iltasyazilim
FD Üye
Katre i ağlama kRoman özeti kısa
KATREİ INLEME
Katrei Mâtem… Mâtem Damlası… Şehri İstanbul'da lâlelerin açtığı vakte eşit düşen bir İstanbul ve bir aşk romanı İstanbul'un dört bir yanında kırmızı, sarı, pembe, mor ve beyaz lâleler şehrin güzelliğine güzellik katıp açmaya, bahara “merhaba demeye başladığı bir vakte eşit düştü Katrei Mâtem' in raflarda yer alması…
İskender Pala'nın “Babil'de Vefat, İstanbul'da Aşk adlı ilk romanın ardından altı sene daha sonra Kapı Yayınları'ndan meydana çıkan “Katrei Mâtem adlı ikinci romanı, okuyucuyla buluştu Katrei Mâtem, “Yek Ceza Şast u Şeş Sual yani günümüz diliyle “ 1 Canice, 66 soru veya “Altmışaltı Soruda Cinayet i konu ediniyor Âşık olduğu kadını, birlikteliklerinin ilk gecesinde feci bir cinayete kurban veren ve bir de bu cinayetin katili olmakla suçlanan bir mâşukun, katilleri bulgu mücadelesiyle başlayan roman, sayfalar ilerledikçe okuru Lâle Devri'ne, o dönemde İstanbul'un tarihî, sosyal ve siyasî yapısına; bu yapıdaki tezata, karmaşıklığa götürüyor Kitabın içinde barındırdığı üzüntü önce adıyla düşüyor okurun kalbine :Katrei Mâtem yani “Mâtem Damlası
Mesnevi türünden bir roman
Kitap bir “girizgâhla başlayıp, altmış altı bölüm sürüyor ve bir “hatimeyle son buluyor Bu yönüyle an edebiyatı nazım biçimlerinden “mesnevi yi; kitaptaki resimler de önceden kitapları süsleyip püslemek nedeniyle kullanılan minyatürleri anımsatmakta “Ben bir mesnevi yazmak istedim,diyen yazar bu isteğini gerçekleştirmekte epeyce başarılı olmuş
Bugüne değin kaleminden hep aşk akıcı,Kitabı Aşk, Ah Mine'l Aşk, Aşknâme gibi kitaplarında ve kaleme aldığı yazılarda daim “aşkı anlatan; daima gül ve bülbül ile hemhâl olan bir ismin, yeni romanında bu defa bir cinayetin ardındaki iz süreceği ilk olarak kulakta öbür akisler bıraksa da kitabı okuyanca; cinayetlerin gölgesinde bile “aşkın en kibar, en naif ve en güzel yanlarının, Fuzuli'nin de dediği gibi “aşkın dışarıda her şeyin lâfı güzaf olduğunun anlatıldığını bakmak mümkün Kan, musibet, çirkinlik her yanı sarmışken satır araları bunca karanlığın içinde bile lâlenin gölgesinde aşkı düşürüyor okurun kalbine Hafız Çelebi ve Şâir Dede'nin dilinden “lâleyi, ona dair bütün incelikleri ve onun Türklüğün geçmişiyle örtüşen tarihini kulak vermek, kültürümüze dair unuttuğumuz gerçekleri bir çırpıda hatırlamamızı sağlıyor: Lâle Türk'tür
Doğu, kendini anlatıyor
Eserin arkadaki planında Doğu Batı aralarında geçen diyaloglar dikkat çekiyor Hafız Çelebi Doğu'yu yaşamış ve anlatan bir kişilik iken arkadaşı Betjan Efendi Batı'yı yaşayan ve Doğu'yu anlamaya çalışan bir kişilik olarak kendini hissettiriyor “Ben bu kitabı yalnızca Türkiye'de okunsun diye yazmadım, diyen Pala, romanda bazan didaktik bir hal bölge üslubuyla Doğu'yu Batı'ya anlatma çabasında olmuş Sadece anlatmakla da kalmayan yazar, eserde Doğu Batı karşılaştırmasına da yer vererek okurun zihninde bir kültürel harita oluşturmayı başarıyor
Tarihi roman kâğıda dökmek için yalnız kahraman isimleri ve olayların kronolojisini iyi anlamak ve atamak yetmez Olayın yaşandığı zamanı, coğrafi özelliklerini, sosyal, kültürel ve sanat değerlerini mükemmel tanımak ve o zamanda topluma hakim olan inanç, ideal ve anlayışları da iyice iyi anlamak gerekir Bir atama ve İstanbul romanı olarak karşımıza çıkan Katrei Mâtem, araştırmaya dayalı tarihî bir roman özelliği taşıyor O dönemin tarihî ve sosyal dokusuna dair verdiği bilgilerle de dikkat çekiyor Örneğin, bimarhanenin işlevi, burada hangi müziğin, hangi amaçla, hangi vakitlerde kullanıldığı; dilencilerin nerelerde ve nasıl dilendikleri, hatta “dilenci arıtma harekâtı, meşşatalar, asesler; o döneme ait yapılar, külhan, hamam, Mevlevihane, kasırlar, eğlenceler vs yazarın tüm bunları yazarken çok itinalı araştırmalar yaptığı ve dönemin şairinin ifadesiyle söylersek haddeden geçirerek bunu romanına yerleştirdiğini okuyucuya sunduğunu gösteriyor
Katrei Ağlama, sayfalar ilerledikçe çok yönlü bir tablo halinde canlanıyor okurun zihninde Rengini tarihten bölge bu tabloda hayata dair her şeyi bakmak mümkün Bir yanda keder, diğer yanda refah; bir yanda karanlık diğer yanda umut; bir yanda kan; diğer aynda aşk Eser, bütün bir zıtlıklar romanı Kahramanlarında, yaşanmışlıklarında tarihe sadık kalan yazar dönemin tezatlıklarında da devrin resmini net bir şekilde yansıtmış adı Katre Ağit olan bu tarihi tabloya Fakat bu tarihi tabloda bazı fırça darbeleri fazlalık gibi duruyor Örneğin, hemen her bölümün sonuna konulan derkenarlar çıkarıldığında romanın kurgusunda, akışında, heyecanında herhangi bir eksiklik hissedilmiyor Derkenarlarda anlatılan öyküler çok güzel olsa da eserin “olmasa da oluru olarak iz bırakıyor okurun zihninde
Tarihin “insanî yönü
Lâle Devri'nde yaşamaları hasebiyle romanda kendilerine yer bulan Patrona Halil, 3 Ahmet, Damat İbrahim Paşa gibi tarihî kahramanlar da tarihî gerçeklere bağlı kalınarak yazarın perspektifinden kaleme alınıyor Bir yangın var başkentte… Dumanlar yükseliyor Yıllar yılı imar ettirmeye, şanına yaraşır şekilde güzelliğine alımlılık katmaya çalıştığı ve gönülden bağlandığı bir kent, bir Sultan ‘ın gözü önünde yanıyor ve Sultan içinin yangınına tedavi olsun diye gözyaşı döküyor Öyle ancak bilgisine, zekâsına, ferasetine fazla güvendiği damadını gözünü kırpmadan belki bu ateşi söndürür diye feda ediyor…
Ve yeniden bu yangında bimarhanede alevlerin ortasında kalan delilere aksan yapılıyor… Tüm bunlar bir isyanın “insana bakan yönünü göstermesi açısından oldukça etkileyici ve düşündürücü gerçekler olarak göze çarpıyor…
“ Tarihe tekerrürden ibarettir diyorlar Hiç ibret alınsaydı, yinelenme mü ederdi der Mehmet Akif Romanda anlatılan dönemden bu güne bakıldığında ya da tam tersi düşünüldüğünde görülen o oysa değişen yalnızca suret, değişmeyense siret Derin devlet, fâili meçhûl cinayetler, zengin ve fakir arasındaki onulmaz uçurum… vs tekerrüre tâbi olmaya devam etmekte Katrei Ağlama okunası bir roman olarak sizleri beklemekte
“ Lale ile acı gerçekler mutlu düşlere, paslı demirler aydınlık gümüşlere, yavuz bakışlar tatlı gülüşlere döner ansızın; lale ile uğruna can verilecek bir sevgili yaşar içimde Lale, bağıma taç ve ben ona muhtaç
Kapa gözlerini ve dinle saki, bir İstanbul lalesinin çığlıklarını duyuyor musun?! İstanbul ’a çıkmayan bir lale yolu, laleye çıkmayan bir İstanbul değin kayıptır, yitiktir Rüzgarları toplayan hüzünler, aşklar yahut İstanbul bahçelerinde ve bir mezar başında ışıklar ağıt tutar gibi laleler ağlar seher vakitlerinde
Uyan saki; lale devrindeyiz! *
KATREİ INLEME
Katrei Mâtem… Mâtem Damlası… Şehri İstanbul'da lâlelerin açtığı vakte eşit düşen bir İstanbul ve bir aşk romanı İstanbul'un dört bir yanında kırmızı, sarı, pembe, mor ve beyaz lâleler şehrin güzelliğine güzellik katıp açmaya, bahara “merhaba demeye başladığı bir vakte eşit düştü Katrei Mâtem' in raflarda yer alması…
İskender Pala'nın “Babil'de Vefat, İstanbul'da Aşk adlı ilk romanın ardından altı sene daha sonra Kapı Yayınları'ndan meydana çıkan “Katrei Mâtem adlı ikinci romanı, okuyucuyla buluştu Katrei Mâtem, “Yek Ceza Şast u Şeş Sual yani günümüz diliyle “ 1 Canice, 66 soru veya “Altmışaltı Soruda Cinayet i konu ediniyor Âşık olduğu kadını, birlikteliklerinin ilk gecesinde feci bir cinayete kurban veren ve bir de bu cinayetin katili olmakla suçlanan bir mâşukun, katilleri bulgu mücadelesiyle başlayan roman, sayfalar ilerledikçe okuru Lâle Devri'ne, o dönemde İstanbul'un tarihî, sosyal ve siyasî yapısına; bu yapıdaki tezata, karmaşıklığa götürüyor Kitabın içinde barındırdığı üzüntü önce adıyla düşüyor okurun kalbine :Katrei Mâtem yani “Mâtem Damlası
Mesnevi türünden bir roman
Kitap bir “girizgâhla başlayıp, altmış altı bölüm sürüyor ve bir “hatimeyle son buluyor Bu yönüyle an edebiyatı nazım biçimlerinden “mesnevi yi; kitaptaki resimler de önceden kitapları süsleyip püslemek nedeniyle kullanılan minyatürleri anımsatmakta “Ben bir mesnevi yazmak istedim,diyen yazar bu isteğini gerçekleştirmekte epeyce başarılı olmuş
Bugüne değin kaleminden hep aşk akıcı,Kitabı Aşk, Ah Mine'l Aşk, Aşknâme gibi kitaplarında ve kaleme aldığı yazılarda daim “aşkı anlatan; daima gül ve bülbül ile hemhâl olan bir ismin, yeni romanında bu defa bir cinayetin ardındaki iz süreceği ilk olarak kulakta öbür akisler bıraksa da kitabı okuyanca; cinayetlerin gölgesinde bile “aşkın en kibar, en naif ve en güzel yanlarının, Fuzuli'nin de dediği gibi “aşkın dışarıda her şeyin lâfı güzaf olduğunun anlatıldığını bakmak mümkün Kan, musibet, çirkinlik her yanı sarmışken satır araları bunca karanlığın içinde bile lâlenin gölgesinde aşkı düşürüyor okurun kalbine Hafız Çelebi ve Şâir Dede'nin dilinden “lâleyi, ona dair bütün incelikleri ve onun Türklüğün geçmişiyle örtüşen tarihini kulak vermek, kültürümüze dair unuttuğumuz gerçekleri bir çırpıda hatırlamamızı sağlıyor: Lâle Türk'tür
Doğu, kendini anlatıyor
Eserin arkadaki planında Doğu Batı aralarında geçen diyaloglar dikkat çekiyor Hafız Çelebi Doğu'yu yaşamış ve anlatan bir kişilik iken arkadaşı Betjan Efendi Batı'yı yaşayan ve Doğu'yu anlamaya çalışan bir kişilik olarak kendini hissettiriyor “Ben bu kitabı yalnızca Türkiye'de okunsun diye yazmadım, diyen Pala, romanda bazan didaktik bir hal bölge üslubuyla Doğu'yu Batı'ya anlatma çabasında olmuş Sadece anlatmakla da kalmayan yazar, eserde Doğu Batı karşılaştırmasına da yer vererek okurun zihninde bir kültürel harita oluşturmayı başarıyor
Tarihi roman kâğıda dökmek için yalnız kahraman isimleri ve olayların kronolojisini iyi anlamak ve atamak yetmez Olayın yaşandığı zamanı, coğrafi özelliklerini, sosyal, kültürel ve sanat değerlerini mükemmel tanımak ve o zamanda topluma hakim olan inanç, ideal ve anlayışları da iyice iyi anlamak gerekir Bir atama ve İstanbul romanı olarak karşımıza çıkan Katrei Mâtem, araştırmaya dayalı tarihî bir roman özelliği taşıyor O dönemin tarihî ve sosyal dokusuna dair verdiği bilgilerle de dikkat çekiyor Örneğin, bimarhanenin işlevi, burada hangi müziğin, hangi amaçla, hangi vakitlerde kullanıldığı; dilencilerin nerelerde ve nasıl dilendikleri, hatta “dilenci arıtma harekâtı, meşşatalar, asesler; o döneme ait yapılar, külhan, hamam, Mevlevihane, kasırlar, eğlenceler vs yazarın tüm bunları yazarken çok itinalı araştırmalar yaptığı ve dönemin şairinin ifadesiyle söylersek haddeden geçirerek bunu romanına yerleştirdiğini okuyucuya sunduğunu gösteriyor
Katrei Ağlama, sayfalar ilerledikçe çok yönlü bir tablo halinde canlanıyor okurun zihninde Rengini tarihten bölge bu tabloda hayata dair her şeyi bakmak mümkün Bir yanda keder, diğer yanda refah; bir yanda karanlık diğer yanda umut; bir yanda kan; diğer aynda aşk Eser, bütün bir zıtlıklar romanı Kahramanlarında, yaşanmışlıklarında tarihe sadık kalan yazar dönemin tezatlıklarında da devrin resmini net bir şekilde yansıtmış adı Katre Ağit olan bu tarihi tabloya Fakat bu tarihi tabloda bazı fırça darbeleri fazlalık gibi duruyor Örneğin, hemen her bölümün sonuna konulan derkenarlar çıkarıldığında romanın kurgusunda, akışında, heyecanında herhangi bir eksiklik hissedilmiyor Derkenarlarda anlatılan öyküler çok güzel olsa da eserin “olmasa da oluru olarak iz bırakıyor okurun zihninde
Tarihin “insanî yönü
Lâle Devri'nde yaşamaları hasebiyle romanda kendilerine yer bulan Patrona Halil, 3 Ahmet, Damat İbrahim Paşa gibi tarihî kahramanlar da tarihî gerçeklere bağlı kalınarak yazarın perspektifinden kaleme alınıyor Bir yangın var başkentte… Dumanlar yükseliyor Yıllar yılı imar ettirmeye, şanına yaraşır şekilde güzelliğine alımlılık katmaya çalıştığı ve gönülden bağlandığı bir kent, bir Sultan ‘ın gözü önünde yanıyor ve Sultan içinin yangınına tedavi olsun diye gözyaşı döküyor Öyle ancak bilgisine, zekâsına, ferasetine fazla güvendiği damadını gözünü kırpmadan belki bu ateşi söndürür diye feda ediyor…
Ve yeniden bu yangında bimarhanede alevlerin ortasında kalan delilere aksan yapılıyor… Tüm bunlar bir isyanın “insana bakan yönünü göstermesi açısından oldukça etkileyici ve düşündürücü gerçekler olarak göze çarpıyor…
“ Tarihe tekerrürden ibarettir diyorlar Hiç ibret alınsaydı, yinelenme mü ederdi der Mehmet Akif Romanda anlatılan dönemden bu güne bakıldığında ya da tam tersi düşünüldüğünde görülen o oysa değişen yalnızca suret, değişmeyense siret Derin devlet, fâili meçhûl cinayetler, zengin ve fakir arasındaki onulmaz uçurum… vs tekerrüre tâbi olmaya devam etmekte Katrei Ağlama okunası bir roman olarak sizleri beklemekte
“ Lale ile acı gerçekler mutlu düşlere, paslı demirler aydınlık gümüşlere, yavuz bakışlar tatlı gülüşlere döner ansızın; lale ile uğruna can verilecek bir sevgili yaşar içimde Lale, bağıma taç ve ben ona muhtaç
Kapa gözlerini ve dinle saki, bir İstanbul lalesinin çığlıklarını duyuyor musun?! İstanbul ’a çıkmayan bir lale yolu, laleye çıkmayan bir İstanbul değin kayıptır, yitiktir Rüzgarları toplayan hüzünler, aşklar yahut İstanbul bahçelerinde ve bir mezar başında ışıklar ağıt tutar gibi laleler ağlar seher vakitlerinde
Uyan saki; lale devrindeyiz! *