Karımı Öldürdüm Karımı Öldürdüm? O alçağın yüzünü bakmak istemiyorum Mektubu yine buruşturup yastığın altına attıktan sonra, yorganı kafama çektim Hıçkıra hıçkıra ağladım dakikalarca Lakin kimseye emin etmeden Gururumu ayaklar altına almamaya çalışarak Ertesi günden itibaren, her uyandığımda, o bahşedilen randevuya bir gün daha yaklaştığımı hissediyordum Adana cezaevindeyim Suçum da canice Karımı öldürdüm ben Ayrıca de el bebek gül bebek sevdiğim karımı Ayrıca de zavallının hiç suçu yokken Ayrıca de iki çocuğumun gözleri önünde Hakimin sorularına yanıt verirken dudaklarımdan sadece iki kelime dökülüyordu: Iffet cinayeti Pişman mısın? İnsan öldürdüğüm için evetLakin namusumu temizleme konusunda hayır Hakimin gözleri, sözlerimi mükemmel anladığını ifade ediyordu Gereği düşünüldü ve 26 yıl hapis cezasıyla cezalandırıldım Hiç mühim değildi Evet fazla sevdiğim karımı öldürmüştüm ama, namusumu temizlemiştim Namussuz bir kadına sevgi verilmezdi Bahşedilen sevginin bedeli de ölüm olurdu Bütün akrabalarım, kardeşlerim şok içersindeydi Herkesin kafasındaki cevapsız soru aynıydı: İyi de bu kadının ne namussuzluğu var? Bu bayan, ağzı var dili değil bir zavallıydı Evinden ocağından başka yer bilmezdi Eli kocasından başkasının eline değmemişti Benden yaşça büyükler usturuplu bir şekilde, namus cinayetinin sebebini soruyorlardı Fakat hiç kimse ağzımdan bir söz alamıyordu Nasıl söylerdim o duyduğum sözü Nasıl açıklardım ayrıca de küçümseyen bir şekilde yüzüme karşı telafuz biçimini Nasıl unuturdum? Çok kısa sürede saçlarıma ak düşmüştü Bir yılda on yıl ihtiyarlıyordum Ama beni hayata bağlayan tek avunma vardı: Namusumu temizlemiştim Birgün cezaevi koğuşunda, gardiyanın sesiyle irkildim Adımı okuduktan sonradan düşüncesiz bir şekilde seslendi: Mektubun var Cezaevinde bir mektubun gelmesi, insana bazen dünyaları veriyordu Hemencecik yerimden doğrulup mektubu almaya gittim Sevinçle elime aldığım mektubun üzerindeki ismi görür görmez kan beynime sıçradı Acaba düş mi görüyordum Yoksa kâbus mu? Ben bu isim yüzünden karımı öldürmemiş miydim? Bu şerefsiz arkadaşım yüzünden Acilen ne hakla bana mektup yazma cesareti gösteriyordu Mektubu dişlerimi gıcırdatarak buruşturduğum gibi cebime sokarken kendimi volta alanına zorlama attım Be şerefsizdiyordum içimden, Şerefsizliğin yanında kaldı Seni kimseye ifşa etmedim Ben kendi karımı öldürerek bu konuyu kapattım Şimdi niçin bundan başka bana musallat oldun! Ne istiyorsun benden?!İçim içimi yiyordu Gece yarısına dek uyuyamadım Ciğerlerim sigara dumanıyla doldu Ama gözüme uyku girmiyordu O çizgili mektup ise montumun cebinde akrep gibi bekliyordu Dayanamadım Ellerim titreyerek mektubu her yerde aldım Sözde cümbür cemaat bana bakıyor, o mektubu açıp okurken kahkahalarla güleceklermiş gibi geliyordu Ama ne o ismi kimse biliyordu burada, ne de cinayeti onun yüzünden işlediğimi En yakınım zeka, hatta ola ki onun karısı deha bilmiyordu cinayeti onun yüzünden işlediğimi Bir ben biliyordum, dahası Allah Olur Ya o da varsayım ediyordu Çünkü bana namus ihanetini yapan oydu Ellerim titreyerek mektubu açtım Fazla kısa birkaç tümce vardı Adıma hitaben yazılan bir mektuptu: Bu sırrı bir sen bir de ben biliyorum ve sana bir itirafta bulunmak istiyorum Falan tarihte ziyaretine geleceğim Eğer kabul edersen görüşürüz Mektubu açtığıma daha bir pişman olmuştum Hani mektubun içinde doğru akıcı yazı da yoktu Bu adam beni tamamen çıldırtmak istiyordu apaçık Oh olsun çağırmak istese, pek yazmıyor Özür dilemek istese o yok Giz batmış bir mektup Hayır! O gün ziyarete falan çıkmayacağım İsmim okunsa da çıkmayacağım O alçağın yüzünü görmek istemiyorum Mektubu tekrar buruşturup yastığın altına attıktan sonra, yorganı kafama çektim Hıçkıra hıçkıra ağladım dakikalarca Ama kimseye muhakkak etmeden Gururumu ayaklar altına almamaya çalışarak Ertesi günden itibaren, her uyandığımda, o verilen randevuya bir gün daha yaklaştığımı hissediyordum Nihayet işte o gün gelmiş ve ziyaret saatinde ismim okunmaya başlanmıştı: Ziyaretçin var! Beynim istemese de, ayaklarım ziyaretçi bölümüne gitmeye başlamıştı bile O namussuz adamla göz göze geleceğimi kasten gittim Bana yapacağı itirafın ne olduğunu öğrenmek durumundaydım Ne o benim yüzüme ne de ben onun yüzüne bakabiliyordum Şu kadarını görmüştüm ki, ben hapishanede nasıl kahrolmuş isem, o da açık havada aynı şekilde perişan olmuş, kelimenin bütün anlamıyla çökmüştü Bir müddet sessiz bekledikten sonradan mırıltı halinde dudaklarından dökülmeye başladı kelimeler: Sen, nasıl bu sırrı kimseye söyleyemiyorsan, ben de söyleyemiyorum Bundan Böyle orta yerimden çat diye çatlayacağım Geceleri kâbus görüyorum Eğer benim de katil olmamı istemiyorsan beni dinle Bana inan Sana yemin ederek söylüyorum Senin karının namussuzluğu yok Benim de senin namusunda zerre gözüm olmadı Kimsenin namusunda da olmaz O akşam sana söylediğim laf, benim o durumu bildiğimden değildi Bana da geveze karım söylemişti O an şaka olsun diye ağzımdan çıktı Çıkmaz olaydı Sonucun böyle olacağını bilsem söyler miydim? Fakat artık çok geç Sen bir öfkenin kurbanı oldun Meslek işten geçtikten sonradan da yapacak birşey kalmamıştı Bu cinayetin o akşamki konuşmamızdan olduğunu anladım lakin elimden birşey gelmiyordu Buraya senden özür dilemek için gelmedim Çünkü özür dileyecek bir yüzüm yok Ben koskocoman edepsizlik ettim Fakat en azından, “O fazla sevdiğin karının iffetiyle öldüğünü bil diye geldim hiç olmazsa müsterih olursun Ben cinayet almıyorum fakat, merak etme ben de fazla yaşamam Çünkü yüreğim kan ağlıyor Gözlerinden süzülen damlaları silerek, bir gölge gibi savuştu gitti Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü Ah ben ne yapmıştım böyle?Yıllar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti O kahvedeki hitabe anı, evde karımın Ne oluyor, sen delirdin mi?diye haykırışları, elimde bıçak burnumdan soluduğum öfke anım Tümü gözlerimin önündeydi O akşam, kahvede oyun oynuyorduk Üçüncü elden sonra, birazcık can sıkıntısı gelmiş ve demiştim ancak: Ben kalkıyorum Eve gideceğim O dost da bana alaycı ama kimsenin anlamayacağı bir mecaz ifade biçimiyle karımın muayyen günde olduğunu söylemiş ve Gidip de ne yapacaksın, otur oturduğun yerdedemişti Kahveden çıkıp da yolu yarıladığımda bende jeton düşmüş ve sormuştum kendi kendime: Bu adam, benim ailemin durumunu nasıl biliyor? Birazcık da kafa dumanlı Hemen hükmü basmıştım Vay hain karı vay Aramak beni aldatıyorsun Yoksa elin adamı senin halini nerden bilecek! Ve o öfkeyle, hiç kimseye danışmadan, hiç kimseye soru sormadan karımın üzerine hücum etmiş ve gözleri yuvasından fırlamış zavallıyı bir kerecik olsun dinlemeden, o cinayeti işlemiştim Kendime geldiğimde de, namusumu temizlemiş lakin sebebini onur meselesi yapmış, Arkadaşım aldatıyormuş benidiyememiştim Hemen gerçek, yıllar daha sonra da olsa ortaya çıkıyordu Onlarla ailecek görüşürdük Birgün, beni aldatıyor sandığım arkadaşın eşiyle, benim öldürdüğüm rahmetli eşim, tekrar bir mülâkat sırasında iken, eşim sıradan olarak bayan kadına sancısı olduğunu, muayyen gönü olduğunu söylüyor O da tutuyor, başka edecek söz bulamamış gibi ama hiç niyet olmadan, boşboğazlık dedikleri türden, bu konuyu da kocasına söylüyor Adamın bu konudan bu şekilde haberi oluyor Aradan bir gün mü iki gün mü ne geçiyor Ben o akşam Canım sıkıldı eve gideceğimdeyince aklına geliyor ve bana bir şaka yapmak nedeniyle eşinden duyduğu o durumu ağzından kaçırıyor Yine De espriyi kimse anlamıyor Anlaması da olası değil Fakat ben ister istemez konuyu namus meselesi yapıyor ve o cinayeti işliyorum Ah şu söz taşımak değil mu? Ah şu peşin hüküm ve ön hak değil mu? Gerçeği öğrendikten sonradan kendimi öldürmeyi çok istedim Ama ölmek benim için az gelirdi Benim gibi bir hain, vicdan azabıyla her saniye ölmeliydi Şu an çıkacak olan af yasasıyla ben de affa uğrayacağım Lakin hiç umurumda yok Ben kendimi affetmiyorum ki seçme parça