Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Kayyûmiyet ve Esir Maddesi

Kayyûmiyet ve Esir Maddesi
0
109

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Merhaba arkadaşlar

Bir süredir bazı öbeklerde Bediüzzaman namı ile maruf Bir din Aliminin adı Kürtçü ye çıkarılarak milletimiz ortak paydalarından ve milli birliğimizin samimi savunucularından çok önemli bir köşe taşı daha yerinden oynatılarak Selçuklu ve Osmanlının evladı bu değerli milletimizin kavimler üstü Türk milliyetçiliğinin bağlantı noktalarından biri daha dinamitlenerek milletimizin atomlarına kadar ayrıştırılıp yok edilmesi süresi ne katkıda bulunulmak istenmektedir İşin en acı tarafı bu konuyu işleyenler den bir kısmı gerçekten milliyetçi olup maalesef dolduruşa gelmiş bulunmaktadırlar Öncelikle belirteyim ki bu satırların yazarı yani bendeniz siyasal içerikli bir şeyci diye anılan kişileri önemli bulmayan birisiyim bu yüzden şahsıma yöneltilecek Nurcu damgalaması iddiaları yapılacak olursa hayır ben nurculuk dahil başka hiç bir şeyci de değilim Bence bir şeycilerin saygın türü sadece meslek sahipleri olan yada o işin helal ticaretini yapan kişilerdirBoyacı,demirci,tamirci,karpuzcu gibi
Bazıları da bu Rahmetlik muhterem ve değerli alimin kullandığı lisana kafayı takmışlardır Halbuki bu dil Osmanlının çok zengin bir dilidir ki Maalesef o dilin kelimelerinin yerine uydurukça olarak koyduğumuz kelimeler hem dilimizi fakirleştirmiş hem de insan bilebildiği kelimeler ile düşündüğü için Düşünce yeteneğimizin de körelmesine sebep olmuştur Bu yüzden artık o dili kullanmasak bile ben Bediüzzamanı TCnin başlangıç dönemine Osmanlının son asırlarının dil din ve kültürünü kaybedilip yok edilemez şekilde perçinleyen bir Türk Şekspir'i belki de çok daha fazlası olarak algılıyorum
Aşağıda biraz uzunca ama astronomi ve fizikle ilgilenenlerin bilhassa ilgi ile okuyacaklarını umduğum Bir öğrencinin çalışmasını ekliyorum Ben bu mesleklerden birisinden olmadığım halde gerçekten ilginç buldum Kendimizi küçümseme hastalığından kurtulmamız gerekmektedir ve gençlerimiz Batıda olsa hemen üniversiteler tarafından kapılacak güzel çalışmalar yapmaktadırlarSon tartışmalarda Bediüzzamanın kullandığı dilde bir paragrafta ifade edilen anlatımın maalesef günümüz Türkçesinde bir kaç sayfada zor ifade edilebildiğini söylemiştim
Sözü daha fazla uzatmadan konuya geçiyor ve değerli öğrencinin Esir denen madde yada maddenin varliğinın sınırından sonra başlayan esir bölgesi Yazar KafNun dan bahis etmektedir Bu Kuran'ın Anlattığı yaradılışın başlangıcındaki İlahi ol Emrinin yazılışında kullanılan iki harftir KN ile yazılıp Kün olarak okunur ki Ol demektir Yaradılışa inananlar kainatın başlangıcındaki bing bang büyük patlamasını KN in K sına kıyametide N sine bağlar ve yaradılışın başlangıcından sonuna kadar olan tüm süreci de Kaf ile Nun arasında olanlar olarak anlatırlar Tabi aşağıdaki yazar konuyu benim gibi felsefi ve ya tasavvufi açıdan almamaktadır O gördüğü eğitimin hakkını vermeye çalışan bir müsbet ilim öğrencisidir Kendisini tanımıyorum sadece yazısını başka bir öbekten iktibas etmekle yetinip sözü kendisine bırakıyorum
Saygılarımla


Kayyûmiyet ve Esir Maddesi

KâfNûn Fabrikası İzlenimleri

MBilici
Boğaziçi Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü Öğrencisi

Muazzam bir kâinatta yaşıyoruz Mikroplardan dev gezegenlere, katı ve yoğun maddelerden akışkan, şekilsiz ve latif maddelere, kadar her tür mevcutla içiçeyiz Şöyle bir etrafımızı gözlemlediğimizde çok farklı ve çok renkli nesnelerle karşılaşırız İnsanlar, taşlar ve çiçekler herbirisinin farklı özellikleri var ve biz onları sabit zannederiz Dünkü ben işte bugünkü benim Şu suladığım çiçeği dün sabah da sulamıştım deriz Nesneler düzeyinde baktığımızda katı mı katı, sabit mi sabit bir kainatla muhatap oluruz Haksız da değilizdir, bunlar makro bir düzeydeki kainat manzaralarıdır
Ancak büyük cisimlerdüzeyinde başladığımız bu yolculuğumuz şöyle atom düzeyine inmek üzere devam ettirirsek daha önce edindiğimiz tablodaki kimi şekillerin eridiğini kimi renklerinse çekildiğini görürüz Cisim düzeyinde taşla çiçek o kadar farklıyken, mesela atom düzeyinde aralarındaki o fark erimiş olur Her ikisi de bir'leşir Çünkü ikisi de atomlardan meydana gelmiştir Cisimler düzeyinde rengarenk, irili ufaklı cisimlerden meydana gelen kainat atom düzeyinde tuzlabuz olur Sanki bir çölde, kum tanecikleri arasındaymışız gibi olur Suyun letafeti ile taşın katılığı atom düzeyinde eşitlenirler
Ne var ki, atom bizim derinlere doğru sürecek olan yolculuğumuzun son durağını oluşturmaz Mola vereceğimiz durağın adı zerredir ve zerre de cüzi layetecezzayani parçalanamayan parçacıkolarak tanımlanır Bilimin henüz atomu parçalayamadığı dönemlerde İslam bilginleri dahil herkes atomun cüzü layetecezzayani en küçük parçacık olduğunu varsayıyordu Ne ki, atom parçalandı Atomun üstü kadar altının da dev bir alem olduğu parçalana parçalana ardı arkası getirilemeyen partiküllerin tespit edilmesiyle ayan beyan oldu Kısacası atom, kainatın temel taşı (yapıtaşı) yani tuğlası değildi Çünkü atom, zerre değildi
Atomaltı aleme indikçe artık kütlenin gittikçe zayıfladığına ve en küçük partiküllere ulaştığımızda ise Quantum fiziğinin anlattıklarına göre kütle ile hareket arasındaki ayrımın ortadan kalktığına şahit oluruz Ağır şeylerin yavaş(hantal) hareket ediyor olması, hızın kütleden kayba neden olacağını haber verir Yani hız sonsuza (c2 sonsuz) gittiğinde kütle (m 0) sıfıra gider Ve kütlesi az olanın hızı fazla olacağına göre en küçük partikül (zerre) neredeyse hareketten ibaret kalır
Atomaltı alemde zerreye ulaştığımızda artık bir hayli latif bir düzeydeyizdir Herşey zerrelerin tahavvülatıyla çalkalanmaktadır Tıpkı karıncalanan bir televizyon ekranı gibi kainat yokolmakla varolmak arasında gidip gelen zerrelerden oluşan bir ekrandır Elektron tabancasının süreklielektron yağmuru olmasa hiçbir görüntüyü sabit algılayamayız Ama, yarısının aynı anda yokolduğunu da o süreklilikten dolayı farkedemeyiz Kainattaki zerreler, bir varedilir bir yokedilirler Ve bu, anlıkolur Zerre düzeyinde her an yaratma ve yoketmeler yaşanır Ancak biz bunu makro düzeyde pek algılayamayız
Zerre maddi alemin son durağını oluşturur Daha önce renk, şekil ve sınırlara sahip olan kainat zerre düzeyine inildiğinde o sınırlarından soyunmuş son durağını oluştururDaha önce renk, şekil ve sınırlara sahip olan kainat zerre düzeyine inildiğinde o sınırlarından soyunmuştur artık Madde en latif formuna yaklaşmıştır Ve zerre düzeyinde müdahele cisim (nesne) düzeyinde müdaleleye oranla çok daha kolaydır Nesne düzeyindeki mekanik zorluk ve mukavemet zerre düzeyinde yoktur Bu fark, dev bir tabelayı tersine çevirmekle karşılaştırılabilir Dev, yekpare bir tabelayı kırmızı olan ön yüzünden mavi olan arka yüzüne çevirmek bir hayli güçtür Ancak aynı büyüklükteki bir panoyu parçalara böldükten sonra (çeşitli devlet törenlerinde değişik manzaralar oluşturmak üzere binlerce öğrencinin ellerindeki kareleri çevirmeleri gibi) bir düpano veya tripano gibi tersine çevirmek çok daha kolaydır Tabela ne kadar çok küçük bölmeye (parçacığa) bölünürse müdahele o kadar başarılı ve aynı oranda da kolay olur (Aslında televizyon ekranları elektron panolarıdır) Yani çevirme, elektron düzeyindedir Kısacası tabelanın rengi diyenin tabelaya o küçük bölmeleri düzeyinde benimle kaimdir diyenin tabelaya en küçük bölmeleri düzeyinde nüfuz etmesi gerekir Velhasıl pano, dönemrine en küçük düzeydeyken en hızlı itaat edebilir1 Sonsuz itaat sonsuz alt düzeyde müdaheleyi gerektirir
Her ne kadar zerre maddi alemin son durağını oluştursa da yolculuğun son durağını oluşturmaz Bu arada zerreye kadarki yolculuğumuzda bize refakat eden modern bilim bundan sonrasına devam etmez Materyalist bilimin son durağı zerredir Ancak en alt düzeyi zerre olan maddeden sonra adına esir denilen esrarlı bir pasajla karşı karşıyayız Zerreyi erittiğimiz zaman karşımıza esir çıkar Peki nedir esir? Said Nursi, esirden zerrelerin tarlası2 diye sözeder Yani herbir zerre, esir tarlasına atılan birer tohum gibi o tarlada çürümekte yada esir denilen suya atılan buz parçası gibi erimektedir Adından da anlaşılacağı gibi esrarlı olan esir maddesine ilişkin en genel geçer kanaat onun bütün kainatın özü olduğu, herşeyin esir hamurundan yoğrulduğu yönündedir
Zerreden sonra esir, ondan da sonra emirgelmektedir Ancak emirin anlaşılması onun zerreye geçiş yolu (pasajı) olan esirin anlaşılmasıyla mümkündür Esir maddesinin varlığına yirminci yüzyılın başlarına kadar inanılıyordu Ancak daha sonra modern bilim esir (ether) maddesini hepten defterden sildi Esirin bilim tarafından sınırdışı edilişinin öyküsü özetle şuydu: Her bir dalganın yayılmak için bir vasata (medium) ihtiyacı vardır Su dalgaları su denilen vasatla yayılabilirlerdi Ses dalgaları boşlukta değil hava denilen bir vasata ihtiyaç gösterirler Ancak, sıra ışığa geldiğinde ise durum bir hayli ilginçti; Dalgalar halinde yayılan ışık hem havada hem de boşlukta yayılabilmektedir Her dalganın bir vasata ihtiyaç duyması boşluğu dolduran latif bir maddeolarak esiri gündeme getiriyordu Ne ki, materyalist bilimin son durağı zerreydi ve bir sonraki durak olan esir maddesinin, maddenin dışında kaldığı için bilimin de dışında kalması gerekiyordu Çare, esiri zerreye dönüştürmekti Ve ışığın tanecik modeli bilimi esirin esaretinden kurtarmış oluyordu Işığın hem dalga hem de tanecik modelleriyle açıklanmasının devekuşunun durumundan pek bir farkı yoktu Sıra boşluğa geldiğinde ışık tanecik oluyordu Böylelikle esir denilen vasattan kurtulunmuş oluyordu Modelin adı olan (Wavicle, waveparticle) dalgaparçacık gerçekten de devekuşuna benziyordu Tanecik esasen dalgaya göre çok daha maddiydi (Acaba bilim bu yüzden mi taneciği tercih ediyordu?) Dahası taneciğin dalgaya göre çok daha fazla eli kolu bağlıydı Tanecik sınırlı olup, sadece bir tarafa doğru gidebilirken dalga her tarafa yayılmaktaydı Ve eğer vasat çok hatta sonsuz latif olursa (esir) o zaman dalga sürtünmenin (rezistansın) yokluğundan dolayı sonsuza kadar gidebilmekdeydi Esirin lefafeti ile müdahele ve nüfuzun başarısının çok yakından ilişkileri vardı3
Ancak bütün bilinmezliğine rağmen emirin anlaşılması büyük ölçüde esirin anlaşılmasına bağlıydı Tüm bunların yanısıra, hava ve dalga bizim bildiğimiz esir kavramına tanecikten daha fazla yakındır Işık da sesten daha hızlı ve daha nuranidir Bu yüzden de daha latif bir vasatı gerektirmektedir Boşluğu dolduran vasatın da aynı şekilde, mesela sesin vasatı olan havaya oranla çok daha latif olması gerekir Ve esir boşluklar dahil, kainatın her tarafını doldurmaktadır Madde (zerre) ile emir arasındaki esir kün(ol) emrinin maddeye dönüşmesine evsahipliği yapar Kısır bir benzetme olacak ama sabun köpüğüne bulaştırılmış olan bir elin bir tarafından üflerseniz (emir) elin öbür tarafından köpüklerin (madde) uçuştuğunu görürsünüz Esirin konumu o yuvarlatılmış elin konumuna benzemektedir
Bütün bu aşamalar daha latif olana doğru bir gidişin sonuçlarıdır Ve kainat bizi böylesi bir latif olanı bulmaya zorlamaktadır Çünkü her yere hükmetme ancaken maddi haliylezerre düzeyinde gerçekleşir; ağaç düzeyinde değil Üstelik ağaç düzeyindeki müdahelede sebeplere ihtiyaç duyulur Ama zerre düzeyindeki müdahelede sebepler eriyip yokolmuştur Herşeyin O'nun kabzai tasarrufunda olabilmesi için birşeyin birşeye engel olmaması gerekir Minimum (en küçük) düzeydeki müdahalede esbap yoktur Lakin, müdahele makro düzeylere yaklaştıkça mesela, ağaç düzeyine çıktıkça alt düzeyler müstakilleşirVe sebepler doğar Tabiatı Allah'a verip çiçeği ona vermemek sebeplere hayat vermektir Kayyumiyet için zerrenin kabzasını elinde tutmak gerekir Kayyumiyet galiba böyle anlaşılabilir Çünkü gerçek dönüşümler en küçük düzeylerde (birimlerde) gerçekleşen dönüşümlerdir Mesela, (diyelim ki en küçük birim olsunlar) insanların, kalplerini fethetmeden, devleti (diyelim ki tabiat gibi büyük bir birim olsun) dönüştürebiliyor olmak hem zordur hemde herşeyi (mesela, tek tek insanları) tasarrufu altında bulundurma sonucunu doğurmaz Dolayısıyla kayyumiyet sürekli tahavvül halindeki zerrelerin dizginini her zerrede ehadiyetini gösterenin eline vermeyi gerektirmektedir Reel bir kayyumiyet için (sonsuz) nüfuz gerekir Ve nihayet kuklası üzerinde en fazla tasarrufta bulunan kuklacı, kuklasını en fazla sayıda eklem noktasına bölüp oralarına iplerle müdahelede bulunan kuklacıdır
Dipnotlar
1 Ve o zerrat(zerreler), bütün esiriyle 'La İlahe İlla Hu' cevheresiyle ilanı tevhid eder Çünkü, esirin besateti, sükunu, intizamla emri Halika sürati imtisali şöyle iktiza ederMesnevii Nuriye,Sözler Yayınevi, s175
2 Mesnevii Nuriye, s49
3 Bkz Sözler, s570; Sözler, 30 Söz, Tahavvülatı Zerrat, s513; Sözler, Hüve Nüktesi, s146

''ALINTIDIR''
 
858,505Konular
982,781Mesajlar
33,073Kullanıcılar
Vedat77Son üye
Üst Alt