Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Kuran-i Kerim'de Allah (c.c) neden yemin ediyor? Kur'an'da gecen yemin ifadeleri

Kuran-i Kerim'de Allah (c.c) neden yemin ediyor? Kur'an'da gecen yemin ifadeleri
0
101

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
İnsanoğlu tarih boyunca konuşmalarına ve sözlerine kuvvet vermek, muhatabını iknâ etmek, sözlerinin doğruluğuna güvenilmesini istemek ve bunu sağlamak için yemini kullanmıştır Yani yeminli ifadeler kullanmak, insanoğlunun yabancısı olduğu bir üslûp değildir Kur’ân’da geçen yeminli ifadeler de, insanın anladığı seviyeden insana hitap eden Allah’ın şüphesiz birer sözüdür

Âyetlerde de görüleceği üzere, Cenâbı Allah bizzat Kendi Yüce İsmi üzerine yemin ettiği gibi (Hicr, 1592); peygamberlerine (Yâsîn, 361), peygamberlerin yaşadığı veya vahyin geldiği beldelere (Tûr, 5213; Beled, 901), meleklere (Sâffât, 371; Nâziât, 7912), Kur’ân’a (Vâkıa, 5677;Tûr, 522), kıyâmet gününe (Kıyâmet, 751), kâinâtta var olan önemli varlıklar üzerine, meselâ kaleme (Kalem, 681), gökyüzüne (Burûc, 851; Târık, 861), güneşe (Şems, 911), aya (Şems, 912), geceye (Leyl, 921), sabaha (Fecr, 891), kuşluk vaktine (Duhâ, 931), zamana (Asr, 1031), yıldıza (Necm, 531), havaya (Zâriyât, 511) ve bitkilere (Tîn, 951) yemin etmiştir

Kur’ân, âlemlerin Rabbi sıfatıyla Allah’tan, kullarına gelen İlâhî kelâmlar mecmuâsıdır Bizim fikir, algılama ve anlayış seviyemize inen Kur’ânı Hakîm’in, âyetlerinde ve beyanlarında yeminli ifâdelere yer vermesi de, bizim algıladığımız biçimde anlaşılırlığını, ciddiyetini ve sözlerinde hilâfı olmadığını anlamamızı sağlamak içindir Cenâbı Hak, bazen yeminle âyetlerini doğrulamış ve kuvvetlendirmiş; bazen de bir takım varlıkları yemin konusu yaparak bu varlıkların insanlık için değerine ve kıymetine işâret etmiş ve dikkatleri bu varlıklar üzerine çekmiştir

Cenâbı Allah, insanların âyetlere olan îmân ve güvenlerini temin etmek, verdiği haberleri kuvvetlendirmek, önemli varlıklar ve nesneler üzerinde tefekkürü teşvik etmek, önemli nîmetleri hatırlatmak; Kur’ân’ın, Kur’ân’ın verdiği haberlerin, kıyâmet gününün, âhiret gününün, öldükten sonra dirilişin, hesabın, Cennetin ve Cehennemin hak olduğu konusunda insanları iknâ etmek ve bunlarda muhtemel şek ve şüpheyi ortadan kaldırmak gibi hikmetlerle, âyetlerini yeminli ifadelerle takviye etmiştir

Konuya mânâyı ismiyle değil, mânâyı harfiyle bakmamız gerekiyor Yani, Allah’ın üzerine yemin ettiği her şey, kendi başlarına değerli değil, Allah’ın yaratmış olması itibariyle yücedir, değerlidir ve kıymetlidir Cenâbı Allah Kendi Zâtının yüceliğini bildirmek ve isim ve sıfatlarının tecellilerinin kemâlini ve eşsizliğini göstermek için varlıklar üzerine çeşitli şekillerde dikkatleri çekmiştir Her şey Allah’ın kudretinin ve hilkatinin eşsiz şekilde tecellisi ve tasarrufu değil midir? Zatı Yüce olan Cenâbı Allah, eşsiz ve sayısız isim ve sıfatlarının eseri olan mevcudat üzerine yemin etmekle, aslında kudretinin ve hilkatinin muhtelif tecellilerine, dolayısıyla kudretinin azametine, hikmetinin kemâline, rahmetinin kuşatıcılığına, hilkatinin benzersiz güzelliğine yemin etmiş olmaktadır (bk Nursi, Mektubat, s 378)

Allah'ın üzerine yemşn ettiklerinden bir örnek olarak, Andolsun asra ki( Asr, 1031) ayetini kısaca açıklamak istiyoruz:

Bu ayeti kerimede Cenabı Hak, yarattığı varlıklardan birisi üzerine yemin ediyor Bu noktada düşünülmesi gereken iki husus vardır Bunlardan birincisi, Allah niçin yemin eder?

Yemin genel olarak söylenen bir söze, ortaya atılan bir iddiaya muhatabını inandırabilmek için, saygı duyulan, iki tarafça da kutsal olarak bilinen ve adı anıldığında, söylenen sözün yalan ve yanlış olmayacağı kabul edilen bir varlığın adını zikretmek, böylece karşı tarafa iddianın doğru olduğu mesajını vermektir Çoğu zaman ise yemin için adı verilen varlık, kudretli ve aldatan kimseyi cezalandırması beklenen bir varlıktır Müslümanların bu manada Allah'tan (cc) başkasının adına yemin etmesi haramdır

Peki Allah (cc) neden yemin ediyor? Elbette ki, Allah'ın (cc) böyle bir şahit getirmeye, sözünün doğruluğunu ispatlamak için bir başka varlığa ihtiyacı yoktur O'nun bu yemininden kasıt, yemin ettiği varlıkla ilgili olarak insanların yanlış düşüncelerini düzeltmek ve insanların dikkatini yeminden sonra gelen ifadenin önemine çekmektir İnsanlar kimi zaman varlıkların değerlerini olduğundan daha düşük gösterir ve onlara uğursuzluk, kötülük ve çirkinlik sıfatlarını yakıştırırlar Halbuki onlar Allah'ın (cc) yarattığı diğer varlıklar gibi şereflidir ve bu kötü sıfatlara haiz değildir İnsanlar bazen de bu varlıklara, kendilerinde bulunmayan sıfatlarla nazar eserler ve onlarda uluhiyet vehmederler Bu da doğru değildir Onlar yalnızca Allah'ın (cc) yarattığı varlıklardır İşte Allahu teala (cc) bu varlıklara yemin ederek bunların ne insanların sui zan ettiği gibi uğursuz ve değersiz varlıklar olduğunu, ne de insanların onlarda vehmettiği gibi bir uluhiyet vasıflarının bulunduğunu, bunların yalnızca Allah'ın (cc) eserlerinden olduğunu vurgulamak için üzerlerine yemin etmiştir

Düşünülmesi gereken ikinci husus ise Asrın anlamı ve Allah'ın (cc) neden onun üzerine yemin ettiğidir

Bir görüşe göre Asrzaman (eddehr) demektir Zaman insanların hayatlarını, fiillerini kuşatan bir olgudur Yaptığımız iyi veya kötü bütün işler, zaman içerisinde gerçekleşir Rahatlık, sıkıntı, hastalık, sıhhat, zenginlik, fakirlik hep zamanın içinde meydana gelir Bu yüzden zaman, insanların dikkatini çeken bir olgudur Zamana yemin etmekle, insanların dikkatleri daha sonra söylenecek sözlere çekilmiştir
Ayrıca cahiliye Arapları zarar ve ziyanı, zamanın kötülüklerine bağlardı Bu gün bile insanlar başlarına bir iş geldiğinde günlerin ve rakamların uğursuzluğundan bahsetmekteler Böylece Cenabı Hak, asra yani zamana yemin ederek, insanlara kötülüğün zamanda değil kendilerinde olduğunu belirtmiştir

Diğer bir görüşe göre (Ebu Müslim) Asr, ikindi vakti demektir Allah (cc) kuşluk vaktine (Duha) yemin ettiği gibi, günün diğer ucu olan ikindi vaktine de yemin etmiştir Ayrıca ikindi vaktinin önemini anlatan bir çok hadisi şerif vardır İkindi, artık günün sonunun yaklaştığı, insanların işlerini bitirmek için uğraştığı, kazanç veya kayıp hesaplarının yapıldığı bir vakittir Ve bu özelliği ile kıyametten önceki, veya ölümden önceki son vakitlere benzemektedir Artık hüsranda olan veya saadet içerisinde olan insan, hesap vermeye hazırlanmaktadır

Ayrıca cahiliye Araplarının bu vakitte işlerini bitirerek, Kabe etrafına toplandığı, burada işsiz güçsüz insanların dedikodu ve diğer çeşitli kötü işlere daldığı, bunun neticesinde çeşitli kavga, dövüş ve çirkin neticelerin hasıl olduğu rivayet edilmiştir Bunun sonucunda Araplar, ikindi vaktinin uğursuzluğuna hükmetmişler ve aslında kendilerinde olan kötülüğü, ikindi vaktine yüklemişlerdi İşte Allah (cc) bu vakte yemin ederek, insanlara onun, Allah'ın (cc) yarattığı şerefli bir varlık olduğunu belirtmiştir

Üçüncü görüşe göre, Asrikindi namazı demektir Buna delil olarak Bakara Suresinin 238 ayetinde geçen ve, orta namaza(ikindi namazına) da devam edinemri gösterilmektedir Hz Hafsa'nın (ra) Mushaf'ında bu ayetin açıklaması ikindi namazına (salat ilAsri)şeklinde geçmektedir Peygamber Efendimiz(sav) bir hadisinde İkindi namazını kılmayan kimse, sanki çolukçocuğunu ve malınımülkünü kaybetmiştirbuyurmuştur(Buhârî, Mevakit, 14; Müslim, Mesacid, 200, 201) İkindi namazı, gündüz vakti kılınan en son namaz olması itibari ile de çok kıymetli bir namazdır İşte bundan dolayı Allah (cc) ona yemin etmiştir

Dördüncü ve son görüşe göre Asr, Peygamber Efendimizin yaşadığı zaman dilimidir Zaman, Hz Adem'den Hz Musa'ya kadar ilk asırlar, Hz Musa'dan Hz Peygambere kadar orta asırlar, Hz Peygamberden sonra ise son asırlar (ahir zaman) olarak üçe ayrılmıştır Hz Peygamberle birlikte İslam tüm insanlara ve cinlere, onları karanlıklardan aydınlıklara çıkarmak için gönderilmiş, vahiy son defa inmiştir Ve Allah (cc), Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz(Âli İmran, 3110) buyurarak, Peygamberimizin ümmetini övmüştür İşte bu yüzden, Allah (cc) Peygamber efendimizin yaşadığı zamana yemin etmiştir

Sonuç olarak Asrkelimesi, çeşitli manalara gelen müşterek bir lafızdır Ve bunlardan birine yönelik kesin bir ipucu bulunmamaktadır O halde Asra bu manaların hepsi verilebilir

Cenabı Hak bazen yıldızlara yemin ettiği gibi, bazen güneşe, aya ve bütün bir semaya yemin eder Hatta bazen yerdeki nimetlerine de yemin eder; zeytine, incire ve Tur'a yemin bu türdendir Bazen olur gündüze bazen de geceye yemin eder Şüphesiz bu yeminlerin hepsinde onlarca sır ve onlarca hikmet gizlidir

Vennecmi iza heva(Necm1) de kasem yıldıza yapılır Bunu O semaya doğru urûç eden veya kavsiyesini tamamlayıp geriye dönen yıldıza yemin olsunşeklinde anlamak mümkündür Bu surede Efendimiz'in miracı anlatılması açısından açık bir muvâfakat olduğu söylenebilir Durum böyle olunca da, üzerine yemin edilen yıldız, tevcihlerden biri itibariyle, bizzat Efendimiz'in kendisidir Evet O, evvela halktan Hakk'a urûç etmiş, sonra da Hak'tan halka dönmüştür

Evet, Allah Rasulü'nün (sav), cennet ve Cenabı Hakk'ın O'na gösterdiği bütün güzellikler karşısında gözü kamaşmadan, mazhar olduğu nimetleri başkalarına da duyurmak için, yeniden bu kevnu fesada dönmesi, elimizden tutup ötelere götürmek üzere aramıza gelmesi, Vennecmi iza hevahakikatı ile alakalı tevcihlerden biridir Burada, bir yıldız diye Efendimiz'in (sav) mübarek şanına yeminin yapılması çok manidardır Evet, o yıldız bir mânâda Efendimiz'dir O, temelde haiz bulunduğu fezâil ve mezâyânın yanında, miraçta mazhar olduğu nimetlerle bir başka Muhammed (sav) olarak geriye dönmesi, çok farklı bir nüzul ve beşer tarihinde eşi olmayan bir hadisedir İşte O'nun haiz bulunduğu o fezâil ve miracla elde ettiği yeni mazhariyetler adına Allah O'na kasem ediyor Evet, İsra suresinde Görür ve işitirdeyip, kendisine ait sıfatları, İnnehu Hüve'ssemiu'lBasirifadesiyle bazı tefsircilere göre Hz Muhammed’e (sav) isnat ettiği gibi, burada da o pâyeyi yine O'na veriyor Vennecmi iza hevadiyor ve O'nun şanına yemin ediyor (Şems1) de güneşe ve güneşle ortaya çıkan duhaya (kuşluğa) kasem ediliyor (Duhâ, 932) de ise, mahalli istirahat olması itibariyle, geceye ve geceyi bastıran karanlığa; sonra da yeniden karanlığın yırtılıp, aydınlıkların çıkmasına, yani kâinattaki devri daimle gelen ilahi eltaf ve ihsanlara kasem ediliyor

Yukarıda da söylediğimiz gibi Kur'ânı Kerim'de bu tür yeminler çoktur İşte bu yeminlerden biri de yukarıdaki ayette sözü edilen yemindir ki, yıldızlar diyeceğimiz nücûmun mevkilerine yemin edilmektedir Öteden beri yıldızlara yapılan kasemle ilgili olarak hep şunlar söylenegelmiştir:

Birincisi: Yıldızlar her devrin insanı için önemlidir Zira insanla yıldızlar arasında daima bir münasebet olagelmiştir Bu münasebetlerin en asgarisi ise, insanların yıldızlar vasıtasıyla yönlerini tayin etmeleridir Bir ayet bu hakikata parmak basmakta ve şöyle demektedir: Bir de Allah bir kısım alametler yarattı Onlar yıldızlarla da yollarını bulurlar(Nahl16)

Karada, denizde yön tayininin dışında, her bir yıldız ve yıldızlar kümesinin, tıpkı bir Necmi Kur'ân gibi, insana bir şeyler fısıldaması, nizâm, âhenk ve intizam diliyle, perde arkası hakikatlar adına gönüllerimizi hoplatması yıldızların ayrı bir rehberliği sayılır ki ALLAH: onlar yıldızlarla yollarını buluyorlarbuyurur İhtimal insanlarla yıldızlar arasındaki bu münasebete binaen Cenabı Hak yıldızların yerlerine yemin etmiştir Zira yıldızlar belli yerlerde olmasalardı, insanların onlardan bu şekilde faydalanabilmeleri mümkün değildi

İkincisi: Güneş ve güneş sisteminin halihazırdaki konuma ulaşabilmesi, ayrıca dünyanın şu andaki şeklini kazanabilmesi ancak yüzlerce şartın mevcudiyetiyle mümkün görülebilmektedir Mesela, atmosferden havanın kaçması, içindeki gazlarının dengelerinin bozulması derhal atmosferin genel yapısını bozar ve onu hayata nâmüsait hale getiriverir Aslında hava ile kürei arz birbirini iter Bunların bir araya gelmesi kerhendir Yani bunlar Allah'ın emirleri karşısında ister istemez bu işe bel kırıp boyun bükmüşlerdir Biz bunları tetkik edip öğrendikçe hayret ve hayranlığa düşüyor ve bunlardan Allah'ın varlığına ve birliğine deliller istinbat ediyoruz Kendi varlığına ve birliğine deliller mahiyetinde olan bu yıldızlara ve onların yerlerine Cenabı Hakk'ın kasem etmesi gayet ma'kul ve yerindedir Güneş sisteminin dışına çıkıldığında Samanyolu içinde, güneş sistemi gibi nice sistemler var olduğu görülür ki, bunların hemen hepsi de yerli yerine konmuştur Bir yerde iki atom bile, birbiriyle çarpışsa, kızıl kıyamet kopar Bu kocaman cisimlerin kainat fezasında, herhangi bir muvazenesizlikle böyle bir kıyamete sebebiyet vermelerinin ne demek olduğunu düşünmek bile insanı ürpertir Görülen bu kadar karışıklık ve çokluk, muvazenesizliğe sebep olması gerekirken, yıldızlar Cenabı Hakk'ın kudretiyle baş döndürücü bir âhenk içindedirler İşte izafi bir kısım nâmlar takıp câzibe ve dâfia (çekmeitme) ile izah etmeye çalıştığımız bu âhengin arkasında, kudreti sonsuz Allah'ın tasarrufu yıldızların mevkilerine yemin şeklinde nazarlarımıza veriliyor

Üçüncüsü: Bu âyetten şöyle bir hususa da intikal edilebilir; yıldızlar öylesine yerli yerindedir ki, siz bir tek sistem üzerinde yapacağınız araştırmalarla, diğer sistemler hakkında da sağlam bir fikir sahibi olabilirsiniz Hatta sistemlerle diyaloğa geçebilir ve oralarda kentler kurabilirsiniz Evet, birini anladığınız zaman, diğerleri hakkında edineceğiniz malumat da kendi kendine anlaşılmış olur Çünkü bunlar, o kadar esaslı, o kadar yerli yerindedir ki, hiçbirinde başıbozukluk ve gelişigüzellik yoktur Aksine hemen hepsinde gayet ciddi bir nizam ve intizam mevcuttur Dikkat edersek, Rahman SûresindeAllah, Rahmaniyetini bu muhteşem denge ve düzenle göstermiştir Allah isminden sonra, Esmai Hüsna arasında Cenabı Hakk'ın özel isim durumunda kullandığı ikinci ismi, Rezzak manasına Rahman'dır Bismillahirrahmanda, Rahman, Allah lafzı celâlesinden sonra gelir Kur'ân'da, Rahman sadece besmelenin içinde yüzondört yerde Allah ismi celiliyle beraber bir ismi sıfat olarak zikredilir Lafzı Celâle ile omuz omuza vererek beraber zikredilen Rahman, ErRahman Sûresinde en başta gelmekte ve nimetlerin sıralanmasında en önde arzı endâm etmektedir

Evet, başta ErRahmandiye buyuruluyor Sonra da merhameti ilahinin tecelli ve tezahürü olarak Allah Kur'ân'ı talim ettiifadesiyle deniliyor ki: Allah Kur'ân'ı talim ettiBundan daha büyük bir merhamet tezahürü mü olur? Evet eğer, Kur'ân'ın aydınlatıcı tayfları gözlerimize ziya çalmasaydı ve ondan gelen mesajlar dünyalarımızı aydınlatmasaydı kainat bizim için bir matemhanei umumi olarak kalıp giderdi ki, bütün varlıklar, o cansız cenaze görüntüleriyle bizlere sadece vahşet ve dehşet verirdi Bu yüzden de hiçbir şeyin gerçek yüzünü göremez ve hiçbir şeyi tam anlayamazdık Biz Kur'ân'ın aydınlatıcı ışıkları altında her şeyin mana ve hikmetini anladık ve varlığın en önemli enmûzeci olduğumuz şuuruna vardık Başkalarının bilim adına anlayamadığı şeyleri biz, Kur'ân nûru ile anladık, hayret ve dehşetten kurtulduk Kur'ân'ın ruhuna nüfuz sayesinde varlığı incelediğimizde öyle şeyler fark ettik ki, başkaları henüz onların isimlerini bile bilmiyor evet biz, kara deliklerin bağrında dahi, öbür âlemlere açılan aydınlık tünellerin var olduğunu sezdik ve O'nun nûruyla nereye bakarsak bakalım her yeri aydınlık görmeye başladık O Rahman, aynı Rahmaniyetini bize şununla da gösteriyor: O, sizi yarattı ve sonra sizi beyanla serfiraz kıldıEvet eğer dilsiz olsaydık, başka bir ifadeyle gürül gürül ve şakır şakır konuşan şu kâinatın diline tercüman olamasaydık, beyanı sübhaniyi anlayıp birbirimize ders veremeseydik, yani bu kâinat şaheserini gene O'nun kelam sıfatından gelen beyanıyla aydınlığa kavuşmuş göremeseydik, ondaki ince nakış ve derin manalardan hiçbir şey anlayamayacaktık (Rahman5) Şems ve kamer, çok dakik ve ince hesaplarla öyle mühim noktalara konmuş ve onların öyle mükemmel bir konumları var ki, atmosferimize gelip çarpan ve çarparken de gözlerimizi okşayan zevkli mehtaplar haline gelen ve her şeyin bir koruma planına bağlı olduğunu gösteren müthiş bir irade kendini hissettirmekte Bu da Allah'ın size değişik bir dalga boyunda Rahmaniyetini izhar etmesi demektir Eğer merhameti İlâhî çok dakik hesaplarla böyle bir nizam vaz'etmeseydi, bizler birbiriyle çarpışan bu cisimler arasında heba olup gidecektik Evet, arasıra göklerden bazı taşlar düşüyor ise de, hiçbiri hiçbir zaman ciddi bir problem olmamıştır Evet bu taşlar şimdiye kadar ne kimsenin başını yardı ne de gözünü çıkardı Demek ki çarpan bu kayalar Allah'ın inayet zırhına çarpıyor ve parçalanıyor Siz sebep olarak isterseniz atmosferi düşünürsünüz, isterseniz tekasüf etmiş gaz yığınları dersiniz evet hangi sebebi ileri sürerseniz sürünüz bu sebeplerin hepsi de Cenabı Hakk'ın inayetinin tecessümünden ibarettir Allah en dakik hesaplarla her şeyi, fevkalade bir nizam ve ahenk içinde yerli yerine vazetmiştir ki, işte Mevakiinnücumda bir de, böyle bir mana melhuzdur

Dördüncüsü: Kutup yıldızı, onun yıldızlar arası yeri ve bize yol göstermesi; güneş sistemi, onun Samanyolu içindeki yeri ve konumu; Samanyolu, onun gökcisimleri arasındaki ihtişamlı yeri ve onun bir başka sistemin veya kümenin yanındaki baş döndürücü, ama öbürüne göre mütevazı yeri, derken bu sistemlerin diğer sistemlerin yanındaki yeri ve onlarla âhenk içinde beraberliği ve bütün bunların ötesinde, ilmin tespit ettiği şekilde her yıldızın belli bir mesafeyle bir diğerinden uzak durması ve nihayet güneşin etrafındaki peyklerin belli mesafelerle ayrı ayrı yerlere yerleştirilmesi gibi kâinatta her şeyin ama her şeyin fevkalâde ve şiirimsi bir ahenk içinde tanzim edilmiş olduğunu gösterir ki Mevakiinnücûmun bunlara da işareti olabilir

Beşincisi: Yıldızların yerleriBatı ve Doğu'da değişik şekillerde ele alınıyor Mesela, Rus alimleri ona yıldızların konduğu yerler!diyorlar Batı'da ise bu ifade daha ziyade kara delikler veya beyaz delikler şeklinde düşünülüyor Aslında ilmin çözmeye çalıştığı meselelerin yanında, hala çözüm bekleyen o kadar çok muammâ var ki, bir meseleyi izah ettiğimizi sandığımız an, izah bekleyen iki veya daha çok mesele birden karşımıza çıkıyor Mesela, kürei arzın atmosferi ile, kürei arzın kendisi arasında bir zıtlık var Bu zıt durumun, dünya ve fezada, hatta bütün kainatta dengeyi tamamlayıcı bir faktör olduğu astrofizikçiler tarafından iddia edilmektedir Kara delikler ile beyaz delikler, kainattaki umum denge için çok mühim ve birbirine iki zıt unsurdur

Modern tefsircilere göre Mevakiinnücumayeti kuasar ve pulsarlara da işaret etmektedir Beyaz delikler, çok korkunç ışık ve enerji kaynaklarıdır Bunlar artık günümüzde görülüp tespit edilebiliyorlar İlim adamları bunlar için: Beyaz delikler adeta diğer yıldız ve sistemlerin onların bağrında büyüyüp gelişeceği birer tarla gibidir diyorlar Evet bunlar öyle korkunç ve muhteşem bir enerjiye sahiptirler ki; Samanyolu birden bire yok olsa bile, Allah'ın (cc) kudret ve iradesiyle bir beyaz delik, kendi bağrında yeniden bir Samanyolu'nun teşekkülüne medar olabilir Bunlar, kainatın bağrına öyle ahenkli yerleştirilmişlerdir ki, hiç şaşırmadan, kendilerine ait o dehşetli vazifeleri, hem de en dakik biçimde yerine getirmektedirler Evet, zâhiren kainat nizamına çok tesiri olan faktörlerden biri de yıldızların mevkileridir Rus bilginleri bunlara yıldızcıkların, bağrında büyüyüp gelişeceği yerler diyorlar Onların böyle demeleri bir yönüyle önemli sayılır Çünkü böylece Kur'ânı Kerim'in geçmiş ve geleceği, bugün gibi bildiğini tasdikle bir de bu acayip dünyada Mevakiinnücûma işaret edilmiş oluyor

Altıncısı: Karadelikler elektronlardan, çekirdeklerden mürekkep olan bu yıldızlar, elektronların enerjilerini kaybetmesiyle çöküyorlar ve çekirdekler üst üste çökünce, bu kocaman dev yıldızlar birer cüce haline geliyorlar Bunlar güneş gibi veya güneşten daha küçük olursa, pulsarlar meydana geliyor Aslında kitlesinden, ağırlığından bir şey kaybetmedikleri halde cirimleri fevkalade küçülüyor ve dev birer kara delik oluyorlar Görülmüyorlar ama yanlarından geçen ışıklar kayboluyor; yani bunlar tarafından yutuluyor Zaman, o noktada hızlanıyor Girdaba uğrayan şeylerin kayboluşu anında çeşitli esrarengizlikler meydana gelmesi gibi bazı sırlı işler de oluşuyor Öyle ki meselâ, güneş gibi bir sistem, bu kara deliklerden birine doğru yaklaşsa, bir lokma olup gider ve yok olur Astrofizikçilerin bazıları da, işte bu kara deliklere yıldızların mevkiidiyorlar

Yedincisi: Yıldız tabiri ile umumiyet itibariyle Enbiyai izam da kastedilegelmiştir Meselâ, Târık Suresindeki EnNecmüsSâkıbkatı kalbleri delen, kapalı kapıları açıp içine nüfuz eden yıldız İşte bu yıldız Hz Muhammed’dir (sav) Her Nebi bir bakıma, kendi asrı için peygamberlik vazifesi itibariyle bir yıldız gibidir Ve onlara tutunanlar saadet semasına yükselirler; yükselirler ve Cenabı Hak ile münasebete geçerler Allah (cc) yıldızların yerlerine kasem ederken, Hz İbrahim'in, Hz Nuh'un, Hz Musa'nın ve diğer peygamberlerin göz kamaştıran mevkilerine ve Hz Muhammed'in (sav) muhteşem makamına da dikkati çeker Bilhassa işârî tefsir açısından bu husus da oldukça mühimdir

Sekizincisi: Ayrıca, daha derine inerek bir başka noktaya da dikkat çekilebilir Kur'ânı Kerim'in ayetlerine de necmyani yıldız denir Tefsirciler, ayetler necm necm inmiştirderler Kur'ân ayetlerinin de kendilerine göre mevkileri vardır Bir kere, ilmi İlâhide Kur'ânı Kerim'in mevkii tasavvurlar üstü büyüktür Biz onda kelam sıfatının gücünü, kuvvetini ve ihatasını tam göremeyiz Bu itibarla da Allah (cc) doğrudan doğruya Mevakiinnücûmile kendi kelam sıfatı içindeki Kur'ân'ın yerine kasem etmiştir Evet bu bakımdan yıldızın yerine yemin etmekle in farkı yoktur ki bu da O şanlı Kur'ân'a kasem olsun kidemek gibidir Ayrıca Levhi Mahfuzda da Kur'ân'ın bir yeri vardır Çünkü Kur'ân, Kadir gecesine kadar levhi mahfuzdaydı Ona ancak nazarı oraya ulaşanlar muttali olabiliyordu Buna göre, Mevakiinnücum, Cenabı Hakk'ın irade ve kudretiyle meydana gelen ve kainat kitabının şerhi, izahı olan Kur'ânı Kerim'in necmlerinin mevkileri demektir Demek oluyor ki, Kur'ân da ayrı bir yıldızlar kümesi sayılıyor Hem de kâinattaki yıldızları izah eden bir yıldızlar kümesi Evet kainatla Kur'ân arasında bu şekilde bir benzerlik ve bütünlük var Diğer taraftan, Kadir gecesi, Kur'ân'ı, semayı dünyaya indirdik(Kadr1) buyuruluyor ki, esasen levhi mahfuzu hakikatı müşahede edebilen ve nazarı oraya ulaşan her veli, Kur'ân'ı orada bütünüyle görüp mütalaa edebilir İşte Kur'ân'ın bu noktadaki mevkiine ve şerefli yerine kasem olsunmanasına Mevakiinnücûma yemin edilmiş de denebilir

Dokuzuncusu: Cibrîli Emîne eminlik payesini kazandıran Kur'ân'ın bir diğer mevkii de Hz Cibrîl'in emin sînesidir Mevâkiinnücûma kasem, O ve O'nun gibilerinin sinesine kasem olsun ki, manasına da hamledilebilir

Onuncusu: Bir diğer yönüyle de Efendimiz (sav) ve ümmetinin pâk sîneleri olduğu da düşünülebilir

Onbirincisi: O'na inanmış, Kur'ân'ı her şey kabul eden, her okunduğunda, Rabbinin, kendisine hitap ettiğini ruhunda duyan temiz vicdanlar da, Allah'ın kasem ettiği yerlerden olabilirler Rabbim evvelkiler gibi, bizim sînelerimizi de öyle pak eylesin Kasem edilen sîneler haline getirsin!

Bütün bu ve bizim bilemediğimiz nice manalar içindir ki, Cenabı Hak, Mevâkiinnücûma kasem etmiştir Ve bu kasemin hakikaten büyük bir kasem ve yemin olduğunu da yine kendisi bildirmiştir

Biz, bilemediğimiz sırlara da en az bildiklerimiz kadar inanıyor ve Bilseniz bu çok büyük bir yemindirifadesini bütün vicdanımızla tastik ediyoruz

Konuyla ilgili şu makaleyi de okumanızı tavbsiye ederiz

Yıldızların Altında İbadet Ne Güzel Şey

“Yıldızların altında ibadet, ne güzel şey, her ruhun hasretidir, özlemidir Yıldızlar çok uzaklarda değiller Bakışlarımız, gözlerimiz başka yerdeler Bir defacık olsun, ibret dolu bir nazarla gökyüzüne baksak; Bediüzzaman’ın kardeşi Abdülmecid’e dediği gibi:
“İnsan gökyüzüne, yıldızlara şöyle bir bakar da, hiç kederi kalır mı?

Biz de diyeceğiz Çünkü bu sözün kaynağı asrı saadete dayanıyor

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor:

Herhangi bir iş Sevgili Peygamberimizi kederlendirdiği zaman, başını gökyüzüne doğru çevirir, şöyle derdi: “Sübhanallahil âzim (Her türlü kusurdan ve noksandan uzak olan büyük Allah’ım, Seni takdis ederim)

Açılan pencereden biz de baktık işte… Bir kederimiz, bir derdimiz kalmadı Ah, hep bakabilsek yıldızlara Yıldızlar gökyüzünün çiçekleridirler Çiçekler koklanmak ister Aklımızla koklayalım, ruhumuzla yakalayalım yıldızları Hele Mayıs’ta, bu mevsimde Gökyüzünde pırıl pırıl açan o çiçekleri Bir küçük şartı var ama bunun Önce, yeryüzü çiçeklerini görebilmek… Dünya üzerindeki çiçekleri göremeyen, çiçeklerle donanmış ağaçları fark etmeyen, gökyüzündeki çiçekleri de göremiyor Allah’ım; dünyamı çiçeksiz ve semâmı yıldızsız bırakma Çiçekleri, gözlerime yakın eden Rabbim Gökyüzünün çiçeklerini de okumayı nasip et Başını göğe çevirmiş, gözünü yıldızlara dikmiş bakan bir insan, gökyüzüne bakmayan bir şehir dolusu insandan daha büyüktür Bu yollar, kılavuzsuz geçilmiyor Bu âyetler, bu işaretler, Kur’an’sız anlaşılmıyor Yükümüz hafifken, fırsat eldeyken kaçırmayalım bu anı Önce yeryüzüne, sonra gökyüzüne çevirelim nazarlarımızı Yarın daha ağır yükler taşıyacağız bu yollarda Hayat engebelerle dolu Gecemiz kararmadan, yıldızlar henüz pırıl pırıl aydınlatırken ortalığı bir pencereden seyredelim onları Çocukken seyrettiğimiz gibi Çiçekler konuşmak ister bizimle Yıldızlar da öyle Yıldızlara bakmak, onlarla konuşmak demektir Yıldızların altında ibadet ne güzel şeydir Tefekkür ibadettir, düşünmek farzdır Ne ararsak bulacağımız her şey, var onlarda Sonsuz mutluluğa götüren yol sahte bilgenin Ferrari’yi satmasından geçmiyor Hayatı, hayatı veren adına yaşamaktan geçiyor Bu yollarda tek başına yürünmüyor, kılavuzsuz gidilmiyor Işık ışık elçiler gönderen Allah’ım, Sevgilinin eliyle bütün insanlığa gönderdiğin kitabının âyetlerinde, neler neler demiyorsun ki:

“Akıp giden, bir kaybolup bir etrafı aydınlatan yıldızlara yemin olsun

Kararmaya yüz tuttuğunda geceye de yemin olsun diyorsun

Yemin ki, mühimdir Yemin eden, bizi Yaratan ise, bu daha da önemlidir Anladım Allah’ım, yıldızların üzerine ettiğin yeminde kaybettiğimiz cennetine bir davet gizlidir Tutunacağımız bir daldır yıldızlar Ama ille de çiçekler Hele sarı, beyaz çiçekler Baharda yeryüzünün ilk çiçek açan kızılcıklarını, erik ağaçlarını görmemek olmuyor Sonra semâ sayfasını açıyorsun okuyalım diye gözlerimize Yıldızlar gökyüzünün çiçekleridir Çiçek açmış her bir ağaç gibi yıldızlar da güzel yazılmış bir şiirdir Yaradanının adına Binler gözlerle bakar ve baktırırlar Yaradanımızın o acip sanatına Bahar bayramında olan biteni görelim diye, resmi geçit eder çiçekler ve yıldızlar gözlerimizin önünden birer birer

Kâinat kitabının renkli sayfalarına bakmak gerek Karanlık bir nokta yok orada gönül erbabı için Allah; mektubunu yıldızlarla, çiçeklerle sunmuş okuyabilene Âyet âyet nur hokkasıyla yazmış Her şeyde O’na açılan pencereler var Pencerem küçük olsa ne yazar Kalbim yanında olsun, gözlerim göklerde olsun, çiçeklerde olsun yeter Bana dünyada küçücük bir bahçeyi veren Allah, cenneti niye vermesin ki? Cennet gözlerimizin önünde duruyor Yıldızlarda ve çiçeklerde

Cennet de bir çiçektir, yeryüzü de bir çiçektir, bahar da bir çiçektir, semâ da bir çiçektir Yıldızlar, o çiçeğin yaldızlı nakışlarıdır Güneş de bir çiçektir Eğer bir çiçekte, Allah’ımızın güzel isimlerini tek tek okuyamıyorsak, açıkça göremiyorsak, başımızı kaldırıp yıldızlarına bakalım, bahara dikkat edelim, cenneti görelim Rahmet çiçekleridir onlar Allah ki, Rahman’dır Merhameti ile sarmış sarmalaşmıştır dört bir yanımızı Bırakmıyor karanlıkta dünyamızı Işıktan âyetlerle nurlar serpiyor, bir defacık olsun başımızı çevirip de bakalım diye Gökyüzünün çiçekleridir yıldızlar Hangi derdin, hangi kederin içerisinde olursak olalım değmiyor buna dünya Güneşi gözden kaçırdım diye ağlayanlar, sonunda yıldızları da göremiyorlar

Allah’ım gün doğarken seyrettirdiğin o muhteşem manzarayı, bütün haşmetiyle semâdaki çiçeklerinle de seyrettirdiğin için Sana şükrediyorum Çiçeğin güzel, baharın güzel, güneşin güzel, ayın güzel, yıldızın güzel Çünkü Sen güzelsin Sen güzellerin en güzelisin Bize, âyet âyet Kur’an’la gönderdiğin o ulvî mektubunun sadece bir kelimesinde bir kitap okudum Ve nelerden, ne nimetlerden mahrum kaldığımı anladım Gıdasızmış nicedir kalbim ve aklım Sen, benden öylesine bir nazar değil, anı yakalamış bir bakış istiyordun An içinde anı yakalamamı istiyordun bir kerecik de olsa yıldızlarına bakmakla Bir defacık da olsa yıldızlarına bakabilsek Hz Peygamberin bir gece niye ağladığını daha da iyi anlayacaktık

Soruyor yanına gelen sahabe; pırıl pırıl bir gecede ağlayan Allah Resulünün bu durumunu görünce Peygamberimiz:

“Ben, ‘Yerler ve göklerde Allah’ın nice âyetleri var ama, insanlar dönüp de bakmazlar’ âyetini okuyup da ağlamayayım mı Yazıklar olsun, diyor, “bu âyeti okuyup da gökyüzüne bakmayanlara ve düşünmeyenlere… Gökyüzünün yıldızlarıdır çiçekler Çiçekler, bize ders veren o sevgili Peygambere salâvat getirirler, dua ederler Bizden de salâtuselâm göndermemizi isterler; yıldız yıldız, çiçek çiçek

“Şimdi çevir gözünü bir bak bakalım göklere, bir kusur görecek misin? diyen âyetlerini daha iyi anlıyorum Peşimi bırakmıyor ki âyetler “Çevir bir daha bak Bir daha bak Bir yanık, bir çatlak, asla bir kusur göremezsin diyor Oku beni âyet âyet diyor kâinat denilen kitabın Kitabımı, Kur’an’ımı okuduğun kadar başını kaldır da o kitabımın içinde geçen âyetleri gökyüzünde de oku, diyor Okumayı öğrendik, bakmayı unuttuk Oldu mu hiç? Olur mu böyle okumak? Okumak ki, en yüce kelimesiydi o yüce kitabın ama O’nun adıyla okumaktı önemli olan her şeyi Yeniden okula döndük, çocuk olduk bir gecede sanki En büyük Peygamberin, en büyük öğretmenin izinde, Senin adınla başladık tekrar okumaya, Resulüne salâtuselâm gönderdik âyet âyet, yıldız yıldız, çiçek çiçek karanlık bir gecede Korku yok artık ölümden, zelzeleden, kederden, hastalıktan, sıkıntıdan Bir küçücük evi, bir minnacık penceresi bile olmayana Allah kâinat evinden, gökyüzü penceresinden, en büyük mutluluğu tattırıyor ibret alan gözlere Şimdi evimizin balkon kapısı, daha anlamlı bir çıkışın işaretini bekliyor adımlarımızdan Penceremiz adam gibi bir göz bekliyor gökyüzüne bakacak, yıldızlara kement atacak Yıldızlar kendilerini okuyacak bir mektubun sahibini arıyorlar Gökyüzünün çiçekleridir yıldızlar Gündüz, çiçekleri okuyamayanlara son bir fırsattır geceler “Kararan geceye yemin olsun diyor âyetin devamında Gecenin aydınlattığı yıldızları görmeyenlere bir fırsat daha sunuyor mülkün Sahibi

Allah’ım bizi bu ıssız yollarda kılavuzsuz, öndersiz, Peygambersiz, öğretmensiz bırakma Boş, bomboş gözlerle göklerine bakmak istemiyorum, kalbimi adınla güçlendir Gökyüzünün çiçekleri olan ışıl ışıl yıldızlarına bakamayıp da televizyon ekranındaki sahte yıldızların yaldızlarına kanmak, aldanmak istemiyorum Biliyorum kaybımın büyük olacağını Nefsim kudretinin elinde olan Allah’ım, Sana ait olan kalbimi şeytanıma bırakma, izin ver Sana ve sanatına hayran sırılsıklam bir bakışla cennetini seyredeyim göklerinde Ve o güzel şarkının son mısrasını ruhumla söyleyeyim Senin için “Senin aşıkın olmak ne saadetmiş, diye söyleyebileyim “Yıldızların altında ibadet ne güzel şeymiş, diyebileyim Allah’ım Ne olur bir sarı çiçekte göremediğim güzellikleri bu karanlık gecenin bari beyaz çiçeklerinde seyrettir Baharı içimde yaşayayım Cenneti kalbimde duyayım Bir ancık, bir zamancık, hiç olmazsa bir defacık, vakit geçti artık Kaçırttırma bu fırsatı bana Yoluma çıkan engelleri, Sen bertaraf et Allah’ım

Senden istemeyen, Senden dilemeyen yarattıklarından dilenir Ben, sadece Senin kapının dilencisiyim Bu izzet, bu şeref de bana yeter, bana yetişir

“Sen olmasaydın, sen olmasaydın Habibim gökleri yaratmazdım sözünün sırrını ve manasını yıldızlı bir gecede daha iyi anladım Bize bu sırrı ders veren Resulüne selam olsun O’nsuz hayat düşünemiyorum Karanlık kalırdı her şey, ışıksız ve yıldızsız kalırdı Allah’ım

Öyle içi boş sözler duyuyoruz, öylesine bomboş diziler seyrediyoruz ve kitaplar okuyoruz ki Seni düşünmenin yarattığı serinlikten uzaklaştırıyor bunlar bizi Soruları da yok ki, sorsunlar Gidecekleri yerleri de yok ki, sığınsınlar Senin varlığından şüphe ettirerek, yokluğunu düşündürmeye çalışıyorlar insana Yarım ağızla ‘Allah kurtarsın’ derken bile Senin insanları hiç ama hiç terketmediğini bilemiyorlar Allah’ım, işte biz buyuz İnsanız, aldanıyoruz, zamanla her şeye de alışıyoruz Aşka da, ahenge de, rezilliğe de, güzelliğe de Önümüz karanlık bir orman, içine gömülüp çıkamamak da var oradan Vicdan azaplarına boğulmadan ve ardından yıldızlarınla uzattığın barış dalına tutunmak istiyorum Ben gibi yananları, Senden af dileyenleri, nice şefkatli kalpleri, nurdan duaların yükseldiği evleri, sarı ışıkların yandığı odaları ve o odalardan yükselen duaları kabul et Bizi yâd ellere bırakma Rabbim Düştüğümüzde Sen tut, Sen kaldır, Sen baktır Allah’ım Ey hidayet nurunun kaynağı Şahların şahı Kapıcısı melekler olan kâinatın Padişahı Çiçekler, rahmetinin yansıyan tebessümleridir Bize olan sevginin dili, çiçeklerindir

Bülbüller bile bu mevsimde, üstelik gecenin karanlığında bu ahengin farkında olsun da, bülbülün ne dediğini anlayan ben, yıldızlarına, çiçeklerine bakıp da, rahmetini görmeyeyim mi? Samanyolu’nun bir dalcığına tutunup da Senin adını anmayayım mı? Olur mu? Hiç bana yakışır mı?

Baharın gülleri bir mevsimlik çiçeklerin, yıldızlar ise yaz kış hiç solmayan mevsimsiz çiçeklerindir Senin

Yıldızların altında ibadet, ne güzel şeymiş Allah’ım, ibadetimizi kabul et Yıldızlar, şahit olan göklerin şehadet kelimeleridir Son Resulünün elçiliğinin şahididir onlar Peygamberim olmasaydı kâinat yoktu, çiçek yoktu, yıldız yoktu, hiçbir şey olmayacaktı Allah’ım Minnet Sana, şükran Sana, sevgilerin en yücesi Senin için Salâtuselâm Habibine olsun Yıldızlarına eş, bir gözyaşı düşse pırıl pırıl bir inci damlası olup, bir yıldız yap onu Allah’ım Hiç sönmeyen bir yıldız olsun, bu incicik Bir damlacık gözyaşım Kâinat ve gökler durdukça, âyetlerini söylesin Sevgiline salâtuselâm getiren Cennetin gözü olsun, gökyüzünün en canlı bir sözü, bir incisi olsun semâda

Ruhumun hiç bitmeyen acılarını dindiren sadece ve sadece Senin varlığın, Senin yolun Senin yolun ki, yolların en güzeli Kur’an’ımı, âyet âyet bana inmiş gibi okudum ilk defa bu gece Çiçek çiçek açtı içimde Rahman olduğunu görünce, beni sevdiğini, sevdiğin için her şeyi yarattığını öğrenince Ben bazen ne kadar uzaklardayım, gökyüzü bu kadar yakınken Bir çiçeği eğilip koklamaktan bile zahmetsizmiş, yakınmış yıldızlar; gözümle dokunup, kalbimle koklayınca Gafletimi bağışla İnsafsız nefsimin oyunlarından sıyrılıp huzuruna geç de olsa gelişimi bağışla Allah’ım Bir tek kişi değilim bu gece de Yüreğim bütün yüreklerin çekim merkezi gibi Duam, bütün ruhların duası gibi bu gece Dünyamızın üstünde bütün ruhlar uyurken, Senin aşıkın olmak ne saadet Bir bitmeyecek aşkı muhabbet ne güzel şeymiş Allah’ım Yıldızlarının altında ibadet ne güzelmiş

Yüzümü serinleten bir rüzgâr ile, yönü nereye giderse gitsin Peygamberimize bir selâm gönderiyorum kabul et ya Rab Yaşadığımı itiraf ediyorum bu gece Yıldızların altında yeniden doğduğumu itiraf ediyorum Bunu içten bir sevinçle söylerken, sonsuz bir mutluluk duyuyorum kabul et Allah’ım Önce çiçek açan yeryüzünü seyretmeyi, sonra yıldız yıldız gökyüzüne bakmayı bana öğreten Peygamberime sonsuz salâtuselâm olsun diyorum Sevgimi, duamı bu küçücük yazının içinde takdime cesaret edebiliyorsam da lütfen kabul et Allah’ım şarkılar Seni söylediğinin farkında değiller Farkında olmayanlar adına da bu duamı onlarla beraber benden kabul et

Dört yanımız kötü davetçilerle dolu Her yere, her şeye çağırıyorlar bizi Kimi haydi eğlenmeye diyor, kimi haydi zengin olmaya Ama Peygamberimden başka, hiç kimse çağırmıyor âyetlerinden başka göklerine bakmaya ve kederimi atmaya Ah ki ah, eyvah ki eyvah Neler kaybediyoruz neler, geçip giden bir anda, bir günde, bir gecede

Sema bize seslenir;

Kalma, gel, işkencede!

Ruhumuz ebedidir;

Bunu duy, tek hecede!

Ömür ki, bir kurak çöl,

Onu tek bir güne böl;

Şebnem gibi doğ ve öl,

Yıldızlı bir gecede!

Bu gecede ölmek yok, yeniden dirilmek ve doğmak var değil mi Allah’ım Hayatımızın tüm günlerinin pişmanlıkları için af diliyorum Senden bu yazıyı okuyanlarla beraber İlhamını, duasını gölgem gibi ruhuma gönderenlerle beraber Bu gece yeniden doğmak istiyoruz Yeryüzü kadar temiz bir sayfa açmak istiyoruz hayatımıza Bize son bir fırsat ver Allah’ım Yeniden doğalım, yeniden başlayalım hayatımıza Kaldığımız yerden değil Senin istediğin şekilde ve Senin istediğin yerden Âyetlerin ışık ışık yol göstersin Yıldızlarına çıkalım, cennetlerine varalım Ruhumla beraber yücelen secdeler olsun Sana Bize bu ibadeti ders veren Resulüne de tekrar tekrar milyarlar defa salâtuselâm olsun

Çiçeklerine merhaba, yıldızlarına merhaba, geceye merhaba, gündüze merhaba, yarattığın her şeye merhaba Allah’ım gönderdiğin mektubunu açtım, okudum, gözyaşıyla mühürledim Şimdi aklım, kalbim ve imanım ne varsa hepsi Sana emanet Dilimde bir duacık var, kabul et Allah’ım Yıldızlarının altındaki ibadetleri kabul et bu gece Yıldızlarının altında ibadet ne güzel şeymiş, bildim bu gece


Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
 

Similar threads

Yeminler a) Mahiyeti Sözlükte “kuvvet, sağ taraf, sağ el, ant, kasem ve benzeri mânalara gelen yemin dinî kullanımda, “bir kimsenin bir işi yapıp yapmaması veya bir olayın doğru olup olmaması konusundaki söylediği sözünü Allah’ın adını veya sıfatını zikrederek kuvvetlendirmesini ifade eden...
Cevaplar
0
Görüntüleme
92
YEMİN Sağ el; bereket; güç, kuvvet ve güzel mevki, yaralayıcı; kişinin bir haberi kuvvetlendirmek veya bir işi yapıp yapmamak hususundaki azim ve iddiaya güç vermek için Allah'a kasem ya da boşama ve köle azadı gibi bir şeye bağlamak suretiyle akit etmesi anlamında bir fıkıh terimi Yemin...
Cevaplar
0
Görüntüleme
79
Değerli kardeşimiz; Allah’ın yeminleri eşyayı büyük görmesinden kaynaklanmıyor, onların kudretinin harika birer sanatı olduğunu dikkatlere sunmak içindir Ayrıca, Kur’an’daki ilahî yeminler, gafil olanların akıllarını, basiret gözlerini o sanatlara çevirmeye ve onları gaflet uykusundan...
Cevaplar
0
Görüntüleme
91
FİHİBİSMİLLAHİ BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİYM Her ilim İnsanı Allah(cc)'a götürür Bu ilimlerden bir tanesi Astronomidir Yıldızların dengelerini belirleyen insanı Tefekküre zorlayan çok güzel bir ilimdir Müslümanın İlimlerle uğraşması lazımdır Bu Zamanda daha çok uğraşması lazımdır...
Cevaplar
0
Görüntüleme
113
İslami manadaki yemin, genellikle Allah adına yapılır Bu da “Vallahi, Billahi gibi ifadelerin söylenmesiyle olur Fakat bu arada başta Kur’anı Kerim ve Kabe olmak üzere mukaddesler üzerine yapılan yeminler de yemin mefhumuna girer ve bunlar üzerine yapılan yeminler geçerlidir Yeminler çok kere...
Cevaplar
0
Görüntüleme
110
858,466Konular
981,166Mesajlar
29,536Kullanıcılar
uugar9990Son üye
Üst Alt