Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Kur’an’daki kıssalar arası farklılıkların sebebi nedir? İSLAM TİM

Kur’an’daki kıssalar arası farklılıkların sebebi nedir? İSLAM TİM
0
101

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Değerli kardeşimiz;
a) Bu farklı ayetlerde söz konusu edilen farklı ifadeler birbirine ters düşmez Bilakis, bunlar birbirini tamamlar mahiyettedir Kur’an çok veciz konuştuğunda sözün serdedildiği yere göre ilgili olayın farklı yönlerini seslendirmiştir

Mesela: “O vakit meleklere: “Âdem‘e secde edin! dedik İblis dışındaki bütün melekler secde ettiler İblis bunu yapmadı, kibrine yediremedi ve kâfirlerden oldu (Bakara, 234) mealindeki ayette iblisin secde etmemesinin altında yatan asıl sebebin kibir olduğu vurgulanmış, kibir hasletinin bazen sahibini küfre götürecek kadar çirkin olduğuna işaret edilmiştir

Kibrin bu korkunç akıbetine dikkat çeken İslam alimleri: “Kaynağı kibir olmayan her günahın bağışlanma ihtimali vardır Ancak kaynağı kibir olan günahların affı çok zordur yargısına varmıştır

“Sizi Biz yarattık, sonra size şekil verdik Peşinden de meleklere: “Haydi, hürmet için secde edin Âdem’e! dedik Onların hepsi hemen secde ettiler, yalnız İblis dayattı Secde edenlerden olmadı Allah buyurdu: “Söyle bakayım, Sana emrettiğim halde, secde etmene mani nedir? İblis: “Ben ondan daha üstünüm; çünkü Sen beni ateşten, onu ise bir çamur parçasından yarattın “Çabuk in oradan! buyurdu Allah, “Öyle orada kurulup da büyüklük taslamak senin haddin değildir Çabuk çık, çünkü sen alçağın tekisin! (Araf, 71113) mealindeki ayette ise, secdeye engel olan kibrin kaynağının “yaratılış menşei olan ateş unsuru olduğuna işaret edilmiştir

Bu ayette, varlıkların kendi kesp ve kazançları olmayan bir hususla övünüp böbürlenmelerinin büyük bir haksızlık ve ahmaklık olduğuna işaret edilmiştir Bu ayette böylece, insanlara intisabında hiç bir dahilleri olmayan soylarısoplarıyla, aşiretkabileleriyle, fizikî güzellikleriyle övünmelerinin gerçekte bir maskaralık olduğuna dikkat çekilmiştir

“(Allah Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmayışının sebebi nedir, dedi (İblis Ben kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim, dedi (Hicr, 153233) mealindeki ayetlerde ise, Araf suresinde, Hz Adem’in menşeinin “çamur olduğuna kısaca temas edilmiştir Burada ise, bu çamurun “kuru ve şekillenmiş kara balçık özelliklerine işaret edilmiştir

Ayrıca, Araf suresindeki kıssada; şeytan, kendi menşei olan ateş unsuruna dayanarak, çamurdan yaratılan birine saygı göstermeyeceğini bildirmiştir Yani şeytan güya hem kendisinin büyüklüğünü hem de karşı tarafın küçüklüğünü seslendirmiştir Hicr suresinde ise, şeytan, kendi menşeine değil, sadece Adem’in menşeine vurgu yapmıştır

Demek ki, burada başkasını horhakir görmenin de kişiyi telafisi mümkün olmayan kötü sonuçlara götürebilirliğine vurgu yapılmıştır

b) Hz İbrahim ile ilgili ayetlerin mealleri şöyledir:

“Bir zaman da elçilerimiz İbrâhim’e varıp onu müjdelemek üzere “Selâm sana! dediler O da: Size de Selâm! deyip çok kalmadan, elinde nefis, güzelce kızartılmış körpe bir dana getirip ikram etti Ama misafirlerinin ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onların bu hali hoşuna gitmedi ve onlardan kuşkulandı, kalbine bir korku girdi “Korkma! dediler “Çünkü biz aslında Lût kavmini imha etmek için gönderildik Bu sırada hanımı da, hizmet için ayakta durmuş, onları dinliyordu Bunu işitince gülümsedi Biz de onu İshak’ın, onun peşinden de Yâkub’un doğumu ile müjdeledik (Hud, 116971)

“Sahi! İbrâhim’in şerefli misafirlerinin gelişlerinden haberin oldu mu?

Onlar yanına varınca: “Selâm! dediler O da: “Size de Selâm! diye cevap verdi, ama içinden: “Bunlar tanımadığım kimseler, hayırdır inşaallah! dedi

Onlara yemek getirmek için gizlice ailesinin yanına geçti ve semiz bir dana kebabı getirdi Önlerine koyup “buyurmaz mısınız? diye ikram etti O sırada onlardan yana içine bir korku düştü “Korkma! dediler ve ona büyüdüğünde âlim olacak bir çocuklarının dünyaya geleceğini müjdelediler Evin öbür köşesinden bunu duyan eşi, elini yüzüne vurarak: “Vay başıma gelene! Ben kısır bir koca karı iken mi doğuracağım! diye çığlık attı (Zariyat, 512429)

Bu konuda şunları söylemek mümkündür:

1) Her iki ayette de Hz İbrahim’e gelen meleklerin önce tanınmadığına işaret edilmiştir

2) Çocuklarının olacağını işiten hanımı: bir ayette “gülümsedi diyor, diğerinde “çığlık attı diyor Aslında meallerde “çığlık attı olarak geçen ifadenin aslı: “KALE Dedi ki: şeklindedir

Bu ayetlerden birinin tasvirinde, Hz İbrahim’in eşi, verilen çocuk müjdesinden dolayı seviniyor ve bu sevincini “Gülümseme ile gösteriyor İkinci ayette ise, müjdeyi duyan kadının yaşlı halini düşünüp bunun nasıl olacağına dair hayretini, şaşkınlığını ifade etmiştir

Tekrar edelim: meallerde “Çığlık kelimesinin ayet metninde yeri yoktur Bu, Türkçe’de, sesli bir şekilde söylenen bir husus biraz daha dramatize edilmiştir

Bunu şunun için söylüyoruz: Burada birbirine zıt gibi görünen iki durum yoktur: bir yandan sevincinden gülen, diğer yandan üzüntüsünden çığlık atıp feryat eden bir kadın yoktur Bilakis, aynı anda iki ruh halini yaşayan bir kadının durumuna dikkat çekilmiştir Bir yandan, yaşı ilerlemesine rağmen eskiden beri beklediği bir çocuğun müjdesini işitmekten duyduğu sevinç; diğer yandan bu işin olağanüstü bir durum olduğunu düşünerek “bu nasıl olur? diyerek şaşkınlığını gizlemeyen bir ruh hali söz konusudur

3) Ayetlerden birinde isim verilmeden sadece “bir çocukları olacağına dair bir müjde, diğerinde ise, isim verilerek bunun İshak olduğuna vurgu yapılmıştır İsmin verildiği ayette müjdeyi pekiştirmek, sevinci daha da arttırmak için İshak’ın da bir oğlu olan Yakub da müjdelenmiştir

Aslında, Hz Yakub, Hz İbrahim’in oğlu değil, torunudur Burada ondan da söz edilmesinin bir hikmeti, İshak neslinin devam edeceğine işaret etmek içindir Ve Hz Yakub’un zikredilmesinde herhangi bir terslik de yoktur

c) Hz Musa kıssası, Kur’an’da bir belagat modeli görünümündedir Sözün makamına göre, bazen daha uzun, bazen daha kısa; bazen olayın biriki parçasına, bazen daha fazla pasajlara yer verilmiştir

Özellikle Arapça’da bir konuyu farklı üslupla ifade etmek bir tefennün sanatı olarak görülen güzel bir edebi vechedir Belagatin bütün çeşitlerini ihtiva eden Kur’an’da bu tefennün sanatına da yer verilmiştir Îcaz ve Itnab denilen veciz veya uzun uzadıya konuyu detaylandırmak da bu sanatın içindedir

Kur’an, beşeri eserler gibi sadece bir maksadı, bir gayeyi takip etmiyor Bilakis, Allah’ın sonsuz ilminin bir tezahürü olduğu için Kur’an’da aynı kıssada, aynı ifadede pek çok maksat takip edilir Bu farklı maksatlara işaret edilirken, aynı konu farklı bir üslupla ele alınır, farklı olarak ifade edilir Hz Musa kıssasını anlatan ifadelerin farklılığı, bu farklılıktan ileri gelir

Risalei Nur’daki ifadelerin ışığında Hz Musa’nın kıssasını şöyle açıklayabiliriz:

1) Asâyı Musa gibi çok hikmetleri ve faideleri bulunan kıssai Musa'nın (as) ve sair enbiyanın kıssalarının defalarca değişik ifadelerle tekrarında, risaleti Ahmediyenin hakkaniyetine bir delil gibi sunulmuştur Bütün enbiyanın nübüvvetlerini hüccet gösterip onların umumunu inkâr edemeyen, bu zâtın risaletini hakikat noktasında inkâr edemez hikmetiyle farklı kelimlerle, farklı ifadelerle, farklı üsluplarla ders verilmiştir (Asayı Musa ( 69 )

2) Kur'an’da çok tekrar edilen kıssai Musa Aleyhisselâm'ın cümleleri ve cüz'lerinin her bir cümlesi, hatta her bir cüz'ü, bir düsturu küllînin ucu olarak gösterilmiş ve o düsturu ifade ediyor (Sözler, 401 )

3) Kıssai Musa gibi bazı hâdisatı cüz'iyenin tekrarı, o hadisenin büyük bir düsturu tazammun ettiğine işarettir (Mesnevii Nuriye, 128 ) Aynı hadiseyi aynı ifadelerle aktarmak usanç verdiğinden, farklı ifadelerle tefennün edilmiştir
Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
 
858,497Konular
982,562Mesajlar
30,303Kullanıcılar
ososkksSon üye
Üst Alt