Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Kişi sevdiği ile beraberdir

Kişi sevdiği ile beraberdir

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Peygamber (ASV) o kadar büyük halk edilmiştir ki, O’nun şefaati olmasa Kıyamet günü hiçbir Peygamber bile Cennete giremez


İnsan hep iyilerle bulunmalı, iyilerle arkadaşlık yapmalıdır İyilerle bulunmanın menfaati ebediyete kadar devam eder İşte Eshabı Kehf’in köpeği Köpek olması münasebetiyle haram, necisülayndır Islakken dokunduğu yerin temizlenmesi için yedi defa yıkamak lazım gelir Çünkü haramdır (1) Fakat iyilerle kaldığı için, Allahu Teala onu beraber kaldığı iyilerin hürmetine cennetlik yaptı Haram ve necisülayn olduğu halde cennetlik oldu ve cennette de iyilerle beraber bulunacak

Halbuki Nuh Peygamberin oğlu, Ulü’lazm bir peygamber oğlu olduğu halde kafirlerle arkadaşlık yapıp onlarla beraber bulunduğu için imanını kaybetti Rabbü’l – Alemîn de onu kafirler zümresinden yazdı Peygamber oğlu olduğu halde kafirlerle arkadaşlık yapmasından dolayı son nefeste küfür üzerine, imansız olarak gitti ve Cehennemlik oldu Öte taraftan haram olan bir köpek ise Cennetlik oldu Çünkü iyilerle beraberdi, onlardan ayrılmadı

Bu mevzuda Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor : İnsan her kimi seviyorsa (Kıyamette de) onunla beraber (haşr olacak kiminle arkadaşsa Haşirde de onunla arkadaş olacaktır)

Öyleyse kimlerle arkadaş olmamız lazım geldiğini, kimleri sevmemiz icap ettiğini bilmemiz lazım; dolayısıyla Hazret’i sevmemiz, şeyhlerimizi sevmemiz, Sadatı sevmemiz lazımdır ki, ;Kıyamet gününde de onlarla beraber olup sevdiğimizden menfaat görmüş olalım

Düşmanlarına bile iyilik yapan, onlara ihsanlarda bulunan Rabbü’l – Alemîn çok büyüktür Kafirler ki Allah’ın münkirleridir, Allah’ı inkar ederler, dolayısıyla Allah’ın düşmanlarıdırlar, onlara bile iyilik eden, mal veren, evlat veren, dünya keyfi ve zevki veren Rabbü’l – Alemîn nasıl olur da doslarına, yüzünü Allah’a çevirip onu seven kimselere iyilikde bulunmaz, onlara nimetler verip ihsan etmez?

İnsan kendisine fenalık eden, düşmanlık yapan kimselere, elinden geldiği kadar kötülük yapmak ister Halbuki çok büyük olan Allahu Teala kendisini inkar eden düşmanlarına bile ihsanlarda bulunurken, tabii ki dostlarına da ihsanlarda bulunacak, yüzünü ona çevirip onu sevenlere de ikramlarda bulunacaktır

Her kim ki, Allah’a doğru bir adım atarsa, Allah da ona on adım yaklaşır Her kim ki, yüzünü Allah’a döndürürse Allah da ona yüzünü döndürür Fakat her kim Allah’a sırt çevirirse, şüphesiz Allah da ona sırt çevirir Demek ki her şey insanın elindedir Çünkü Allahu Teala insana cüz’i ihtiyar vermiş ve doğru yolu da göstermiştir Doğru yolu tutup o yoldan giden herkes Allah’a kavuşur Fakat eğri yoldan giden kimse ise kendini helak etmiş olur Böylece en büyük düşmanlığı kendi kendine yapmış olur Haşa Allah kimseye kötülük yapmaz Haşa Allah kimseye zulmetmez İnsan kendi nefsine zulüm yapmakta, kendi nefsine kötülük etmektedir

Dünya ve ahirette olan her şeyin, hatırı için yaratıldığı Peygamber (ASV) her an için taat ve ibadette bulunurdu Peygamber (ASV) o kadar büyük halk edilmiştir ki, O’nun şefaati olmasa Kıyamet günü hiçbir Peygamber bile Cennete giremez Hal böyle iken O’nun şefaati olmadan başkaları nasıl Cennete girebilir? Bütün Cennete girecekler ancak ve ancak O’nun şefaati neticesi Cennete girebileceklerdir İşte bu kadar mükerrem yaratılmış olan Peygamber (ASV) devamlı olarak Allah’a taat ve ibadette bulunurdu O kadar ibadet ederdi ki, ibadetinin çokluğundan mübarek dizleri şişerdi Bununla beraber Rabbü’lalemîn :

Emrolunduğun şekilde dosdoğru hareket et

Diye buyurmuştu Bu hitap Peygamber ve şahsında bütün ümmete gelmektedir Demek ki biz ümmeti Peygamber (ASV) de Allah’ın emrettiği ve Peygamberin (ASV) tebliğ ettiği şekilde hareket etmemiz lazımdır

Öyleyse insan bu çok aziz ve kıymetli ömrünü Allah yolunda, Allah rızası uğrunda harcamazsa, salih amellerle tüketmezse çok yazık etmiş olur Çünkü insanın bu kadar kıymet verdiği aziz ömrü, mutlaka ihtiyarlık gelip, hastalık gelip tükenecek, neticede de toprağın altına girecektir Sonu böyle olunca, artık insan ömrünün ne kıymeti kalır? İnsan, ancak yüzünü Allah’a çevirip, O’nun dostluğunu kazanmak suretiyle ömrünü değerlendirebilir Allah’ın fazlında nihayetsiz istifade eder; dünyada da rahat eder kabirde de rahat eder, haşirde de rahat eder ve nihayet Cennette ebedi rahata kavuşur

Allah’ın emrine uymayan ise ebedi olarak zahmet çeker İnsanın aklı vardır, deli değildir Dünya işlerinde kimse insanı kolay kolay kandıramaz Kimse kolay kolay hile yapamaz insana Halbuki ahiret işinde aldanıyor Şeytan hileler yaparak çok çabuk insanı kandırabiliyor İnsanın Allah yolunda da akıllı olması icap eder Nasıl dünya muamelesinde insan aldatılamıyorsa ahiret işinde de aldatılmamalıdır Yüzünü Allah’a döndürmeyen kimse aslında delidir Halbuki insan kendini çok akıllı zannetmektedir

Bir zamanlar bir padişah vardı Çok muazzam, mükellef bir köşk yaptırmıştı İçinde her türlü dünya süsleriyle, ziynetleriyle donatmıştı Bir gün o taraflara Allah dostlarından birinin yolu düştü Padişah ihtimamla yaptırdığı sarayını o Allah dostlarından birinin yolu düştü Padişah ihtimamla yaptırdığı sarayını o Allah dostuna da göstermiş, o Allah dostunu da sarayında gezdirmiş ve sormuştu : “Nasıl, sarayım güzel olmuş mu? Beğendin mi sarayımı? Allah dostu ona şu cevabı vermişti : “Padişahım, sarayında iki büyük ayıp var Ben iki büyük ayıp gördüm sarayında Padişah bu cevaba sinirlenmiş, kızmış : “Nasıl olur da sarayımda iki büyük ayıp görebiliyorsun? Ben hiçbir noksan bırakmadım Onu dünyanın altın ve gümüşlerini harcayarak süsledim
Senelerce emek verip bütün gücümü bu sarayın yapımında kullandım Sen ise iki büyük ayıp gördüğünü söylüyorsun Allah dostu olan zat cevaben, “Darılmayın padişahım Sizim sarayınızda gerçekten iki büyük ayıp vardır Birincisi, yapılan saray birgün yıkılacak; bunca emek boşa gidecek İkincisi ise bu sarayı binbir ihtimamla yapan zat da nihayet ölecek; sarayı bırakıp gidecek deyince, padişah o zaman hakikatı görebilmiş, başlamış ağlamaya “Çok doğru diyorsun demiş “Gözümüz kör olmuştu, böyle bir gerçeği göremedik O köşk, o saray yıkılacak Sonunda toprağa karışacak Ne kıymeti olabilir? Ve o saray ki yaptıran sahibi ölecek Artık o neye yarar? Hakikat böyledir Biz bu iki büyük ayıbını maalesef görememişiz

Şeyh Fethullah Verkanisi (KS) iki kardeştiler Bir kendisi, diğeri kardeşi Şehmuz Şeyh Fethullah kendisine yol olarak ilim tahsilini seçti Medreseye gitti Daha sonra Seydai Taği Hazretlerine gidip ona intisab etti Seydaya hizmette bulunarak sadatı Nakşibendî’nin arasına karıştı Sadatı Nakşibendî olduğu içindir ki, kıyamete kadar, bu tarikatı Nakşibendî durduğu müddetçe, onun amel defteri kapanmayacak; kıyamete kadar ismi anılacak, kazancı yazılmaya devam edecek

Kardeşi Şehmuz ise aksine dünyaya yöneldi O da dünya cihetinden ilerledi O kadar zengin oldu ki, her vilayette bir mağazasını bulmak mümkündü Bankalarda o zamanın parasıyla, banknot hariç kırkbin altını vardı Bu kadar zengindi Fakat sonunda, bu kadar zenginliğine rağmen, kıtlık yıllarında açlıktan öldü Hatta kefen alacak para bulamadıklarından yorganının yüzünü söküp ona kefen yaptılar Bugün için ismi kayboldu Hiç kimse Şehmuz diye birinin yaşayıp yaşamadığını bilmemektedir İşte dünyanın sonu Dünyaya bel bağlamanın neticesi Bunca zenginliği kendisine fayda vermediği gibi, öldüğü zaman kefen bile bulamadı

Kardeşi Şeyh Fethullah ise yüzünü Allah’a çevirdiği için Alah ona kerem etti, lütfetti ve onu Sadatı Nakşibendî’nin arasına aldı Kıyamete kadar ismi anılacak Her gün ona belki onbin, belki de yirmibin Fatiha okunmaktadır Nakşibendî yolu olduğu müddetçe, ta kıyamete kadar böylece devam edecektir

İşte böyle, Allah yolunda gidenlerin zahmetleri kaybolmaz Dünyada da, ahirette de zahmetleri boşa gitmezmenfaatleri, ticaretleri ebedü’l ebed devam eder

Keşif ehli bir kimse bir gün Gavsı Hizani’ye (KSA) gelip, “Kurban, kabristanımızda hristiyanlar vardır demiş Gavs, “Nasıl, hristiyan var? deyince, “Kurban kabristanda yüzleri değil de sırtları Kıbleye çevrilmiş olan mevtalar gördüm karşılığını almış Gavs (KSA) tebessüm ederek, “Hayır, onlar kafir değil, müslümandırlar Onların dünyaya karşı aşırı muhabbetleri olduğu için, melekler onların yüzünü Kıble’den çevirip sırtlarını Kıble’ye getirdiler Dünyaya olan muhabbetleri yüzünden öyle oldular buyurmuştur

İnsanın sevgisinin tamamı Allah olmalı, Allah’tan gayri hiçbir şeye muhabbet beslememelidir Çünkü Allahu Teala yalnız kendisinin sevilmesini, yalnız Zatına muhabbet edilmesi arzu eder Başka şeyin sevilmesine, başka şeye muhabbet beslenilmesine asla razı değildir

Ancak Allah muhabbeti, Allah dostluğu, Allah sevgisi kazanıldıktan sonra insan her şeyden yana rahata kavuşur Dünya da rahat olur; kabir de rahat olur; her şey, her şey rahat olur Ebedi olarak rahata kavuşulur

Kazançların en karlısı Allah dostluğudur Yüzünü Allah’a çevirip Allah dostluğu kazanan kimseye eziyet olmaz

Nemrud’un ateşe atıp yakmak istediği İbrahim Peygamber (AS) da Allah dostlarındandı Nemrut dağlar kadar odun yığmış, ateş yakmıştı Öyle bir ateş ki kimse yanaşmaya muktedir değildi Onun için dağda bir mancınık kurup Hzİbrahim’i mancınıkla ateşe attılar İbrahim Peygamber ateşe atıldığı sırada Cenabı Hak, Cennetten bir taht getirtip ateşin içine kurdurdu İbrahim (AS) ateşin içinde oturdu da asla ateş onu yakamadı Çünkü Rabbü’l – alemin ateşe, (Biz ateşe “Ey ateş, İbrahim’e selametli bir serinlik ol! dedik) (Enbiya : 79) diye emir buyurmuştu Ateş de yakmadı, yakamadı Zaten yakan ateş değil ki Yakan Allah’tır Ateş ise Rabbü’l – alemin’in vazifeli bir memurudur Eğer ateş yakıcı olsaydı Hzİbrahim’i de yakardı Çünkü o da etten, kemikten, sinirden yaratılmıştı Bizim gibi bir insandı Halbuki olan zebaniler devamlı Cehennem’de ateştedirler Ama ateş onlara zerre kadar zarar veremez Rahatsız edemez onları Demek ki yakan ateş değildir Ateş ancak almış olduğu emre göre hareket eden bir memurdur sadece

Mesela, Seyyid Ahmed erRufaî (KSA) Hazretleri’nin tarikatinde olan müridleri de yanan tandırın içine girerler, fakat ateşten zarar görmezlerdi
 

Similar threads

B i s m i l l â h i r r a h m a n i r r a h i m Esselâmu aleykum Konu : Kişi Sevdiği İle Beraberdir… “ Kişi (Dünyada ve ahirette) sevdiği ile beraberdir ( Faydul kadir hadis no 9191 ) Yukarıdaki 9191 nolu Peygamber sav’in sahih hadisi şerifinde buyurduğu gibi: Kişi dünyada iken Yüce Allah’ın...
Cevaplar
0
Görüntüleme
161
Bir kimse ki Allah’a dost olmak şerefine erer o dostluğu kazanırsa,bütün dünya mağribden maşrika kadar malı olsa artık onun gözünde bir hiçtir,kıymetsizdir Allah’a dost olmak Birgün Cebrail (AS) Rabbü’lAlemîn’den soruyor: “Ey Rabbimiz, diyor, şu anda senin yanında en makbul kulun kimdir...
Cevaplar
0
Görüntüleme
62
Efendimiz'den 21 altın tavsiye İşte Peygamber Efendimiz’den altın tavsiyeler: Bir gün, bir adam Peygamber Efendimiz’in yanına gelerek, Size dünya ve ahiretle alakalı soracak sorularım varder Bunun üzerine Peygamberimiz o kimseye, Ne istiyorsan sorbuyururlar Ardından o kişi ile Peygamber...
Cevaplar
0
Görüntüleme
131
Bir gün, bir adam Peygamber Efendimiz’in yanına gelerek, Size dünya ve ahiretle alakalı soracak sorularım varder Bunun üzerine Peygamberimiz o kimseye, Ne istiyorsan sorbuyurur Ardından o kişi ile Peygamber Efendimiz arasında şu diyalog yaşanır: İnsanların en zengini olmak istiyorum...
Cevaplar
0
Görüntüleme
64
Allah Korkusu Mü’minin hissettiği gerçek korku, Allah korkusudur Çünkü Allah’a iman, onu ölüm, fakirlik, insanlardan veya herhangi başka bir şeyden gerçek anlamda korkmasını engeller Mü’min, sadece Allah’ın gazab, öfke ve cezalandırmasından korkar Allah korkusu, mü’minin hayatında önemli ve...
Cevaplar
0
Görüntüleme
106
858,497Konular
982,551Mesajlar
30,287Kullanıcılar
Üst Alt