iltasyazilim
FD Üye
Kur’an’ı Kerim'i gönülden ve gündemden çıkarmak, balığı sudan çıkarmak gibi felakettir Herkesin, ibadet yapacak kadar Kur’an bilmesi farzdır 1
Yüce Rabbimiz, insanoğlunu yaratılmışların en şereflisi kılmıştır Akıl, düşünme, konuşma, faydayı zararlıdan ayırabilme gibi kabiliyetler vermiş, her biri cihana değer nimetlerle bedeni ve ruhi varlığımızı donatmıştır Dünyayı insana beşik kılmış, uçsuz bucaksız kainatı ve içindekileri insanın emrine, hizmetine sunmuştur Yeryüzü ve içindeki bütün varlıklar insanoğluna itaat ediyor, Toprak, su, hava, hayvanlar, bitkiler, ay, güneş, yıldızlar, gece ve gündüz Her şey Cenabı Rabbü’lAlemin’in yarattığı gaye istikametinde insanlara hizmet veriyor
Rabbimiz nimetlerini bunlarla da bitirmemiş, hayatın karanlık yollarında yürürken önümüzü aydınlatmak için uyacağımız iman, ibadet ve ahlak kurallarını da bildirmiştir Bunca nimetleri bizlere bahşeden Yüce Mevlamız’a nasıl kulluk edeceğimizi, niçin yaratıldığımızı, nerede ve ne diye bulunduğumuzu, yolculuğumuzun nereye doğru sürüp gittiğini, bu dünya ötesinde nelerle karşılaşacağımızı, gönderdiği peygamberleri ve bu peygamberleri aracılığı ile bizlere ulaştırdığı kitapları vasıtasıyla bildirmiş, öğretmiştir
Rabbimizin insanlığa son mesajı Kur’anı Kerim, O’nunla kulları arasındaki kopmaz ilahi bir bağdır Fahri Cihan (sav) Efendimizin aramızda yaşayan en büyük mucizesidir O hem lafzı ve hem de manası ile bir mucizedir Rabbimiz onun bu özelliğini İsra Suresi 88 ayette şöyle bildiriyor: “De ki insanlar ve cinler biribirlerine yardımcı olarak bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, andolsun ki yine de benzerini ortaya koyamazlar
On dört asrı aşkın bir süredir Mukaddes kitabımız Kur’anı Kerim zamanın, tarihin ve çağların zirvesinde bir güneş gibi parlamış, gerçek Allah kelamı olduğunu ispatlamış, milyarlarca insanın gönlünü ve ruhunu aydınlata gelmiştir Yeryüzünde hiç bir kitap onun sunduğu hizmeti sunmamıştır İslam dininin bütün insanlığa sunduğu uhrevi ve dünyevi değerlerin kaynağı odur Bu ahkamı mübinin insanlar üzerindeki ilahi tesirini hiç kimse inkar edememiştir Onu kabul etmeyenler bile bu gerçeği kabul etmek zorunda kalmışlardır
Habibi Kibriya (sav) Efendimiz tek başına İslam’ın tebliğiyle görevlendirildiğinde, hiç bir maddi kuvvete dayanmıyor, elinde Kur’anı Kerim’den başka dayanağı bulunmuyordu O’nun 23 yıl gibi insan hayatında çok kısa sayılan bir süre içindeki göz kamaştırıcı başarısının sebebini araştıran tarihçiler, bu üstün başarının sırrını iki sebeple açıklıyor ve diyorlar ki: “Hz Muhammed (sav) önce Kur’anı Kerim gibi bir mucize ile desteklenmişti Ayrıca O (sav) başkalarına söylediğini, emrettiğini bizzat kendi nefsinde fazlasıyla uygulamış ve yaşamış dürüst ve samimi bir kişi idi
Peygamberini örnek alan müminler de, her zaman Kur’an’la haşırneşir oldular, okudular, ezberlediler, manasını anlamaya çalıştılar O’nunla ibadet ettiler, onun emir ve yasakları doğrultusunda hayatlarını düzenleyip, öylece yaşamaya gayret gösterdiler İşte Allah’ın Kelamı, bu canlılığı ile insanların kafalarına ve gönüllerine güçlü bir şekilde yerleşmiş, biribirlerine düşman milletlerden, ırklardan ve kültürlerden ahenkli bir toplum meydana getirmiştir O’nun gelişi ile çöl insanından medeni bir toplum ortaya çıkmış ve tarihin akışı değişmiştir
Yine tarih şahittir ki, felsefecilerin nazariyeleri, ahlakçıların asırlardır süregelen ilmi ve felsefi tecrübeleri küçücük bir insan topluluğunu bile ahenkli bir toplum haline getirememiş, bir amaç etrafında toplayamamıştır Ve en önemlisi, insanlığa adalet, mutluluk ve huzur adına bir şey verememiştir Yeryüzünün ilahi vahiyle beslenmeyen hiç bir kesimi, güçler dengesiyle sağlanan sahte barşın dışında asla huzur da bulamamıştır Oysa, asırlardır milyarlarca insan Kur’an’ın cazibe ve aydınlığı ile yollarını bulmuşlar, O’nun sayesinde ortak gaye etrafında birbirlerine ve Allah’ın bütün yarattıklarına sevgi ve saygı duymayı öğrenmişlerdir Müslümanlar, Kur’an’ın aydınlığından güç kazandıkça kuvvetli olmuşlar ve neredeyse dünyanın yarısına hakim olmuşlardır
Bugün, Allah’ın insanlığa bu son mesajının dikkate alınmadığı günümüz dünyasının karşı karşıya kaldığı yıkımlar ve vahşet, aklı başında herkesi dehşete düşürmekte, sağlanan başdöndürücü teknolojik gelişmelerin ve yüksek refah düzeyinin insanlığa huzur getiremediği kabul ve itiraf edilmektedir Yaradılış gayesini anlayamamış, yeryüzüne ve içindekilere yaratıcısından dolayı sevgi duymayı öğrenememiş ruhi tatminsizlik içindeki insanlığın elinde zenginlik ve teknolojinin, nasıl öldürücü bir silaha dönüştüğü her gün yaşanan örneklerle dehşetle izlenmektedir
Bu durumda biz ahir zaman müslümanları, belki her zamankinden daha çok Allah’ın Kitabı’na sarılmalı ve oradaki huzur reçetelerini yaşayışımızla örneklemeliyiz Hiç bir olumsuz propagandaya kulak vermeden Yüce Kur’an’ı daha çok okumalı, ehil müfessirlerin açıklamalarından faydalanarak anlamaya çalışmalıyız Ve en önemlisi, Peygamber varisi rabbani alimler etrafında kenetlenerek, birlikberaberlik içinde hem kendi kurtuluşumuz adına, hem de insanlığa canlı örnek olma adına Kur’an ahlakını yaşamalıyız 2
1 Sohbet alt başlığı
2 Mehmed Saki Erol, Kuran’a Muhtacız, Semerkand Dergisi, Haziran 1999
Yüce Rabbimiz, insanoğlunu yaratılmışların en şereflisi kılmıştır Akıl, düşünme, konuşma, faydayı zararlıdan ayırabilme gibi kabiliyetler vermiş, her biri cihana değer nimetlerle bedeni ve ruhi varlığımızı donatmıştır Dünyayı insana beşik kılmış, uçsuz bucaksız kainatı ve içindekileri insanın emrine, hizmetine sunmuştur Yeryüzü ve içindeki bütün varlıklar insanoğluna itaat ediyor, Toprak, su, hava, hayvanlar, bitkiler, ay, güneş, yıldızlar, gece ve gündüz Her şey Cenabı Rabbü’lAlemin’in yarattığı gaye istikametinde insanlara hizmet veriyor
Rabbimiz nimetlerini bunlarla da bitirmemiş, hayatın karanlık yollarında yürürken önümüzü aydınlatmak için uyacağımız iman, ibadet ve ahlak kurallarını da bildirmiştir Bunca nimetleri bizlere bahşeden Yüce Mevlamız’a nasıl kulluk edeceğimizi, niçin yaratıldığımızı, nerede ve ne diye bulunduğumuzu, yolculuğumuzun nereye doğru sürüp gittiğini, bu dünya ötesinde nelerle karşılaşacağımızı, gönderdiği peygamberleri ve bu peygamberleri aracılığı ile bizlere ulaştırdığı kitapları vasıtasıyla bildirmiş, öğretmiştir
Rabbimizin insanlığa son mesajı Kur’anı Kerim, O’nunla kulları arasındaki kopmaz ilahi bir bağdır Fahri Cihan (sav) Efendimizin aramızda yaşayan en büyük mucizesidir O hem lafzı ve hem de manası ile bir mucizedir Rabbimiz onun bu özelliğini İsra Suresi 88 ayette şöyle bildiriyor: “De ki insanlar ve cinler biribirlerine yardımcı olarak bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, andolsun ki yine de benzerini ortaya koyamazlar
On dört asrı aşkın bir süredir Mukaddes kitabımız Kur’anı Kerim zamanın, tarihin ve çağların zirvesinde bir güneş gibi parlamış, gerçek Allah kelamı olduğunu ispatlamış, milyarlarca insanın gönlünü ve ruhunu aydınlata gelmiştir Yeryüzünde hiç bir kitap onun sunduğu hizmeti sunmamıştır İslam dininin bütün insanlığa sunduğu uhrevi ve dünyevi değerlerin kaynağı odur Bu ahkamı mübinin insanlar üzerindeki ilahi tesirini hiç kimse inkar edememiştir Onu kabul etmeyenler bile bu gerçeği kabul etmek zorunda kalmışlardır
Habibi Kibriya (sav) Efendimiz tek başına İslam’ın tebliğiyle görevlendirildiğinde, hiç bir maddi kuvvete dayanmıyor, elinde Kur’anı Kerim’den başka dayanağı bulunmuyordu O’nun 23 yıl gibi insan hayatında çok kısa sayılan bir süre içindeki göz kamaştırıcı başarısının sebebini araştıran tarihçiler, bu üstün başarının sırrını iki sebeple açıklıyor ve diyorlar ki: “Hz Muhammed (sav) önce Kur’anı Kerim gibi bir mucize ile desteklenmişti Ayrıca O (sav) başkalarına söylediğini, emrettiğini bizzat kendi nefsinde fazlasıyla uygulamış ve yaşamış dürüst ve samimi bir kişi idi
Peygamberini örnek alan müminler de, her zaman Kur’an’la haşırneşir oldular, okudular, ezberlediler, manasını anlamaya çalıştılar O’nunla ibadet ettiler, onun emir ve yasakları doğrultusunda hayatlarını düzenleyip, öylece yaşamaya gayret gösterdiler İşte Allah’ın Kelamı, bu canlılığı ile insanların kafalarına ve gönüllerine güçlü bir şekilde yerleşmiş, biribirlerine düşman milletlerden, ırklardan ve kültürlerden ahenkli bir toplum meydana getirmiştir O’nun gelişi ile çöl insanından medeni bir toplum ortaya çıkmış ve tarihin akışı değişmiştir
Yine tarih şahittir ki, felsefecilerin nazariyeleri, ahlakçıların asırlardır süregelen ilmi ve felsefi tecrübeleri küçücük bir insan topluluğunu bile ahenkli bir toplum haline getirememiş, bir amaç etrafında toplayamamıştır Ve en önemlisi, insanlığa adalet, mutluluk ve huzur adına bir şey verememiştir Yeryüzünün ilahi vahiyle beslenmeyen hiç bir kesimi, güçler dengesiyle sağlanan sahte barşın dışında asla huzur da bulamamıştır Oysa, asırlardır milyarlarca insan Kur’an’ın cazibe ve aydınlığı ile yollarını bulmuşlar, O’nun sayesinde ortak gaye etrafında birbirlerine ve Allah’ın bütün yarattıklarına sevgi ve saygı duymayı öğrenmişlerdir Müslümanlar, Kur’an’ın aydınlığından güç kazandıkça kuvvetli olmuşlar ve neredeyse dünyanın yarısına hakim olmuşlardır
Bugün, Allah’ın insanlığa bu son mesajının dikkate alınmadığı günümüz dünyasının karşı karşıya kaldığı yıkımlar ve vahşet, aklı başında herkesi dehşete düşürmekte, sağlanan başdöndürücü teknolojik gelişmelerin ve yüksek refah düzeyinin insanlığa huzur getiremediği kabul ve itiraf edilmektedir Yaradılış gayesini anlayamamış, yeryüzüne ve içindekilere yaratıcısından dolayı sevgi duymayı öğrenememiş ruhi tatminsizlik içindeki insanlığın elinde zenginlik ve teknolojinin, nasıl öldürücü bir silaha dönüştüğü her gün yaşanan örneklerle dehşetle izlenmektedir
Bu durumda biz ahir zaman müslümanları, belki her zamankinden daha çok Allah’ın Kitabı’na sarılmalı ve oradaki huzur reçetelerini yaşayışımızla örneklemeliyiz Hiç bir olumsuz propagandaya kulak vermeden Yüce Kur’an’ı daha çok okumalı, ehil müfessirlerin açıklamalarından faydalanarak anlamaya çalışmalıyız Ve en önemlisi, Peygamber varisi rabbani alimler etrafında kenetlenerek, birlikberaberlik içinde hem kendi kurtuluşumuz adına, hem de insanlığa canlı örnek olma adına Kur’an ahlakını yaşamalıyız 2
1 Sohbet alt başlığı
2 Mehmed Saki Erol, Kuran’a Muhtacız, Semerkand Dergisi, Haziran 1999