Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

kerbela olayı nedir?

kerbela olayı nedir?

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
kerbela olayı nedir? hakkında bilgi

Hz Hüseyin Mekke'de bulunduğu günlerde ahali kendisini ziyarete geliyor, hatırını soruyordu Bunlar, Umre yerine getirmek için Mekke'de bulunan civar bölge insanlarıydı giderken Kabe'nin yakınından ayrılmayan, gün boyu orada namaz kılıp, tavaf eden İbn
Zübeyr de diğer ziyaretçilerle birlikte kendisini görmeye geliyordu

Hz Hüseyin, İbn Zübeyr için o sırada en önemli kişiydi Çünkü Hüseyin Mekke'de bulunduğu sürece, Hicazlılar İbn Zübeyr'e bîat etmezdi

öte yandan Muâviye'nin ölümü ile Yezid'e bîat edildiği haberi Küfe'de duyulunca, ahali Yezid hakkında ileri geri konuşmaya başladı Şiîler ise, ileri gelenlerinden Süleyman b Surad'ın evinde toplanarak koşul değerlendirmesi yaptılar Buradaki toplantıda Hz Hüseyin'e, kendisine bîat etmek için davet mahiyetinde mektup yazmaya karar verdiler Sonuç Olarak yüz elliye yakın mektup gönderildi Bu mektupları alan Hz Hüseyin Kûfelilere şöyle bir cevap yazdı:

«Ne gerçekleştirmek istediğinizi anlıyorum Hemen size kardeşim, amcamın oğlu ve güvendiğim akrabam Müslim b Akıl'i gönderiyorum Oraya vardıktan sonradan sizin durumunuz ve düşünceniz hakkında bana mektup yazmasını söyledim Eğer tüm halkın ve ileri gelenlerin düşüncesi bana yazılan düşünceler etrafında birleşiyorsa, yakında size gelirim Yemin ederim fakat, halife Kur'lahza'la amel eden, adaletten ayrılmayan, yargı dini yaşayan bir kimseden başkası olamaz»

Sonradan Hüseyin, Müslim b Akîl'i çağırarak Kûfe'ye gitmesini söyledi Allah'ın yolundan ayrılmamasını, bu meseleyi dar tutmasını tenbih etti Eğer millet birlik olmuşsa en kısa zamanda durumu kendisine bildirmesini istedi Müslim, Kûfe'ye doğru yola çıktı Bu esnada Küfe valisi, Numan b Beşir idi Müslim, Küfe'ye varınca Şiîler kendisine
gelip gitmeye başladılar Bu durumu haber bölge Numan, minbere çıkarak, kısa bir tavır yaptı Fiilen mutedil, iyilik sever birisi olan Numan şöyle diyordu:

«Ey müslümanlar! Fitne ve ayrılıkta yarışmayın Çünkü bunlar insanlann değil olmasına, kan dökülmesine ve malların yağma edilmesine yol açar Şunu biliniz ki ben ama benimle savaşanlarla savaş edip, bana saldıranlara karşı saldıracağım Sizin uyuyanınızı uyandırmayacak, değişkenlik, zan ve delilsiz hiç kimseyi cezalandırmayacağım Ama siz durumunuzu dobra dobra ortaya koyar, biatinizi iptal eder, halifenize baş kaldırırsanız yemin ederim ki, kabzası elimde olduğu sürece kılıcımı kafanıza indiririm Sizi benden kimse kurtaramaz ve destek edemez Umarım ama içinizde hakkı görebilenlerin sayısı hatalı fikirli olanlarından çoktur»

Numan bu konuşmayı yapınca, orada bulunan Emevî taraftarı biri ayağa kalkarak, «Bu kargaşayı fakat cesur biri önler Sizin bu görüşlerinizi oysa güçsüz kimseler ileri sürerler» diye çıkıştı Numan, bu adama, «Allah'ın yolundan ayrılmamış kuvvetsiz bir insan elde etmek, benim nazarımda Allah'a karşı gelmiş enerjik biri olmaktan daha iyidir» diye cevap verdi ve minberden indi

sonra bu adam Yezid'e bir mektup yazarak, Müslim b Akîl'in geldiğini, halkın ona bîat etmeye başladığını bildirdikten sonra şunları ilâve etti:

«Eğer Kûfe'yi gözden çıkarmadınızsa, oraya zinde, emrinizi yerine getirecek ve sizin düşmanlarınıza aleyhinde aldığınız tedbirleri alabilecek bir kimse gönderiniz Numan zayıf bir insandır»

Bunun üstüne Yezid, Numan'ı görevinden aldı ve onun yerine Basra valisi olan Ubeydullah b Ziyad'ı getirdi Yezid'in Müslim'i yakalayıp idam etme ya da sürgüne gönderme emriyle Kûfe'ye gelen Ubeydullah halkı toplayarak onlara şu konuşmayı yaptı:

«Halife beni şehrinize vali ve haraç işlerinize memur tahsis etti Bana mazlum olanınıza iyilik etmeyi, yoksullarınızı doyurmayı, devlete itaat edene iyi muamele etmeyi, âsi ve fitnecilere karşı katı davranmayı emretti Ben burada onun emrini uygulayacak, isteklerini yerine getireceğim İyilerinize aleyhinde müşfik bir baba, itaat edenlerinize aleyhinde bir özkardeş gibi davranacağım Kılıç ve kırbacım emrimi kabul etmeyen, bana karşı çıkanların üzerinde olacaktır Bundan Böyle herkes dilediğini yapabilir» diyerek sözünü tüketen vali hem minberden inerken şu tehdidi de savurdu: «Bana içinizde bulunan yabancıları,
Şiıleri, Haricîleri, fitne ve ayrılıkçıları yazıp bildireceksiniz Kim bunların listesini verirse kurtulur Bildirmeyenler ise kendi ailesinden herhangi bir muhalif ve başkaldırma çıkmayacağına dair bize garanti vereceklerdir Bu iki şıktan birini yapmayandan sorumluluk sahibi değiliz Bu, onun mal ve can dokunulmazlığı kalkar, demektir Eğer herhangi birinizin evinde bize bildirilmemiş bir halife muhalifi yakalanırsa o evin sahibi evinin kapısında asılır»

Müslim, İbn Ziyad'ın yaptığı konuşmayı haber aldıktan daha sonra Hânî b Urve'nin evine sığındı Ev sahibi olsun, Müslim olsun bu durumu istemeye istemeye yaptılar Şiîler bu kez oraya gelip gitmeye başladılar Müslim'in orada kaldığım öğrenen İbn Ziyad Hânî'ye haber gönderip, makamına getirtti ve: «Ben onun sağ kalmasını istiyorum O ise beni öldürmek istiyor Seni kim murad'dan salıverdi ise ama o affeder» şeklinde bir şiirle karşıladı Hânî, «Mesele nedir?» diye sorunca şu açıklamayı yaptı: «Ey Hânı! Evinde halife ve müslümanlar için düşünülen şeyler nedir? Müslim'i getirip evine alıyor, ona silâh ve asker topluyorsun Bunların kuytu kalacağını mı sanıyorsun?» Hânî bu sözlere
itiraz edemedi Bunun üstüne İbn Ziyad kendisinden Müslim'i teslim etmesini istedi Lakin Hânî, halkın kınamasından çekindiği için bunu kabul etmedi İbn Ziyad'ın emriyle tutuklanan Hânî, valinin sarayında hapsedildi Bu durumu öğrenen Müslim adamlarına aralarında parolaları olan «Fa Mansur!» diye bağırdı

O güne değin Müslim'e bîat edenlerin sayısı on sekiz bin kişi olup bunlardan sadece Müslim'in bulunduğu ev civarda nöbet tutanlar dört bin kadardı Insanlar Müslim'in etrafına toplandı Halkı ayaklandırıcı bir konuşma yapan Müslim valinin sarayına dürüst hareket etti Cami ve sokaklar insanlarla dolup, taşıyordu bu vesileyle valinin yanına otuz muhafız, yirmi değin Kûfeli eşraf ailesi ve kölelerinden başka kimse yoktu Eşrafla bir röportaj yaptı ve daha sonra Kesîr b Şihab'ı çağırarak kendisine tabi adamlarıyla harekete geçip halkı Müslim'in etrafından koparmasını söyledi Muhammed b Eş'as'a da kendisine yan kimselerle ortaya çıkıp, kendilerine katılanların kurtulacağını ilân etmesini emretti Diğer bir kısım eşraftan da aynı şeyleri istedi Birkaç kişiyi ise yanına alıkoydu Eşraf valinin emrini hemencecik yerine getirdi giderken sarayda kalanlar da halkın karşısına geçerek devlete ast olanların korunacağını söylediler İsyancıları korkutma ettiler Bu durumu gören millet dağılmaya başladı Öyle bir parçalanma oldu ki, camide Müslim'in yanına yalnızca otuz kişi kalmıştı Nereye gideceğini hayran eden Müslim kaçarak bir yere gizlendi Lakin gizlendiği yeri öğrenen vali, Muhammed b Eş'as'ı göndererek yakalatıp getirtti Müslim yakalanınca Muhammed'e şöyle dedi:

«Görüyorum ama şimdi beni koruyamazsın Lakin acaba bir elçi gönderip Hüseyin'e durumu bildirmesini, benim namıma ona, geri dönmesini, Küfelilere aldanmamasını, çünkü bunların onun babasına neler yaptıklarını söylemesini sağlayabilir misin?»

Muhammed, Müslim'in bu isteğini yerine getirdi Valinin huzuruna getirilen Müslim
orada öldürüldü sonradan da Hânî öldürüldü

öte yandan Mekke'de bulunan Hüseyin artık Kûfe'ye gitmeye iyice karar vermişti Amr b Abdurrahman b Haris gelerek kendisine şöyle dedi:

«Duyduğuma tarafından Irak'a gidiyormuşsun Ben kanımca halifenin valisi, memurları ve hazinelerinin bulunduğu bir şehre gitmeni senin için mahzurlu görüyorum Bugün insanlar paraya tapar ışık halkası gelmişlerdir Sana yardım edeceğini vadedenlerin seni öldürmesinden korkarım»

Hüseyin, Amr'a teşekkür etmekle yetindi daha sonra İbn Abbas da geldi: «Insanlar senin Irak'a gideceğini söylüyor Bana ne yaptığım açıklar mısın?» dedi Hüseyin, «Şu biriki gün içinde gideceğim» diye yanıt verdi İbn Abbas sözünü şöyle sürdürdü: «Allah böyle bir şey yaptırmasın Bana söyler misin, sen başlarındaki valiyi öldürmüş, memleketlerine sahip olmuş ve düşmanını kovmuş bir millete mi gidiyorsun? Eğer böyle bir şey yapmadıklarına inanıyorsan, git Yok eğer savaşa çağırıyorlarsa, seni aldatmalarından, cayıp sana karşısında çıkarak, yalnız bırakmalarından, hattâ sana aleyhinde ayaklanarak en fena kötülüğü işlemelerinden korkarım»

Hz Hüseyin: «Düşüneyim, bakalım ne olacak» diye karşılık verdi O gün gidip ertesi gün yine gelen İbn Abbas bu kez şöyle diyordu:

«Amca oğlu, kendimi sabretmeye zorluyorum, fakat sabredemiyorum Eğer düşündüğünü yaparsan başına bir facia gelmesinden korkuyorum Iraklılar dönek insanlardır Onlara sakın teşebbüs Burada kal, sen Hicazlıların efendisisin Eğer Iraklılar sana yazdıkları gibi aslında seni istiyorlarsa, sen de onlara yaz, önce memleketlerinden valilerini ve düşmanlarını çıkarsınlar, ondan sonradan git Şayet illâ gitmek istiyorsan, Yemen'e git Orada farklı topluluklar var Yemen geniş bir yerdir Keza orada babanın taraftarları da vardır Bir tarafa çekilir, mektuplar yazar, halka gönderir, elçi ve propagandacılarını yayarsın O vakit şayet istediğin ortam doğabilir»

Hz Hüseyin bu sözleri kabule yanaşmıyordu İbn Abbas şöyle devam etti: «Ola Ki gitmekten vazgeçmiyorsan bayan ve çocuklarının gözü önünde şehit edilmenden korkarım İbn Abbas'ın bu uyarıcı sözleri Hüseyin'e hiç tesir etmedi

daha sonra hanım ve çocuklarını alarak yola çıktı Yolda şair Ferezdak'la karşılaştı Geldiği tarafta halkın ne durumda olduğunu sordu Ferezdak şu cevabı verdi: «Halkın gönlü senin yanında, ama kılıçları Emevıler'i destekliyor Felek gökten geliyor Allah ise dilediğini yapıyor»

Yolda ayrıca, Abdullah b Cafer'den dönmesi için Allah adına and veren bir mektupla, Medine valisi Amr b Saîd'den dönmesini ve kendisini koruyacağını ihtiva eden bir başka mektup geldi Bu iki mektuptaki isteği de reddeden Hüseyin yoluna devam ediyordu Yolda bir ara Abdullah b Muti' ile karşılaştı Abdullah and vererek içinde bulunulan kibar durumu hatırlattı ve şöyle dedi: «Eğer Emevîler'in sahip oldukları halifeliği ele geçirmek istiyorsan, seni öldürürler ve bundan böyle ondan daha sonra çekinecekleri hiç bir kimse kalmaz Ne olur, İslâm'ın, Kureyş'in ve Arapların hatırı için bunu yapma, Kûfe'ye gitme, Emevîler'le rastlama!»

Fakat Hz Hüseyin yoluna devam etmekten diğer bir fikre yanaşmıyordu Sa'lebîye denilen yere gelince, orada Müslim b Akîl'in öldürüldüğü haberi duyuldu Beraberinde bulunanlardan bazıları, «Allah için buradan geri dön, Kûfe'de senin yardımcın ve taraftarın yoktur Hattâ onların sana aleyhinde tavır almış olmalarından korkarız» dediler
Müslim'in çocukları ileri fırlayarak şöyle dediler: «Ya intikamımızı alırız veya babamız gibi şehit oluruz Lakin asla geri dönmeyiz»

Akabe girişine varıncaya kadar yola devam ettiler Orada karşılaştıkları bir Arap da şöyle dedi: «Allah için dönünüz Vallahi kılıç ve mızrakların üzerine dürüst gidiyorsunuz Şayet o, gelmen için sana haber gönderenler, savaşa girmeni önleyip, işleri düzene koymuş olsalardı ve sen de o zaman gelmiş olsaydın buna bir diyecek olmazdı Ama bu durumda bana kalırsa yapılacak tek şey dönmektir»

Hz Hüseyin ve beraberindekiler Şiraf'ı terkeder etmez, Hurr b Yezid komutasında bin şahsiyet bir süvari birliğiyle karşılaştılar Hüseyin şöyle dedi:

«Ey ahali! Allah da biliyor, siz de biliyorsunuz ki, ben buraya, sizin gönderdiğiniz mektup ve elçiler üzerine geldim Halifeniz olmadığını, benimle durumunuzun düzeleceğini yazmıştınız Eğer bana verdiğiniz sözlerinizde duruyorsanız, şehrinize girerim Huysuz halde sözünüzü yerine getirmez ve benim gelişimden dolayı rahatsız olursanız geldiğim yere geri dönerim»

Kimseden bir ses çıkmayınca Hurr yanıt verdi: «Sizinle karşılaştığımızda bir an bile beklemeden sizi yakalayıp, Kûfe'ye Ubeydullah bZiyad'a götürmemiz emredildi»
«Ölüm bundan daha iyidir» diye söylenen Hz Hüseyin, adamlarına, atlarına binmelerini, geri döneceklerini söyledi Fakat Hurr bırakmıyordu Hüseyin, «Anan seni kaybetsin, ne istiyorsun?» diye çıkışınca Hurr şöyle yanıt verdi: «Senden başka biri bunu söyleseydi, kim olursa olsun benzer sözle mukabele ederdim Fakat senin annenin adını fena sözle ağzıma alamam Olsa olsa ben onu en güzel şekilde anarım»

Sonra Hüseyin'in Medine'ye dönmesini durdurmak için onu takibe başladı Hüseyin kuzeye dürüst yönelmiş, Ninova'ya ulaşmıştı ki, orada İbn Ziyad'ın kendisiyle savaşmak üzere göndermiş olduğu Ömer bSa'd b Ebî Vakkas komutasında diğer bir birlikle karşılaştı Ömer, Hüseyin'e bir elçi göndererek oralara kadar niçin geldiğini sordurdu
Hüseyin ise, Hemşehrileriniz bana kendilerine gelmem için mektuplar yazmışlardı Onun için gelmiştim Eğer şimdi istemiyorlarsa geri dönerim» diye haber yolladı Ömer'den bu haberi belirten mektubu alan İbn Ziyad: «Hemen, pençelerimizi uzattığımız süre mı kurtulmak istiyor? Bu zaman kurtulma zamanı yok artık» şeklinde bir şiir söyledi ve Ömer'e bir mektup yazarak, Hüseyin'den Yezid için bîat almasını emretti: »Eğer Hüseyin bu teklifi kabul ederse mesele biter Aksi halde orada yer alan tek su kaynağıyla alâkalarını kes ve onları susuz bırakarak muhasara altına al» diyordu Hz Hüseyin, kendisini bıraktıkları takdirde geldiği yere döneceğini söylüyordu Burada Hz Hüseyin'in Yezid'e bîat etmeyi kabul ettiğine dair dolaşan rivayetler doğru değildir Hz Hüseyin, Medine'ye dönmek istediğini bildirdiyse de rakip onların dönmesini kabul etmiyor, İbn Ziyad'ın vereceği hükme razı olmalarını önerge ediyorlardı Şart ne olursa olsun böyle bir şey de Hüseyin'in kabul edeceği bir özlem değildi Bundan Böyle savaşmaktan başka bir yol kalmamıştı

H 61 senesinin 10 Muharreminde (10 Ekim 680) iki taraf savaşa tutuştu İçinde Suriyeli bir tek birey bile bulunmayan Irak ordusu ile sayıları sekseni geçmeyen ufak kalabalık vuruşuyorlardı Çok geçmeden Hüseyin ve adamları şehit edildiler Bu tarafın kaybı yetmiş iki kişiydi Ömer'in ordusundan da seksen sekiz kişi ölmüştü

Hüseyin'in başını, kızları ve kardeşleri ile hasta olan oğlu minik Ali'yi İbn Ziyad'a götürdüler İbn Ziyad bunları Yezid'e yolladı Şam'a varılıp da bu haber Yezid'e ulaştırılınca, Yezid gözyaşları içinde şöyle dedi:

«Bana Hüseyin'i öldürmeden itaat ettirmenizi istemiştim İbn Sümeyye'ye Allah lanet etsin Hüseyin'le ben karşılaşsaydım , kendisini bağışlardım Tüm bunlar niçin oldu, biliyor musunuz? Hüseyin, şöyle demiş: 'Babam onun babasından, anam onun anasından, dedem de onun dedesinden daha üstündüler Ben de ondan daha üstünüm Halifeliğe ben ondan daha lâyıkım' Babasının benim babamdan üstün olması meselesini Allah bilir Her ikisi de Allah'ın huzuruna gitmişlerdir Keza ahali, hakemlerin kimi üstün tuttuğunu da bilmektedir

Belli ama anası Fâtıma, Rasûlullah'ın kızı benim anamdan daha üstündür Dedesi de benim dedemden daha üstündür İmanı olan kimse onun bu dünyada bir sözde olduğunu düşünemez Fakat son sözünü, kendi içtihadına göre söylemiş ve: 'De fakat: Ey mal sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden alırsın'(Âli İmran Sûresi, 26 ayet) âyetini okumamıştır»

Sonradan kadınların kendi evine alınmalarını emretti Yezid ailesinden olan tüm kadınlar, teker teker gelerek acılarını paylaştılar sonradan mal ve zînetlerinden ne kaybolmuşsa kendilerine bedelini ödediler Yezid, bir ara Ali b Hüseyin'i yanında getirtti, Medine'ye gitmeleri için gerekli hazırlığı yaptırdı ve orada herhangi bir ihtiyaçları
olursa kendisine yazmalarını söyledi Böylece İslâm tarihindeki bu elîm olay da arkasından silinmeyecek izler bırakarak kapanmış oldu *
 
858,496Konular
981,654Mesajlar
29,725Kullanıcılar
Üst Alt