imageskirkdev5add1ec2d03a1
Vakti zamanında bir padişahın uc kızı varmış Padişah bir gun veziriyle bir gezintiye cıkmış Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe duz gitmişler Yurumekten yoruldukları sırada karşılarına yuksek sutunlarla cevrili bir kale cıkmış Padişahla vezir kalenin acık kapısından iceri dalmış Guzel bahceler ve halılarla suslu sofadan gecip dayalı doşeli odaları seyretmişler Kalenin balkonlarından birinde bir altın sandalye gozlerine carpmış
Padişah şaşkınlıkla:
Bu nasıl bir yer boyle? Mukemmel bir saray olduğu halde icinde kimsecikler yok
Vezir:
Doğru soyluyorsunuz padişahım, hele şu altın sandalyenin burada duruşunu bir turlu anlayamadım, demiş
Padişahla vezir konuşa konuşa kaleden cıkıp kendi saraylarına doğru ilerlemişler Padişah vezire: Benim kızlar gezmeyi, gormeyi cok sever Onları birer birer buraya gonderelim Birer gece kalsınlar, bakalım burası kime ait anlayabilecekler mi?demiş
Vezir:
Olur padişahım, demiş İlk gun buyuk kızı, ikinci gun ortanca kızı, ucuncu gun de kucuk kızı getiririm diye eklemiş
Akşama doğru padişahla veziri saraya varmış Gorduklerini karısıyla kızlarına anlatmış Kızlar meraklanmış Ucu de sarayı gormek istediğini soylemiş Anneleri karşı cıksa da kızlar dinlememiş
Ertesi sabah padişahın buyuk kızı vezirle yola koyulmuş Kaleye varınca vezir her tarafı gezdirmiş Altın sandalyeyi gostererek sabaha kadar gozunu kırpmadan burada oturmasını soylemiş Ertesi gun olup bitenleri de babana bir bir anlat, demiş
Kız etrafı seyrederek bekliyormuş Gece ilerledikce korkmaya başlamış Kalkıp iceri gitmeyi duşunurken bir gurultu kopmuş Karşısında duran duvar yarılmış İcinden uzun boylu, iri yarı deve benzeyen bir adam cıkmış Elinde de kesilmiş, temizlenmiş bir kuzu varmış Kızın yanından gecerek bir yere girip kaybolmuş Kız korkudan bayılmış Ertesi sabah vezir gelmiş Kıza ne gorduğunu sormuş Kız: Korkudan az daha olecektim, beni hemen saraya gotur Gorduklerimi soyleyememdemiş
Ertesi gun ortanca kız gitmiş O da aynı şeyleri yaşamış O da korkudan soluğu sarayda almış Ve gorduklerinin hicbirini anlatmamış
Ucuncu gun sıra kucuk kızdaymış O da altın sandalyeye oturup beklemeye başlamış Yine dev elinde kesilmiş bir kuzuyla cıkıp gelmiş Yine hicbir şey demeden bir odaya girip kuzuyu bırakıp kaybolmuş Devin gittiğini anlayan kucuk kız iceri girmiş Devin bıraktığı kuzu etinden lezzetli yemekler pişirmiş Karnını doyurup sandalyede beklemeye başlamış Ertesi sabah vezir gelmiş Kucuk kız cok şey gorduğunu; ama daha cok şey oğrenebilmek icin bir gece daha kalacağını soylemiş Vezir şaşkınlık icinde saraya donmuş Ablaları bu işten bir şey anlayamamış
Gelelim kaleye Meğer elinde kesilmiş kuzuyla balkona giren, dev kılığına girmiş bir şehzadeymiş Kaleye giren insanları deniyormuş Kızın pişirdiği yemekleri yerken cesaretine hayran kalmış Ertesi gun yine aynı şeyler yaşanmış Kızın yanından gecerken: Sabreden sonunda kazanırdemiş Kız yine guzel yemekler yapmış Dev yine yemekleri yemiş Ertesi gun vezir gelince kız yine gitmek istememiş Vezir bakmış ki kız hem cesur hem de sabırlı, gitmeye niyeti yok Ustelik ondan mutfakta giymek icin takunya istemiş Vezir kalkıp gitmiş Ertesi gun takunyaları getirmiş Takunyaları buyuk ablan gonderdi Cok değerliymiş Yuz altına almış Parasını istiyor, demiş
Vezir gidince kız takunyaların parasını nasıl odeyeceğini duşunmeye başlamış Care bulamayınca da gozlerinden yaşlar dokulmuş Dev yine kızın yanından gecerken Sabreden sonunda kazanırdiyerek gecip gitmiş Kızcağız yine yemekler yapmış Karnını doyurup uykuya dalmış Sabah kalkıp takunyalarını giyecekken bir de ne gorsun? Takunyaların uzerinde bir altın kesesi duruyormuş İcinde de tam yuz altın varmış Kız sevincle bu altınları vezire vererek bu sefer de tarak istemiş
Vezir tarağı getirmiş Bunu da ortanca ablası gondermiş Fildişinden olduğu icin cok kıymetliymiş O da iki yuz altın istiyormuş Kızcağız saclarını taramış İki yuz altını nasıl bulacağını duşunmeye başlamış Yine dev gelmiş Yine yemekler yapılmış Derken sabah olmuş Kız saclarını tararken yukarıdan altın dokulmeye başlamış Tam iki yuz altın oluncaya kadar devam etmiş Meğer dev altın torbasını tavana asmış Altınların duşeceği kadar da kucuk bir delik acmış Kucuk kız altınları vezire teslim edince vezir yarın butun saray halkı sana yemeğe gelecek, demiş
Kız bu haberi duyunca aklı başından gitmiş Onların karnını bir kuzuyla nasıl doyuracağım, o kadar yemeği nasıl yapacağım?diye duşunurken yastığın uzerinde bir kağıt bulmuş Kağıtta: Ocağın kenarındaki sopayı uc defa yere vuryazılıymış Kız sopayı vurunca bir kapı acılmış ve iceriye kırk tane dev girmiş Kız korkudan bayılacakmış Bereket versin devlerin yuzu guluyormuş Kıza boyun eğerek Emret!demişler Kızcağız o vakit rahatlamış Ne istersem yapabilir misiniz?diye sormuş Onlar da her şeyi yapabileceklerini soylemişler Kız derdini anlatmış Devler işe koyulmuş Ceşit ceşit yemekler, tatlılar, borekler yapılmış Sarayın acılmayan kapıları acılmış Her taraf suslenmiş Kız denetlemek icin sarayın salonuna girince kendisini yakışıklı bir delikanlı karşılamış Delikanlı kendini tanıtmış Ben buraların padişahıyım, demiş Denediğim genc kızlar icinde seni beğendim Sen hem cesur, hem sabırlı cıktın Ustelik cok da lezzetli yemekler yapıyorsun Bu akşam seni ailenden isteyeceğim, demiş Bunları şaşkınlık icinde dinleyen kız kendini ruyada sanıyormuş Ertesi gun ailesi gelmiş Misafirler ağırlanmış Ardından genc şehzadeyle kızın nikahı kıyılmış Kırk gun kırk gece duğun yapılmış Kucuk kız sabrın ve cesaretinin mukafatını gormuş Onlar ermiş muradına, darısı tum cesurların ve sabırlıların başına
Vakti zamanında bir padişahın uc kızı varmış Padişah bir gun veziriyle bir gezintiye cıkmış Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe duz gitmişler Yurumekten yoruldukları sırada karşılarına yuksek sutunlarla cevrili bir kale cıkmış Padişahla vezir kalenin acık kapısından iceri dalmış Guzel bahceler ve halılarla suslu sofadan gecip dayalı doşeli odaları seyretmişler Kalenin balkonlarından birinde bir altın sandalye gozlerine carpmış
Padişah şaşkınlıkla:
Bu nasıl bir yer boyle? Mukemmel bir saray olduğu halde icinde kimsecikler yok
Vezir:
Doğru soyluyorsunuz padişahım, hele şu altın sandalyenin burada duruşunu bir turlu anlayamadım, demiş
Padişahla vezir konuşa konuşa kaleden cıkıp kendi saraylarına doğru ilerlemişler Padişah vezire: Benim kızlar gezmeyi, gormeyi cok sever Onları birer birer buraya gonderelim Birer gece kalsınlar, bakalım burası kime ait anlayabilecekler mi?demiş
Vezir:
Olur padişahım, demiş İlk gun buyuk kızı, ikinci gun ortanca kızı, ucuncu gun de kucuk kızı getiririm diye eklemiş
Akşama doğru padişahla veziri saraya varmış Gorduklerini karısıyla kızlarına anlatmış Kızlar meraklanmış Ucu de sarayı gormek istediğini soylemiş Anneleri karşı cıksa da kızlar dinlememiş
Ertesi sabah padişahın buyuk kızı vezirle yola koyulmuş Kaleye varınca vezir her tarafı gezdirmiş Altın sandalyeyi gostererek sabaha kadar gozunu kırpmadan burada oturmasını soylemiş Ertesi gun olup bitenleri de babana bir bir anlat, demiş
Kız etrafı seyrederek bekliyormuş Gece ilerledikce korkmaya başlamış Kalkıp iceri gitmeyi duşunurken bir gurultu kopmuş Karşısında duran duvar yarılmış İcinden uzun boylu, iri yarı deve benzeyen bir adam cıkmış Elinde de kesilmiş, temizlenmiş bir kuzu varmış Kızın yanından gecerek bir yere girip kaybolmuş Kız korkudan bayılmış Ertesi sabah vezir gelmiş Kıza ne gorduğunu sormuş Kız: Korkudan az daha olecektim, beni hemen saraya gotur Gorduklerimi soyleyememdemiş
Ertesi gun ortanca kız gitmiş O da aynı şeyleri yaşamış O da korkudan soluğu sarayda almış Ve gorduklerinin hicbirini anlatmamış
Ucuncu gun sıra kucuk kızdaymış O da altın sandalyeye oturup beklemeye başlamış Yine dev elinde kesilmiş bir kuzuyla cıkıp gelmiş Yine hicbir şey demeden bir odaya girip kuzuyu bırakıp kaybolmuş Devin gittiğini anlayan kucuk kız iceri girmiş Devin bıraktığı kuzu etinden lezzetli yemekler pişirmiş Karnını doyurup sandalyede beklemeye başlamış Ertesi sabah vezir gelmiş Kucuk kız cok şey gorduğunu; ama daha cok şey oğrenebilmek icin bir gece daha kalacağını soylemiş Vezir şaşkınlık icinde saraya donmuş Ablaları bu işten bir şey anlayamamış
Gelelim kaleye Meğer elinde kesilmiş kuzuyla balkona giren, dev kılığına girmiş bir şehzadeymiş Kaleye giren insanları deniyormuş Kızın pişirdiği yemekleri yerken cesaretine hayran kalmış Ertesi gun yine aynı şeyler yaşanmış Kızın yanından gecerken: Sabreden sonunda kazanırdemiş Kız yine guzel yemekler yapmış Dev yine yemekleri yemiş Ertesi gun vezir gelince kız yine gitmek istememiş Vezir bakmış ki kız hem cesur hem de sabırlı, gitmeye niyeti yok Ustelik ondan mutfakta giymek icin takunya istemiş Vezir kalkıp gitmiş Ertesi gun takunyaları getirmiş Takunyaları buyuk ablan gonderdi Cok değerliymiş Yuz altına almış Parasını istiyor, demiş
Vezir gidince kız takunyaların parasını nasıl odeyeceğini duşunmeye başlamış Care bulamayınca da gozlerinden yaşlar dokulmuş Dev yine kızın yanından gecerken Sabreden sonunda kazanırdiyerek gecip gitmiş Kızcağız yine yemekler yapmış Karnını doyurup uykuya dalmış Sabah kalkıp takunyalarını giyecekken bir de ne gorsun? Takunyaların uzerinde bir altın kesesi duruyormuş İcinde de tam yuz altın varmış Kız sevincle bu altınları vezire vererek bu sefer de tarak istemiş
Vezir tarağı getirmiş Bunu da ortanca ablası gondermiş Fildişinden olduğu icin cok kıymetliymiş O da iki yuz altın istiyormuş Kızcağız saclarını taramış İki yuz altını nasıl bulacağını duşunmeye başlamış Yine dev gelmiş Yine yemekler yapılmış Derken sabah olmuş Kız saclarını tararken yukarıdan altın dokulmeye başlamış Tam iki yuz altın oluncaya kadar devam etmiş Meğer dev altın torbasını tavana asmış Altınların duşeceği kadar da kucuk bir delik acmış Kucuk kız altınları vezire teslim edince vezir yarın butun saray halkı sana yemeğe gelecek, demiş
Kız bu haberi duyunca aklı başından gitmiş Onların karnını bir kuzuyla nasıl doyuracağım, o kadar yemeği nasıl yapacağım?diye duşunurken yastığın uzerinde bir kağıt bulmuş Kağıtta: Ocağın kenarındaki sopayı uc defa yere vuryazılıymış Kız sopayı vurunca bir kapı acılmış ve iceriye kırk tane dev girmiş Kız korkudan bayılacakmış Bereket versin devlerin yuzu guluyormuş Kıza boyun eğerek Emret!demişler Kızcağız o vakit rahatlamış Ne istersem yapabilir misiniz?diye sormuş Onlar da her şeyi yapabileceklerini soylemişler Kız derdini anlatmış Devler işe koyulmuş Ceşit ceşit yemekler, tatlılar, borekler yapılmış Sarayın acılmayan kapıları acılmış Her taraf suslenmiş Kız denetlemek icin sarayın salonuna girince kendisini yakışıklı bir delikanlı karşılamış Delikanlı kendini tanıtmış Ben buraların padişahıyım, demiş Denediğim genc kızlar icinde seni beğendim Sen hem cesur, hem sabırlı cıktın Ustelik cok da lezzetli yemekler yapıyorsun Bu akşam seni ailenden isteyeceğim, demiş Bunları şaşkınlık icinde dinleyen kız kendini ruyada sanıyormuş Ertesi gun ailesi gelmiş Misafirler ağırlanmış Ardından genc şehzadeyle kızın nikahı kıyılmış Kırk gun kırk gece duğun yapılmış Kucuk kız sabrın ve cesaretinin mukafatını gormuş Onlar ermiş muradına, darısı tum cesurların ve sabırlıların başına