Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Keloğlan Fıkraları

Keloğlan Fıkraları
0
115

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
en gülünç Keloğlan Fıkraları
Keloğlan Masalları


Keloğlan ve Kuyudaki Dev



Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur süre içinde develer tellalken, pireler berberken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken; ülkenin birinde bir kasaba varmış Bu kasabanın kenar mahallelerindeki bir kulübede, çok fakir bir keloğlan ile ihtiyar annesi yaşamakta imiş Keloğlan çok akıllı ve her işin altından kalkan olmasına karşın çalışmaktan hoşlanmaz, uyuşuk dingin evde oturmayı, ne buldu ise yiyip, içmeyi ve uyumayı severmiş Dingin mi durağan, kel kafası ile de çok çirkin olduğu için herkes ona keloğlan dermiş Keloğlanın yaşlı annesi ise el çamaşırı yıkar, ayrıca kendini, hem de durağan keloğlanı beslemeğe çalışır, zorluklar içinde geçinirlermiş



Her nasılsa Keloğlanın canı çarşıya çıkıp gezmek istemiş diğer taraftan bakmış ki, uzak bir topluluk var Kalabalığın ortasında bir adam bağıra bağıra bir şeyler söylüyor Kalabalıktaki insanlarda onu dinlermiş Bizim Keloğlanda kalabalığa sokularak bu adamın dediklerini dinlemiş Adam meğer şehrin tellallarından biriymiş Keloğlanın dinlemekte olduğu tellal şöyle demekteydi



Ağır bir iş için bir adama ihtiyaç vardır Bu işi görecek adama yüz altın verilecektir Talip olacak kimse varsa ortaya çıksın
Keloğlan etrafta toplanan kalabalıktan ses seda çıkmadığını görür görmez ve bu işin sonunda yüz de altın verileceğini öğrenince tellala:
Bu işi ben yaparım, yalnız bu yapılacak işi anında bana söyle, demiş






Tellal Keloğlanı şöyle bir süzdükten daha sonra, gözü tutmamış olacak oysa:
Oğlum, sen bu işi yapamazsın, meslek fazla zordur Bunu oysa zeki, becerikli ve cesur adamlar başarabilir Ben bunları sende göremiyorum, deyince; Keloğlan:
Ummadığın taş baş yarar Ben bu işi başarırım, diye cevap vermiş Etrafta toplanan kalabalıktan iğneleyici gülüşmeler yükselmiş Bu sırada tellal onun azıcık da yoksul haline acıyarak:Türkçenin Tarihi, Orhun Abideleri, Anlatım Bozuklukları, Cümlenin Öğeleri, Imlâ ve Noktalama, Türkoloji Makaleleri, Edebiyat Nedir?, Alfabelerimiz, Atasözleri, Bulmacalar, Edebi Sanatlar, Imtihan Soruları, Kpss, Oks, Öss, Bunları Biliyor musunuz?, Veciz Sözler, Güzel Sözler, Türkçe, Edebiyat, Masallar, Destanlar, Yıldızbilim, Roman Özetleri


Pekala oğlumMadem fakat kendine güveniyorsun sana şu anda yapacağın işi tasvir edeyimUzak bir ülkeden mülk getirmeye gidilecek Gezi beygir sırtında olacak, fakat sen bu yolculuğa katlanabilecek misin? diye sorunca



Keloğlan:
Ben yaparım dediğim her şeyi yaparım Kesinlikle katlanırım, karşılığını vermiş



Tellal:
Madem Ki bu dek güvenin var, bende sana bu işi veriyorumParanı şu anda mi, yoksa dönüşte mi istersin? Keloğlan da:
Acilen verinde birazı yanımda bulunsun, geri kalanını anneme harçlık bırakırım, der
Bu şartlarla anlaşmaya varan Keloğlan sevinçle annesine koşarak durumu anlatır ve
yan parayı annesine bırakarak veda edip yapacağı işe gider



Buluşma yerine gelen Keloğlan, yolculuğun hazır olduğunu ve kafilenin kendisini beklemekte olduğunu görür Kafile başkanı Keloğlana hazırlanmış olup olmadığını sorar hazırlanmış olduğunu öğrenince ufak kafile anında atlara binerek yola koyulur İki gün durup dinlenmeden yol alırlar Üçüncü gün Keloğlanın beygir sırtındaki yolculuktan vücudunun her tarafı ağrımaya başlar Ama verdiği sözü ve aldığı parayı düşünerek sabırla yola devam eder Artık akşam yaklaşmıştır Kafile başkanı mola için kervanı durdurur Keloğlan birazcık dinleneceği için sevinmiştir Fakat bu sevinci fazla sürmez Atlar bağlandıktan sonra kafile başkanı kendini çağırır Keloğlana der ama:



Keloğlan, şurada bir kuyu görüyorsun
Evet, der bizim Keloğlan
İşte acilen, o kuyuya ineceksin Korkmazsın yok mi?
Keloğlan kuyunun yanına gider bir sağına, bir soluna ve eğilip içine bakar, kafile başkanına dönerek:



Ne var bunda korkacak, kuşkusuz inerim der keloğlan korksa bile korktuğunu belirli etmemeğe çalışarak kuyuya inme hazırlığına başlar Etrafını saran yol arkadaşları Keloğlanın beline kalın bir ip bağlarlar, kuyuya sarkıtırlar



Keloğlan kuyunun yarısına gelince sağ tarafında karanlıkta bir anda bir kapı açılır Adamın biri Keloğlanı kucakladığı gibi bu kapıdan içeri çeker Neye uğradığını anlayamayan Keloğlan kendine gelince, diğer taraftan ne görsün! Geniş bir bahçe ve bu bahçenin ortasında büyük bir saray durmuyor mu? Sarayın bahçesinde güllerin arasında Dünya güzeli bir kız yerleşik, peşinde bir dudağı yerde, bir dudağı gökte kocaman ve koyu siyah renkte bir zenci ayakta durmakta çiçeklerin arasında bir tavus kuşu dolaşmaktadır Şaşkınlıkla bunları seyre dalan Keloğlan birdenbire ardındaki gürleyen bir sesle aklı başından gider Dönüp bakınca, ne görsün? Koca bir dev Ardından durmuyor mu! Dev dehşet bir sesle:



Eyyyy, adem oğlu! Söyle bakalım, şu gördüklerinden hangisi daha hoş?
Keloğlan korkudan tir tir titremeğe başlar Ne yanıt vereceğini şaşırır ama, azıcık daha sonra aklı başına kazanç ve birazcık düşündükten sonradan:
Gönül neyi severse hoş odur sultanım, der



Dev, aldığı cevaptan memnun gibi görünür ve Keloğlana her tarafta sorar
Şu kız çok güzel, şu tavus kuşu çok hoş lakin, şu zenci çok çirkin, çok fena! Buna ne dersin?
Keloğlan artık ilk şaşma ve korkudan kurtulmuştur Tekrar cevabı yapıştırır:
Gönül neyi severse, güzel odur sultanım, diye her tarafta aynı cevabı yapıştırır
Aldığı cevaptan fazla hoşlanan dev, Keloğlana:



Bravo, sen zeki bir çocuğa benziyorsun diye Keloğlana hemen yanındaki, ağaçtan kopardığı üç tane büyük narı verir Ve:
Al bu narları Dönüşte annenle birlikte yersin, diyerek Keloğlanın yanından bölünmüş



Meğer Dev, her kuyuya inen insana bu soruları sorar ama, bir türlü istediği akıllıca cevabı alamayınca çok kızar, hemen kellesini uçurur, sonradan da etlerini yer, kafatasını sarayın duvarlarına asarmış Böylece kuyuya inenlerin birçok, Devin bu soruları karşısında kimi kız hoş, kimi tavuskuşu diye Deve cevap verirlermiş Bu cevaplardan hoşnut kalmadığı için kuyuya inen bir daha yukarı çıkamazmış Devin yanından ayrılan Keloğlan tekrar çıkış kapısına gelip yukarı nasıl çıkacağını düşünürken birdenbire yukardan, su edinmek için sarkıtılmış bir kovanın kendisine içten geldiğini görür görmez, Keloğlan hemen bu kovadan tutarak yukarı çıkar



Keloğlanı sapasağlam yukarı çıktığını gören arkadaşları, şaşkınlıktan ağızları bir karış açık, gözlerine inanamazlar ve birbirlerine bakışırlar Zira kervancılar bu kuyudan su elde etmek istedikleri zaman her seferinde Deve bir insanı kurban vermeleri adetmiş Yol arkadaşları onu böyle sapasağlam, güler yüzlü görünce natürel şaşkınlıktan kendilerini alamamışlar Kafile başkanı merakını yenemeyerek Keloğlana:



Şimdiye kadar bu kuyuya salladığımız adamlardan hiçbiri geri dönmemiştir Sen nasıl oldu da bu kuyudan sağlam çıktın evlat?
Keloğlan güler yüzle şu cevabı verir:



Nasıl çıktıysam çıktım Çıktım ya! Siz ona bakın
Yeniden kafile yola koyulmuş Varacakları o uzak ülkeye varmışAtlara malları yükleyerek memlekete dönmüşler



Keloğlan elindeki Narları neşeyle evine dönünce, annesi yine her zamanki gibi, el çamaşırı yıkamakta bulur Annesi de oğlu geldiği için sevinmiştir Yemekler yenirYemekten sonra da Keloğlan, Devin verdiği Narlardan birini çıkarıp yemek yemek için ikiye böler bundan başka ne görsün? Devin verdiği Nar tanelerinin herkes meğer fazla kıymetli birer mücevher değilmiymiş Bunun değerini anlayan Keloğlan, zaman zaman bunların her birini derece derece satmış Ve Keloğlan öylesine varlıklı olmuş fakat, artık ne kelliği kalmıştır, ne de çirkinliği, ne de annesinin çamaşırcılığı Mutlu bir hayata kavuşmuşlar *
 
858,496Konular
981,884Mesajlar
29,922Kullanıcılar
00.n3hirSon üye
Üst Alt