adanali
FD Üye
- Katılım
- Eki 20, 2019
- Mesajlar
- 2,792
- Etkileşim
- 0
- Puan
- 36
- Yaş
- 36
- Konum
- Adana
- Web sitesi
- bilgilihocam.com
- F-D Coin
- 69
Kur-an Tercümanı Olarak Bilinen Sahabe
Tercümanu'l-Kur'an olarak bilinen sahabi, Abdullah b. Abbas (r.a.)’dır.
Hz. Abdullah , Hz. Muhammed (s.a.s.)'in amcası Abbas (r.a.)'ın oğlu. Kesin olarak ne zaman doğduğu bilinmemekle birlikte onun Hicret'ten üç yıl kadar önce, Müslümanlar Mekke'de Şi'b-i Ebi Talib'te ekonomik ve sosyal kuşatma ve baskı altındayken doğduğu bilinmektedir. Annesi Ümmü'l-Fadl Lübabe binti el-Haris olup Mü'minlerin annesi Meymune'nin kız kardeşidir. Ümmü'l-Fadl, kadınlar arasında Hz. Hatice'den sonra İslam'a girenlerdendir.
Babası Hz. Abbas, Abdullah doğar doğmaz onu Hz. Peygambere götürmüş, Rasulullah (s.a.s.) de onu kucağına alarak: "Allahım! Onu dinde fakih kıl. Kitabın açıklamasını ona öğret." diye dua etmişti. İslam'ın yayıldığı ve hakim olduğu Medine toplumunda büyüyen Abdullah tam bir İslami terbiye ve bilgi almıştı.
Abdest almayı ve namaz kılmayı bizzat Hz. Peygamberden öğrenmişti. Gençliğinde de Peygamber Efendimiz tarafından birkaç kez başı okşanarak: "Allah'ım! bütün ilim ve hikmeti bu başa ver, ona te'vil ve tefsir'i öğret. Allah'ım!: İnsanoğluna verdiğin her ilim ve hikmeti bunun göğsünde topla." (Buhari, Vudu, 10; Müslim, Fadailu's-Sahabe, 138). diye dua etmiştir. Abdullah sürekli olarak Rasulullah'ın yanında bulunmuş ve ondan büyük ölçüde feyz ve bilgi almıştır.
Hz. Abdullah Hicretin sekizinci yılına kadar ailesiyle birlikte Mekke'de kalmıştı. Mekke fethi gününde, Huneyn ve Taif gazvelerinde ve Veda Haccı'nda Rasulullah ile birlikte bulunmuştu. Mekke fethinden sonra o da ailesiyle birlikte Medine'ye hicret etmişti. Birinci Halife Hz. Ebu Bekr'in ve ondan sonra Hz. Ömer'in sohbetlerinde bulunmuş ve birçok sahabeden ders ve bilgi almıştı. Üçüncü Halife Hz. Osman'ın şahsına çok bağlı olup onun zamanında devlet kademelerinde görev almış,
Abdullah İbn Ebi's-Serh ile birlikte Afrika seferine ve daha sonra da doğuda yapılan Taberistan fethine katılmıştı. Hicretin 35. yılında Hacc emirliği yapmıştı. Hz. Osman'ın şehadetinden önce evinin etrafında nöbet bekleyen büyük sahabelerin çocuklarıyla birlikte bulunmuş ve Halife'yi isyancılara karşı korumaya çalışmıştı. Daha sonra Hz. Ali'nin hilafeti sırasında da aynı şekilde devlet kademelerinin önemli mevkilerinde bulunmuştu.
Cemel ve Sıffin savaşlarında Hz. Ali'nin yanında yer alan İbn Abbas, Hakem Olayı'nda da Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.) ile birlikte Hz. Ali'yi temsil etmişti. Hz. Ali onu birkaç defa elçi olarak görevlendirmiş ve 'Hakem Olayı'ndan sonra da Basra Valiliğinde bulunmuştu. Bu sırada bölgede isyan eden Haricilerin bu isyanını bastırmış ve asayişi korumuştu. Basra valiliği sırasında kendisine atılan bir iftiraya dayanamayıp görevinden ayrılarak Mekke'ye gitmiş ve ömrünün sonuna kadar burada ilimle uğraşmıştır.
Hz. Muaviye'nin vefatından sonra Hz. Ali ve oğlu Hz. Hüseyin'in taraftarları tarafından Kufe'ye davet edilince kendi gitmediği gibi, bu davete icabet etmek isteyen Hz. Hüseyin'i de ikaz ederek gitmekten alıkoymaya çalıştı, fakat bunda bir türlü başarılı olamadı. Hz. Hüseyin'in Kufe'ye gitmek üzere yola çıkıp Kerbela'da şehid edilmesi Abdullah b. Abbas'ı bir hayli üzdü ve üzüntüsünden gözlerini kaybetti. Nihayet 68/687 yılında Taif'te yetmiş yaşındayken vefat etti.
Abdullah İbn Abbas (r.a.) İslam tarihinde siyasi faaliyetlerinden çok, ilmi ve sağlam şahsiyeti ile tanınır. Asr-ı Saadette yaşının küçük olmasından dolayı Rasulullah'ın evine ve özellikle teyzesi olan Hz. Meymune'nin hücresine rahatça girip çıkar, diğer ashabın bilmediği ve ilk anda öğrenme imkanı bulamadığı konuları öğrenirdi. Bunun için o naklettiği hadis, tefsir, ve fıkıh ilmine vukufu ile tanınır. Kur'an, tefsir, fıkıh'ın yanı sıra Arap edebiyatı sahasında geniş bir bilgiye sahipti. Abdullah İbn Mes'ud, Onun için: "O, Kur'an-ı Kerim'in tercümanıdır, müfessirlerin sultanıdır." demiştir. İlminin genişliğinden dolayı zamanında o, "Ümmetin alimi, ilim deryası" gibi lakaplarla anılırdı. Ahmed b. Hanbel'in kaydettiği bir hadiste Hz. Peygamberin İbn Abbas'ın ilmini övdüğü ifade edilir.
Abdullah İbn Ömer (r.a.) kendisine sorulup da bilemediklerinin İbn Abbas'tan sorulmasını ve cevabın kendisine de bildirilmesini isterdi. Verdiği fetva ve cevaplarından dolayı onu daima takdir ederdi.
Abdullah İbn Abbas İslami anlayış ve edebinden dolayı yaşlı sahabelerin bulunduğu toplantı yerlerinde onlar konuşup bir konuda fikir belirtmeden o asla konuşmaz ve söz almayı pek uygun görmezdi. Yaşının küçüklüğünü ileri sürüp yaşlı sahabelerle bir arada bulunmasını güzel bir davranış olarak görmeyenlere karşı Hz. Ömer (r.a.) bir gün onu da çağırmış ve Nasr suresinin tefsiri konusunda neler düşündüğünü sormuştu.
Abdullah'ın yaşının küçüklüğünden dolayı bu gibi meclislere katılmasını uygun görmeyenlerin Nasr suresinin tefsiri konusunda herhangi bir düşünceleri olmayınca Abdullah İbn Abbas bu surede Rasulullah (s.a.s.)'ın ecelinin yaklaştığını işaret eden ifadelerin olduğunu söylemiş ve Hz. Ömer de onu tasdik etmişti. Ashab yanında yaşının küçüklüğünden dolayı İbn Abbas'ın konuşmaktan çekindiğini hisseden Hz. Ömer ona şöyle demişti: "Yaşının küçük oluşu konuşmana engel olmasın, haydi konuş dinleyelim." Böylece Abdullah İbn Abbas yaşlı ve ileri gelen sahabelerle hep bir arada oturup kalkmış ve onlardan çok şey öğrenmişti.
Abdullah İbn Abbas (r.a.) kendisine sorulan sorular için önce Kur'an-ı Kerim'e bakar cevap bulamazsa Rasulullah'tan bu konuda bir bilginin olup olmadığını araştırır, sonra Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in içtihadlarına ve açıklamalarına bakıp onları esas alır, aksi halde kendi içtihadıyla meseleye çözüm getirirdi. İbn Abbas Hz. Peygamberden, sahabeden gelen ve kendi içtihadıyla oluşan tefsir bilgilerini bir kitap haline getirmiş değildir. Bize kadar intikal etmiş bulunan ve İbn Abbas'a ait olduğu söylenen "Tenviru'l-Mikbas min Tefsir İbn Abbas" isimli tefsirin ona ait olup olmadığı araştırılması gereken bir konudur. Abdullah İbn Abbas'ın tefsir'e dair rivayetleri ilim adamlarımızdan Firuzabadi tarafından derlenip bir araya getirilmiş ve yukarıdaki isimle yayınlanmıştır .
İbn Abbas'ın son derece disiplinli ve muntazam çalışma sistemi vardı. İşlerini titizlikle belli bir plan dahilinde düzenlerdi. Bu planına önce kendi aynen uyardı. Haftanın belirli günlerinde geniş halk kitlesine dini ilimlerle ilgili dersler, dini ilimler dışında Arap dili, şiiri ve edebiyatı üzerinde etraflı konuşmalar yapardı.
Hz. Osman devrinde yaptığı ilmi çalışmaların yanında Afrika seferine, İslam ordusu adına elçilik vazifesiyle katılmıştır. Afrika'daki Bizans genel valisi Georgios ve adamlarıyla ilmi tartışmalar yapmıştır. Georgios ve etrafındakiler O'nun akıl, zeka, fikir kuvvetini ve ilim kudretini görerek: "Bu insan Arapların en derin alimidir." sonucuna varmışlardır.
Komutan, elçilik ve valilik gibi devletin üst düzey siyasi görevlerinin yanında ilminin üstünlüğü ve derinliğiyle Ashab-ı Kiram, Hz. Ömer ve Hz. Osman tarafından çok iltifat gördü. O bu iltifatlar karşısında daima tevazu gösterdi. Çok övüldüğü zamanlarda alçak gönüllülüğü elden bırakmaz ve: "Bana bu nimeti ihsan eden Allah'tır. Rasulullah (s.a.s.) benim için dua ederek ilim ve hikmet niyazında bulunmuşlardır." diye konuşurdu.
İslam tarihinde, Garibü'l-Kur'an (Arap diliyle nazil olan Kur'an-ı Kerim'deki Arapça olmayan, Araplarca duyulmamış, bilinmeyen, civar dillerden alınan kelimeler) hakkında açıklamalar, bunlar hakkında en sahih rivayetler İbn Abbas'a dayanır. Müşkilü'l-Kur'an (Kur'an-ı Kerim'in derinliklerine inme, bulma, çözme ve güçlükleri giderme) konusunu da ilk ele alan yine İbn Abbas'tır. Peygamber Efendimiz (asm)'den 1660 Hadis-i Şerif rivayet etmiştir. Fıkıh ilminin temelini oluşturan kişilerdendir; ciltler dolduran fetvaları fıkıh ilminin en kuvvetli temellerindendir.
Mekke'de yetişen birçok fakih onun vasıtasıyla yetişmiştir. Bu sebepten "Mekke Tefsir Mektebi"nin kurucusu İbn Abbas'tır denilir.
Tabiinden Ebu Salih (r.a.): "İbn Abbas'ın ilim meclisi ile bütün Kureyş iftihar etse değer" dediği ve onun derslerinde tefsir, hadis, fıkıh, lisan, şiir, edebiyat, takrir gibi konularda herkesi doyuracak cevaplar verildiği kendinden sonra da kabul edilmektedir. Kendi zamanında ünü devlet sınırlarını aşmıştı.
İbn Abbas'tan ilim öğrenen, Hadis rivayet eden pekçok alim yetişmiştir. Başta kendi oğulları, Muhammed İbn Abdullah, Ali İbn Abdullah, yeğeni Abdullah İbn Ubeydullah ve Abdullah İbn Ma'bed, Abdullah İbn Ömer, Şa'be İbn Hakem, Merved İbn Mahreme, Ebu't Tufeyl, Ebu İmame İbn Sehl, Said İbn el-Müseyyeb vs. Kendisi de yüce peygamberimizden, Hz. Abbas'tan, annesi Lübabe'den, Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali (r.a.)'den, Hazreti Abdurrahman İbn Avf'den, Hz. Muaz İbn Cebel'den, Hz. Ebu Zerr el-Gifari'den bizzat işiterek hadis-i şerif rivayet etmiştir. Rivayetleri; Kütüb-ü Sitte'de yer almaktadır.
Abdullah İbn. Abbas'ın rivayet ettiği bazı hadis-i şerifler:
"Kur'an-ı Kerim'e saygı göstermek, besmele okuyarak başlamakla olur, Kur'an-ı Kerim'in anahtarı besmeledir."
"Öğretiniz, müjdeleyiniz, güçleştirmeyiniz."
"Allah'u Teala'nın size verdiği sayısız nimetler için O'nu seviniz. Beni de Allah'u Teala'yı sevdiğiniz için seviniz."
"Ümmetimden iki sınıf düzgün olursa bütün insanlar düzgün olur. Bunlar bozulursa insanlar da bozulur. Bu iki sınıf amirler ve alimlerdir."
"Kur'an-ı Kerim'i kendi arzusuna (görüşüne) göre tefsir eden Cehennem'deki yerine hazırlansın."
"Tevbe ve istiğfara devam eden kimseye, Allah'u Teala her sıkıntıdan bir kurtuluş ve her darlıktan bir genişlik verir ve ummadığı yerden kendisini rızıklandırır."
"Sirkenin balı bozduğu gibi, kötü ahlak da ameli bozar."
"Kızdığın zaman sükut et."
"İşitmek görmek gibi değildir."
"Beş şeyden önce beş şeyi fırsat ve ganimet bil. İhtiyarlık gelmeden gençliği; hastalık gelmeden sıhhati; yokluk gelmeden zenginliği; meşguliyet gelmeden rahatı ve ölüm gelmeden hayatı ganimet bil."
"Bid'at sahibi bid'at işlemekten vazgeçmedikçe Allah'u Teala onun hiçbir ibadetini kabul etmez."
"İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünü ister. Karnını ancak bir avuç toprak doldurur. Allah'u Teala tevbe edenlerin tevbesini kabul eder."
"Ölünün mezardaki hali, imdat diye bağıran denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Kendisine bir dua gelince dünyanın hepsi kendisine verilmiş gibi sevinmekten daha çok sevinir. Allah'u Teala, yaşayanların duaları sebebiyle, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de ölülere hediyesi onlar için dua ve istiğfar etmektir."
Abdullah İbn Abbas (r.a.) buyurdular ki:
"Kur'an okuyan kimse hata etse, "lahin" (telaffuzda yanlışlık) yapsa veya acemi olsa bile, melek o kıraati indirdiği gibi yazar."
"Çocuklarınızın ilk sözü "La ilahe illallah" olsun. Ölümlerinde de "La ilahe illallah"ı telkin edin. Böyle olursa bin senede yaşasa Allah ondan bir günah sormaz."
"Her binanın bir temeli vardır. İslam binasının temeli de güzel ahlaktır."
"Gece ile gündüz birer binektir. Ahirete iletme vasıtası olarak bunlara bininiz (ömrünüzden istifade edin). Zinhar tevbeyi geciktirmekten sakının."
"Gizli sadaka Rabbin gazabını söndürür. Sıla-i rahim ömrü uzatır. Hayır yapan fena ölümden kurtulur. "La ilahe illallah " sözü doksan dokuz belayı defeder ki en aşağısı tasa (gam) 'dır.
"Kişinin kardeşine söylediği güzel bir söz sadakadır. Keza kişinin bir hususta kardeşine yardımı sadakadır. İçirdiği bir içim su sadakadır. Yol üzerinde eza verecek bir şeyin giderilmesi de sadakadır."
"Güzel ahlak hataları eritir; suyun buzu erittiği gibi."
"İçki bütün fuhuşları doğurur. Günahların en büyüğüdür."
"Bir kulun cildi, Allah'tan haşyeti dolayısıyla ürperir ve tüyleri diken diken olursa, o kulun hataları kurumuş ağaç yapraklarının dökülmesi gibi, üzerinden dökülür."
"Siz Cennet bahçelerine rastladığınızda faydalanınız. Dediler ki: "Ya Rasulullah Cennet bahçeleri nedir?" Buyurdu ki: "İlim meclisleridir."
"Sana hakkı getirenden hakkı kabul et. Küçük, büyük veya hoşuna gitmeyen birinden de olsa. Ve batılı da reddet, küçük, büyük veya hoşlandığın bir adamdan da olsa."
"Allah bir kulu sevdiğinde, mescide kayyum eder. Sevmezse hamama hizmetçi eder."
"Allah (c.c.) zekatı, malınızın geri kalanının güzelleşmesi ve temizlenmesi için, farz kıldı. Mirası da sizden sonrakiler için."
"Bak sana haber vereyim; en iyi hazine saliha kadındır. Kocası yüzüne bakınca, içi açılır, bir şey emretti mi yerine getirir ve kocasının gıyabında onun ırzını ve malını korur."
"Sözün içinde, büyü hükmünde sözler vardır. Şiirlerin içinde de hikmet vardır."
"Dua rahmetin anahtarıdır. Abdest namazın anahtarıdır. Namaz da Cennetin anahtarıdır."
"Allah (c.c.) imanı müsamaha ve haya içinde yarattı. Küfrü de hasislik ve amel içinde yarattı."
"Kendisi doyup da komşusu aç olan kimse mü'min değildir."
"Ulema ile oturmak ibadettir."
"Bir kimse ümmetime ya bir sünnet ifası veya bid'atın izalesi için bir hadis ulaştırırsa, onun makamı Cennettir."
"Bir kimse kardeşinin yazısına izinsiz bakarsa sanki ateşe batmış olur."
"Her hadisi herkese söylemeyin, aklı alacak adama söyleyin."
Tercümanu'l-Kur'an olarak bilinen sahabi, Abdullah b. Abbas (r.a.)’dır.
Hz. Abdullah , Hz. Muhammed (s.a.s.)'in amcası Abbas (r.a.)'ın oğlu. Kesin olarak ne zaman doğduğu bilinmemekle birlikte onun Hicret'ten üç yıl kadar önce, Müslümanlar Mekke'de Şi'b-i Ebi Talib'te ekonomik ve sosyal kuşatma ve baskı altındayken doğduğu bilinmektedir. Annesi Ümmü'l-Fadl Lübabe binti el-Haris olup Mü'minlerin annesi Meymune'nin kız kardeşidir. Ümmü'l-Fadl, kadınlar arasında Hz. Hatice'den sonra İslam'a girenlerdendir.
Babası Hz. Abbas, Abdullah doğar doğmaz onu Hz. Peygambere götürmüş, Rasulullah (s.a.s.) de onu kucağına alarak: "Allahım! Onu dinde fakih kıl. Kitabın açıklamasını ona öğret." diye dua etmişti. İslam'ın yayıldığı ve hakim olduğu Medine toplumunda büyüyen Abdullah tam bir İslami terbiye ve bilgi almıştı.
Abdest almayı ve namaz kılmayı bizzat Hz. Peygamberden öğrenmişti. Gençliğinde de Peygamber Efendimiz tarafından birkaç kez başı okşanarak: "Allah'ım! bütün ilim ve hikmeti bu başa ver, ona te'vil ve tefsir'i öğret. Allah'ım!: İnsanoğluna verdiğin her ilim ve hikmeti bunun göğsünde topla." (Buhari, Vudu, 10; Müslim, Fadailu's-Sahabe, 138). diye dua etmiştir. Abdullah sürekli olarak Rasulullah'ın yanında bulunmuş ve ondan büyük ölçüde feyz ve bilgi almıştır.
Hz. Abdullah Hicretin sekizinci yılına kadar ailesiyle birlikte Mekke'de kalmıştı. Mekke fethi gününde, Huneyn ve Taif gazvelerinde ve Veda Haccı'nda Rasulullah ile birlikte bulunmuştu. Mekke fethinden sonra o da ailesiyle birlikte Medine'ye hicret etmişti. Birinci Halife Hz. Ebu Bekr'in ve ondan sonra Hz. Ömer'in sohbetlerinde bulunmuş ve birçok sahabeden ders ve bilgi almıştı. Üçüncü Halife Hz. Osman'ın şahsına çok bağlı olup onun zamanında devlet kademelerinde görev almış,
Abdullah İbn Ebi's-Serh ile birlikte Afrika seferine ve daha sonra da doğuda yapılan Taberistan fethine katılmıştı. Hicretin 35. yılında Hacc emirliği yapmıştı. Hz. Osman'ın şehadetinden önce evinin etrafında nöbet bekleyen büyük sahabelerin çocuklarıyla birlikte bulunmuş ve Halife'yi isyancılara karşı korumaya çalışmıştı. Daha sonra Hz. Ali'nin hilafeti sırasında da aynı şekilde devlet kademelerinin önemli mevkilerinde bulunmuştu.
Cemel ve Sıffin savaşlarında Hz. Ali'nin yanında yer alan İbn Abbas, Hakem Olayı'nda da Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.) ile birlikte Hz. Ali'yi temsil etmişti. Hz. Ali onu birkaç defa elçi olarak görevlendirmiş ve 'Hakem Olayı'ndan sonra da Basra Valiliğinde bulunmuştu. Bu sırada bölgede isyan eden Haricilerin bu isyanını bastırmış ve asayişi korumuştu. Basra valiliği sırasında kendisine atılan bir iftiraya dayanamayıp görevinden ayrılarak Mekke'ye gitmiş ve ömrünün sonuna kadar burada ilimle uğraşmıştır.
Hz. Muaviye'nin vefatından sonra Hz. Ali ve oğlu Hz. Hüseyin'in taraftarları tarafından Kufe'ye davet edilince kendi gitmediği gibi, bu davete icabet etmek isteyen Hz. Hüseyin'i de ikaz ederek gitmekten alıkoymaya çalıştı, fakat bunda bir türlü başarılı olamadı. Hz. Hüseyin'in Kufe'ye gitmek üzere yola çıkıp Kerbela'da şehid edilmesi Abdullah b. Abbas'ı bir hayli üzdü ve üzüntüsünden gözlerini kaybetti. Nihayet 68/687 yılında Taif'te yetmiş yaşındayken vefat etti.
Abdullah İbn Abbas (r.a.) İslam tarihinde siyasi faaliyetlerinden çok, ilmi ve sağlam şahsiyeti ile tanınır. Asr-ı Saadette yaşının küçük olmasından dolayı Rasulullah'ın evine ve özellikle teyzesi olan Hz. Meymune'nin hücresine rahatça girip çıkar, diğer ashabın bilmediği ve ilk anda öğrenme imkanı bulamadığı konuları öğrenirdi. Bunun için o naklettiği hadis, tefsir, ve fıkıh ilmine vukufu ile tanınır. Kur'an, tefsir, fıkıh'ın yanı sıra Arap edebiyatı sahasında geniş bir bilgiye sahipti. Abdullah İbn Mes'ud, Onun için: "O, Kur'an-ı Kerim'in tercümanıdır, müfessirlerin sultanıdır." demiştir. İlminin genişliğinden dolayı zamanında o, "Ümmetin alimi, ilim deryası" gibi lakaplarla anılırdı. Ahmed b. Hanbel'in kaydettiği bir hadiste Hz. Peygamberin İbn Abbas'ın ilmini övdüğü ifade edilir.
Abdullah İbn Ömer (r.a.) kendisine sorulup da bilemediklerinin İbn Abbas'tan sorulmasını ve cevabın kendisine de bildirilmesini isterdi. Verdiği fetva ve cevaplarından dolayı onu daima takdir ederdi.
Abdullah İbn Abbas İslami anlayış ve edebinden dolayı yaşlı sahabelerin bulunduğu toplantı yerlerinde onlar konuşup bir konuda fikir belirtmeden o asla konuşmaz ve söz almayı pek uygun görmezdi. Yaşının küçüklüğünü ileri sürüp yaşlı sahabelerle bir arada bulunmasını güzel bir davranış olarak görmeyenlere karşı Hz. Ömer (r.a.) bir gün onu da çağırmış ve Nasr suresinin tefsiri konusunda neler düşündüğünü sormuştu.
Abdullah'ın yaşının küçüklüğünden dolayı bu gibi meclislere katılmasını uygun görmeyenlerin Nasr suresinin tefsiri konusunda herhangi bir düşünceleri olmayınca Abdullah İbn Abbas bu surede Rasulullah (s.a.s.)'ın ecelinin yaklaştığını işaret eden ifadelerin olduğunu söylemiş ve Hz. Ömer de onu tasdik etmişti. Ashab yanında yaşının küçüklüğünden dolayı İbn Abbas'ın konuşmaktan çekindiğini hisseden Hz. Ömer ona şöyle demişti: "Yaşının küçük oluşu konuşmana engel olmasın, haydi konuş dinleyelim." Böylece Abdullah İbn Abbas yaşlı ve ileri gelen sahabelerle hep bir arada oturup kalkmış ve onlardan çok şey öğrenmişti.
Abdullah İbn Abbas (r.a.) kendisine sorulan sorular için önce Kur'an-ı Kerim'e bakar cevap bulamazsa Rasulullah'tan bu konuda bir bilginin olup olmadığını araştırır, sonra Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in içtihadlarına ve açıklamalarına bakıp onları esas alır, aksi halde kendi içtihadıyla meseleye çözüm getirirdi. İbn Abbas Hz. Peygamberden, sahabeden gelen ve kendi içtihadıyla oluşan tefsir bilgilerini bir kitap haline getirmiş değildir. Bize kadar intikal etmiş bulunan ve İbn Abbas'a ait olduğu söylenen "Tenviru'l-Mikbas min Tefsir İbn Abbas" isimli tefsirin ona ait olup olmadığı araştırılması gereken bir konudur. Abdullah İbn Abbas'ın tefsir'e dair rivayetleri ilim adamlarımızdan Firuzabadi tarafından derlenip bir araya getirilmiş ve yukarıdaki isimle yayınlanmıştır .
İbn Abbas'ın son derece disiplinli ve muntazam çalışma sistemi vardı. İşlerini titizlikle belli bir plan dahilinde düzenlerdi. Bu planına önce kendi aynen uyardı. Haftanın belirli günlerinde geniş halk kitlesine dini ilimlerle ilgili dersler, dini ilimler dışında Arap dili, şiiri ve edebiyatı üzerinde etraflı konuşmalar yapardı.
Hz. Osman devrinde yaptığı ilmi çalışmaların yanında Afrika seferine, İslam ordusu adına elçilik vazifesiyle katılmıştır. Afrika'daki Bizans genel valisi Georgios ve adamlarıyla ilmi tartışmalar yapmıştır. Georgios ve etrafındakiler O'nun akıl, zeka, fikir kuvvetini ve ilim kudretini görerek: "Bu insan Arapların en derin alimidir." sonucuna varmışlardır.
Komutan, elçilik ve valilik gibi devletin üst düzey siyasi görevlerinin yanında ilminin üstünlüğü ve derinliğiyle Ashab-ı Kiram, Hz. Ömer ve Hz. Osman tarafından çok iltifat gördü. O bu iltifatlar karşısında daima tevazu gösterdi. Çok övüldüğü zamanlarda alçak gönüllülüğü elden bırakmaz ve: "Bana bu nimeti ihsan eden Allah'tır. Rasulullah (s.a.s.) benim için dua ederek ilim ve hikmet niyazında bulunmuşlardır." diye konuşurdu.
İslam tarihinde, Garibü'l-Kur'an (Arap diliyle nazil olan Kur'an-ı Kerim'deki Arapça olmayan, Araplarca duyulmamış, bilinmeyen, civar dillerden alınan kelimeler) hakkında açıklamalar, bunlar hakkında en sahih rivayetler İbn Abbas'a dayanır. Müşkilü'l-Kur'an (Kur'an-ı Kerim'in derinliklerine inme, bulma, çözme ve güçlükleri giderme) konusunu da ilk ele alan yine İbn Abbas'tır. Peygamber Efendimiz (asm)'den 1660 Hadis-i Şerif rivayet etmiştir. Fıkıh ilminin temelini oluşturan kişilerdendir; ciltler dolduran fetvaları fıkıh ilminin en kuvvetli temellerindendir.
Mekke'de yetişen birçok fakih onun vasıtasıyla yetişmiştir. Bu sebepten "Mekke Tefsir Mektebi"nin kurucusu İbn Abbas'tır denilir.
Tabiinden Ebu Salih (r.a.): "İbn Abbas'ın ilim meclisi ile bütün Kureyş iftihar etse değer" dediği ve onun derslerinde tefsir, hadis, fıkıh, lisan, şiir, edebiyat, takrir gibi konularda herkesi doyuracak cevaplar verildiği kendinden sonra da kabul edilmektedir. Kendi zamanında ünü devlet sınırlarını aşmıştı.
İbn Abbas'tan ilim öğrenen, Hadis rivayet eden pekçok alim yetişmiştir. Başta kendi oğulları, Muhammed İbn Abdullah, Ali İbn Abdullah, yeğeni Abdullah İbn Ubeydullah ve Abdullah İbn Ma'bed, Abdullah İbn Ömer, Şa'be İbn Hakem, Merved İbn Mahreme, Ebu't Tufeyl, Ebu İmame İbn Sehl, Said İbn el-Müseyyeb vs. Kendisi de yüce peygamberimizden, Hz. Abbas'tan, annesi Lübabe'den, Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali (r.a.)'den, Hazreti Abdurrahman İbn Avf'den, Hz. Muaz İbn Cebel'den, Hz. Ebu Zerr el-Gifari'den bizzat işiterek hadis-i şerif rivayet etmiştir. Rivayetleri; Kütüb-ü Sitte'de yer almaktadır.
Abdullah İbn. Abbas'ın rivayet ettiği bazı hadis-i şerifler:
"Kur'an-ı Kerim'e saygı göstermek, besmele okuyarak başlamakla olur, Kur'an-ı Kerim'in anahtarı besmeledir."
"Öğretiniz, müjdeleyiniz, güçleştirmeyiniz."
"Allah'u Teala'nın size verdiği sayısız nimetler için O'nu seviniz. Beni de Allah'u Teala'yı sevdiğiniz için seviniz."
"Ümmetimden iki sınıf düzgün olursa bütün insanlar düzgün olur. Bunlar bozulursa insanlar da bozulur. Bu iki sınıf amirler ve alimlerdir."
"Kur'an-ı Kerim'i kendi arzusuna (görüşüne) göre tefsir eden Cehennem'deki yerine hazırlansın."
"Tevbe ve istiğfara devam eden kimseye, Allah'u Teala her sıkıntıdan bir kurtuluş ve her darlıktan bir genişlik verir ve ummadığı yerden kendisini rızıklandırır."
"Sirkenin balı bozduğu gibi, kötü ahlak da ameli bozar."
"Kızdığın zaman sükut et."
"İşitmek görmek gibi değildir."
"Beş şeyden önce beş şeyi fırsat ve ganimet bil. İhtiyarlık gelmeden gençliği; hastalık gelmeden sıhhati; yokluk gelmeden zenginliği; meşguliyet gelmeden rahatı ve ölüm gelmeden hayatı ganimet bil."
"Bid'at sahibi bid'at işlemekten vazgeçmedikçe Allah'u Teala onun hiçbir ibadetini kabul etmez."
"İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünü ister. Karnını ancak bir avuç toprak doldurur. Allah'u Teala tevbe edenlerin tevbesini kabul eder."
"Ölünün mezardaki hali, imdat diye bağıran denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Kendisine bir dua gelince dünyanın hepsi kendisine verilmiş gibi sevinmekten daha çok sevinir. Allah'u Teala, yaşayanların duaları sebebiyle, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de ölülere hediyesi onlar için dua ve istiğfar etmektir."
Abdullah İbn Abbas (r.a.) buyurdular ki:
"Kur'an okuyan kimse hata etse, "lahin" (telaffuzda yanlışlık) yapsa veya acemi olsa bile, melek o kıraati indirdiği gibi yazar."
"Çocuklarınızın ilk sözü "La ilahe illallah" olsun. Ölümlerinde de "La ilahe illallah"ı telkin edin. Böyle olursa bin senede yaşasa Allah ondan bir günah sormaz."
"Her binanın bir temeli vardır. İslam binasının temeli de güzel ahlaktır."
"Gece ile gündüz birer binektir. Ahirete iletme vasıtası olarak bunlara bininiz (ömrünüzden istifade edin). Zinhar tevbeyi geciktirmekten sakının."
"Gizli sadaka Rabbin gazabını söndürür. Sıla-i rahim ömrü uzatır. Hayır yapan fena ölümden kurtulur. "La ilahe illallah " sözü doksan dokuz belayı defeder ki en aşağısı tasa (gam) 'dır.
"Kişinin kardeşine söylediği güzel bir söz sadakadır. Keza kişinin bir hususta kardeşine yardımı sadakadır. İçirdiği bir içim su sadakadır. Yol üzerinde eza verecek bir şeyin giderilmesi de sadakadır."
"Güzel ahlak hataları eritir; suyun buzu erittiği gibi."
"İçki bütün fuhuşları doğurur. Günahların en büyüğüdür."
"Bir kulun cildi, Allah'tan haşyeti dolayısıyla ürperir ve tüyleri diken diken olursa, o kulun hataları kurumuş ağaç yapraklarının dökülmesi gibi, üzerinden dökülür."
"Siz Cennet bahçelerine rastladığınızda faydalanınız. Dediler ki: "Ya Rasulullah Cennet bahçeleri nedir?" Buyurdu ki: "İlim meclisleridir."
"Sana hakkı getirenden hakkı kabul et. Küçük, büyük veya hoşuna gitmeyen birinden de olsa. Ve batılı da reddet, küçük, büyük veya hoşlandığın bir adamdan da olsa."
"Allah bir kulu sevdiğinde, mescide kayyum eder. Sevmezse hamama hizmetçi eder."
"Allah (c.c.) zekatı, malınızın geri kalanının güzelleşmesi ve temizlenmesi için, farz kıldı. Mirası da sizden sonrakiler için."
"Bak sana haber vereyim; en iyi hazine saliha kadındır. Kocası yüzüne bakınca, içi açılır, bir şey emretti mi yerine getirir ve kocasının gıyabında onun ırzını ve malını korur."
"Sözün içinde, büyü hükmünde sözler vardır. Şiirlerin içinde de hikmet vardır."
"Dua rahmetin anahtarıdır. Abdest namazın anahtarıdır. Namaz da Cennetin anahtarıdır."
"Allah (c.c.) imanı müsamaha ve haya içinde yarattı. Küfrü de hasislik ve amel içinde yarattı."
"Kendisi doyup da komşusu aç olan kimse mü'min değildir."
"Ulema ile oturmak ibadettir."
"Bir kimse ümmetime ya bir sünnet ifası veya bid'atın izalesi için bir hadis ulaştırırsa, onun makamı Cennettir."
"Bir kimse kardeşinin yazısına izinsiz bakarsa sanki ateşe batmış olur."
"Her hadisi herkese söylemeyin, aklı alacak adama söyleyin."