Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Kur ’ân ’ın Anlaşılmasında Yöntem hakkında bilgi

Kur ’ân ’ın Anlaşılmasında Yöntem hakkında bilgi
0
193

nicebayan

FD Üye
Katılım
Ara 24, 2016
Mesajlar
94,678
Etkileşim
2
Puan
38
Yaş
37
Web sitesi
nicebayan.com
F-D Coin
95
Kur ’ân ’ın Anlaşılmasında Usul hakkında veri


Kur ’ânı Kerîm müslümanların hayatları için vazgeçilmez bir rehber olarak kabul
edildiğinden onun dürüst anlaşılması için ilk dönemlerden itibaren yoğun bir zihnî etkinlik
ortaya konmuş ve bunun ürünü olarak varlıklı bir literatür oluşmuştur Sahâbe ve onları takip
eden nesilde şifahî olarak oluşturulan, bir sonraki nesilden itibaren de yazıya geçirilen bu
mirasın bize dek gelen birincil örneğini İmam Şâfiî ’nin erRisâle ’si teşkil eder İmam Şâfiî
“Nasıl anlaşılır? sorusu yerine “Nasıl açıklıyor? sorusunu koymuş ve kitabının baş
tarafında “Allah ’ın, kendi hükmünü nasıl ve hangi lafızlarla, kavramlarla açıkladığını
tesbit etmeye çalışmıştır
Gazzâlî, elMüstasfâ min ‘ilmi ’lusûl isimli kitabında (I, 339340), “Hz
Peygamber ’den duyulan ilâhî kelâmdan Allah ’ın muradını kavrayış problemini ele almış,
bunun için hitapta kullanılan dilin bilinmesinin şart olduğunu kaydettikten sonradan sözü şöyle
sürdürmüştür: “Eğer lafız, ‘diğer bir mânaya ihtimali bulunmayan ’ anlamında ‘nas ’ ise
anlayışlı olmak için dili iyi anlamak yeterlidir Eğer sözün birdenbire artı mânaya ihtimali varsa, yanına
üstelik karîne bulunmadıkça ilâhî murat anlaşılamaz Karîne de bir kaç çeşittir:
*‘Hasat günü de hakkını verin ’ (En‘âm 6141) meâlindeki âyette geçen ‘hak ’
kelimesinin ‘öşürdür ’ diye açıklanmasında görüldüğü gibi karîne açık bir laf olabilir
* ‘ Gökler de O ’nun kudret elinde dürülüp bükülmüştür ’ (Zümer 3967) meâlindeki
âyette olduğu gibi karîne us olabilir

*Işaret, hareket ve davranışla öncesi, sonrası gibi pek çok hal karîneleri olabilir
Bunları bana kalırsa görebilen ve yaşamış sahâbe daha sonrakilere, belli veri veya zan hâsıl edecek
şekilde açık sözlerle ya da yukarıda geçenlere aynı karînelerle naklederler
Gazzâlî ’nin yaptığı “nas olan ve olmayan sözler taksimini, mânalarını açarak ve her
birinin özelliklerini açıklayarak veren usulcülerden Şevkânî (ö 12501832), kısaca şunları
söylemektedir:
Lafızlar zihinlere, keza mantûkları keza de mefhumlarıyla birtakım mânaları taşırlar
Mantûk “söylenen demektir; mânaya sözden, sözün lugat anlamından ulaşılıyorsa
anlaşılana terim olarak mantûk denir Söylenenden, lafızdan değil de onun mânası üstünde
düşünülerek, birtakım işaret ve karîneler değerlendirilerek bir başka mânaya ve hükme
ulaşılıyorsa buna da “mefhum denir Mantûk mâna bakımından tek ihtimalli ise “nas, çok
ihtimalli ise “zâhir ismini alır Lafzın mantûku ile tek mânayı ihtiva etmesi de
“mutabakat, “tazammun ve “iltizam şekillerinde olursa “sarîhtir Belirlenmiş bir insanın adı
olan Ahmed lafzının o insanın bütününe delâleti (bütününü anlatması) birincisine
(mutabakat); eli, ayağı, kalbi gibi parçalarını anlatması (bunların da genelin parçaları olarak
mânaya dâhil bulunması) ikincisine (tazammun); yürür ve konuşur olduğunu anlatması da
üçüncüsüne (iltizam) örnektir İltizamda Ahmed ’in insan olduğunu düşünen kimse onun, bir
ârıza bulunmadıkça yürür ve konuşur olması gerektiği (insan olmaktan bunun lâzım geldiği)
sonucuna varmaktadır Bu netice, bu mâna Ahmed ’in bütünü ya da parçası değil diğer bir
ilişki türüyle ona emrindeki olan özelliğidir Bu mânaların tamamı nassın sarih mânalarıdır
Sözden mânaya gidiş “iktizâ, “îmâ ve “işaret yollarıyla olursa “gayri sarîhtir
Şer‘lahza veya aklen cümlenin ve mânanın istikrarlı, dürüst olması emin bir anlayışı (söze
muhakkak bir mâna vermeyi) zorunlu kılıyorsa “iktizâ delâleti; tümce ile birlikte bulunan
hükmü, abuk subuk veya yersiz olmasın diye mazeret olarak eleştirmek icap ediyorsa, diğer bir
deyişle söz, hükmün gerekçesi olarak değerlendirilmediği taktirde boşboğaz olacaksa ve bu
sebeple gerekçe (illet) olarak değerlendirilmiş olursa “îmâ delâleti, söyleyenin
kastetmediği tutarlı bir mâna ortaya çıkıyorsa, us bu anlamı da çıkarıyorsa “işaret delâleti
laf konusudur
Mefhum, söylenenden (mantûk) çıkarılan, ama söylenmemiş olan (laf de
geçmeyen) mânadır Bu da “muvâfık ve “rakip diye ikiye ayrılır Mefhum diye açıklama
edilen mâna mantûktan anlaşılan mânaya yerinde ise “muvâfık mefhum vardır; bu iki mâna
hüküm ve etki bakımından eşdeğer ise mefhumdan çıkarılana “lahnü ’lhitâb denir; “Annene öf
deme! sözü, “Bıktım senden deme! mefhumunu da verir; bu “lahnü ’lhitâba örnektir
Benzer cümleden çıkarılacak olan “Anneni vurma mefhumu ise mantûktan daha kuvvetlidir
ve buna “fahve ’lhitâb denilmektedir
Mantûk ile mefhum aralarında uyarlama yok, bir yönden kuralsızlık (muhalefet) varsa
muhalif mefhuma ulaşılmış ve buna “delîlü ’lhitâb ismi de verilmiştir Rakip mefhumun
çeşitlerine girmek sözü uzatacağı için burada birkaç örnekle yetineceğiz: “Kırmızı elma al
aramak “Yeşil elma alma demektir “Çocuk uyanırsa hırkasını giydir çağırmak “Uyanmazsa
giydirme demektir, “Attan şehre girince in aramak, “Girmedikçe inme demektir
(Şevkânî, İrşâdü ’lfuhûl, s 302310)
Alışılmış usulcüler Arap dilinin, Kur ’ân ’ın nâzil olduğu çağdan bu yandan sahip olduğu
bu ifade (delâlet) özelliklerini göz önüne alarak lafızdan hareket etmişler, kısmen ya da
ayrıntılarıyla yürürlükten kaldırıldığı na (nesh) dair belli delil bulunmayan âyet ve hadislerin
mânalarını ve hükümlerini tüm süre ve mekânlar için geçerli kabul etmişler, Kur ’ân ’ı da
bu çerçevede anlamaya, açıklamaya çalışmışlardır Kur ’ân ’ın ve hadislerin bütününden
çıkardıkları esas amaçları (makåsıd), yeri geldikçe tek tek âyet ve hadislerin hikmetleri
olarak değerlendirmişler, buna dayalı açıklamalar yapmışlardır Belli bir âyet veya hadisin
birincil bakışta görünen o ki mânası fikir veya makasıdla ya da mânaları açık ve belirli naslar gibi
daha enerjik bir delille çelişirse çelimsiz olanı, dinç olana kadar yorumlama (te ’vil, barış)
yoluna gitmişlerdir
Olağan tefsir usulünde ağırlıklı olarak Kur ’ân metninin bağımsızlığına hasar
vermeden onu anlama çabası esas alınırken son zamanlarda bu çabanın yanında, Kur ’ân ’ı
içinde yaşanılan zamanın şartlarına taşıyarak ona yaşanan hayatın gidişini belirleyici bir
işlev doldurma düşüncesi siklet kazanmaya başladı Bazı modern İslâm âlimleri ve zihin
adamlarına tarafından, İmam Şâfiî ’den itibaren olağan dönem usûli fıkıh ve özellikle ehli hadis
geleneği mensupları, yorumcunun öznelliğine aleyhinde Kur ’ân metninin bağımsızlığını koruma
kaygısını öne çıkarmışlar, oysa zamanla bu kaygının abartılması giderek metni anlayan
öznenin (fakih, mütekellim vb), yaşadığı dönemin ve toplumun şartlarından uzak kalması
sonucunu doğurmuş; bu da Kur ’ânı Kerîm ’in yaşanan çağa taşınmasına ve belirle yicilik
işlevine hasar vermiştir
Bu iki taraflı tesbite karşın az çok bambaşka öneriler geliştirmeye çalışan bazı modern
âlimlerin paylaştıkları esas önerge, Kur ’ânı Kerîm ’in evrensel mesajlarıyla temel ilke ve
amaçlarının muhakkak yöntemlerle metinden çıkarılması ve bunların dağıtılmış tarihî durumlara
uygulanmasıdır Bu suretle başlangıç dönemlerinde olduğu gibi bugün de Kur ’ân ’ı hayatla
bütünleştirmek, müslümanların ve genellikle insanlığın sorunlarına Kur ’ân ’dan çözümler

üretmek mümkün olacaktır Burada metni ve yorumcunun tarihî durumunu bir araya getiren
şey, Kur ’ân ’ın evrensel ilkeleri ve değerleridir
bununla birlikte Kur ’ân ’ı kavrayış konusundaki yeni fikirler de kendi içinde bir takım
problemler taşımakta olup, bunların taraftarlarının kendi arasında demin bir usul
birliğine ulaşmış olduklarını söylemek mümkün değildir Hem herzamanki yorum usulünü
devam ettirmenin gerekliliğine inanan kesimin bu tür yeni sayılabilecek usul önerilerine
yönelttikleri eleştiriler de hâlâ ilgili bilim muhitlerince tartışması sürdürülen konular
arasında bulunmaktadır Bu cins yeni sayılabilecek yöntem önerilerine aleyhinde çıkarak klasik
yorum usulünü devam ettirmenin gerekliliğine inanan epeyce dinç bir kesim de
mevcuttur
neticede günümüz İslâm dünyasında Kur ’ân ’ı anlama ve yorumlama konusunda
ümitli tartışmalar yaşanmakta; tüm bu gelişmeler Kur ’ân ’ın içten anlaşılması
yolunda kayda değer mesafelerin katedilmesine ve Kur ’ân araştırmaları alanında önemli
çalışmaların ortaya konmasına katkılar sağlamaktadır (bk Mehmet Paçacı, “Kur ’ân VII
Açıklanması ve Yorumlanması, SLAYT, XXVI, 398401) *
 
858,505Konular
982,838Mesajlar
33,077Kullanıcılar
Lequste44Son üye
Üst Alt