iltasyazilim
FD Üye
Jyllends Posten isimli bir Danimarka gazetesinde başlayan, ardından diğer pek çok Avrupa ülkesi medyasınca da sürdürülen İki Cihan Güneşi Efendimiz'e yönelik hakaretler ve ardından tüm İslam dünyasının yer yer amacını aşsa da haklı tepkileri geçen ayın gündeminin en ağırlıklı konusu idi
Rasulullah Efendimiz'e ve İslam'a saldıran karikatürlerin İslam dünyasındameydana getirdiği infiali yatıştıracak, İslam sokaklarının öfkesini dindirip yarasını iyileştirecek her yaklaşımın, Danimarka hükumeti tarafından anlaşılmaz bir şekilde geri çevirilmesi yüzünden, krizin dünyayı yeni bir din çatışmasının eşiğine getirdiği dahi söylenebilirKarikatür krizi 11 Eylül saldırılarından sonra Batı dünyasında salgın bir hastalık gibi büyüyen İslâm düşmanlığının geldiği noktayı göstermesi açısından önemli İslamofobi diye de tanımlanan Batı dünyasındaki İslam karşıtlığı aslında yeni bir hadise değil Kökeni yüzyıllar öncesine dayanan bir olgu Zaman içinde değişik çehrelere bürünse de Haçlılar döneminde görülen İslâm düşmanlığı ile özellikle sömürgecilik ve son dönemde görülen İslâm düşmanlığı arasında çok önemli farklar bulunmamaktadır
Haçlı seferlerinin mimarı Papa İkinci Urbanus haçlı ordusuna seslenirken :
“Gidin mukaddes beldeleri Müslümanların ellerinden kurtarın Gidin ellerinizi kafir Müslümanların kanlarıyla yıkayın diyordu
Libya'yı işgale giden İtalyan askeri annesiyle vedalaşırken:
“Ağlama anne, kanımın son damlasına kadar İslam ümmeti ve İslam dini ile savaşmaya gidiyorum diyordu
Cezayir'in işgali sırasında “İslam Cezayir'de son günleri yaşıyor diyen Fransız General, anne babaları katledilen Müslüman çocukları işgalin manevi önderi olarak gösterilen Peder Berimo'nun önüne getirerek; “Muhterem peder işte sana Hıristiyanlaştıracağın çocuklar diyordu Hızını alamayan general, “Araplar, Hıristiyanlaşmadıkça Fransa'ya ait olamazlar ifadelerini kullanmıştı
Dün, “kanının son damlasına kadar İslamla savaşmak için yola çıkan işgal askerlerinin ifadelerinde makes bulan bu düşmanlık bugün İslam'ın kutsallarına saldırmak gibi binbir türlü şekliyle gösteriliyor
İngiltere Başbakanı “Demir Leydi lakablı, Margaret Thaetcher’in açıklamaları henüz unutulmuş değil İskoçya’da gerçekleştirilen NATO zirvesinde, Türkiye’nin de içinde bulunduğu toplantıda, açıkca “Yeni düşman renk yeşildir ifadelerini kullanmıştı İngiltere eski başbakanı
Aynı şekilde NATO eski Genel Sekreteri Willy Claes’in defalarca “komünizmin çöküşünden sonra en ciddi tehdit İslam’dır deyişi zihinlerimizden henüz silinmiş değil
Fransa’nın Sosyalist Başbakanı Alain Juppe’nin BosnaHersek Müslüman Katliamı sırasında sarf ettiği “Ne yani, bırakalımda, Avrupa’nın ortasında bir İslam Devleti mi kurulsun şeklindeki açıklamaları Batı dünyasının İslam'a yönelik beslediği düşmanlığı dışa vuran en özlü ifadeler adeta Danimarka Kraliçesi II Margrathi’nin şu sözleri ise Batı'nın İslam dinine karşı beslediği kin kadar bugün karikatür krizinin nedenlerini izah etmesi açısından oldukça önemli:
“İslam’ın mensuplarının ülkemizde giderek artması ciddiye alınması gereken bir meydan okumadır Sorunun devamına bunca zaman izin verdik; çünkü toleranslı ve çok tembeliz İslam’a karşıtlığımızı göstermeliyiz
ABD Başkanı George W Bush’un mürşidi olduğu bilinen ve 2000 yılındaki başkanlık yemini töreninde dinî âyini yöneten Protestan lider Franklin Graham da diyor ki:
“İslam’ın tanrısı bizim tanrımızla aynı değil O, Hıristiyan veya YahudiHıristiyan itikadındaki tanrının oğlu değil Başka bir tanrı ve ben onun (İslam’ın) çok şerli, şeytani bir din olduğunu düşünüyorum Öyle harika, barışçı bir din olduğuna inanmıyorum
***
İslam dünyasını ayağa kaldıran karikatürleri bir tür psikolojik savaş niteliği taşıyan son saldırı olarak değerlendirmek de mümkün Gerçekten de son dönemdeki gelişmelere bakıldığında Batı dünyasında İslam'a ve Müslümanlara yönelik bir karalama furyasının başını alıp gittiği görülecektir Özellikle 11 Eylül'den sonra bu furya son derece hızlanmıştır Ancak Batı dünyasındaki bu saldırgan ve düşmanca tutumun, 11 Eylül hadisesinin tepkisel bir sonucu gibi yorumlarla izah edilemeyeceğinin altının çizilmesi gerekiyor 11 Eylül İslam'a ve Müslümanlara kin besleyen çevreler için sadece çok önemli bir bahane olmuştur Söz konusu çevreler özellikle 11 Eylül'den sonra İslam'a ve Müslümanlara karşı yürüttükleri psikolojik savaşta çok ciddi mesafe almışlardır“İslam ve “Müslüman kelimeleri Batı medyası ve kimi siyasi çevrelerce “barbar, “terörist “radikal gibi yaftalarla birlikte zikredilmesi yüzünden, İslam dini ve özellikle batıda yaşayan Müslümanlar hedef haline getirilmiştir
Bugün Avrupa'da yaşayan Müslümanların evleri baskınlara uğramakta, banka hesaplarına kolaylıkla el konulabilmekte, camiler yakılmaktadır İnsan hakları, din özgürlüğü, farklı kültürlere saygı, tolerans, demokrasi, hukuk devleti vesaire, Müslümanlar söz konusu olduğunda kolaylıkla es geçilebilir hale getirilmiştir “Vicdan Testi gibi ırkçı uygulamalarla Müslümanlar “ya her anlamıyla bizim gibi ol ya da ülkemizi terk et! gibi bir tercihe zorlanmaktalar
İfade Özgürlüğü Kılıfı
Batı dünyasının siyasi liderleri, İslam'a ve onun yüce önderi Allah Resülüne yönelik hakaretleri o çok önemsedikleri ifade ve fikir özgürlüğü nedeniyle engelleyemediklerini ileri sürmekteler Oysa bunun samimiyetten uzak bir gerekçe olduğu batı dünyasında buna benzer hatta fikir özgürlüğüne giren hususlarda izlenen politikalardan anlaşılmaktadırBatı dünyası ifade ve fikir özgürlüğünü gerçekten önemsemiş olsa karikatürleri yayınlayan ülkelerden biri olan Fransa'da olduğu gibi Roger Garaudy sırf Hitlerin öldürdüğü Yahudilerin sayısında tereddüdlerini ifade ettiği için mahkum edilemezdi Garaudy'i antisemit olmakla suçlayıp mahkum eden zihniyet, Müslümanların manevi değerlerine hakaret eden, onların Peygamberine terörist yaftası yapıştırmaya kalkan çevrelere karşı “ifade özgürlüğü maskesinin arkasına sığınmazdıYine aynı Fransa fikir özgürlüğüne o denli önem veriyor olsa İsrail'in baskılarına boyun eğip Fransa'dan yayın yapan ElMenar televizyonunun yayınına son verdirmezdi 400 tane imamı düşüncelerinden dolayı sınır dışı etmezdi
Batı'nın bu yöndeki çifte standartlarına daha bir çok örnek vermek mümkün Örneğin Batı'nın bir çok ülkesinde İsrail'in ırkçı politikalarını eleştirseniz “antisemit yani “Yahudi düşmanı olmakla suçlanırsınız Ama Selman Rüşdi, Teslime Nesrin gibi, müminlerin annelerine, Peygamber Efendimizin zevcelerine akıl almaz iftiralarda bulunanlar ifade özgürlüğünü kullanmış olurlar Himaye edilirler hatta ödüllere boğulurlar
Sonuç olarak yüzyıllar geçse de Batı dünyasının İslam karşıtlığında değişen bir şey görülmüyor Dolayısıyla karikatür hadisesini bağımsız olarak değerlendirmemek gerekiyor Batının İslamla ve Müslümanlarla olan ilişkisinin tarihi arka planını gözönünde bulundurmak gerekiyor
Rasulullah Efendimiz'e ve İslam'a saldıran karikatürlerin İslam dünyasındameydana getirdiği infiali yatıştıracak, İslam sokaklarının öfkesini dindirip yarasını iyileştirecek her yaklaşımın, Danimarka hükumeti tarafından anlaşılmaz bir şekilde geri çevirilmesi yüzünden, krizin dünyayı yeni bir din çatışmasının eşiğine getirdiği dahi söylenebilirKarikatür krizi 11 Eylül saldırılarından sonra Batı dünyasında salgın bir hastalık gibi büyüyen İslâm düşmanlığının geldiği noktayı göstermesi açısından önemli İslamofobi diye de tanımlanan Batı dünyasındaki İslam karşıtlığı aslında yeni bir hadise değil Kökeni yüzyıllar öncesine dayanan bir olgu Zaman içinde değişik çehrelere bürünse de Haçlılar döneminde görülen İslâm düşmanlığı ile özellikle sömürgecilik ve son dönemde görülen İslâm düşmanlığı arasında çok önemli farklar bulunmamaktadır
Haçlı seferlerinin mimarı Papa İkinci Urbanus haçlı ordusuna seslenirken :
“Gidin mukaddes beldeleri Müslümanların ellerinden kurtarın Gidin ellerinizi kafir Müslümanların kanlarıyla yıkayın diyordu
Libya'yı işgale giden İtalyan askeri annesiyle vedalaşırken:
“Ağlama anne, kanımın son damlasına kadar İslam ümmeti ve İslam dini ile savaşmaya gidiyorum diyordu
Cezayir'in işgali sırasında “İslam Cezayir'de son günleri yaşıyor diyen Fransız General, anne babaları katledilen Müslüman çocukları işgalin manevi önderi olarak gösterilen Peder Berimo'nun önüne getirerek; “Muhterem peder işte sana Hıristiyanlaştıracağın çocuklar diyordu Hızını alamayan general, “Araplar, Hıristiyanlaşmadıkça Fransa'ya ait olamazlar ifadelerini kullanmıştı
Dün, “kanının son damlasına kadar İslamla savaşmak için yola çıkan işgal askerlerinin ifadelerinde makes bulan bu düşmanlık bugün İslam'ın kutsallarına saldırmak gibi binbir türlü şekliyle gösteriliyor
İngiltere Başbakanı “Demir Leydi lakablı, Margaret Thaetcher’in açıklamaları henüz unutulmuş değil İskoçya’da gerçekleştirilen NATO zirvesinde, Türkiye’nin de içinde bulunduğu toplantıda, açıkca “Yeni düşman renk yeşildir ifadelerini kullanmıştı İngiltere eski başbakanı
Aynı şekilde NATO eski Genel Sekreteri Willy Claes’in defalarca “komünizmin çöküşünden sonra en ciddi tehdit İslam’dır deyişi zihinlerimizden henüz silinmiş değil
Fransa’nın Sosyalist Başbakanı Alain Juppe’nin BosnaHersek Müslüman Katliamı sırasında sarf ettiği “Ne yani, bırakalımda, Avrupa’nın ortasında bir İslam Devleti mi kurulsun şeklindeki açıklamaları Batı dünyasının İslam'a yönelik beslediği düşmanlığı dışa vuran en özlü ifadeler adeta Danimarka Kraliçesi II Margrathi’nin şu sözleri ise Batı'nın İslam dinine karşı beslediği kin kadar bugün karikatür krizinin nedenlerini izah etmesi açısından oldukça önemli:
“İslam’ın mensuplarının ülkemizde giderek artması ciddiye alınması gereken bir meydan okumadır Sorunun devamına bunca zaman izin verdik; çünkü toleranslı ve çok tembeliz İslam’a karşıtlığımızı göstermeliyiz
ABD Başkanı George W Bush’un mürşidi olduğu bilinen ve 2000 yılındaki başkanlık yemini töreninde dinî âyini yöneten Protestan lider Franklin Graham da diyor ki:
“İslam’ın tanrısı bizim tanrımızla aynı değil O, Hıristiyan veya YahudiHıristiyan itikadındaki tanrının oğlu değil Başka bir tanrı ve ben onun (İslam’ın) çok şerli, şeytani bir din olduğunu düşünüyorum Öyle harika, barışçı bir din olduğuna inanmıyorum
***
İslam dünyasını ayağa kaldıran karikatürleri bir tür psikolojik savaş niteliği taşıyan son saldırı olarak değerlendirmek de mümkün Gerçekten de son dönemdeki gelişmelere bakıldığında Batı dünyasında İslam'a ve Müslümanlara yönelik bir karalama furyasının başını alıp gittiği görülecektir Özellikle 11 Eylül'den sonra bu furya son derece hızlanmıştır Ancak Batı dünyasındaki bu saldırgan ve düşmanca tutumun, 11 Eylül hadisesinin tepkisel bir sonucu gibi yorumlarla izah edilemeyeceğinin altının çizilmesi gerekiyor 11 Eylül İslam'a ve Müslümanlara kin besleyen çevreler için sadece çok önemli bir bahane olmuştur Söz konusu çevreler özellikle 11 Eylül'den sonra İslam'a ve Müslümanlara karşı yürüttükleri psikolojik savaşta çok ciddi mesafe almışlardır“İslam ve “Müslüman kelimeleri Batı medyası ve kimi siyasi çevrelerce “barbar, “terörist “radikal gibi yaftalarla birlikte zikredilmesi yüzünden, İslam dini ve özellikle batıda yaşayan Müslümanlar hedef haline getirilmiştir
Bugün Avrupa'da yaşayan Müslümanların evleri baskınlara uğramakta, banka hesaplarına kolaylıkla el konulabilmekte, camiler yakılmaktadır İnsan hakları, din özgürlüğü, farklı kültürlere saygı, tolerans, demokrasi, hukuk devleti vesaire, Müslümanlar söz konusu olduğunda kolaylıkla es geçilebilir hale getirilmiştir “Vicdan Testi gibi ırkçı uygulamalarla Müslümanlar “ya her anlamıyla bizim gibi ol ya da ülkemizi terk et! gibi bir tercihe zorlanmaktalar
İfade Özgürlüğü Kılıfı
Batı dünyasının siyasi liderleri, İslam'a ve onun yüce önderi Allah Resülüne yönelik hakaretleri o çok önemsedikleri ifade ve fikir özgürlüğü nedeniyle engelleyemediklerini ileri sürmekteler Oysa bunun samimiyetten uzak bir gerekçe olduğu batı dünyasında buna benzer hatta fikir özgürlüğüne giren hususlarda izlenen politikalardan anlaşılmaktadırBatı dünyası ifade ve fikir özgürlüğünü gerçekten önemsemiş olsa karikatürleri yayınlayan ülkelerden biri olan Fransa'da olduğu gibi Roger Garaudy sırf Hitlerin öldürdüğü Yahudilerin sayısında tereddüdlerini ifade ettiği için mahkum edilemezdi Garaudy'i antisemit olmakla suçlayıp mahkum eden zihniyet, Müslümanların manevi değerlerine hakaret eden, onların Peygamberine terörist yaftası yapıştırmaya kalkan çevrelere karşı “ifade özgürlüğü maskesinin arkasına sığınmazdıYine aynı Fransa fikir özgürlüğüne o denli önem veriyor olsa İsrail'in baskılarına boyun eğip Fransa'dan yayın yapan ElMenar televizyonunun yayınına son verdirmezdi 400 tane imamı düşüncelerinden dolayı sınır dışı etmezdi
Batı'nın bu yöndeki çifte standartlarına daha bir çok örnek vermek mümkün Örneğin Batı'nın bir çok ülkesinde İsrail'in ırkçı politikalarını eleştirseniz “antisemit yani “Yahudi düşmanı olmakla suçlanırsınız Ama Selman Rüşdi, Teslime Nesrin gibi, müminlerin annelerine, Peygamber Efendimizin zevcelerine akıl almaz iftiralarda bulunanlar ifade özgürlüğünü kullanmış olurlar Himaye edilirler hatta ödüllere boğulurlar
Sonuç olarak yüzyıllar geçse de Batı dünyasının İslam karşıtlığında değişen bir şey görülmüyor Dolayısıyla karikatür hadisesini bağımsız olarak değerlendirmemek gerekiyor Batının İslamla ve Müslümanlarla olan ilişkisinin tarihi arka planını gözönünde bulundurmak gerekiyor