iltasyazilim
FD Üye
aşk yarışına düşerse zihin
Sen de düşüyorsun bilmeden sorgu sual etmeden, hesapsızca!
Eksiğim farkındayım lakin nasıl bakarsam bakayım Aşk; hoş duruyor sende
yarım yamalak aşk eteklerini tutuşturur Hissettikçe deşer yarasını geçmişin Elde avuçta kalan son hırsıyla dişlerken yarını ne kendini bilir insan, ne sevdiğini
Varsa yeni yetme aşkın elinde kıvranır karoser Ne avuç dolar, ne doyar ego Ulu orta bir çınar büyür kimse görmeden sarka sarka dallarının içinden Gün kazanç cümbür cemaat görür bundan böyle süre fazla geçmişken Her gece her yerde, tekrar çöker üstüne içini yakıp kesercesine Sen bir köşeye yığılıp düşünü pembe mavi cıvıl cıvıl renklerle boyarken, tanıdık olmayan bir cisim geçer sen yerine teninden; gerçi sen kirlenirsin!
Geç kalmışızdır; dün, bu değin tez geçmeseydi keşke derken, yolu ortasından kesilmiş ömür uzak şehrin sultanlığına kurmuştur düzenini ve içine sığmaz içi gözlerini yaparken kendine siper Aşık, ne kendini bilirmiş, ne özlediğini Ama aşkta varsa ışık ve renk tir tir titriyorsa gövde kalp sığmayı reddediyorsa kabına ve hatırlanmıyorsa mazide kalan herşey, gecesi gündüzüne girmiştir artık hayatın
Hissetmeyi unutur göz elde avuçta ne varsa Ohayal ve ilhamdır bundan böyle Dili geçmiş zamandan aşıp ellerinde kalan ve Oyahut; bundan böyle kalesi düşmüş şehirdir Aşk, susmaz; her yokluğunda ona buna kendine sitemle söylenir Ben de kendime!
Toplayıp çıkarmadan ve çarpıştırmadan kimseyle haklılığımı, suçluluğumu yüzüne tükürüyorum zamanın bundan böyle gecikmiş, dile gelmiş insan tadında
Sen kokan nefesim yüzüne yaklaşmamışken, ezilip büzülmeden eksilmeden ve eksitmeden içimdeki kırıntıları göğsümde saklıyorum dört yana mağrur sevdamı bundan böyle duymayan ama doymayan insan aklıyla Karışmamış terime terin, hiç bakmadığım gözlerinin içine susmamışken titreyen sesim Erik tadındır sanıp, yudumluyorum biz geçmişimi Gözlerin umduğum kahve tanelerine şefkatle bakarken, sana; anmayan fakat unutmayan mektuplar yazıyorum Dahası her harften binlerce kurban vererek senin namına!
Biliyor musun?
Yoksa uyandığımda yanıbaşımda gözlerin, ışıldamamış gün düşmüştür aşka ihanetten büyük kasaba Morarır inim inim inleyen umudum gerçi kansız düşler kurarım ben ardınsıra, kasvetini ellerimle çıkarıp alırken aklımdan, ben bitmiş Sana başlarım Ve her yıkıntının peşinde bir an'da olsa yeniden uyanacak bu Aşk'tan şehir halkı
! AYN *
Sen de düşüyorsun bilmeden sorgu sual etmeden, hesapsızca!
Eksiğim farkındayım lakin nasıl bakarsam bakayım Aşk; hoş duruyor sende
yarım yamalak aşk eteklerini tutuşturur Hissettikçe deşer yarasını geçmişin Elde avuçta kalan son hırsıyla dişlerken yarını ne kendini bilir insan, ne sevdiğini
Varsa yeni yetme aşkın elinde kıvranır karoser Ne avuç dolar, ne doyar ego Ulu orta bir çınar büyür kimse görmeden sarka sarka dallarının içinden Gün kazanç cümbür cemaat görür bundan böyle süre fazla geçmişken Her gece her yerde, tekrar çöker üstüne içini yakıp kesercesine Sen bir köşeye yığılıp düşünü pembe mavi cıvıl cıvıl renklerle boyarken, tanıdık olmayan bir cisim geçer sen yerine teninden; gerçi sen kirlenirsin!
Geç kalmışızdır; dün, bu değin tez geçmeseydi keşke derken, yolu ortasından kesilmiş ömür uzak şehrin sultanlığına kurmuştur düzenini ve içine sığmaz içi gözlerini yaparken kendine siper Aşık, ne kendini bilirmiş, ne özlediğini Ama aşkta varsa ışık ve renk tir tir titriyorsa gövde kalp sığmayı reddediyorsa kabına ve hatırlanmıyorsa mazide kalan herşey, gecesi gündüzüne girmiştir artık hayatın
Hissetmeyi unutur göz elde avuçta ne varsa Ohayal ve ilhamdır bundan böyle Dili geçmiş zamandan aşıp ellerinde kalan ve Oyahut; bundan böyle kalesi düşmüş şehirdir Aşk, susmaz; her yokluğunda ona buna kendine sitemle söylenir Ben de kendime!
Toplayıp çıkarmadan ve çarpıştırmadan kimseyle haklılığımı, suçluluğumu yüzüne tükürüyorum zamanın bundan böyle gecikmiş, dile gelmiş insan tadında
Sen kokan nefesim yüzüne yaklaşmamışken, ezilip büzülmeden eksilmeden ve eksitmeden içimdeki kırıntıları göğsümde saklıyorum dört yana mağrur sevdamı bundan böyle duymayan ama doymayan insan aklıyla Karışmamış terime terin, hiç bakmadığım gözlerinin içine susmamışken titreyen sesim Erik tadındır sanıp, yudumluyorum biz geçmişimi Gözlerin umduğum kahve tanelerine şefkatle bakarken, sana; anmayan fakat unutmayan mektuplar yazıyorum Dahası her harften binlerce kurban vererek senin namına!
Biliyor musun?
Yoksa uyandığımda yanıbaşımda gözlerin, ışıldamamış gün düşmüştür aşka ihanetten büyük kasaba Morarır inim inim inleyen umudum gerçi kansız düşler kurarım ben ardınsıra, kasvetini ellerimle çıkarıp alırken aklımdan, ben bitmiş Sana başlarım Ve her yıkıntının peşinde bir an'da olsa yeniden uyanacak bu Aşk'tan şehir halkı
! AYN *