İncinmek ve kırılmak, insan olduğumuzu bir kalp taşıdığımızı bize en çok hatırlatan duygular..
Her yazımda şuna vurgu yapıyorum, insanız ve aciziz, tamam değiliz.
Bizi zorlayan yaşam olaylarına karşı dik durmak, üstesinden rahatlıkla gelebilmek her zaman mümkün olmuyor, olmaması da öyle normal ki
Yaşam yolculuğunda, olgunlaşmaya ve büyümeye çalışıyoruz.
Yaşamak; kitaplardan okuyarak değil bizzat üzerimizde tecrübe ederek öğrendiğimiz bir mefhum
Her şey yolundayken ve hiç acı çekmezken bir şeyleri öğrenebilmek, değiştirmek, zayıf yönlerimizi keşfetmek, karşımızdakini tanımak, yol almak, büyümek, olgunlaşmak pek mümkün değil
Bu yüzden önce şunu anlamak önemli; kırılmak ve üzülmek bize çok şey öğretecek.
Kırıldığımız yerden güçleneceğiz.
Kendi kendimize şefkatle yaklaşmayı öğreneceğiz.
Önce üzülmemize izin verip sonra kendi göz yaşımızı sileceğiz ve acımız dinince soracağız kendimize; “Nerede hata yaptım. Hangi tavrım, sözcüğüm, tutumum olayları bu raddeye getirmiş olabilir. Benim bu olayın bu şekilde yaşanmasına ve bu kadar üzülmeme bir katkım olmuş olabilir mi?”
Bunu ilk etapta düşünmek çok zor biliyorum fakat inanın düşündüğünüzde bir şeyleri çözebileceksiniz.
Çünkü kendinizi değiştirmek bir başkasını değiştirmekten çok daha kolay ve mümkün.
Ama sıkıntıyı hep karşımızdakinde bulur ve onu değiştirmeye çalışırsak, boşa kürek çekmek deyimini yaşarken bulabiliriz kendimizi.
Kendini değiştirmek; hep alttan almak, hep verici olmak, fedakarlık yapmak olarak anlaşılmasın.
Belki de sen seni üzmelerine izin verecek bir tutum içerisine giriyorsundur. İşte asıl mesele bu tutumunun ne olduğunu fark edebilmek.
Düşün ve zayıf yönlerini keşfet. Sonra da güçlendirmeye yönelik ne yapabilirime odaklan
..
Diğer bir adım; sağlıklı iletişim kurabilmek. Suçlama dili yerine, ben dili. Hissettiklerini ifade etmek gerçekten önemli. Cümleye sen diye başlarsan karşındaki suçlanmış hissedeceği için direkt savunmaya geçecek ve senin dediklerini duymayacak bu yüzden sende oluşan hisleri ifade etmen ne dediğini duymasına ve anlamasına yardımcı olur.
..
Affetmek, belki de kırıldıktan sonra en zor olanı. Herkesi her yapılanı affedin diyemem ama affedebilirseniz, sırtınızdaki büyük bir yükten kurtarırsınız kendinizi.
Çok sevdiğim bir filmde geçiyordu; “İntikam iyi bir şey değil mathilda, unutmak iyi..”
Kurtulun yüklerinizden.
Kırılmak sizle ilgili bir durum fakat sizi kırdığı konu onunla ilgili.
Onun üslubu, onun düşüncesi, onun iletişim becerisi, onun karakteri...
Tüm bunların asla sizle bir ilgisi yok
Herkes kendi içinde olanı dışavurabilir
Bu durumu kişisel algılamaktan kurtarırsanız kendinizi, sizi daha az üzer ve affetmek daha kolay olabilir.
Ve kalbi nurlandıran, size serinlik verecek bir şey daha var; kızdığınız kişiye dua etmek.
Büyümenize katkı sağlayacak, çok büyük bir olgunluk göstergesi.
İnsan motive olarak hareket etmek ister ama bazı şeyler için önce harekete geçmek gerekir.
Önce hareket, sonra motivasyon gelir bazen.
İlle de önce motive olayım derseniz şunu sorun kendinize; ben nasıl bi insan olmak istiyorum?
Kırıldığında, kızdığında; küsen, trip atan, şikayet eden, suçlayan ve çözüme hiçbir katkısı olmayan biri mi? Yoksa acımı yaşamama izin verip, karşımdaki kişiye onu suçlamadan kendimi ifade ederek üzerime düşeni yapan biri mi?
Belki bu sorunun cevabıyla motive olup harekete geçmek daha kolay olabilir.
İnanıyorum ki zor da olsa bu acılar bizi hep yaptığı gibi büyütmeye devam edecek