Ağrı komplex fizyolojik ve psikolojik bir olgudur. Ağrının ortaya çıkması ve algılanması birçok nörolojik yapı, biyokimyasal etkileşimler ve emosyonel reaksiyonlar aracılığı ile olur. Ağrı için objektif bir ölçüm yöntemi yoktur, ancak bireylerin yaralanma, stres ve acıya yanıtları tamamen farklıdır. Ayrıca akut ve kronik ağrı arasında da birçok yönden belirgin farklılıklar bulunmaktadır. Ağrılı hastayı tedavi eden hekim için akut ve kronik ağrı mekanizmalarını, ilişkili olabilecek çeşitli konularda psiko-sosyal olayları ve farklı tedavi girişimleriyle bu faktörlerin nasıl değiştiğini anlamak önemlidir.
Kronik ağrı, akut yumuşak doku hasarı ile aynı şekilde düşünülüp tedavi edilemeyecek farklı bir problemdir. İyileşmede gecikme riski olan omurga ağrılı hastaların tanınması akut değerlendirmenin önemli bir bileşenidir ve uzun dönem özürlülüğü önlemek amacıyla tedavi yöntemleri erken kullanılmasına olanak sağlar. Kronik ağrılı kişilerin tedavisinde, kronik ağrı durumu ile ilişkili çok yönlü konuların belirlenmesi gerekir. Altta yatan ağrı kaynağını ortadan kaldırmak kadar hem fiziksel hem de psiko-sosyal fonksiyonun yeniden sağlanması önemlidir. Kronik ağrı, patolojik bir tanı değildir, daha çok bozulan fonksiyonun tanısıdır. Ağrı, spesifik doku hasarı ile başlayabilir, ancak gözlenebilen ağrı davranışları ve ilişkili özürlülük, fiziksel bozukluk derecesinden beklenenden daha fazladır. Akut ağrıdan kronik ağrıya geçiş önemli bir çalışma alanı olmuştur, hekimler bunun nasıl olduğunu belirlemeye çalışmaktadır.
‘Neden bazı kişiler hasardan sonra kronik, dayanılmaz ağrı geliştirirken aynı derecede travmaya maruz kalan diğerleri kolaycı iyileşir’.
Bu ve benzeri soruların cevabı hala araştırma konusudur. Akut ağrıdan kronik ağrıya geçiş ile ilgili birçok değişik faktör tanımlanmıştır. Bunlar, hasarın doğası ile ilişkili olanlar ve kişinin mesleki, sosyal yapısı ve psikolojik özellikleri ile ilişkili olanlar olmak üzere ayrılabilir. Ancak genellikle kronik ağrıda ilişkili psiko-sosyal faktörlerin, hasarla ilişkili gerçek fiziksel faktörlerin hepsinden daha iyi belirleyici olduğunu vurgulamak önemlidir. Kronik Ağrı gelişimi ile ilişkili olduğu gösterilen farklı mesleki faktörlerin bazıları ağır fiziksel iş, işe dönüşte hafif görev imkanının olmaması, kötü çalışma ortamı veya mesleki memnuniyetsizlik, düşük eğitim düzeyi ve bir işte kısa süreli istihdamdır. Psikolojik faktörler, kronik omurga ağrısının gelişiminde oldukça önemli rol oynarlar. Psikolojik değişkenler, akut ağrıdan kroniye geçişle açıkça ilişkilidir ve genel olarak biyomedikal ve biyomekanik faktörlerden daha kuvvetli etkiye sahiptir. Emosyonel faktörlerin bazıları depresyon, anksiyete, sıkıntı, bir kişinin kendi sağlığını iyi hissetmemesidir. Bilişsel ve davranışsal faktörlerin de kronik ağrı durumunun gelişiminde anahtar rol oynadıkları düşünülmektedir. Bunlar pasif başa çıkma tarzı, aşırı abartma, felaket haline dönüştürme ve korku-kaçınma inançlarıdır.
Kronik ağrılı hastanın tedavisinde stresle başetme yöntemleri, gevşeme yöntemleri hastaya öğretilmelidir. Psiko-sosyal faktörlerin ağrıya olan olumsuz katkısı ve iyileşme sürecini nasıl etkilediği anlatılmalı ve hastanın tedaviye tam uyumu sağlanmalıdır. Kronik ağrının hastada yarattığı psikolojik hasar bilinmeli ve hekim tam bir empati ve sempatiyle hastaya yaklaşmalıdır.