iltasyazilim
FD Üye
“Bir kötülük gördüğümüzde, biz dışarıdaki bir insan olarak olaya nasıl müdahale edebiliriz? Şayet kötülük yapanlar, meselâ kavga edenlerden biri bizim akrabamız ise ne yapacağız? Ayıracak mıyız, yoksa o bölgeyi terk mi edeceğiz, o kargaşada ne yapacağız, bunun dinimizdeki hükmü nedir?
Bizim kitabımızda fevrîliğe ve bayağılığa karşı aynı fevrîlikle ve aynı bayağılıkla mukabele etmek yazmaz Kur’ân’ın tavsiyesi kötülüğün kötülükle değil; kötülüğün iyilikle defedilmesidir: “Kötülüğü, iyiliğin en güzeliyle ortadan kaldır!1 âyeti bu konuda âmirdir Kur’ân, kötülüğe karşı mukabelede kötülüğü değil; iyilikler arasında tercih yapmayı, tercihte de daha iyisini veya en güzelini aramayı emrediyor ve “Cahillerden yüz çevir2 âyetiyle de seviyesiz davranışlara mukabele edilmemesini emrediyor
Kötülükler karşısında bazen içimiz öfke ve gazapla dolar Bazen ilk işimiz, kötülük sahibini lânetlemek ve bedduâ etmek olur Eğer fiilî zarar verme yetkisine, fırsatına ve gücüne sahip isek, gözümüzü hiç kırpmadan, adamın haddini fiilî olarak bildirmek gerektiğine hükmeeririz bazen; hatta harekete de geçiveririz
Oysa içimizdeki bu dayanılmaz tepkiden hareketle, susturamadığımız vurma, kırma, dökme ve zarar verme isteği, şeytanın sûreti haktan görünerek bize yaklaşıp, ruhumuzu ve duygularımızı alt üst etmesinden başka bir şey değildir Bu yol ve bu hareket tarzı, Kur’ân’ın istediği tarz değildir  Â
Peygamber Efendimiz (asm), “Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin Buna gücü yetmezse ona diliyle müdahale etsin Buna da gücü yetmezse, ona kalben buğz etsin (Kalben onu reddetsin) Bu ise îmânî tavrın en zayıf olanıdır3 buyurur Â
Bu hadis rehberimiz olmalıdır: Her zaman her gördüğümüz kötülüğe karşı aynı statüde, aynı yetkide, aynı güç ve kuvvette bulunmayız Her kötülüğü “el ile düzeltmek de her zaman aynı davranışları sergilememizi gerektirmez Yani el ile düzeltmek Müslüman kardeşinle kavga yapmak anlamına gelmez
Bazen içinde bulunduğumuz sınıfa ve statüye denk olmayan ve ıslâh bakımından bizi aşan bir kötülüğü ya gözlerimizle görürüz, ya da varlığından haberdar oluruz Bazen dilimizin kılıç gibi kuvvetlice keserek önlediği kötülükler bulunur Bazı kötülükleri düzeltmeye ne elimiz ve yetkimiz yetişir, ne de dilimiz Bu durumda da kalben buğz ederiz, söz konusu kötülüklerin şerrinden Allah’a sığınırız, kötülük yapanların ıslah olmaları için duâ ederiz Veya çok fazla damarımıza dokunmuşsa Allah’ın Kahhâr ismi şerîfine havâle ederiz
Bunlar bizim muhtelif kötülükler karşısında sergilediğimiz muhtelif tutum ve davranış türleridir Yukarıdaki hadîste Peygamber Efendimiz (asm) kötülüklere karşı “duruşumuzu üç ana kategoride ele almıştır
1Yetkimiz dâhilinde olanları önlemek 2Dilimizle müdâhaleyi gerektirenlere dilimizle müdâhale etmek 3Ne yetkimiz dâhilinde olan, ne de dilimizle değiştirmeye güç yetiremediklerimiz konusunda da, hiç olmazsa kalben buğz yolunu tercih etmek
Meselâ yetkili olduğumuz bir müessesede, bize bağlı bir memurun söz gelişi rüşvet alması, işini savsaklaması, iş verimini düşürmesi, işine hîle karıştırması, kaliteyi bozması vs gibi kötülükleri karşısında “elimizle yapabileceğimiz bir takım tedbirler vardır Hattâ bu durumda “el ile tedbir almak, zarûret hâlini alır Ya uyarırsınız, ya işini değiştirirsiniz, ya işine son verirsiniz, veya kötülüğün cinsine göre farklı cezâlar uygularsınız Ya da kavga eden iki kişinin öfkelerini, biri akrabanız da olsa yatıştırır, kavgayı önlemeye çalışırsınız Bütün bunlar “el ile düzeltmek kapsamındadır Burada yalnız dil ile sitem veya yalnız kalbî buğz yeterli olmaz Fakat başlangıçta damarına dokundurmadan ve tatlı dil ile uyarmayı da el ile düzeltmek sınıfında saymakta fayda var şüphesiz Yeterli derecede uyardıktan sonra kötülüğün ortadan kalkmadığını gördüğünüzde, kötülüğü düzeltme metodunu ve tarzını değiştirirsiniz İşte bu durumda; elinizde yetki varken yetkiyi kullanmaksızın ve önlem almaksızın yalnız kalben buğz etmek, zaafiyet alâmetidir Ancak; şimdilik bu da bir tedbirse,—gözlem devam ediyorsa—o başka mesele Â
Kezâ bizim, âmirimiz statüsündeki birisinin veya söz gelişi iş arkadaşımızın bir bayağılığına veya kötülüğüne şâhit olduğumuzda sergileyeceğimiz tavır, tepki, tutum, davranış ve yaklaşım da bir nevî el ile düzeltme kapsamına girmektedir Çünkü bu konuda ona etki edecek, ters tepmeyecek tarzda ona söz dinletecek, onu pişmanlığa ve hatasını görmeye sevk edecek davranışlar bizim bazen sert tepkimizde, bazen tatlı dilimizde, bazen bir acı çayımızda gizli olabilir Bu ise hem hadisin “el ile düzeltme tavsiyesine uygundur; hem de Kur’ân’ın “kötülüğü iyilikle giderme çağrısına muvâfıktır Bedîüzzaman Hazretlerinin, “Eğer hasmını mağlup etmek istersen, fenâlığına karşı iyilikle mukâbele et4 tavsiyesi, bu âyet ve hadislerin tefsiri mahiyetinde, “el ile düzeltme niteliğindedir Â
Demek el ile düzeltmek demek, kavga etmek demek değil; kavgayı yatıştırmak ve kötülüğe yapıcı tedbirlerle mâni olmak demektir
Dipnotlar:
1 Fussilet Sûresi, 4134;
2 A’râf Sûresi, 7199;
3 R Sâlihîn, 184;
4 Mektûbât, s 256
Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
Bizim kitabımızda fevrîliğe ve bayağılığa karşı aynı fevrîlikle ve aynı bayağılıkla mukabele etmek yazmaz Kur’ân’ın tavsiyesi kötülüğün kötülükle değil; kötülüğün iyilikle defedilmesidir: “Kötülüğü, iyiliğin en güzeliyle ortadan kaldır!1 âyeti bu konuda âmirdir Kur’ân, kötülüğe karşı mukabelede kötülüğü değil; iyilikler arasında tercih yapmayı, tercihte de daha iyisini veya en güzelini aramayı emrediyor ve “Cahillerden yüz çevir2 âyetiyle de seviyesiz davranışlara mukabele edilmemesini emrediyor
Kötülükler karşısında bazen içimiz öfke ve gazapla dolar Bazen ilk işimiz, kötülük sahibini lânetlemek ve bedduâ etmek olur Eğer fiilî zarar verme yetkisine, fırsatına ve gücüne sahip isek, gözümüzü hiç kırpmadan, adamın haddini fiilî olarak bildirmek gerektiğine hükmeeririz bazen; hatta harekete de geçiveririz
Oysa içimizdeki bu dayanılmaz tepkiden hareketle, susturamadığımız vurma, kırma, dökme ve zarar verme isteği, şeytanın sûreti haktan görünerek bize yaklaşıp, ruhumuzu ve duygularımızı alt üst etmesinden başka bir şey değildir Bu yol ve bu hareket tarzı, Kur’ân’ın istediği tarz değildir  Â
Peygamber Efendimiz (asm), “Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin Buna gücü yetmezse ona diliyle müdahale etsin Buna da gücü yetmezse, ona kalben buğz etsin (Kalben onu reddetsin) Bu ise îmânî tavrın en zayıf olanıdır3 buyurur Â
Bu hadis rehberimiz olmalıdır: Her zaman her gördüğümüz kötülüğe karşı aynı statüde, aynı yetkide, aynı güç ve kuvvette bulunmayız Her kötülüğü “el ile düzeltmek de her zaman aynı davranışları sergilememizi gerektirmez Yani el ile düzeltmek Müslüman kardeşinle kavga yapmak anlamına gelmez
Bazen içinde bulunduğumuz sınıfa ve statüye denk olmayan ve ıslâh bakımından bizi aşan bir kötülüğü ya gözlerimizle görürüz, ya da varlığından haberdar oluruz Bazen dilimizin kılıç gibi kuvvetlice keserek önlediği kötülükler bulunur Bazı kötülükleri düzeltmeye ne elimiz ve yetkimiz yetişir, ne de dilimiz Bu durumda da kalben buğz ederiz, söz konusu kötülüklerin şerrinden Allah’a sığınırız, kötülük yapanların ıslah olmaları için duâ ederiz Veya çok fazla damarımıza dokunmuşsa Allah’ın Kahhâr ismi şerîfine havâle ederiz
Bunlar bizim muhtelif kötülükler karşısında sergilediğimiz muhtelif tutum ve davranış türleridir Yukarıdaki hadîste Peygamber Efendimiz (asm) kötülüklere karşı “duruşumuzu üç ana kategoride ele almıştır
1Yetkimiz dâhilinde olanları önlemek 2Dilimizle müdâhaleyi gerektirenlere dilimizle müdâhale etmek 3Ne yetkimiz dâhilinde olan, ne de dilimizle değiştirmeye güç yetiremediklerimiz konusunda da, hiç olmazsa kalben buğz yolunu tercih etmek
Meselâ yetkili olduğumuz bir müessesede, bize bağlı bir memurun söz gelişi rüşvet alması, işini savsaklaması, iş verimini düşürmesi, işine hîle karıştırması, kaliteyi bozması vs gibi kötülükleri karşısında “elimizle yapabileceğimiz bir takım tedbirler vardır Hattâ bu durumda “el ile tedbir almak, zarûret hâlini alır Ya uyarırsınız, ya işini değiştirirsiniz, ya işine son verirsiniz, veya kötülüğün cinsine göre farklı cezâlar uygularsınız Ya da kavga eden iki kişinin öfkelerini, biri akrabanız da olsa yatıştırır, kavgayı önlemeye çalışırsınız Bütün bunlar “el ile düzeltmek kapsamındadır Burada yalnız dil ile sitem veya yalnız kalbî buğz yeterli olmaz Fakat başlangıçta damarına dokundurmadan ve tatlı dil ile uyarmayı da el ile düzeltmek sınıfında saymakta fayda var şüphesiz Yeterli derecede uyardıktan sonra kötülüğün ortadan kalkmadığını gördüğünüzde, kötülüğü düzeltme metodunu ve tarzını değiştirirsiniz İşte bu durumda; elinizde yetki varken yetkiyi kullanmaksızın ve önlem almaksızın yalnız kalben buğz etmek, zaafiyet alâmetidir Ancak; şimdilik bu da bir tedbirse,—gözlem devam ediyorsa—o başka mesele Â
Kezâ bizim, âmirimiz statüsündeki birisinin veya söz gelişi iş arkadaşımızın bir bayağılığına veya kötülüğüne şâhit olduğumuzda sergileyeceğimiz tavır, tepki, tutum, davranış ve yaklaşım da bir nevî el ile düzeltme kapsamına girmektedir Çünkü bu konuda ona etki edecek, ters tepmeyecek tarzda ona söz dinletecek, onu pişmanlığa ve hatasını görmeye sevk edecek davranışlar bizim bazen sert tepkimizde, bazen tatlı dilimizde, bazen bir acı çayımızda gizli olabilir Bu ise hem hadisin “el ile düzeltme tavsiyesine uygundur; hem de Kur’ân’ın “kötülüğü iyilikle giderme çağrısına muvâfıktır Bedîüzzaman Hazretlerinin, “Eğer hasmını mağlup etmek istersen, fenâlığına karşı iyilikle mukâbele et4 tavsiyesi, bu âyet ve hadislerin tefsiri mahiyetinde, “el ile düzeltme niteliğindedir Â
Demek el ile düzeltmek demek, kavga etmek demek değil; kavgayı yatıştırmak ve kötülüğe yapıcı tedbirlerle mâni olmak demektir
Dipnotlar:
1 Fussilet Sûresi, 4134;
2 A’râf Sûresi, 7199;
3 R Sâlihîn, 184;
4 Mektûbât, s 256
Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız