Profösör
Super Mod
- Katılım
- Ocak 11, 2022
- Mesajlar
- 3,752
- Etkileşim
- 29
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Konum
- Rusya
- Web sitesi
- bilgilihocam.com
- F-D Coin
- 125
İçinde bulunduğumuz dünya hayatında sayısını dahi bilmediğimiz canlı ve cansız bütün varlıklar âdemoğluna hizmet etmektedir. Tabi ki burada bahsettiğimiz cansız varlıklar, bizim cansız saydığımız varlıklardır ki aslında onlarda bir can taşımaktadırlar. Çünkü Mevla’mız şöyle buyurmuştur:
Bu nedenle, yerde ve gökte her ne varsa Mevla’mızı tesbih etmektedir ve adeta bütün varlıklar, Ya Rab belki biz sana kul olma şerefiyle şereflenemedik, fakat senin yoktan var ettiğin varlıklarının arasına girebildiğimiz için sana sonsuz şükürler olsun derler.
Peki, bu güzel bakış ile bakarsak, kulluğundan memnun olmayan bir insanın hali nasıl bir haldir? Yani şöyle ki bazı insanlar kulluğunu o kadar küçük görür olmuş ve bir kenara atar olmuşlar ki adeta kulluklarından iğrenerek etraflarında ki canlılara imrenir olmuşlar. Sonra ise bende onlardan biri olsaydım veya hiç olmasaydım diyerek isyana düşer olmuşlar.
Şüphesiz bu sözler büyük bir gaflet ile söylenmiş sözlerdir. Çünkü böyle bir söz söyleyebilmek için imrenilen o canlının gözüyle dünyaya bakabilmek gerekir. İşte böyle bakabilen bir insan, zaten kendi değerini anlayacak ve bu durumunun ne kadar yanlış olduğunu görecektir. Tabi bu konu ile alakalı akla şu gelebilir. Mesela bu konunun en büyüklerinden Hazreti Ebu Bekir (ra) efendimiz bir vakit demiştir ki keşke bir kuru ot parçası olsaydım. Peki, bu söz ile Sadıkların efendisi bir kuru ota imrenmemiş midir? Şunu çok iyi bilmeliyiz ki büyüğümüz Hz. Ebu Bekir (ra) bu sözü bir makam sonucu ve özellikle kulluk makamının ona vermiş olduğu çok büyük sorumluluktan dolayı söylemiştir. Çünkü kulluk büyüdükçe ağırlığı artmaktadır. Yani sorumluluk bilinci de makamla beraber büyür, fakat şu da var ki o büyük ağırlığın karşılığında ise o ağırlığın misli ile ikram vardır.
Kuran-ı Kerimde gördüğümüz üzere, bu konuya benzer bir mesele Hz. Meryem annemizin başından geçmiştir ki doğum sancısı O’nu bir hurma ağacına sürüklediğinde şöyle buyurmuştur;
Kısaca bilmeliyiz ki bir sözü kimin söylediği ve neden söylediği çok önemlidir. Bizim burada bahsettiğimiz tamamen büyük bir gaflet ile isyan içeren sözlerin yanlış olduğunu ortaya koymaktır. Yoksa çok değerli olan büyüklerimizin makamlarına ve durumlarına göre söylediği sözler değildir. Çünkü düzgün bir şekilde düşünürsek göreceğiz ki bu büyüklerimize bu tür sözleri söyleten kesinlikle isyan değildir, tam aksine Rabbimizin hiç yoktan verdiği nimetleri kendilerine layık görmemeleri ve kendilerine sadece bir ot parçası olmayı veya hiç var olmamayı layık görmeleridir.
Özetle, ortada imrenilecek bir durum var ise oda Âlemleri yoktan ve bir ol emri sonucu yaratan Rahmani Rahim olan Mevla’mıza kul olmaktır. Yüce Mevla’mız bu büyük şerefi anlamayı ve böylece kulluk makamına yükselmeyi biz kullarına nasibi ikram eylesin. Âmin
(50) İsra Suresi,17/ 44
(51) Meryem Suresi, 19/23
Yüce Mevla’mız bu ayetiyle her varlığın kendince Rabbini zikrettiğini açık bir şekilde ifade etmektedir. İşte bu zikir ehli olan bütün canlılardan iğrenerek baktığımız bir solucandan, mesafesini dahi anlayamadığımız kadar uzaklıkta olan bir yıldız dahi âdemoğluna hizmet etmekte ve bundan şeref duyarak Mevla’mızı şükür ile tesbih etmektedir. Çünkü Rahmani Rahim Mevla’mız onları yoktan var etmiş ve o şekçin kullarına ikram etmiştir. Onlar ise Rab’lerinin bu muradına teslim olmuşlar ve bu murat onlar için en büyük şeref olmuştur.7 kat gökler ve yeryüzü ve onlarda bulunanlar, O’nu (Allah’ı) tesbih ederler. O’nu hamd ile tesbih etmeyen bir şey yoktur. Ve fakat onların tespihlerini siz anlayamazsınız, . Muhakkak ki O; Hâkim’dir, Gafur’dur (mağfiret edendir) (50)
Bu nedenle, yerde ve gökte her ne varsa Mevla’mızı tesbih etmektedir ve adeta bütün varlıklar, Ya Rab belki biz sana kul olma şerefiyle şereflenemedik, fakat senin yoktan var ettiğin varlıklarının arasına girebildiğimiz için sana sonsuz şükürler olsun derler.
Peki, bu güzel bakış ile bakarsak, kulluğundan memnun olmayan bir insanın hali nasıl bir haldir? Yani şöyle ki bazı insanlar kulluğunu o kadar küçük görür olmuş ve bir kenara atar olmuşlar ki adeta kulluklarından iğrenerek etraflarında ki canlılara imrenir olmuşlar. Sonra ise bende onlardan biri olsaydım veya hiç olmasaydım diyerek isyana düşer olmuşlar.
Şüphesiz bu sözler büyük bir gaflet ile söylenmiş sözlerdir. Çünkü böyle bir söz söyleyebilmek için imrenilen o canlının gözüyle dünyaya bakabilmek gerekir. İşte böyle bakabilen bir insan, zaten kendi değerini anlayacak ve bu durumunun ne kadar yanlış olduğunu görecektir. Tabi bu konu ile alakalı akla şu gelebilir. Mesela bu konunun en büyüklerinden Hazreti Ebu Bekir (ra) efendimiz bir vakit demiştir ki keşke bir kuru ot parçası olsaydım. Peki, bu söz ile Sadıkların efendisi bir kuru ota imrenmemiş midir? Şunu çok iyi bilmeliyiz ki büyüğümüz Hz. Ebu Bekir (ra) bu sözü bir makam sonucu ve özellikle kulluk makamının ona vermiş olduğu çok büyük sorumluluktan dolayı söylemiştir. Çünkü kulluk büyüdükçe ağırlığı artmaktadır. Yani sorumluluk bilinci de makamla beraber büyür, fakat şu da var ki o büyük ağırlığın karşılığında ise o ağırlığın misli ile ikram vardır.
Kuran-ı Kerimde gördüğümüz üzere, bu konuya benzer bir mesele Hz. Meryem annemizin başından geçmiştir ki doğum sancısı O’nu bir hurma ağacına sürüklediğinde şöyle buyurmuştur;
Tabi ki iffetli annemiz kendini çok zor bir durumda gördüğünden ve doğum halinin vermiş olduğu zorluktan dolayı böyle bir söz söylemiştir ki Rahmani Rahim Mevla’mızın yardımı da hiç gecikmeden O’nu kuşatmıştır.“Keşke ben bundan önce ölseydim de unutulanlardan olsaydım”. (51)
Kısaca bilmeliyiz ki bir sözü kimin söylediği ve neden söylediği çok önemlidir. Bizim burada bahsettiğimiz tamamen büyük bir gaflet ile isyan içeren sözlerin yanlış olduğunu ortaya koymaktır. Yoksa çok değerli olan büyüklerimizin makamlarına ve durumlarına göre söylediği sözler değildir. Çünkü düzgün bir şekilde düşünürsek göreceğiz ki bu büyüklerimize bu tür sözleri söyleten kesinlikle isyan değildir, tam aksine Rabbimizin hiç yoktan verdiği nimetleri kendilerine layık görmemeleri ve kendilerine sadece bir ot parçası olmayı veya hiç var olmamayı layık görmeleridir.
Özetle, ortada imrenilecek bir durum var ise oda Âlemleri yoktan ve bir ol emri sonucu yaratan Rahmani Rahim olan Mevla’mıza kul olmaktır. Yüce Mevla’mız bu büyük şerefi anlamayı ve böylece kulluk makamına yükselmeyi biz kullarına nasibi ikram eylesin. Âmin
(50) İsra Suresi,17/ 44
(51) Meryem Suresi, 19/23