Kibritsiz Kelimelerdeki Yalnızlık
Gözyaşlarım aydınlatıyor şehrimin karanlık sokaklarını Ağır aksak yürüyorum hayatımın karelerinde Kimi vakit düz yollarda sebepsizce yıkıldım, kimi süre yıkılanları topladım yalnızlığı yavan dudaklarımla emerken Defalarca gölgelerde yalnız başıma güneşin doğuşunu seyrettim Bir yudum sevgiye tutunup kirlenmemiş umutlarımı düşledim Sevdanın kollarında bir dirhem umut aradım durdum Kuş tüyü yastıklarda delice yaşamak değildi benimkisi sadece yüreğimden akan kanlı gözyaşlarımı yüreğiyle silecek bir sevda Çok muydu bu istediklerim onu da bilemiyorum Halsiz savaşçı gibi acıyı emdim dudaklarımla Herkesin gönül evinde bir acı yanıyordu biliyorum Benim de yanıyordu Diğerlerinden tek farkı; bedenimde insafsızca kendi yüreğimi yakıyordum Herkes kendisine umut yollarında sevda çiçekleri ekerken, ben yüreğimi törpülüyordum yanık ağıtlarda Yalnızlıklarda kendimi öldürüp umutlara hamile kalıyordum her sabahleyin Şafak ağarmadan bir bilinmezliğe yürüyordum ayaklarımı su birikintilerine çarpa çarpa Tükettim umutlarımı yalnızlığın kuytu sokaklarında Düştüm, yaralandım, yalnızlığa itildim Lakin her şeye inat umutsuzluğa pes etmedim Diz çökmedim karanlığın arsız bedenine Hayallerimde büyüttüm içimdeki çocuğu Karanlıklar üşüşse başıma, gözlerimdeki aydınlığı serdim duvarlara Büyük mutlulukların arkasından yok; bir hayalin verdiği bir parça sevgiyle yaşadım Süslü cümlelerin zengin satırlarında yok; fakir yüreğimin umut dolu hecelerinde sevdim hayatı Kavuşmayı değil, daima hasretin yolları gözetledim durdum Bencil değildim hiçbir vakit Yüreğimi ve bedenimi, sevgilinin bir günahı için yakmaya hazırdım Avuç içlerimde paylaşılmayı bekleyen sevda kırıntılarıyla besledim umutlarımı Sevgilinin gelme arzularında kaç defa yetim ceylanları emzirdim Kaç defa umuda gebe kaldım Ancak ben, umuda doğmamışken nasıl sevda memleketinde büyürdüm? Yaşayan ölüyken nasıl sevdaya gebe kalırdım ancak? Kurak topraklara sevdayı ekecek gücüm yokken nasıl sevginin umut kokan başaklarını biçebilirdim? Sorduğum sorulara yüreğimle verebileceğim cevabim bile yoktu Sitemler, cevapsız sorular Heybemde zaman çeşmelerinden akıcı acılar ve gözlerime solan umutlar defalarca alt yanaydı Ne vakit vuslata yemin etsem hançer ışıldar göğsümün derinliklerinde Bu acının ve bu kederin suçlusu kimse değildi Tek suçlu bendim, yüreğimdi Hiçbir vakit kaderime ayaklanma etmedim Fakat her zaman içimde dövdüm kendimi Ruhumu, yangın rengi gecelerde kendim hançerledim Sevdaya uzanan ellerimin ayrılıklarda kör bıçaklarla kesilmeden ben kestim Ben yama vurdum kanayan yaralarıma İçimdeki çocuğu kendim ağlattım, kendim sildim kanlı yaşlarımı Karanlık duvarlara çarpılmadan yüreğim, ben kanattım yeni büyümüş hücrelerimi Kaç kere sakladım gözyaşlarımı kirpiklerimden Kaç kez eledim yüreğimi acıların içinden Ama her zaman umudun içinde sevdaya sürgün kaldım Her Zaman taşları yastık bilip gözyaşında tutsak kaldım Sitemim kendimedir Bu sitem kendimedir Yıldızlarım daima kavuşmaları andı yanık türkülerle Yüreğimde beslediğim umut bülbülleri ise defalarca vuslatlara yandı Kelimelerim mevsimlerin koynunda her gece gidenlere ağladı Bu kadar sevmenin bedeli ayrılık olmamalıydı düşündüm defalarca, Ola Ki de bunu adalet ettim ben Şöyle bir söz vardır: “ İyiliği Yaradan’dan, kötülüğü nefsinden bileceksin “ Demek ama ayrılıkları, hak etmediğim sevdaların suçu kendimde sabittir Suçlu aramaya lüzum değil Suçlu yüreğim ve aldığım nefestir Her sabah ayrılıklarla uyandı gözlerim Yarım kaldı sevmelerim Daima sürgün hep ölgündü cümlelerim Yaşamak için savaşmak gerekirdi Ve için çaba Oysa ben, her zaman yenik başladım sevdalara Ya erken doğmuştum umuda veya fazla geç kalmıştım Cennet kokulu sevdalara Hep yitik kalan bendim Sevdalar, yalnızlığa kanatlanıp bir ben kaldım şehrin karanlık gölgelerinde Gözlerim hiç kapanmadı sevgilinin gözlerine Sevgiyi bu kadar isterken gönlüm hep hançerleri bal diye yüreğime almamalıydım diye düşündüm durdum Hiçbir vakit sevgilinin elinden gelmedi hançerler; kendimin yaralı yüreğime sapladığım hançerdi bu sitemler Benimkisi ruhumla hasbi hal işte Benimkisi kendime sitemdir Kanatan benim, kanayan ise yüreğim Yaşarken yalnızlığın elinden darağaçlarından ölmektense, sevdanın avuçlarında sessizce solayım Vuslatlarım açmayacaksa gönül bahçelerimde, ektiğim filizler yeşermeyecekse düşlerimde, Neye gerek oysa geceyi karanlıkta yanmak Neye fayda ama… Acılarıma yama vurulmayacaksa elvedası toprağa, yüreğimi bedenimden söker giderim Alınmış bir kınalı çiçek gibi boynumu bükerim baharın koynuna Boynumu büker, isyan kelimelerini yutkunurum dürüst içe Büyüttüğüm sevda çiçeklerini gözyaşlarımla yakar sonsuzluğa kanatlanırım Yıllar düşerken avuç içlerime, ruhumun dehlizlerinde acılarımı çekerim Dedim ya ruhumun derinliklerinde yüreğimi altında isli kazanları kurup kaynatırım acılarımı Güneşle bulutların arasına nemli umutları asar, kuruması için delicesine beklerim Ölüm Meleğiin gelişini methiyeler düzerim Ölüm Meleği meleğine Kendi mezarımı kendim kazar, kefensiz toprağa sarılırım Haketmediysem umudu ve mutluluğu, sessizce gitmesini bilirim bu şehirden Ardımda mezar taşlarına kazılı bir ismim ve ayrılıklarda sürgün yemiş kalp servet kalır zamana Kendine sitemle dolu bir hayata kırmızı kalemle çizik atar, sonsuzlukta yanar bütün cümlelerim Şu Anda en güzeli kibritsiz bütün kelimeleri yakıp yüreğimdekileri susturmak (a)