iltasyazilim
FD Üye
Kıyamet çok yakın
Onlar o günü uzak görüyor
Biz ise yakın görüyoruz
Meâric Sûresi
KUR’ÂN’IN en çok tekrarladığı uyarılarından biri, kıyametin yakın oluşu ile ilgilidir Âyetler, o büyük günden, her an geliverecekmiş gibi söz eder Biz de o gün hiç gelmeyecekmiş gibi yaşarız
Kıyamet gününü Kur’ân’ın gösterdiği şekilde çok yakın görmek, bizim baktığımız yerden pek kolay olmuyorsa, bunun sebebi, bakış açımızın darlığından başka birşey değildir Kâinat içinde çok küçük bir yere, zaman çizgisinde de çok dar bir aralığa sıkışmış durumda iken, ancak burnumuzun dibinde olanı görebiliyoruz; onun ötesinde kalan şeyler ise, ne kadar yakınımızda olursa olsun, bize pek uzak görünüyor Yahut hiç görünmüyor
Fakat bizim bu günümüz ve bu ânımız sabit kalmadığı gibi, bu bakış açımız da sabit kalacak değildir Zaten bu dünyada hiçbir şey sabit değildir; zaman ise hiç sabit değildir Çeşitli varlık mertebelerinde, zaman denen şey çok farklı şekillerde algılanır
Bir milyar sene, bizim gözümüze sonsuzluk gibi görünebilir Fakat orta çapta bir yıldız için, bir milyar sene, bir ömrün onda biri demektir
Diğer yandan, bir saniye sürecek bir mutluluk için hiçbirimiz yatırım yapmayız Fakat bu bir saniye içinde, atomaltı parçacıklardan milyarlarca nesil gelip geçebilir Onlar için bir kâinat ömrü anlamına gelen şey bize bir nefes alma imkânı bile vermiyor Bizim tüm insanlık tarihimiz ise, yıldızların takviminde zamandan bile sayılmıyor
Daha bu dünyada, maddî âlemde iken zaman bu kadar farklı şekillerde algılanırsa, kabir ve âhiret âlemleri için neler söyleyebiliriz?
Bu konuda söyleyebileceğimiz tek bir şey varsa, o da, oralarda zamanın buradaki gibi işlemediğinden ibarettir, o kadar
Bir mezarlık, bize, ölülerin yüzlerce senedir yattığı bir yer olarak görünür Daha da kıyamete kadar kaç asır bekleyeceklerini Allah bilir!
Acaba öyle mi?
Yoksa, uykuya daldığında vaktin nasıl geçtiğini anlamayan adamlar gibi, toprağın altına girenler de ertesi sabah kendilerini haşir meydanında mı buluyorlar?
Belki de o arada asırlar, yahut çağlar, yahut milyarlarca yıl geçmiştir
Belki de kâinat yıkılmış, yeni baştan kurulmuştur
Ama uyuyanlar bunu nereden bilecek? Bir saat ile milyarlarca sene arasını nasıl ayırt edecek?
Yalnız şurası kesindir:
O günün geleceğini ummayanlar, haşir sabahında gözlerini açtıkları vakit, arkada bıraktıkları dünya hayatını pek de öyle uzun uzadıya yaşanmış bir hayat olarak görmeyecekler:
O günü gördüklerinde, sanırlar ki, dünyada ya bir gece kalmışlardır, ya da bir kuşluk vakti
Kıyametin bize pek uzak görünmesinin bir nedeni de, kendimizi bu dünyada bâki tevehhüm etmemizdir Onun için, birisi kalkıp da bize “Kıyamete yüz sene var dese rahatsız oluruz; “Bin sene var diyecek olsa rahatlarız Fakat biz bugün ölecek olsak, kıyametin yarın kopması ile bin sene sonra kopması arasında bizim için ne fark kalır?
Bugün ölme ihtimalimiz ise hiç de uzak sayılacak bir ihtimal değildir Bu ihtimal, önümüzdeki yıllar içinde hepimizin başına gelmiş olacaktır Dün bu saatlerde İstanbul şehrinde nefes alıp verenlerden 130 kadarı bugün toprağın üstünden altına intikal etmiş bulunuyor Onların da hiç değilse bir kısmı, ölümü bu kadar kendilerine yakın bilmiyordu
Bu dar âlemin sınırlarından kurtulduktan sonra, elbette ki kıyamet ve âhiret bize o kadar uzak görünmeyecektir Onun için, kıyamet tarihini, kendimiz hakkında, ölüm tarihimiz olarak düşünürsek, Kur’ân’ın bakış açısına biraz daha yaklaşmış oluruz
Bu konuda insanların en gerçekçi olanları, hiç kuşku yok ki, Sahâbîler idi Kur’ân’ın ve Allah Resulünün uyarıları onlara öyle bir duyarlılık kazandırmıştı ki, kuvvetli bir rüzgâr estiği zaman, onlar “Kıyamet kopuyor zannıyla Mescidi Nebevîye sığınıyorlardı
Onların hali bugünün insanına gülünç geliyor Çünkü bugün yaşayanlar, o zamandan bu yana geçen asırlar içinde kıyametin hâlâ kopmamış olduğunu görüyorlar
Acaba onların bulunduğu yerden bizim duyarsızlığımız nasıl görünüyor dersiniz?
Yoksa onlar da bize baktıkları zaman, atomaltı parçacıkların saniye içinde gelip geçiveren nesillerini görüyor olmasınlar?
Onlar o günü uzak görüyor
Biz ise yakın görüyoruz
Meâric Sûresi
KUR’ÂN’IN en çok tekrarladığı uyarılarından biri, kıyametin yakın oluşu ile ilgilidir Âyetler, o büyük günden, her an geliverecekmiş gibi söz eder Biz de o gün hiç gelmeyecekmiş gibi yaşarız
Kıyamet gününü Kur’ân’ın gösterdiği şekilde çok yakın görmek, bizim baktığımız yerden pek kolay olmuyorsa, bunun sebebi, bakış açımızın darlığından başka birşey değildir Kâinat içinde çok küçük bir yere, zaman çizgisinde de çok dar bir aralığa sıkışmış durumda iken, ancak burnumuzun dibinde olanı görebiliyoruz; onun ötesinde kalan şeyler ise, ne kadar yakınımızda olursa olsun, bize pek uzak görünüyor Yahut hiç görünmüyor
Fakat bizim bu günümüz ve bu ânımız sabit kalmadığı gibi, bu bakış açımız da sabit kalacak değildir Zaten bu dünyada hiçbir şey sabit değildir; zaman ise hiç sabit değildir Çeşitli varlık mertebelerinde, zaman denen şey çok farklı şekillerde algılanır
Bir milyar sene, bizim gözümüze sonsuzluk gibi görünebilir Fakat orta çapta bir yıldız için, bir milyar sene, bir ömrün onda biri demektir
Diğer yandan, bir saniye sürecek bir mutluluk için hiçbirimiz yatırım yapmayız Fakat bu bir saniye içinde, atomaltı parçacıklardan milyarlarca nesil gelip geçebilir Onlar için bir kâinat ömrü anlamına gelen şey bize bir nefes alma imkânı bile vermiyor Bizim tüm insanlık tarihimiz ise, yıldızların takviminde zamandan bile sayılmıyor
Daha bu dünyada, maddî âlemde iken zaman bu kadar farklı şekillerde algılanırsa, kabir ve âhiret âlemleri için neler söyleyebiliriz?
Bu konuda söyleyebileceğimiz tek bir şey varsa, o da, oralarda zamanın buradaki gibi işlemediğinden ibarettir, o kadar
Bir mezarlık, bize, ölülerin yüzlerce senedir yattığı bir yer olarak görünür Daha da kıyamete kadar kaç asır bekleyeceklerini Allah bilir!
Acaba öyle mi?
Yoksa, uykuya daldığında vaktin nasıl geçtiğini anlamayan adamlar gibi, toprağın altına girenler de ertesi sabah kendilerini haşir meydanında mı buluyorlar?
Belki de o arada asırlar, yahut çağlar, yahut milyarlarca yıl geçmiştir
Belki de kâinat yıkılmış, yeni baştan kurulmuştur
Ama uyuyanlar bunu nereden bilecek? Bir saat ile milyarlarca sene arasını nasıl ayırt edecek?
Yalnız şurası kesindir:
O günün geleceğini ummayanlar, haşir sabahında gözlerini açtıkları vakit, arkada bıraktıkları dünya hayatını pek de öyle uzun uzadıya yaşanmış bir hayat olarak görmeyecekler:
O günü gördüklerinde, sanırlar ki, dünyada ya bir gece kalmışlardır, ya da bir kuşluk vakti
Kıyametin bize pek uzak görünmesinin bir nedeni de, kendimizi bu dünyada bâki tevehhüm etmemizdir Onun için, birisi kalkıp da bize “Kıyamete yüz sene var dese rahatsız oluruz; “Bin sene var diyecek olsa rahatlarız Fakat biz bugün ölecek olsak, kıyametin yarın kopması ile bin sene sonra kopması arasında bizim için ne fark kalır?
Bugün ölme ihtimalimiz ise hiç de uzak sayılacak bir ihtimal değildir Bu ihtimal, önümüzdeki yıllar içinde hepimizin başına gelmiş olacaktır Dün bu saatlerde İstanbul şehrinde nefes alıp verenlerden 130 kadarı bugün toprağın üstünden altına intikal etmiş bulunuyor Onların da hiç değilse bir kısmı, ölümü bu kadar kendilerine yakın bilmiyordu
Bu dar âlemin sınırlarından kurtulduktan sonra, elbette ki kıyamet ve âhiret bize o kadar uzak görünmeyecektir Onun için, kıyamet tarihini, kendimiz hakkında, ölüm tarihimiz olarak düşünürsek, Kur’ân’ın bakış açısına biraz daha yaklaşmış oluruz
Bu konuda insanların en gerçekçi olanları, hiç kuşku yok ki, Sahâbîler idi Kur’ân’ın ve Allah Resulünün uyarıları onlara öyle bir duyarlılık kazandırmıştı ki, kuvvetli bir rüzgâr estiği zaman, onlar “Kıyamet kopuyor zannıyla Mescidi Nebevîye sığınıyorlardı
Onların hali bugünün insanına gülünç geliyor Çünkü bugün yaşayanlar, o zamandan bu yana geçen asırlar içinde kıyametin hâlâ kopmamış olduğunu görüyorlar
Acaba onların bulunduğu yerden bizim duyarsızlığımız nasıl görünüyor dersiniz?
Yoksa onlar da bize baktıkları zaman, atomaltı parçacıkların saniye içinde gelip geçiveren nesillerini görüyor olmasınlar?