iltasyazilim
FD Üye
KASİDEİ NAKŞİ
1) — Nakşı taifesi, haddinden fazla meşgul bir taifedir Zira bu daire dünya içinde başları pergel gibi iş üstündedir (Daima hizmet üzerine eğilmektedir)
2) — Hepsi tek bir dairenin merkezi etrafında toplanmışlardır Yine topyekün bir pergelin deveranından kaderin tasarruflarından haberdardır*lar
3) — Onlar, (kalpler üzerinde) nakış yapanlardır Fakat her nakşa bağlı değildirler Çok ma´rifetli oldukları için her lahza başka bir nakış ele alırlar
4) — Her an Bukalemunvari başka bir renktedirler Sık sık manevi hal ve makamları değişir Yalnız garip olanı şudur ki, her iki cihanın ren*ginden nefret ederler (Çalışmaları, ne dünyayı amaçlıyor Ne de ahireti, sadece Rızai ilahîyi kazanmak gayesiyledir)
5) — Her ne kadar zahirde avam ve düşman gibidirlerse, bâtında ve manâda havas ve dostturlar
6) — Aslında Nil nehrinin suyu gibidirler Kıptî´nin ağzında ise, kana dö*nerler Çan gibi hafiftirler Hz İsa´nın merkebi (merkep karakterli kim*seler) üzerinde ise yüktürler, ağırdırlar
7) — Her ne kadar cilalanmış ayna gibidirlerse de fakat Habeşliler kötü insanlar için pastırlar Gerçi İbrahim Halil´in bahçesidirler Fakat odun gibi kimseleri de ateşvarî yakarlar
8) — Entariyi giyerken ehli beytin gidiş ve tarzlarını hatırlatırlar Riya*kârlar gibi mavi hırka giymezler
9) — Bu zeki insanların prensipleri, kendilerini gizleyip belli etmemekdir Onlar settar setr edici olan Allah´ın sıfatlan ile muttasıftırlar
10) — Bu mevhum çokluğu koyu vahdette gizlemek istedikleri içindir ki, Allah´dan mağfiret taleb etmektedirler
11) — Varlıkların çokluğu onlara bir te´sir yapamaz vahdetten saptır*maz Çünkü onlar, kendilerini bu varlıkların menşeine Allah´a bağla*mışlardır Rabtetmişlerdir
12) — Soluklara değer verip boş yere harcamamak, bu şahlar gibilerin huyudur Kendi nefeslerinin bekçiliğini yapmalarına rağmen iyi padişah*lardırlar
13) — Sustukları vakit, misk göbeği gibidirler Her tarafa güzel kokular yayarlar Konuştukları zaman da yüz eczacının canını beslerler
14) — Suskundurlar, fakat konuşunca papağan kuşu gibi hep tatlı ha*reketli ve tatlı sözlü olurlar
15) — Yıldızlar gibi hepsinin halveti, topluluktadır Topluluk içinde iken Hak´la beraberdirler Vehakeza her meclisin mumu ve her pazarın her hareketin süsüdürler
16) — Seyahatları vatan dahilindedir Tıpkı hâle içinde oturmakta olan ay gibi Bedenen durmakta olmalarına rağmen, yürekleri i´tibarı ile sa´y ve harekettedirler
17) — Bu hızlı yürüyenlerin durumu, baş döndürücü bir hızla hareket etmeşine rağmen yerinde sabit sandığın dağların yerin durumuna benzer Demek yürekleri dönük kimseler bu zatları da kendileri gibi dönük sanırlar
18) — Ehlüllâh, aşk kâbesine doğru yol alan bir kafiledir O kafileye kumandanlık edenler de bu kahraman nakşîlerdir
19) — Nakşiler dünya ma´temhânesinde konakladıkları halde dokuz mavi perdeden dokuz kat gökten daha yüksek çadırlar kuranlardır
20) — Her birisi cihan alanında birer emniyet şeddi te´minatıdır Bir dağ kadar büyük bir tenkide bile, bir saman çöpü kadar değer vermezler
21) — Onlar safvet ve iyilik denizinde dosdoğru yüzen balıklardır Nehir kenarında eğri büğrü yürüyen yengeçler gibi değildirler
22) — Bu zatlar, aşka susamış kimselerin dudağında cana can katan aşk şarabıdırlar Vesveseli insanların elinde ise, avuçta sıkılan altınlardır
23) — Tertemiz gözlere sahiptirler Hatta, saf ve temiz gözlerin nurlarıdırlar Dindarların önderi, dinin de tacıdırlar
24) — Bu dünyada Çenabı Hakkın mahbublarıdırlar Fakat Mansuru Hallaç gibi kavgayı da istemezler
25) — Ma´rifet hurması onlara vücut ağacından yetişir Ey rabbim, bu taife ne kadar şanslı bir taifedir
26 27) — Mevlana Çelâleddini Rumi´nin baha biçilmez gazellerinden her bilginin hayranlık duyduğu yedi tane beyti, bu kasideye dere ediyorum Zira o yüce insanların medhinde söylenen bu sözler, Ülker kümesi kadar şereflidir
28) — Kulağını sedef gibi aç ve tertemiz bulunan yüreğinde bu gazele yer ver Çünkü yetkililer bu gazeli, bir inci dizisinden farksız görmektedirler
29) — Düşün! bu dünyada iki, üç tane yankesici (kalpleri çalanlar) vaı ki ma´rifetleri ile ay´ın külahını başından alırlar (Çok çetin işler başarırlar)
30) — Zahirde sarhoş, gerçekte kalpleri uyanık iki, üç tane kurnazdırlar ki, feleği dahi bir kavga ile döndürürler
31) — Maddî cesettedirler, fakat maddeye düşmandırlar Dünyada ya*şadıkları halde, her iki cihanla da alâkaları yoktur
32) — Canların da talip olduğu o perdeli sevgilinin aşıkıdırlar Onun gü*zel gözleri gibi, mest ve gaddardırlar
33) — işret meclisinin reisidirler fakat sen baş vermedikçe onlar sana sır vermezler Şarap sunanlardır Yalnız üzüm sıkmazlar
34) — (Madde o kadar onlara musahhar ve muti´dir ki) avuçlarına top*rak alsalar, sarı altına döner Geceleyin arpa da ekseler, gündüzün buğ*day biçecekler
35) — Yiğitlik gösterip onların sohbetleri sayesinde insan ol Zira ger*çek insan bunlardır Geriye kalanlar ise, insanları yiyenlerdir
36) — Ey Safi! (Müellifti lakabıdır) Sen insanlığı onlardan öğren Zira onlar basiret sa*hiplerinin göz bebeğidirler
37) — Eğer şu göz bebeğinin nuru kimdir diye sorsan; elcevap: Arifle*rin himmet bekledikleri zattır
38) — Ülkelerin ma´nevî önderi ve dünyanın şahı efendimiz Ubeydüllahı Ahrar´dır ki, onun umumî lütfünden her canlı faydalanmaktadır
39) — O, tevhîd âleminde öylesine bir güneştir ki, bütün kâinat zerreleri onun penceresinden nur almaktadır
40) — O, hür insanlar topluluğunun efendisidir Dünya hükümdarları, onun kapısında kul ve hizmetçidirler
41) — Ey dinin hamisi! Sen arzu ve istekler hususunda öyle bir kıblesin ki halk, gayrı ihtiyarî olarak her taraftan ona yönelmektedir
42) — Köle olsun, hür olsun bu yoldakilerin tümü, senin vefalı kullarındır
43) — Başlarını senin emirlerinin ipinden çıkaran cahiller, ahmaklık merasında bulunan yularsız merkeplerdir
44) — (Seni dinlemeyen cahiller) kimi zaman dalalet sahrasının dibine düşmüşlerdir Kimi zaman da, talihsizlik çölünde şaşırıp kalmışlardır
45) — Senin ihsanından mahrum yaşayan bayağı kimseler, deniz kıyı*sında ciğeri susamış «balıkçıl» (Arapçada adı «malikül hazinidir Cahiz´in anlattığına göre, bu kuş devamlı olarak sulara, nehirlere ve kaynaklara yakın yerlere konar Suların kuruduğunu görünce son derece kederlenir, üzülür Bazen de azalmasın diye, su içmez olur Tabii ki bu süre uzayınca beyinsiz kuşta susuzluktan ölür) kuşu´na benzerler
46) — Baygınların sana devamlı bir incizabı vardır Senin oltanın çengel iğnesine takılmış bulunan aşklar, balık gibi ızdırap çekmektedirler
4748) — Ben senin denizinin balığıyım Aynı zamanda senin medhü senalarınla doluyum Tıpkı ağzına kadar değerli incilerle dolu bulunan sedefler gibi
49) — Senin denizinde boğulan kimsenin şeref ve i´tibarı, artmaktadır Sahilde kalanlar ise inci kabuğunun kırıntıları gibi değersizdirler
50) — Bu ferah denizinde «safi», ebediyen gark olsun Umarım onu, hiç bir vakit bu denizden çıkarmazlar
1) — Nakşı taifesi, haddinden fazla meşgul bir taifedir Zira bu daire dünya içinde başları pergel gibi iş üstündedir (Daima hizmet üzerine eğilmektedir)
2) — Hepsi tek bir dairenin merkezi etrafında toplanmışlardır Yine topyekün bir pergelin deveranından kaderin tasarruflarından haberdardır*lar
3) — Onlar, (kalpler üzerinde) nakış yapanlardır Fakat her nakşa bağlı değildirler Çok ma´rifetli oldukları için her lahza başka bir nakış ele alırlar
4) — Her an Bukalemunvari başka bir renktedirler Sık sık manevi hal ve makamları değişir Yalnız garip olanı şudur ki, her iki cihanın ren*ginden nefret ederler (Çalışmaları, ne dünyayı amaçlıyor Ne de ahireti, sadece Rızai ilahîyi kazanmak gayesiyledir)
5) — Her ne kadar zahirde avam ve düşman gibidirlerse, bâtında ve manâda havas ve dostturlar
6) — Aslında Nil nehrinin suyu gibidirler Kıptî´nin ağzında ise, kana dö*nerler Çan gibi hafiftirler Hz İsa´nın merkebi (merkep karakterli kim*seler) üzerinde ise yüktürler, ağırdırlar
7) — Her ne kadar cilalanmış ayna gibidirlerse de fakat Habeşliler kötü insanlar için pastırlar Gerçi İbrahim Halil´in bahçesidirler Fakat odun gibi kimseleri de ateşvarî yakarlar
8) — Entariyi giyerken ehli beytin gidiş ve tarzlarını hatırlatırlar Riya*kârlar gibi mavi hırka giymezler
9) — Bu zeki insanların prensipleri, kendilerini gizleyip belli etmemekdir Onlar settar setr edici olan Allah´ın sıfatlan ile muttasıftırlar
10) — Bu mevhum çokluğu koyu vahdette gizlemek istedikleri içindir ki, Allah´dan mağfiret taleb etmektedirler
11) — Varlıkların çokluğu onlara bir te´sir yapamaz vahdetten saptır*maz Çünkü onlar, kendilerini bu varlıkların menşeine Allah´a bağla*mışlardır Rabtetmişlerdir
12) — Soluklara değer verip boş yere harcamamak, bu şahlar gibilerin huyudur Kendi nefeslerinin bekçiliğini yapmalarına rağmen iyi padişah*lardırlar
13) — Sustukları vakit, misk göbeği gibidirler Her tarafa güzel kokular yayarlar Konuştukları zaman da yüz eczacının canını beslerler
14) — Suskundurlar, fakat konuşunca papağan kuşu gibi hep tatlı ha*reketli ve tatlı sözlü olurlar
15) — Yıldızlar gibi hepsinin halveti, topluluktadır Topluluk içinde iken Hak´la beraberdirler Vehakeza her meclisin mumu ve her pazarın her hareketin süsüdürler
16) — Seyahatları vatan dahilindedir Tıpkı hâle içinde oturmakta olan ay gibi Bedenen durmakta olmalarına rağmen, yürekleri i´tibarı ile sa´y ve harekettedirler
17) — Bu hızlı yürüyenlerin durumu, baş döndürücü bir hızla hareket etmeşine rağmen yerinde sabit sandığın dağların yerin durumuna benzer Demek yürekleri dönük kimseler bu zatları da kendileri gibi dönük sanırlar
18) — Ehlüllâh, aşk kâbesine doğru yol alan bir kafiledir O kafileye kumandanlık edenler de bu kahraman nakşîlerdir
19) — Nakşiler dünya ma´temhânesinde konakladıkları halde dokuz mavi perdeden dokuz kat gökten daha yüksek çadırlar kuranlardır
20) — Her birisi cihan alanında birer emniyet şeddi te´minatıdır Bir dağ kadar büyük bir tenkide bile, bir saman çöpü kadar değer vermezler
21) — Onlar safvet ve iyilik denizinde dosdoğru yüzen balıklardır Nehir kenarında eğri büğrü yürüyen yengeçler gibi değildirler
22) — Bu zatlar, aşka susamış kimselerin dudağında cana can katan aşk şarabıdırlar Vesveseli insanların elinde ise, avuçta sıkılan altınlardır
23) — Tertemiz gözlere sahiptirler Hatta, saf ve temiz gözlerin nurlarıdırlar Dindarların önderi, dinin de tacıdırlar
24) — Bu dünyada Çenabı Hakkın mahbublarıdırlar Fakat Mansuru Hallaç gibi kavgayı da istemezler
25) — Ma´rifet hurması onlara vücut ağacından yetişir Ey rabbim, bu taife ne kadar şanslı bir taifedir
26 27) — Mevlana Çelâleddini Rumi´nin baha biçilmez gazellerinden her bilginin hayranlık duyduğu yedi tane beyti, bu kasideye dere ediyorum Zira o yüce insanların medhinde söylenen bu sözler, Ülker kümesi kadar şereflidir
28) — Kulağını sedef gibi aç ve tertemiz bulunan yüreğinde bu gazele yer ver Çünkü yetkililer bu gazeli, bir inci dizisinden farksız görmektedirler
29) — Düşün! bu dünyada iki, üç tane yankesici (kalpleri çalanlar) vaı ki ma´rifetleri ile ay´ın külahını başından alırlar (Çok çetin işler başarırlar)
30) — Zahirde sarhoş, gerçekte kalpleri uyanık iki, üç tane kurnazdırlar ki, feleği dahi bir kavga ile döndürürler
31) — Maddî cesettedirler, fakat maddeye düşmandırlar Dünyada ya*şadıkları halde, her iki cihanla da alâkaları yoktur
32) — Canların da talip olduğu o perdeli sevgilinin aşıkıdırlar Onun gü*zel gözleri gibi, mest ve gaddardırlar
33) — işret meclisinin reisidirler fakat sen baş vermedikçe onlar sana sır vermezler Şarap sunanlardır Yalnız üzüm sıkmazlar
34) — (Madde o kadar onlara musahhar ve muti´dir ki) avuçlarına top*rak alsalar, sarı altına döner Geceleyin arpa da ekseler, gündüzün buğ*day biçecekler
35) — Yiğitlik gösterip onların sohbetleri sayesinde insan ol Zira ger*çek insan bunlardır Geriye kalanlar ise, insanları yiyenlerdir
36) — Ey Safi! (Müellifti lakabıdır) Sen insanlığı onlardan öğren Zira onlar basiret sa*hiplerinin göz bebeğidirler
37) — Eğer şu göz bebeğinin nuru kimdir diye sorsan; elcevap: Arifle*rin himmet bekledikleri zattır
38) — Ülkelerin ma´nevî önderi ve dünyanın şahı efendimiz Ubeydüllahı Ahrar´dır ki, onun umumî lütfünden her canlı faydalanmaktadır
39) — O, tevhîd âleminde öylesine bir güneştir ki, bütün kâinat zerreleri onun penceresinden nur almaktadır
40) — O, hür insanlar topluluğunun efendisidir Dünya hükümdarları, onun kapısında kul ve hizmetçidirler
41) — Ey dinin hamisi! Sen arzu ve istekler hususunda öyle bir kıblesin ki halk, gayrı ihtiyarî olarak her taraftan ona yönelmektedir
42) — Köle olsun, hür olsun bu yoldakilerin tümü, senin vefalı kullarındır
43) — Başlarını senin emirlerinin ipinden çıkaran cahiller, ahmaklık merasında bulunan yularsız merkeplerdir
44) — (Seni dinlemeyen cahiller) kimi zaman dalalet sahrasının dibine düşmüşlerdir Kimi zaman da, talihsizlik çölünde şaşırıp kalmışlardır
45) — Senin ihsanından mahrum yaşayan bayağı kimseler, deniz kıyı*sında ciğeri susamış «balıkçıl» (Arapçada adı «malikül hazinidir Cahiz´in anlattığına göre, bu kuş devamlı olarak sulara, nehirlere ve kaynaklara yakın yerlere konar Suların kuruduğunu görünce son derece kederlenir, üzülür Bazen de azalmasın diye, su içmez olur Tabii ki bu süre uzayınca beyinsiz kuşta susuzluktan ölür) kuşu´na benzerler
46) — Baygınların sana devamlı bir incizabı vardır Senin oltanın çengel iğnesine takılmış bulunan aşklar, balık gibi ızdırap çekmektedirler
4748) — Ben senin denizinin balığıyım Aynı zamanda senin medhü senalarınla doluyum Tıpkı ağzına kadar değerli incilerle dolu bulunan sedefler gibi
49) — Senin denizinde boğulan kimsenin şeref ve i´tibarı, artmaktadır Sahilde kalanlar ise inci kabuğunun kırıntıları gibi değersizdirler
50) — Bu ferah denizinde «safi», ebediyen gark olsun Umarım onu, hiç bir vakit bu denizden çıkarmazlar