (göbek bağı) ebesi veya sevecen birisinin kesmesi istenirdi Ilk doğan sebinin erkek olması istenirdi Hemen de böylece ya Çocuk doğar doğmaz sağ kulağına ezan ve sol kulağına kamet okunurdu Doğum yapan anne kırk gün lohusa kalırdı Çocuğa genellikle büyüklerin ismi verilirdi Daha çok ölen nine, dede ya da yakın tarihte ölmüş birinin ismi verilmesi halen devam etmektedir Çocuk kısa bir zaman kundakta kalır Sonradan beşiğe alınırdı Nazarlanmasın diye çocuk uzun vakit yabancılara gösterilmezdiGösterileceği zaman nazarlık takılır, yüzüne kara sürülürdü Anne sütü olduğu müddetçe emzirilir Sütten kesildikten sonra inek sütü verilirdi Anne sütü yoksa, ilk zamanlarda, süt anne aranırdı Yakın çevreden herkes çocuğu emzirir ona süt anne olurdu Süt annelik yaygın bir dilekçe olup yer yer hala devam etmektedir
Süt çocuk, süt kardeşi ve ondan sonradan doğacak çocuklarla süt altında akardiye evlendirilmezdi Kız buluğ çağı dönemine dek çember, sonra da keşan bağlardı Erkek çocuklar erginlik dönemine değin şamata, yağluk, sonradan da başlık ve abaniye bağlardı Doğumdan daha sonra kızın annesi kadar peşuk alayı yapılırdı Alay ekek evinde olurdu Alaya kızın ailesi ve yakınları katılırdıÇocuk kız ise kırmızı, erkek ise mavi beşik armağan edilirdi Bu durum sadece ilk çocuk için yapılırdı Öteki çocuklar bu beşikle büyütülürdü Alaya katılanlar eşya ve armağan veririlerdi Kundağa konulmuş paralar ise çocuğu yıkayan ebeye hediye edilirdi Ebeler çoğu zaman bu parayı almaz çocuğa bırakırdı
VEFAT
Cenaze törenlerini hocalar yönlendirir Eğer koşul ağırlaşmış ve yapılacak bir şey kalmamışsa, hoca çağrılır, son nefeste Kur'an ile gitmesi sağlanırdı Vefat yaşlılar için doğal karşılanır, çocuk ve genç ölümleri derin iz bırakırdıBu gibi durumlarda halen sürekli ölünün peşinde epope yazma geleneği vardır Ölen kimsenin ağzının açık kalmaması için bir kumaş parçasıyla ağzı bağlanırÜzerine şimemesi için bir bıçak konur Ölüm olayı yakın köylere sela, uzaklara telefon ya da telgrafla bildirilir
Cenaze genelde, ertesi gün gömülür Bundan kasıt uzaktan olan yakınlarun gelebilmesi içindir
Genel Olarak öğle namazı sonrası, yakınların yetişememe durumunda ikindi namazından sonradan defin işlemi olur Ölüye alınmış olanlar dahi cenaze törenine katılır Ölünün başında matem yakılır Ağıtlarda hudut olmaz Ölenin ardından iyiliklerinden, yaşadıklarından rasgele sesli olarak bahsedilir Bunu kadınlar genelde yapar Komşular devreye girer, ölü sahiplerini avuntu ederken geleni gideni ağırlar, uzakta gelenlere yemek yemek veririler Ölünün hazırlanması, cenaze önce ve sonrası işlele her zaman komşular uğraşır
Yıkanıp tabutla musllaya konan mevtanın yüzüne isteyen bakabilir Cenaze namazına tabut omuzda götürülür Her ailenin kendine ait mezarlığı olduğu gibi köyün ortak mezarlığıda vardır
Cisim dikkatle hazırlanan mezara tabutla ya da kefenle konur Ceset gömülürken Kur'an okunur Cenazeye gelen çocuklara bisküvi, şeker, fakirlere ve ihtiyacı olanlara havlu, namazgah, Kur'anı Kerim, dini bilgiler ve para verilirdi Bazı yerlerde ölenin günahlarını affı için görev denilen dini bir merasim yapılırdı
Defin akşamı ölü evinde Kur'an okunur Bir Takım yerlerde de ölünün yıkanmasından gömülmesine değin fakat zaman de hatim yaptırılır Emin aralıklarda mevlit okutulur Ölü yakınları uzun zaman yalnız bırakılmaz, ziyaret edilir
Rize ve çevresinde çoğu uygarlık ve devletler gelip geçmiştir Ama Rize'nin Türkler kadar fethinden daha sonra, diğer medeniyetler târihin seyri içerisinde unutulmuş ve bu alan tamâmen Türkİslâm kültürüyle yoğrulmuş ve fayda sağlamıştır
BÖLGESEL GİYİM
Kadınların başlarında çoğunlukla sâde ve çiçek desenli örtüler vardır Uzun entari giyilir Entari üstüne peştemal bağlanır Peştemal ise umûmiyetle kahverengi, kırmızı ve siyah renktedir Bele kalın bir kuşak sarılır Ayağa renkli yün çorap giyilir Başlarına keşan adı verilen bir örtü örterler
Erkeklerin başlarında kara şayaktan üretilmiş bir başlık vardır Bu başlık ortası oyuk bir bandaj biçimindedir Yanlamasına sarkan kolları ile bağlanarak başa sarılır Gövdeye kolsuz ve yakası altında dürüst uzanan yelek, bunun altında işlik denilen gömlek giyilir Pantolonun yerini zıpkaalır Bu arkası körüklü, paçaları sıcacık bir pantolon çeşididir Ayağa sabukdenilen bir çizme giyilir
MILLET OYUNLARI VE FOLKLOR
Ahali oyunları ve müziği Doğu Karadeniz bölgesinin özelliklerini taşır Folklor, millet ve halk müziği oyunlarında Kafkas ülkelerinin tesiri görülür Başta gelen oyunları ise horonolup, bunların meşhurlarıhemşin horonu, Rize titremesi, iki ayak, sıçrayarak ve sallamadır Horon kelimesi horomdan kazanç Bu ise darı tarlalarındaki yığınlara bahşedilen isimdir *
Karadeniz Bölgesinin Gelenekleri, Karadeniz Bölgesi Örf ve Adetleri, Karadeniz Bölgesi Görenekleri
EVLENME
Evlilikler yakın çevreden yapılır, yakın çevrede kız yoksa dışarı çıkılırdı Gelinlik kız komşu, akraba ve aile büyüklerince yapılırdı Her ne kadar erkeğin görüşü alınsada son söz aile büyüklerindi
Beşik kertme vardı Ama bu doğuda olduğu değin mecburi olmayıp, çocuklar büyüyünce evleme zorunluğu taşımazlardı Kız arama da elçi denilen halk devreye girerdi
Kız seçimine çok yük verilirdi Kızın soyu sopu araştırılırdı Kız tarafıda erkeğin soyu sopunu araştırır, uygunsa verirdi Kızın erkeğe gönüllü olması ve kaçma işini beraber planladıkları durumlarda durum fazla büyütülmez, zamanla örtbas edilirdi Sevenlerin kavuşamama durumunda maraz denen ruh hastalıkları olurdu Kız istenmeden önce ondan büyük kız olup olmadığı araştırılırdı Böyle bir şart varsa kız istenmez, istense de büyük kız varken küçük kız verilmezdi Kızın bir başkasına sevdalı olup olmadığına bakılrdı Kız daha istenmeden, yani meslek resmiyete dökülmeden elçiler doğruca meslek halledilmiş olurdu
Kız istenmeye gidilirken karşı taraf haberdar edilir, tedbirli olmaları sağlanırdı Erkek tarafı karşılanır ağırlanır Bir müddet ordan buradan konuşuldukjtan sonra esas konuya girilirdi Allah'un izniyle, Peyganberun kavliyle kizinuzi oğlumuz Temel'e istiyirukdenirdi Kız tarafı kendini naza çeker, yanıt saptamak istemez, çay kahve, yemek ikram edip konuyu dağıtmaya çalışırdı Erke tarafı da israr eder Kızı vermezseniz ne yemeğinizi yeriz nede kahvenizi içerizderdi Hayli çaba sonunda istekler sıralanır, kabul edilince de kız verilirdi Kız istendiğinde verilirdi Çünkü laf evvelden alınır ve anlaşmaya varılmış olurdu Söz alınmadan kız istendiğinde, istenmedik olaylar olabilirdi Erkek tarafı soğuk karşılanır Mazeretler uydurulur Ara Sıra de kız görücüye çıkmazdı Kız tarafı erkek tarfının karşılayabileceği dek başlık parası isterdi Bu kıza harcanırdı Ayrıca kıza alınacak eşya ve altın tesbit edilirdi
Ara kesildikten sonradan (kızın sözünün alınması) olay hemen duyurulurdu Bu da erkek tarfının dılaru da hava ya kurşun sıkmasıyla olurdu Peşinden yemek yenir Düğün günü belirlenir, ayrıntılar konuşulurdu
Ara kesilirken kız tarfına verilen sözler düğnden önce yerine getirilirdi Bir alış veriş günü tesbit edilirdi Çoğunlukla Çarşamba günü olurdu Her iki tarfta birinci derece yakınlar olurdu
Takılardan genel olarak bir zamanlar dilme fes, beşli, daha sonraları zincir, bilezik, küpe, yüzük, saat, nikah yüzüğü, iğne gibi altın eşyalar alınırdı sonradan söz bahşedilen giyim kuşam ve yerleşimle ilgili diğer eşyalar alınırdı
Alınan eşyalar önce kız evine gönderilir, kızın kendi hazırladığı eşyalarla birlikte sergilenirdi Bu olaya Bohça Açıldıdenirdi Perşembe'den Cumartesiye kadar açık kalır isteyen gelir bakardı
Eşyalar evden çıkarken, kızın erkek kardeşi yoksa bir yakını kapıyı keser ya da sanduğa otururdu Kapı erkek tarafının bir tedarik para vermesiyle açılırdı Cumartesi erkek evine getirilen eşyalar kız tarafınca yerleştirilirdi Kına gecesi Cumartesi olup her iki taraftada yapılırdı Misafirler horon eder, oynar, toplu halde kurşun sıkılırdı O gecede geline kına yakılır Başka isteyenlerde var ise onlarda kına yakardı Bazen geline ışıklandırma işlemi Pazar sabahına bıraklıdığı da olurdu Erkek tarafı kına gecesinde şeker, fındık türü yiyecekler gönderirdi Pazar sabahı erkek tarafı kalabalık bir halde kızı almaya giderdi Duğuncidenen bu grup yol her tarafında sıkça silah sıkardı Bunu duyan kız tarafı da karşılık verirdi
Gelini evden genellikte damadın babası veya ağabeyi çıkarırdı bu arada kapı kesilir bahşiş istenirdi Yol boyunca yer yer yol kesildiği olurdu Geli evden çıkarken kurşun sesleri ortalığı yıkardıBazı evlerdede ilahiler okunurdu Yol yakınsa gelin yayalara ait, uzaksa at ile getirilirdi Gelinin evinden gelenlere ikram edilen lokumu damada ulaştıran ödüllendirilirdi Bu kimseye müjdecidenirdi Müjdeciye ya para ya da bir tepsi baklava verilirdi Kız ve erkek tarafıı birlikte kurşun cet cet gelinle birlikte erkek evine gelirdi Bu gruba alaydenirdi Kız ağlarsa, Hem ağlıyalum, keza gidelumdenirdi Kız eve girmeden önce hoş sohbet olsun diye, elini bala tutturup sağ parmaklarıyla kapının başına sürerlerdi Zengin olsun diye başına kumaş koyup para dökerlerdi Kız tarfından birileri gelini içeri sokmazBir şeyler isterdi Buna kapılık dilemekderlerdi
Gelin odasına götürülür, oturtulur, yanında genellikle ablası ya da yengesi bulunurdu Bazen de o mahalede yeni gelin olmuş birisi de olabilirdi Düğün akşama kadar devam ederdi bu vesileyle sıksaray, sallama, atlama, titreşim gibi horonlar yapılırdı Horonlar genellikle erkek erkeğe, kadın kadına oynanırdı Erkekler daha çok evin dışarıya ya da avluda, kadınlar ise evin içinde bir yerde oynarlardı Erkekler kızlar bir arda oynadığında kadınlar ya da kızların kollarına ancak yakınları girebilirdi Horonlar kaval, tulum, akordiyon, mozika (armonika) nadir olarak zurna ve daha çok kemençe eşliğinde oynanırdı
Birçok zeminde şairle atma türkülerle horona ayrı bir renk katarlardı giderken erkek anaları da manâsız durmaz Sağa sola göz gezdirir Bir kız ararlardı Yakın komşuların yardımıyla misafirlere yemek yemek verilirdi giderken bazıları bahşiş almak için yemeği engellerdi Buna sofra bağlamadenirdi Hava kararamadan nikah alayı dağılır fakat kız göre bir kaç birey bir müddet daha beklerdi Gerdeğe girilmeden eğer evvelden kıyılmadıysa öğretmen nikahıyapılırdı Ev gerdeğe gireceklere bırakılır Bir günlüğüne konut sakinleri komşulara kalırdı Pazartesi günü gelin erken kalkar ve konut işlerine konulurdu Güya uğursuzluk getirmesin diye geline bir hafta süpürge tutturulmazdı Bugün bununla beraber kız ve erkek tarafının birbirine bohça içersinde armağan verdiği gündür Bu olaya bohça çıktıdenirdi Düğünden bir hafta daha sonra yediolurdu Yedi, kızın damatla babasının evine gitmesiydi Damat'a sırası gelmişken bazen ağra kaçan şakalar yapılırdı Bu şakalrdan korunmak için damadın yanında korumaları olurdu Güvey sofraya oturduğunda sofra arkadaşları göre bağlanır Kaynana sofranın açılması ve damadın yemek yemesi için bahşiş verirdi Yedididen birkaç gün daha sonra da kız tarafı erkek tarafınca devet edilirdi
DOĞUM
Evlililiğin ilk devrelerinde gelinin gebe kalması istenirdi Gebe kalmaması durumunda acele düşülür, kusur varsa bunun gelinden kaynaklandığı düşünülürdü Gebe kalınması için okutma dahil her çareye başvurulurdu Birkaç yıl içinde eğer gelin gebe kalmazsa, anlaşılarak ya boşatılır, ya da üstüne kuma alınırdı Eğer hamil kalmışsa, oturmasına, kalkmasına, yemesine, içmesine değin dikkat edilir, bu vesileyle bir fazla batıl usul de uygulanırdı Doğum zamanı köy ebesi çağrılırdı Bebeğin çıpa'sını (göbek bağı) ebesi veya sevecen birisinin kesmesi istenirdi Ilk doğan sebinin erkek olması istenirdi Hemen de böylece ya Çocuk doğar doğmaz sağ kulağına ezan ve sol kulağına kamet okunurdu Doğum yapan anne kırk gün lohusa kalırdı Çocuğa genellikle büyüklerin ismi verilirdi Daha çok ölen nine, dede ya da yakın tarihte ölmüş birinin ismi verilmesi halen devam etmektedir Çocuk kısa bir zaman kundakta kalır Sonradan beşiğe alınırdı Nazarlanmasın diye çocuk uzun vakit yabancılara gösterilmezdiGösterileceği zaman nazarlık takılır, yüzüne kara sürülürdü Anne sütü olduğu müddetçe emzirilir Sütten kesildikten sonra inek sütü verilirdi Anne sütü yoksa, ilk zamanlarda, süt anne aranırdı Yakın çevreden herkes çocuğu emzirir ona süt anne olurdu Süt annelik yaygın bir dilekçe olup yer yer hala devam etmektedir
Süt çocuk, süt kardeşi ve ondan sonradan doğacak çocuklarla süt altında akardiye evlendirilmezdi Kız buluğ çağı dönemine dek çember, sonra da keşan bağlardı Erkek çocuklar erginlik dönemine değin şamata, yağluk, sonradan da başlık ve abaniye bağlardı Doğumdan daha sonra kızın annesi kadar peşuk alayı yapılırdı Alay ekek evinde olurdu Alaya kızın ailesi ve yakınları katılırdıÇocuk kız ise kırmızı, erkek ise mavi beşik armağan edilirdi Bu durum sadece ilk çocuk için yapılırdı Öteki çocuklar bu beşikle büyütülürdü Alaya katılanlar eşya ve armağan veririlerdi Kundağa konulmuş paralar ise çocuğu yıkayan ebeye hediye edilirdi Ebeler çoğu zaman bu parayı almaz çocuğa bırakırdı
VEFAT
Cenaze törenlerini hocalar yönlendirir Eğer koşul ağırlaşmış ve yapılacak bir şey kalmamışsa, hoca çağrılır, son nefeste Kur'an ile gitmesi sağlanırdı Vefat yaşlılar için doğal karşılanır, çocuk ve genç ölümleri derin iz bırakırdıBu gibi durumlarda halen sürekli ölünün peşinde epope yazma geleneği vardır Ölen kimsenin ağzının açık kalmaması için bir kumaş parçasıyla ağzı bağlanırÜzerine şimemesi için bir bıçak konur Ölüm olayı yakın köylere sela, uzaklara telefon ya da telgrafla bildirilir
Cenaze genelde, ertesi gün gömülür Bundan kasıt uzaktan olan yakınlarun gelebilmesi içindir
Genel Olarak öğle namazı sonrası, yakınların yetişememe durumunda ikindi namazından sonradan defin işlemi olur Ölüye alınmış olanlar dahi cenaze törenine katılır Ölünün başında matem yakılır Ağıtlarda hudut olmaz Ölenin ardından iyiliklerinden, yaşadıklarından rasgele sesli olarak bahsedilir Bunu kadınlar genelde yapar Komşular devreye girer, ölü sahiplerini avuntu ederken geleni gideni ağırlar, uzakta gelenlere yemek yemek veririler Ölünün hazırlanması, cenaze önce ve sonrası işlele her zaman komşular uğraşır
Yıkanıp tabutla musllaya konan mevtanın yüzüne isteyen bakabilir Cenaze namazına tabut omuzda götürülür Her ailenin kendine ait mezarlığı olduğu gibi köyün ortak mezarlığıda vardır
Cisim dikkatle hazırlanan mezara tabutla ya da kefenle konur Ceset gömülürken Kur'an okunur Cenazeye gelen çocuklara bisküvi, şeker, fakirlere ve ihtiyacı olanlara havlu, namazgah, Kur'anı Kerim, dini bilgiler ve para verilirdi Bazı yerlerde ölenin günahlarını affı için görev denilen dini bir merasim yapılırdı
Defin akşamı ölü evinde Kur'an okunur Bir Takım yerlerde de ölünün yıkanmasından gömülmesine değin fakat zaman de hatim yaptırılır Emin aralıklarda mevlit okutulur Ölü yakınları uzun zaman yalnız bırakılmaz, ziyaret edilir
Rize ve çevresinde çoğu uygarlık ve devletler gelip geçmiştir Ama Rize'nin Türkler kadar fethinden daha sonra, diğer medeniyetler târihin seyri içerisinde unutulmuş ve bu alan tamâmen Türkİslâm kültürüyle yoğrulmuş ve fayda sağlamıştır
BÖLGESEL GİYİM
Kadınların başlarında çoğunlukla sâde ve çiçek desenli örtüler vardır Uzun entari giyilir Entari üstüne peştemal bağlanır Peştemal ise umûmiyetle kahverengi, kırmızı ve siyah renktedir Bele kalın bir kuşak sarılır Ayağa renkli yün çorap giyilir Başlarına keşan adı verilen bir örtü örterler
Erkeklerin başlarında kara şayaktan üretilmiş bir başlık vardır Bu başlık ortası oyuk bir bandaj biçimindedir Yanlamasına sarkan kolları ile bağlanarak başa sarılır Gövdeye kolsuz ve yakası altında dürüst uzanan yelek, bunun altında işlik denilen gömlek giyilir Pantolonun yerini zıpkaalır Bu arkası körüklü, paçaları sıcacık bir pantolon çeşididir Ayağa sabukdenilen bir çizme giyilir
MILLET OYUNLARI VE FOLKLOR
Ahali oyunları ve müziği Doğu Karadeniz bölgesinin özelliklerini taşır Folklor, millet ve halk müziği oyunlarında Kafkas ülkelerinin tesiri görülür Başta gelen oyunları ise horonolup, bunların meşhurlarıhemşin horonu, Rize titremesi, iki ayak, sıçrayarak ve sallamadır Horon kelimesi horomdan kazanç Bu ise darı tarlalarındaki yığınlara bahşedilen isimdir *