iltasyazilim
FD Üye
Kısaca Resulullah (saa)’in Hayatı
Resulullah (saa), Fil yılı, Rabiulevvel ayının on yedisinde (M570’de) Cuma günü şafak vakti Mekke şehrinde dünyaya geldi1 Resulullah (saa)’in değerli babası, Abdullah bin Abdulmuttalip bin Haşim bin Abdumenaf idi; değerli annesi ise Veheb bin Abdumenaf’ın kızı Amine idi Görüldüğü gibi her iki şahsiyetin akrabalık bağı Abdumenaf’da birleşiyor
Hz Peygamber’in mübarek ismini, İlahi emir gereği Muhammed2 künyesini ise Ebu’l Kasım3 koydular
İmam Bakır (as)’ın buyurduğuna göre, Hazretin doğumunun yedinci günü Ebu Talib, Peygamber (saa) için bir kurban kesti ve akrabalarını misafirliğe davet ederek şöyle dedi: Bu Ahmed’in akikasıdır Misafirler; “Onun ismini neden Ahmed koydun? diye sorduklarında, Ebu Talib; “Yer ve gök ehlinin övgüsünden dolayı onun ismini Ahmed koydum dedi4 İşte bundan dolayı Emirul Müminin Ali (as), Hz Resulullah (saa)’in de, iki ismi bulunan peygamberlerden olduğunu söylemiştir5
Peygamber (saa) henüz daha dünyaya gelmeden babasını kaybetti;6 dünyaya geldikten sonra da onu, süt emmesi için Halimei Sadiyye’ye emanet ettiler İbni Sad’ın yazdığına göre, Halime Hazreti kucağına alır almaz göğsü sütle doldu; öyle ki, Peygamber ve Halime’nin açlıktan uyumayan çocuğu da o sütten doydular7
Peygamber (saa) üç yaşına kadar annesi Amine’nin de gözetimiyle süt annesi Halime’nin yanında kaldı, daha sonra Mekke şehrine giderek kendi annesinin yanında yer aldı
Peygamber (saa) altı yaşında iken annesi Amine ve bakıcısı Ümmü Eymen’le birlikte akrabalarını görmek için Medine’ye gittiler Bir ay Medine’de kaldıktan sonra Mekke’ye dönüşte Ebva’ya (Cuhfe’den 37 km uzak) ulaştıklarında Hazretin değerli annesi vefat edip orada defnedildi Ümmü Eymen Hz Peygamber’i Mekke’ye götürdü, orada da Abdulmuttalip onun sorumluluğunu üstlendi8 Ama iki yıl sonra Abdulmuttalip de dünyadan göçtü9 Onun vasiyeti gereğince Ebu Talib yeğeni Hz Muhammed (saa)’in sorumluğunu üstlendi10
İbni Abbas’ın naklettiğine göre Ebu Talib Hz Peygamber ile öylesine ilgileniyordu ki, gece ve gündüz ondan bir an olsun ayrılmıyordu, onu kendi yanında yatırıyor ve onun hakkında kimseye güvenmiyordu11
Resulullah (saa) on iki yaşında12 Ebu Talib’le birlikte Şam’a yolculuğa çıktı Bu yolculukta Buheyra isminde bir rahiple karşılaştılar Buheyra, Mesihi (Hıristiyan) alimlerinin en bilginlerindendi Hz Peygamber’i görür görmez, O’nun ahiruz zaman Peygamberi olduğunu hemen anladı Buheyra Ebu Talib’e dönüp şöyle dedi: “Önceki semavi kitaplarda bu gencin peygamberliğiyle ilgili haber vardır13
Resulullah (saa) erginlik çağına kadar Ebu Talib’in evinde kaldı Hazret ahlak, yiğitlik, halkla geçinmek ve emanete riayet etmek bakımından öyle bir ahlaka sahipti ki, halk ona “Emin lakabını takmıştı14
Resulullah (saa) yirmi yaşında iken “Hilful Fudul antlaşmasına katıldı Bu antlaşma Beni Haşim, Beni Zühre ve Beni Temim arasında yapılan en iyi antlaşma idi Bu antlaşma gereği mazlumlarım hakları zorbalardan alınacak ve gereken yardımlar onlardan esirgenmeyecekti15
* * *
Hz Hatice asaletli ve serveti olan bir kadındı ve erkekler vasıtasıyla ticaretle uğraşıyordu Resulullah'ın doğru konuşan ve emanettar biri olduğunu öğrenince O Hazrete, kölesi Meysere ile birlikte ticaret yapmak için Şam’a gitmesini ve kendisine diğer tacirlerden daha fazla pay vereceğini önerdi Resulullah (saa) Hatice’nin bu önerisini kabul ederek onun malı ile Şam’a doğru yola çıktı O memlekette mallarını satıp işlerini bitirdikten sonra Mekke’ye doğru hareket etti Mekke’de ise oradan getirdikleri malları satıp, öncekilere oranla iki kat veya daha fazla kâr elde etti Üstelik Meysere de yol boyunca Resulullah’tan gördüğü hareket ve davranışları Hatice’ye anlattı
Hatice, birisi vasıtasıyla Resulullah’a şöyle bir mesaj gönderdi: “Ey amca oğlu, aramızdaki akrabalık bağından ve kavmin arasında yüce, şerefli, soylu, emanettar, iyi huylu ve doğru konuşan biri olmandan dolayı seninle evlenmek istiyorum
Hatice’nin bu evlenme teklifi öyle bir zamanda oldu ki, Hatice o zamanlar nesep açısından en köklü, şeref ve mal bakımından da bütün kadınların en üstünü idi; herkes onunla evlenmek istiyordu, ama o hiç kimseyi kabul etmiyordu16
Resulullah (saa) Hz Hatice’nin evlenme teklifini kabul ederek amcalarını onu istemeye gönderdi17
Resulullah (saa) evlendiği zaman yirmi beş18, İbni Abbas ve bir grup diğer bilginlerin sözüne göre Hz Hatice de yirmi sekiz yaşında idi19
Hz Peygamber (saa)’in Hz Hatice ile evlenmesinden, ikisi erkek, dördü kız olmak üzere toplam altı çocuğu oldu Erkeklerin isimleri; Kasım ve Tahir; kızların isimleri ise Ümmü Gülsüm, Rukayye, Zeyneb ve Fatıma’dır20
Haticei Kubra (as) Resulullah (saa) ile ortak yaşantısında çok fedakarlıklar yapmıştır O bütün mal ve servetini aziz eşinin ihtiyarına bırakmış ve bütün kadınlardan önce Hz Resulullah’a iman etmişti Resulullah (saa) onun hakkında şöyle buyurmuştur:
“O, insanlar kafir olduğunda bana iman etti, halk beni tekzip ettiğinde o beni tasdik etti, halk beni mahrum bıraktığında o kendi malıyla bana yardımda bulundu21
* * *
Hz Resulullah’ın yaşantısının en hassas dönemi, 40 yaşına girdiği ve Receb’in 27 günü (M610) peygamberliğe seçildiği andır22 O zamandan itibaren üç yıl boyuca halkı gizlice İslam’a davet etti23 Hz Resulullah’a ilk iman eden Emirul Müminin Hz Ali olmuştur24 Ondan sonra da Hz Hatice iman etmiştir
Bi’setin üçüncü yılında Resulullah (saa), halkı açıkça İslam’a davet etmeye emr olundu Bu emir gereği önce kendi yakınlarını misafirliğe davet ederek onlara şöyle buyurdu:
“Allahu Teala beni, sizi O’na davet etmeye emretmiştir İçinizden kim beni tasdik edip bu işte bana yardımcı olursa, sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve halifem olacaktır25
Teberi’nin yazdığına göre Ebu Talib oğlu Ali, Peygamber’e yardımcı olacağını ilan eden tek şahıs idi Peygamber (saa) de oradakilere şöyle buyurdu:
“Bilin ki, bu şahıs, benim sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve halifemdir; onun sözlerini dinleyin ve emirlerine itaat edin26
Resulullah (saa) akrabalarını İslam’a davet ettikten sonra, halktan da putlarını bırakıp sadece Allah’a ibadet etmelerini istedi Bu söz onlara çok ağır geldi; az bir grup hariç hepsi Hazrete düşman kesilmeye başladı O kritik anda, Mekke’nin büyüğü ve Peygamber’in amcası olan Ebu Talib, kardeşi oğlunun yardımına koştu ve onu yalnız bırakmayacağına dair yemin etti27 Gerçekten öyle de yaptı Ebu Talib, hayatta olduğu müddetçe Kureyş Hz Peygamber’i fazla incitemiyordu
Kureyş büyükleri, Ebu Talib’in koruması altındaki Hz Peygamber’i tam baskı altına alamadıklarını görünce, yeni müslüman olanları eziyet ve işkence etmeye başladılar Peygamber (saa), Müslümanların Kureyş’in zulüm ve eziyetinden kurtulmaları için onlara Habeşistan'a hicret etmeleri için izin verdi
Hicretin altıncı yılında, Mekke müşrikleri, Peygamber (saa)’i öldürme kararı aldılar Bu yüzden Muhammed (saa)’i kendilerine teslim etmedikçe Beni Haşim’le muamele yapmayacaklarına ve onlardan evlenmeyeceklerine dair kendi aralarında bir antlaşma imzaladılar Bu antlaşmayı bir deri sayfasına yazarak Ka’be’nin duvarına astılar Beni Haşim de canlarını korumak için Peygamber (saa) ile “Şi’bi Ebu Talib deresine sığındılar; üç yıl boyunca orada kaldılar Üç yıl sonra Allahu Teala Peygamberine, antlaşmayı “Allah lafzı hariç karıncaların yediğini haber verdi Ebu Talib bu haberi Kureyişlilere iletti ve onlara; “Eğer Muhammed’in söyledikleri doğru çıkarsa ne yaparsınız? diye sordu Onlar da: “Artık el çekeriz dediler Kureyşliler Ka’be’ye gidip oraya astıkları antlaşmanın “Allah lafzı hariç karıncalar tarafından yenildiğini görünce kendi antlaşmalarından vazgeçtiler Bi’setin onuncu yılında vuku bulan bu olay neticesinde Mekke halkından birçok kimseler İslamiyeti kabul ettiler Böylece Beni Haşim Şi’bi Ebu Talib’den dışarı çıkabildi28
Peygamber (saa), bi’setin onuncu yılında iki büyük yardımcısı olan Hz Ebu Talib ve Hz Hatice’yi kaybetti29 bu iki büyük şahsiyetin ölümü Hazrete çok ağır geldi, bundan dolayı o yılın ismini “Hüzün yılı koydu30
İmam Zeyn’ul Abidin (as) şöyle buyurmuştur:
“Resulullah (saa), Ebu Talib ve Hatice’yi kaybettiğinde artık Mekke’de kalması güçleşmişti Allahu Teala bundan dolayı Hz Peygamber’in, Mekke’de yardımcısı olmadığından orayı terk edip Medine’ye doğru hareket etmesini emretti31
Ebu Talib merhum olduktan sonra Kureyş’in Peygamber’e eziyeti gittikçe fazlalaştı, Hazrete defalarca ihanet edip O’nun canına kıymak istediler32
Mekke müşrikleri, bi’setin 13 yılı “Dar’un Nedve denilen bir yerde toplanıp Peygamber’i öldürme kararı aldılar Bu karara göre çeşitli kabilelerden oluşan gençler hep birlikte Hazret’e saldıracak ve kimin tarafından öldürüldüğü bilinmeyecekti33 Hz Peygamber (saa) İlahi vahiyle bu komplodan haberdar oldu ve geceleyin Mekke’den ayrılarak Medine’ye doğru yola çıktı Emir’ul Müminin Hz Ali de Peygamber (saa)’in canını korumak için O’nun yatağında yattı34
* * *
Peygamber (saa), Rabi’ul Evvel ayının ilk günü Mekke’den ayrıldı ve aynı ayın 12 günü Medine’nin yakınlarında olan “Kuba denilen yere vardı ve orada yaklaşık on gün Hz Ali’yi bekledi35
Bu müddet içerişinde de Kuba camisini yaptırdı Daha sonra Hz Ali’nin gelmesiyle Medine’ye teşrif buyurdular
Hz Peygamber’in hicreti ardınca Mekke Müslümanları da yavaşyavaş Medine’ye hicret etmeye başladılar Hz Peygamber (saa) Muhacir ve Ensar (Medine halkı) arasındaki samimiyet bağını güçlendirmek için onların aralarında kardeşlik bağı oluşturdu
Peygamber (saa) bu teşebbüsü ile Medine’de İslami bir toplum oluşturmuş ve Muhacirlere yardım için de uygun bir zemin hazırlamıştı
Bu küçük İslam toplumunun kuruluşundan daha 19 ay geçmemişken Müslümanlarla Mekke müşrikleri arasında savaş ateşi tutuştu İlk önemli ateş Bedir savaşı idi, onun peşi sıra Uhud, Hendek, Hayber, Tebuk vb savaşlar da vuku buldu
Peygamber (saa)’in savaşları iki çeşittir; birincisi, kendisinin katıldığı savaşlardır, bu savaşlara “Gazve denilir Diğeri ise kendisinin katılmadığı savaşlardır, bu savaşlara da “Seriyye deniliyor Gazvelerin sayısının 28, seriyyelerin sayısının ise 38 tane olduğunu söylemişlerdir36 Bunca savaş, dokuz yıldan az bir zamanda vuku bulmuştur
Bu gazve ve seriyyeler, Müslümanların Hicaz topraklarında azamet ve güçlerinin aşikar olmasına ve birçok Arap kabilelerinin Hz Peygamberle barış antlaşmaları imzalamalarına sebep oldu
Bu antlaşmaların en önemlisi, Hudeybiye antlaşması idi Hz Peygamber bu antlaşmayı, hicretin altıncı yılında Mekke müşrikleriyle yaptı Bu antlaşma, Hicaz toprağında nisbi bir emniyet ve huzurun oluşmasına yol açtı ve diğer topraklarda da İslam’ın yayılmasına bir ortam hazırladı
Peygamber (saa), hicretin yedinci yılında İslam’ın geniş bir şekilde yayılmasını sağlamak için birçok mektuplar yazmış ve bu mektupları İran, Rum, Habeş, Mısır, Yemame, Bahreyn vb ülkelerin kral ve padişahlarına göndererek kendi mesajını onlara iletmiştir37 Resulullah bu mektuplarda onları İslam’a davet ediyordu Bu vesileyle Hz Peygamber’in evrensel risaleti dünyanın her tarafına bildirilmiş ve böylece İslam’ın mesajı uzak memleketlere de ulaşmıştır
* * *
Hicretin sekizinci yılının Ramazan ayında Mekke şehri Peygamber tarafından fethedildi38 Resulullah (saa) ordusuyla birlikte savaşmaksızın Mekke şehrine girdi, ilk teşebbüsünde Mekke halkının hepsini affetti ve Kabe’de bulunan üç yüz atmış putu oradan temizledi39 ve sonra minbere çıkarak şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Allah Teala cahiliyet tekebbürünü ve atalarla övünmeyi sizin aranızdan temizledi Bilin ki siz Ademdensiniz, Adem de balçıktandır Bilin ki, Allah’ın en iyi kulları O’ndan korkan ve günah işlemeyendir40
Resulullah (saa), Mekke’de kısa bir müddet kaldıktan sonra Medine’ye doğru hareket etti Bir kaç aydan sonra, Rum ordusunun İslam ülkelerine saldırıp o topraklarda ilerlemeyi amaçladıklarını öğrendi Hazret bu haberi öğrenir öğrenmez İslam ordusunun, Rum ordusuna karşı koymak için Şam sınırlarına doğru hareket etmelerini emretti, kendisi de ordunun komutanlığını üzerine aldı Uzun bir mesafeyi kat ettikten sonra Hicretin dokuzuncu yılının Şaban ayında, Şam sınırında bulunan Tebuk topraklarına ulaştılar Ama Rumlulardan hiçbir eser yoktu Çünkü Rum ordusu, Hz Peygamber’in komutanlığındaki İslam’ın güçlü ordusunun hareketinden haberdar olmuş ve Müslümanlar karşısında yenilgiye uğramak korkusundan aldıkları kararlarından vazgeçmişlerdi
Resulullah (saa) düşman tehlikesinin olmadığını görünce ordunun Medine’ye dönmesini emretti “Tebuk ismiyle meşhur olan bu gazve Hz Peygamber’in en son gazvesi sayılmaktadır
Hz Peygamber (saa)’in Hicaz topraklarındaki en fazla muvaffakiyet elde ettiği yıl, hicretin dokuzuncu yılıdır Çünkü o yılın hac merasiminde müşriklerden beraat ilan edildi41 Bu önemli mesele, Kurban Bayramında Emir’ul Müminin Hz Ali vasıtasıyla düşmanlara duyuruldu ve onlara, İslam’a karşı tavırlarını belirlemeleri için dört ay fırsat tanındı Bu beraatın ilanı neticesinde çeşitli kabilelerin elçileri Medine’ye doğru akın etmeye başladılar Hepsi Hz Peygamber’in huzuruna gelerek İslam’ı kabul ettiklerini veya İslam’ın gölgesinde yaşamaları için cizye ödemeye hazır olduklarını ilan ettiler
O yıl çok fazla elçinin Medine’ye akın etmesinden dolayı o yıla; “Amm’ul Vefud (Elçiler Yılı) ismini vermişlerdir Böylece puta tapma adet ve geleneği Hicaz toprağından silinmiş ve yerine tevhid dini yerleşmiştir
* * *
Resulullah (saa), hicretin onuncu yılında hac amellerini yapmak için Mekke’ye yolculuk yapmaya hazırlandı Müslümanlar da bu haberi duyunca, hac amellerini doğru bir şekilde kamil olarak öğrenmek için yolculuğa hazırlandılar Resulullah (saa) Zilkade ayının sonuna dört gün kala Medine’den ayrıldı, Zilhiccenin dördüncü günü ise Mekke’ye vardı42 Hac amellerini yaptıktan sonra Müslümanlarla birlikte o şehirden ayrılarak Medine’ye doğru yola koyuldu Yüz yirmi bin civarında olan hac kervanı “Cuhfe denilen yere yetiştiğinde, Hz Peygamber tarafından kervanın durdurulması emredildi Resulullah (saa) namazını kıldıktan sonra Gadiri Hum kenarında bir hutbe okudu, sonra Hz Ali’nin elini tutup her ikisinin koltuk altları görülecek kadar kolunu yukarıya kaldırdı Herkes onu görüp tanıdı; sonra yüksek bir sesle şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Müminlerin kendilerinden, onlara daha evla kimdir?
Halk: “Allah ve resulü daha iyi bilir dediler
Bunun üzerine Resulullah (saa) şöyle buyurdular:
“Allahu Teala benim mevlamdır; ben de müminlerin mevlasıyım; ben onlara kendilerinden daha evlayım Öyleyse ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır 43
Resulullah (saa), bu cümleyi üç defa tekrarladı (Hanbelilerin imamı olan Ahmed bin Hanbel’e göre, dört defa tekrarlamıştır) Daha sonra şöyle buyurdular:
“Allah’ım! Onunla dost olana dost, ona düşman olana düşman ol; onu seveni sev, ona buğz edene buğz et; ona yardım edene yardım et, ondan yardımını esirgeyenden yardımını esirge; o nereye dönerse hakkı onunla döndür Biliniz ki, bu sözleri hazır olanlar hazır olmayanlara bildirmelidirler
Halk henüz dağılmadan Allahu Teala şu ayet nazil etti:
“Bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi size tamamladım ve din olarak İslam’ı size beğendim
Bunun üzerine Resulullah (saa) şöyle buyurdular:
“Allahu Ekber! Din kemale erdi, nimet tamamlandı, Allah benim risaletime ve benden sonra Ali’nin velayetine razı oldu
Daha sonra orada bulunan insanlar Hz Ali’yi tebrik etmeye başladılar Ebu Bekir ve Ömer Hz Ali’yi ilk kutlayan kimselerdendir
Bu vakıa, Zilhicce’nin on sekizinci günü vuku buldu Hz Peygamber’in halife tayin etme işi birkaç defa çeşitli yerlerde tekrarlanmıştır
Hz Peygamber (saa) Haccet’ul Veda yolculuğundan sonra ömrünün son günlerini yaşıyordu, nihayet hicretin on birinci yılı Sefer ayının yirmi sekizinde fani dünyadan ayrılıp ebedi yurda göç etti44
Hz Peygamber (saa)’in Hatice’den altı çocuğu vardı, onların isimlerini daha önce zikrettik Mariye’den de İbrahim isminde bir oğlu vardı Resulullah (saa)’in, Fatıma (as) hariç bütün evlatları kendi hayatı döneminde vefat ettiler45 Hz Peygamber’in nesli, Hz Fatıma’dan devam etti
1 İkbal’ul A’mal, c3, s121
2 Kafi, c8,s301
3 Tabakat, c1,s106
4 Kafi, c6,s34
5 Uyunu Ahbar’ur Rıza, c1,s245
6 Kısas’ul Enbiyai Ravendi, s316
7 Tabakat, c1,s111
8 Tabakat, c1,s 112117
9 Sirei İbni İshak, s68
10 El İsabe, c4,s115 Menakıbi İbni Şehraşub, c1,36
11 Kemal’ud Din, c1,s172
12 Tabakati İbni Sa’d, c1,s121
13 Sirei İbni İshak, s73 Sirei İbni Hişam, c1,s191 Tarihi Teberi, c2,s32
14 Tabakati İbni Sa’d, c1,s128
15 Tabakati İbni Sa’d, c1,s128
16 Sirei İbni İshak, s81 Tarihi Teberi, c2,s34
17 Tarihi İbni Esir, c2,s40
18 Misbah’ul Müteheccid, s732
19 Keşf’ul Ğumme, c2,s136 Fusul’ul Muhimme, s147 Ensab’ul Eşraf, c1,s98 Şezerat’uz Zeheb, c1,s14
20 El Hisal, c2,s404 Kurb’ul Esnad, s 9 Tarihi Yakubi, c2,s340
21 İstiâb, c2,s721 Usd’ul Ğabe, c7, s84 elİsâbe, c4, s62 Tezkiret’ul Havas, s303
22 Kafi, c4,s149
23 Kemal’ud Din, c3,s345
24 İstiâb, c3,s10901095
25 Tarihi Teberi, c2,s62
26 Tarihi Teberi, c2,s62
27 ElHuccetu Ala’z Zahib, s249
28 Tarihi Yakubi, c1,s350
29 Tabakat, c1,s125
30 Kısas’ul Enbiya, s317
31 Kafi, c8,s340
32 Tarihi Yakubi, c1,s355
33 Tarihi Yakubi, c1,s358
34 Tabakat, c1,s228
35 Kafi, c8,s339
36 Sirei İbni Hişam, c4,s256
37 Sirei İbni Hişam, c4,s254
38 Emaliyi Tusi, s342 Tefsiri Ayyaşi, c2,s73
39 Emaliyi Tusi, s336
40 Kafi, c8,s246
41 Tefsiri Ayyaşi, c2,s72
42 Kafi, c4,s245
43 Zehair’ul Ukba, s 67 Menakıbi İbni Meğazili, s18
44 Bihar’ul Envar, c22,s514531
45 Bihar’ul Envar, c22,s151
Resulullah (saa), Fil yılı, Rabiulevvel ayının on yedisinde (M570’de) Cuma günü şafak vakti Mekke şehrinde dünyaya geldi1 Resulullah (saa)’in değerli babası, Abdullah bin Abdulmuttalip bin Haşim bin Abdumenaf idi; değerli annesi ise Veheb bin Abdumenaf’ın kızı Amine idi Görüldüğü gibi her iki şahsiyetin akrabalık bağı Abdumenaf’da birleşiyor
Hz Peygamber’in mübarek ismini, İlahi emir gereği Muhammed2 künyesini ise Ebu’l Kasım3 koydular
İmam Bakır (as)’ın buyurduğuna göre, Hazretin doğumunun yedinci günü Ebu Talib, Peygamber (saa) için bir kurban kesti ve akrabalarını misafirliğe davet ederek şöyle dedi: Bu Ahmed’in akikasıdır Misafirler; “Onun ismini neden Ahmed koydun? diye sorduklarında, Ebu Talib; “Yer ve gök ehlinin övgüsünden dolayı onun ismini Ahmed koydum dedi4 İşte bundan dolayı Emirul Müminin Ali (as), Hz Resulullah (saa)’in de, iki ismi bulunan peygamberlerden olduğunu söylemiştir5
Peygamber (saa) henüz daha dünyaya gelmeden babasını kaybetti;6 dünyaya geldikten sonra da onu, süt emmesi için Halimei Sadiyye’ye emanet ettiler İbni Sad’ın yazdığına göre, Halime Hazreti kucağına alır almaz göğsü sütle doldu; öyle ki, Peygamber ve Halime’nin açlıktan uyumayan çocuğu da o sütten doydular7
Peygamber (saa) üç yaşına kadar annesi Amine’nin de gözetimiyle süt annesi Halime’nin yanında kaldı, daha sonra Mekke şehrine giderek kendi annesinin yanında yer aldı
Peygamber (saa) altı yaşında iken annesi Amine ve bakıcısı Ümmü Eymen’le birlikte akrabalarını görmek için Medine’ye gittiler Bir ay Medine’de kaldıktan sonra Mekke’ye dönüşte Ebva’ya (Cuhfe’den 37 km uzak) ulaştıklarında Hazretin değerli annesi vefat edip orada defnedildi Ümmü Eymen Hz Peygamber’i Mekke’ye götürdü, orada da Abdulmuttalip onun sorumluluğunu üstlendi8 Ama iki yıl sonra Abdulmuttalip de dünyadan göçtü9 Onun vasiyeti gereğince Ebu Talib yeğeni Hz Muhammed (saa)’in sorumluğunu üstlendi10
İbni Abbas’ın naklettiğine göre Ebu Talib Hz Peygamber ile öylesine ilgileniyordu ki, gece ve gündüz ondan bir an olsun ayrılmıyordu, onu kendi yanında yatırıyor ve onun hakkında kimseye güvenmiyordu11
Resulullah (saa) on iki yaşında12 Ebu Talib’le birlikte Şam’a yolculuğa çıktı Bu yolculukta Buheyra isminde bir rahiple karşılaştılar Buheyra, Mesihi (Hıristiyan) alimlerinin en bilginlerindendi Hz Peygamber’i görür görmez, O’nun ahiruz zaman Peygamberi olduğunu hemen anladı Buheyra Ebu Talib’e dönüp şöyle dedi: “Önceki semavi kitaplarda bu gencin peygamberliğiyle ilgili haber vardır13
Resulullah (saa) erginlik çağına kadar Ebu Talib’in evinde kaldı Hazret ahlak, yiğitlik, halkla geçinmek ve emanete riayet etmek bakımından öyle bir ahlaka sahipti ki, halk ona “Emin lakabını takmıştı14
Resulullah (saa) yirmi yaşında iken “Hilful Fudul antlaşmasına katıldı Bu antlaşma Beni Haşim, Beni Zühre ve Beni Temim arasında yapılan en iyi antlaşma idi Bu antlaşma gereği mazlumlarım hakları zorbalardan alınacak ve gereken yardımlar onlardan esirgenmeyecekti15
* * *
Hz Hatice asaletli ve serveti olan bir kadındı ve erkekler vasıtasıyla ticaretle uğraşıyordu Resulullah'ın doğru konuşan ve emanettar biri olduğunu öğrenince O Hazrete, kölesi Meysere ile birlikte ticaret yapmak için Şam’a gitmesini ve kendisine diğer tacirlerden daha fazla pay vereceğini önerdi Resulullah (saa) Hatice’nin bu önerisini kabul ederek onun malı ile Şam’a doğru yola çıktı O memlekette mallarını satıp işlerini bitirdikten sonra Mekke’ye doğru hareket etti Mekke’de ise oradan getirdikleri malları satıp, öncekilere oranla iki kat veya daha fazla kâr elde etti Üstelik Meysere de yol boyunca Resulullah’tan gördüğü hareket ve davranışları Hatice’ye anlattı
Hatice, birisi vasıtasıyla Resulullah’a şöyle bir mesaj gönderdi: “Ey amca oğlu, aramızdaki akrabalık bağından ve kavmin arasında yüce, şerefli, soylu, emanettar, iyi huylu ve doğru konuşan biri olmandan dolayı seninle evlenmek istiyorum
Hatice’nin bu evlenme teklifi öyle bir zamanda oldu ki, Hatice o zamanlar nesep açısından en köklü, şeref ve mal bakımından da bütün kadınların en üstünü idi; herkes onunla evlenmek istiyordu, ama o hiç kimseyi kabul etmiyordu16
Resulullah (saa) Hz Hatice’nin evlenme teklifini kabul ederek amcalarını onu istemeye gönderdi17
Resulullah (saa) evlendiği zaman yirmi beş18, İbni Abbas ve bir grup diğer bilginlerin sözüne göre Hz Hatice de yirmi sekiz yaşında idi19
Hz Peygamber (saa)’in Hz Hatice ile evlenmesinden, ikisi erkek, dördü kız olmak üzere toplam altı çocuğu oldu Erkeklerin isimleri; Kasım ve Tahir; kızların isimleri ise Ümmü Gülsüm, Rukayye, Zeyneb ve Fatıma’dır20
Haticei Kubra (as) Resulullah (saa) ile ortak yaşantısında çok fedakarlıklar yapmıştır O bütün mal ve servetini aziz eşinin ihtiyarına bırakmış ve bütün kadınlardan önce Hz Resulullah’a iman etmişti Resulullah (saa) onun hakkında şöyle buyurmuştur:
“O, insanlar kafir olduğunda bana iman etti, halk beni tekzip ettiğinde o beni tasdik etti, halk beni mahrum bıraktığında o kendi malıyla bana yardımda bulundu21
* * *
Hz Resulullah’ın yaşantısının en hassas dönemi, 40 yaşına girdiği ve Receb’in 27 günü (M610) peygamberliğe seçildiği andır22 O zamandan itibaren üç yıl boyuca halkı gizlice İslam’a davet etti23 Hz Resulullah’a ilk iman eden Emirul Müminin Hz Ali olmuştur24 Ondan sonra da Hz Hatice iman etmiştir
Bi’setin üçüncü yılında Resulullah (saa), halkı açıkça İslam’a davet etmeye emr olundu Bu emir gereği önce kendi yakınlarını misafirliğe davet ederek onlara şöyle buyurdu:
“Allahu Teala beni, sizi O’na davet etmeye emretmiştir İçinizden kim beni tasdik edip bu işte bana yardımcı olursa, sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve halifem olacaktır25
Teberi’nin yazdığına göre Ebu Talib oğlu Ali, Peygamber’e yardımcı olacağını ilan eden tek şahıs idi Peygamber (saa) de oradakilere şöyle buyurdu:
“Bilin ki, bu şahıs, benim sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve halifemdir; onun sözlerini dinleyin ve emirlerine itaat edin26
Resulullah (saa) akrabalarını İslam’a davet ettikten sonra, halktan da putlarını bırakıp sadece Allah’a ibadet etmelerini istedi Bu söz onlara çok ağır geldi; az bir grup hariç hepsi Hazrete düşman kesilmeye başladı O kritik anda, Mekke’nin büyüğü ve Peygamber’in amcası olan Ebu Talib, kardeşi oğlunun yardımına koştu ve onu yalnız bırakmayacağına dair yemin etti27 Gerçekten öyle de yaptı Ebu Talib, hayatta olduğu müddetçe Kureyş Hz Peygamber’i fazla incitemiyordu
Kureyş büyükleri, Ebu Talib’in koruması altındaki Hz Peygamber’i tam baskı altına alamadıklarını görünce, yeni müslüman olanları eziyet ve işkence etmeye başladılar Peygamber (saa), Müslümanların Kureyş’in zulüm ve eziyetinden kurtulmaları için onlara Habeşistan'a hicret etmeleri için izin verdi
Hicretin altıncı yılında, Mekke müşrikleri, Peygamber (saa)’i öldürme kararı aldılar Bu yüzden Muhammed (saa)’i kendilerine teslim etmedikçe Beni Haşim’le muamele yapmayacaklarına ve onlardan evlenmeyeceklerine dair kendi aralarında bir antlaşma imzaladılar Bu antlaşmayı bir deri sayfasına yazarak Ka’be’nin duvarına astılar Beni Haşim de canlarını korumak için Peygamber (saa) ile “Şi’bi Ebu Talib deresine sığındılar; üç yıl boyunca orada kaldılar Üç yıl sonra Allahu Teala Peygamberine, antlaşmayı “Allah lafzı hariç karıncaların yediğini haber verdi Ebu Talib bu haberi Kureyişlilere iletti ve onlara; “Eğer Muhammed’in söyledikleri doğru çıkarsa ne yaparsınız? diye sordu Onlar da: “Artık el çekeriz dediler Kureyşliler Ka’be’ye gidip oraya astıkları antlaşmanın “Allah lafzı hariç karıncalar tarafından yenildiğini görünce kendi antlaşmalarından vazgeçtiler Bi’setin onuncu yılında vuku bulan bu olay neticesinde Mekke halkından birçok kimseler İslamiyeti kabul ettiler Böylece Beni Haşim Şi’bi Ebu Talib’den dışarı çıkabildi28
Peygamber (saa), bi’setin onuncu yılında iki büyük yardımcısı olan Hz Ebu Talib ve Hz Hatice’yi kaybetti29 bu iki büyük şahsiyetin ölümü Hazrete çok ağır geldi, bundan dolayı o yılın ismini “Hüzün yılı koydu30
İmam Zeyn’ul Abidin (as) şöyle buyurmuştur:
“Resulullah (saa), Ebu Talib ve Hatice’yi kaybettiğinde artık Mekke’de kalması güçleşmişti Allahu Teala bundan dolayı Hz Peygamber’in, Mekke’de yardımcısı olmadığından orayı terk edip Medine’ye doğru hareket etmesini emretti31
Ebu Talib merhum olduktan sonra Kureyş’in Peygamber’e eziyeti gittikçe fazlalaştı, Hazrete defalarca ihanet edip O’nun canına kıymak istediler32
Mekke müşrikleri, bi’setin 13 yılı “Dar’un Nedve denilen bir yerde toplanıp Peygamber’i öldürme kararı aldılar Bu karara göre çeşitli kabilelerden oluşan gençler hep birlikte Hazret’e saldıracak ve kimin tarafından öldürüldüğü bilinmeyecekti33 Hz Peygamber (saa) İlahi vahiyle bu komplodan haberdar oldu ve geceleyin Mekke’den ayrılarak Medine’ye doğru yola çıktı Emir’ul Müminin Hz Ali de Peygamber (saa)’in canını korumak için O’nun yatağında yattı34
* * *
Peygamber (saa), Rabi’ul Evvel ayının ilk günü Mekke’den ayrıldı ve aynı ayın 12 günü Medine’nin yakınlarında olan “Kuba denilen yere vardı ve orada yaklaşık on gün Hz Ali’yi bekledi35
Bu müddet içerişinde de Kuba camisini yaptırdı Daha sonra Hz Ali’nin gelmesiyle Medine’ye teşrif buyurdular
Hz Peygamber’in hicreti ardınca Mekke Müslümanları da yavaşyavaş Medine’ye hicret etmeye başladılar Hz Peygamber (saa) Muhacir ve Ensar (Medine halkı) arasındaki samimiyet bağını güçlendirmek için onların aralarında kardeşlik bağı oluşturdu
Peygamber (saa) bu teşebbüsü ile Medine’de İslami bir toplum oluşturmuş ve Muhacirlere yardım için de uygun bir zemin hazırlamıştı
Bu küçük İslam toplumunun kuruluşundan daha 19 ay geçmemişken Müslümanlarla Mekke müşrikleri arasında savaş ateşi tutuştu İlk önemli ateş Bedir savaşı idi, onun peşi sıra Uhud, Hendek, Hayber, Tebuk vb savaşlar da vuku buldu
Peygamber (saa)’in savaşları iki çeşittir; birincisi, kendisinin katıldığı savaşlardır, bu savaşlara “Gazve denilir Diğeri ise kendisinin katılmadığı savaşlardır, bu savaşlara da “Seriyye deniliyor Gazvelerin sayısının 28, seriyyelerin sayısının ise 38 tane olduğunu söylemişlerdir36 Bunca savaş, dokuz yıldan az bir zamanda vuku bulmuştur
Bu gazve ve seriyyeler, Müslümanların Hicaz topraklarında azamet ve güçlerinin aşikar olmasına ve birçok Arap kabilelerinin Hz Peygamberle barış antlaşmaları imzalamalarına sebep oldu
Bu antlaşmaların en önemlisi, Hudeybiye antlaşması idi Hz Peygamber bu antlaşmayı, hicretin altıncı yılında Mekke müşrikleriyle yaptı Bu antlaşma, Hicaz toprağında nisbi bir emniyet ve huzurun oluşmasına yol açtı ve diğer topraklarda da İslam’ın yayılmasına bir ortam hazırladı
Peygamber (saa), hicretin yedinci yılında İslam’ın geniş bir şekilde yayılmasını sağlamak için birçok mektuplar yazmış ve bu mektupları İran, Rum, Habeş, Mısır, Yemame, Bahreyn vb ülkelerin kral ve padişahlarına göndererek kendi mesajını onlara iletmiştir37 Resulullah bu mektuplarda onları İslam’a davet ediyordu Bu vesileyle Hz Peygamber’in evrensel risaleti dünyanın her tarafına bildirilmiş ve böylece İslam’ın mesajı uzak memleketlere de ulaşmıştır
* * *
Hicretin sekizinci yılının Ramazan ayında Mekke şehri Peygamber tarafından fethedildi38 Resulullah (saa) ordusuyla birlikte savaşmaksızın Mekke şehrine girdi, ilk teşebbüsünde Mekke halkının hepsini affetti ve Kabe’de bulunan üç yüz atmış putu oradan temizledi39 ve sonra minbere çıkarak şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Allah Teala cahiliyet tekebbürünü ve atalarla övünmeyi sizin aranızdan temizledi Bilin ki siz Ademdensiniz, Adem de balçıktandır Bilin ki, Allah’ın en iyi kulları O’ndan korkan ve günah işlemeyendir40
Resulullah (saa), Mekke’de kısa bir müddet kaldıktan sonra Medine’ye doğru hareket etti Bir kaç aydan sonra, Rum ordusunun İslam ülkelerine saldırıp o topraklarda ilerlemeyi amaçladıklarını öğrendi Hazret bu haberi öğrenir öğrenmez İslam ordusunun, Rum ordusuna karşı koymak için Şam sınırlarına doğru hareket etmelerini emretti, kendisi de ordunun komutanlığını üzerine aldı Uzun bir mesafeyi kat ettikten sonra Hicretin dokuzuncu yılının Şaban ayında, Şam sınırında bulunan Tebuk topraklarına ulaştılar Ama Rumlulardan hiçbir eser yoktu Çünkü Rum ordusu, Hz Peygamber’in komutanlığındaki İslam’ın güçlü ordusunun hareketinden haberdar olmuş ve Müslümanlar karşısında yenilgiye uğramak korkusundan aldıkları kararlarından vazgeçmişlerdi
Resulullah (saa) düşman tehlikesinin olmadığını görünce ordunun Medine’ye dönmesini emretti “Tebuk ismiyle meşhur olan bu gazve Hz Peygamber’in en son gazvesi sayılmaktadır
Hz Peygamber (saa)’in Hicaz topraklarındaki en fazla muvaffakiyet elde ettiği yıl, hicretin dokuzuncu yılıdır Çünkü o yılın hac merasiminde müşriklerden beraat ilan edildi41 Bu önemli mesele, Kurban Bayramında Emir’ul Müminin Hz Ali vasıtasıyla düşmanlara duyuruldu ve onlara, İslam’a karşı tavırlarını belirlemeleri için dört ay fırsat tanındı Bu beraatın ilanı neticesinde çeşitli kabilelerin elçileri Medine’ye doğru akın etmeye başladılar Hepsi Hz Peygamber’in huzuruna gelerek İslam’ı kabul ettiklerini veya İslam’ın gölgesinde yaşamaları için cizye ödemeye hazır olduklarını ilan ettiler
O yıl çok fazla elçinin Medine’ye akın etmesinden dolayı o yıla; “Amm’ul Vefud (Elçiler Yılı) ismini vermişlerdir Böylece puta tapma adet ve geleneği Hicaz toprağından silinmiş ve yerine tevhid dini yerleşmiştir
* * *
Resulullah (saa), hicretin onuncu yılında hac amellerini yapmak için Mekke’ye yolculuk yapmaya hazırlandı Müslümanlar da bu haberi duyunca, hac amellerini doğru bir şekilde kamil olarak öğrenmek için yolculuğa hazırlandılar Resulullah (saa) Zilkade ayının sonuna dört gün kala Medine’den ayrıldı, Zilhiccenin dördüncü günü ise Mekke’ye vardı42 Hac amellerini yaptıktan sonra Müslümanlarla birlikte o şehirden ayrılarak Medine’ye doğru yola koyuldu Yüz yirmi bin civarında olan hac kervanı “Cuhfe denilen yere yetiştiğinde, Hz Peygamber tarafından kervanın durdurulması emredildi Resulullah (saa) namazını kıldıktan sonra Gadiri Hum kenarında bir hutbe okudu, sonra Hz Ali’nin elini tutup her ikisinin koltuk altları görülecek kadar kolunu yukarıya kaldırdı Herkes onu görüp tanıdı; sonra yüksek bir sesle şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Müminlerin kendilerinden, onlara daha evla kimdir?
Halk: “Allah ve resulü daha iyi bilir dediler
Bunun üzerine Resulullah (saa) şöyle buyurdular:
“Allahu Teala benim mevlamdır; ben de müminlerin mevlasıyım; ben onlara kendilerinden daha evlayım Öyleyse ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır 43
Resulullah (saa), bu cümleyi üç defa tekrarladı (Hanbelilerin imamı olan Ahmed bin Hanbel’e göre, dört defa tekrarlamıştır) Daha sonra şöyle buyurdular:
“Allah’ım! Onunla dost olana dost, ona düşman olana düşman ol; onu seveni sev, ona buğz edene buğz et; ona yardım edene yardım et, ondan yardımını esirgeyenden yardımını esirge; o nereye dönerse hakkı onunla döndür Biliniz ki, bu sözleri hazır olanlar hazır olmayanlara bildirmelidirler
Halk henüz dağılmadan Allahu Teala şu ayet nazil etti:
“Bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi size tamamladım ve din olarak İslam’ı size beğendim
Bunun üzerine Resulullah (saa) şöyle buyurdular:
“Allahu Ekber! Din kemale erdi, nimet tamamlandı, Allah benim risaletime ve benden sonra Ali’nin velayetine razı oldu
Daha sonra orada bulunan insanlar Hz Ali’yi tebrik etmeye başladılar Ebu Bekir ve Ömer Hz Ali’yi ilk kutlayan kimselerdendir
Bu vakıa, Zilhicce’nin on sekizinci günü vuku buldu Hz Peygamber’in halife tayin etme işi birkaç defa çeşitli yerlerde tekrarlanmıştır
Hz Peygamber (saa) Haccet’ul Veda yolculuğundan sonra ömrünün son günlerini yaşıyordu, nihayet hicretin on birinci yılı Sefer ayının yirmi sekizinde fani dünyadan ayrılıp ebedi yurda göç etti44
Hz Peygamber (saa)’in Hatice’den altı çocuğu vardı, onların isimlerini daha önce zikrettik Mariye’den de İbrahim isminde bir oğlu vardı Resulullah (saa)’in, Fatıma (as) hariç bütün evlatları kendi hayatı döneminde vefat ettiler45 Hz Peygamber’in nesli, Hz Fatıma’dan devam etti
1 İkbal’ul A’mal, c3, s121
2 Kafi, c8,s301
3 Tabakat, c1,s106
4 Kafi, c6,s34
5 Uyunu Ahbar’ur Rıza, c1,s245
6 Kısas’ul Enbiyai Ravendi, s316
7 Tabakat, c1,s111
8 Tabakat, c1,s 112117
9 Sirei İbni İshak, s68
10 El İsabe, c4,s115 Menakıbi İbni Şehraşub, c1,36
11 Kemal’ud Din, c1,s172
12 Tabakati İbni Sa’d, c1,s121
13 Sirei İbni İshak, s73 Sirei İbni Hişam, c1,s191 Tarihi Teberi, c2,s32
14 Tabakati İbni Sa’d, c1,s128
15 Tabakati İbni Sa’d, c1,s128
16 Sirei İbni İshak, s81 Tarihi Teberi, c2,s34
17 Tarihi İbni Esir, c2,s40
18 Misbah’ul Müteheccid, s732
19 Keşf’ul Ğumme, c2,s136 Fusul’ul Muhimme, s147 Ensab’ul Eşraf, c1,s98 Şezerat’uz Zeheb, c1,s14
20 El Hisal, c2,s404 Kurb’ul Esnad, s 9 Tarihi Yakubi, c2,s340
21 İstiâb, c2,s721 Usd’ul Ğabe, c7, s84 elİsâbe, c4, s62 Tezkiret’ul Havas, s303
22 Kafi, c4,s149
23 Kemal’ud Din, c3,s345
24 İstiâb, c3,s10901095
25 Tarihi Teberi, c2,s62
26 Tarihi Teberi, c2,s62
27 ElHuccetu Ala’z Zahib, s249
28 Tarihi Yakubi, c1,s350
29 Tabakat, c1,s125
30 Kısas’ul Enbiya, s317
31 Kafi, c8,s340
32 Tarihi Yakubi, c1,s355
33 Tarihi Yakubi, c1,s358
34 Tabakat, c1,s228
35 Kafi, c8,s339
36 Sirei İbni Hişam, c4,s256
37 Sirei İbni Hişam, c4,s254
38 Emaliyi Tusi, s342 Tefsiri Ayyaşi, c2,s73
39 Emaliyi Tusi, s336
40 Kafi, c8,s246
41 Tefsiri Ayyaşi, c2,s72
42 Kafi, c4,s245
43 Zehair’ul Ukba, s 67 Menakıbi İbni Meğazili, s18
44 Bihar’ul Envar, c22,s514531
45 Bihar’ul Envar, c22,s151