Kubbe Veziri Nedir ?
Kubbe Veziri, KUBBENİŞİN olarak da bilinir, Osmanlı Devleti’nde en yüksek karar organı olan Divan-ı Hümayun’un asıl üyelerinden vezir.
Kubbe veziri, önceleri nişancıyla birlikte tuğra çekme, ferman ve hükum çıkarma işlerini yürütürdü. 16. yüzyılda devlet işlerinin yoğunlaşması üzerine, eyalet valiliklerinde ve cephe komutanlıklarında deneyin kazanmış beylerbeyleri, vezirlik verilere Divanı- Hümayun üyeliğine atandılar. Kubbe vezirlerinin sayısı da zamanla artarak beşe çıktı. Bunlara kıdem sırasına göre vezir-i sani (ikinci vezir), vezir-i salis (üçüncü vezir), vezir-i rabi (dördüncü vezir) ve küçük vezir unvanları verilmekteydi.
Osmanlı İmparatorluğu
Görevi sona eren sadrazamın yerine vezir-i saninin atanması, öteki vezirlerin birer aşama yükselmesi, küçük vezirliğe de dışarıdan atama yapılması bir gelenekti.
Kubbe vezirleri Divan-ı Hümayun’da sadrazamın sağına otururlardı. GÜndem üzerine görüşlerini açıklarlar, sadrazamın verdiği davalara ve yazılacak hükümlere ilişkin görevleri yerine getirirlerdi. Kubbe vezirleri Bağdat, Şam, Mısır ve Budin beylerbeyliklerine, serdarlık ve seraskerlik görevlerine de atanırdı. Sadrazamın seferde olduğu sırada ona sadaret kaymakımı saruyla vezir-i sani vekalet eder, padişahın İstanbul dışında olduğu zamanlar bir kubbe veziri de rikab-ı hümayun kaymakımı sanıyla onun yanında bulunurdu.
Kubbe vezirlerinin sayısı 17. yüzyılın ortalarında yediye çıktı. Enderun’un amirlerinden silahdar, çuhadar, rikabdar ağalara kltuk veziri sanı verilerek bunlar arasından kubbe vezirliğine atamalar yapılmaya başlandı. Vezirlik rütbesi olmayan Divan-ı Hümayun üyelerine de (örn. kaptanıderya, nişancı) vezirlik verilmesi gelenekleşti. Köprülü Mehmed Paşa’nın, Divan-ı Hümayun’un yetkilerinin çoğunu kendisinden toplamasıyla, 1656’dan sonra kubbe vezirlerinin önemi gittikçe azaldı. 18. yüzyılın başında merkezde, yalnız iki kubbe veziri bulunuyordu.
Kubbe Veziri, KUBBENİŞİN olarak da bilinir, Osmanlı Devleti’nde en yüksek karar organı olan Divan-ı Hümayun’un asıl üyelerinden vezir.
Kubbe veziri, önceleri nişancıyla birlikte tuğra çekme, ferman ve hükum çıkarma işlerini yürütürdü. 16. yüzyılda devlet işlerinin yoğunlaşması üzerine, eyalet valiliklerinde ve cephe komutanlıklarında deneyin kazanmış beylerbeyleri, vezirlik verilere Divanı- Hümayun üyeliğine atandılar. Kubbe vezirlerinin sayısı da zamanla artarak beşe çıktı. Bunlara kıdem sırasına göre vezir-i sani (ikinci vezir), vezir-i salis (üçüncü vezir), vezir-i rabi (dördüncü vezir) ve küçük vezir unvanları verilmekteydi.
Osmanlı İmparatorluğu
Görevi sona eren sadrazamın yerine vezir-i saninin atanması, öteki vezirlerin birer aşama yükselmesi, küçük vezirliğe de dışarıdan atama yapılması bir gelenekti.
Kubbe vezirleri Divan-ı Hümayun’da sadrazamın sağına otururlardı. GÜndem üzerine görüşlerini açıklarlar, sadrazamın verdiği davalara ve yazılacak hükümlere ilişkin görevleri yerine getirirlerdi. Kubbe vezirleri Bağdat, Şam, Mısır ve Budin beylerbeyliklerine, serdarlık ve seraskerlik görevlerine de atanırdı. Sadrazamın seferde olduğu sırada ona sadaret kaymakımı saruyla vezir-i sani vekalet eder, padişahın İstanbul dışında olduğu zamanlar bir kubbe veziri de rikab-ı hümayun kaymakımı sanıyla onun yanında bulunurdu.
Kubbe vezirlerinin sayısı 17. yüzyılın ortalarında yediye çıktı. Enderun’un amirlerinden silahdar, çuhadar, rikabdar ağalara kltuk veziri sanı verilerek bunlar arasından kubbe vezirliğine atamalar yapılmaya başlandı. Vezirlik rütbesi olmayan Divan-ı Hümayun üyelerine de (örn. kaptanıderya, nişancı) vezirlik verilmesi gelenekleşti. Köprülü Mehmed Paşa’nın, Divan-ı Hümayun’un yetkilerinin çoğunu kendisinden toplamasıyla, 1656’dan sonra kubbe vezirlerinin önemi gittikçe azaldı. 18. yüzyılın başında merkezde, yalnız iki kubbe veziri bulunuyordu.