nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Kul hakkı yemenin hükmü nedir? Kul hakkı nasıl ödenir?
Hz Peygamber (sas), üzerinde kul hakkı bulunan şahısların, adalet sahibi olan mazlumlardan helallik almalarını öğütlemiştir Bunun yapılmaması durumunda haksızlık yapan kişinin salih amellerinin, haksızlığı ölçüsünde alınarak yargı sahibine verileceğini, eğer verilecek salih amel bulunamazsa o zaman da mazlumun günahlarının zalime yükleneceğini belirtir (Buhari, Mezalim, 10) Yine Peygamberimiz (sas), imkanı olduğu halde zamanı gelmiş bir borcu ödemeyenlerin kul hakkını ihlal ettiğini şöyle açıklama eder: “Ödeme gücü olan zengin kişinin, ödemeyi ertelemesi zulümdür (Buhari, Havale, 1)
Görüldüğü üzere kul hakkı, kişinin Cennet ya da Cehennem ’e gidişinde önemli ölçüde belirleyici bir rol oynamaktadır Allah ’ın huzuruna kul hakkı ile çıkmanın, çok ağır bir vebali vardır Çünkü böyle bir günahın Allah kadar bağışlanması, yargı sahibinin affetmesi şartına bağlanmıştır Yargı sahibi, hakkını almadıkça ya da bu hakkından vazgeçmedikçe, Allah kul hakkı yiyenin bu günahını affetmemektedir Çünkü ilahi yargı, bunu gerektirir Veda hutbesinde Rasulüllah (sas) “Ey halk müziği, sizin canlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız, rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır (dokunulmazdır) (Buhari, Hacc, 132) buyurmuştur
Buna tarafından, gasp, hırsızlık ya da izinsiz alma gibi yollarla elde edilen haram para ya da mülk, sahipleri biliniyor ise kendilerine yahut mirasçılarına, bilinmiyor ise fakirlere veya hayır kurumlarına onların namına sadaka olarak verilmelidir Keza, yapılan bu kusurlardan nedeniyle da Allah ’tan affetme ve mağfiret dilenmelidir
Mal veya darp gibi şeylerle ilgili olmayan gıybet, bühtan gibi adalet ihlallerinde en açıkçası, adalet sahibine durumu anlatıp helalleşmek olmakla beraber, her zaman bu şartı gerçekleştirmek muhtemel olmadığından veya ahali bundan çekindiklerinden, kendi namına tövbe edip, adalet sahibi adına da istiğfar etmek, dua etmek ya da hayır hasenat yaparak sevabını ona kusuruna bakmamak, bu cins hak ihlallerine keffaret olur (Maverdi, elHavi, I, 107; İbn Teymiyye, elFetava ’lKübra, I, 113) *
Hz Peygamber (sas), üzerinde kul hakkı bulunan şahısların, adalet sahibi olan mazlumlardan helallik almalarını öğütlemiştir Bunun yapılmaması durumunda haksızlık yapan kişinin salih amellerinin, haksızlığı ölçüsünde alınarak yargı sahibine verileceğini, eğer verilecek salih amel bulunamazsa o zaman da mazlumun günahlarının zalime yükleneceğini belirtir (Buhari, Mezalim, 10) Yine Peygamberimiz (sas), imkanı olduğu halde zamanı gelmiş bir borcu ödemeyenlerin kul hakkını ihlal ettiğini şöyle açıklama eder: “Ödeme gücü olan zengin kişinin, ödemeyi ertelemesi zulümdür (Buhari, Havale, 1)
Görüldüğü üzere kul hakkı, kişinin Cennet ya da Cehennem ’e gidişinde önemli ölçüde belirleyici bir rol oynamaktadır Allah ’ın huzuruna kul hakkı ile çıkmanın, çok ağır bir vebali vardır Çünkü böyle bir günahın Allah kadar bağışlanması, yargı sahibinin affetmesi şartına bağlanmıştır Yargı sahibi, hakkını almadıkça ya da bu hakkından vazgeçmedikçe, Allah kul hakkı yiyenin bu günahını affetmemektedir Çünkü ilahi yargı, bunu gerektirir Veda hutbesinde Rasulüllah (sas) “Ey halk müziği, sizin canlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız, rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır (dokunulmazdır) (Buhari, Hacc, 132) buyurmuştur
Buna tarafından, gasp, hırsızlık ya da izinsiz alma gibi yollarla elde edilen haram para ya da mülk, sahipleri biliniyor ise kendilerine yahut mirasçılarına, bilinmiyor ise fakirlere veya hayır kurumlarına onların namına sadaka olarak verilmelidir Keza, yapılan bu kusurlardan nedeniyle da Allah ’tan affetme ve mağfiret dilenmelidir
Mal veya darp gibi şeylerle ilgili olmayan gıybet, bühtan gibi adalet ihlallerinde en açıkçası, adalet sahibine durumu anlatıp helalleşmek olmakla beraber, her zaman bu şartı gerçekleştirmek muhtemel olmadığından veya ahali bundan çekindiklerinden, kendi namına tövbe edip, adalet sahibi adına da istiğfar etmek, dua etmek ya da hayır hasenat yaparak sevabını ona kusuruna bakmamak, bu cins hak ihlallerine keffaret olur (Maverdi, elHavi, I, 107; İbn Teymiyye, elFetava ’lKübra, I, 113) *