Necip Fazıl Kısakurek Kur'anın Gucu
necip fazıl kısakurek ten bir hikaye
Kur'an'ın Gucu
Kac yaşındasın nine?
71…
Demek İstiklal Savaşı’nda 2021 yaşlarındaydın…
Oyle zahir…
O gunden beri cıkmadın mı koyunden?
Cıkmadım
50 yıldır cıkmadın ha?
50 yıldır…
O gun, bu gun, dunya cok değişti…
Oyleymiş…
Bir daha da evlenmedin, oyle mi?
Oyle…
Seni, ardı arkası gelmeyen sorularla sıkıyorum değil mi?
Estağfurullah…
Ne yapayım, sen anlatmıyorsun ki, dinleyeyim… Nicin anlatmayı sevmiyorsun?
Sevmem!
Ne seversin?
Okumayı…
Ne okursun?
Kur’an okurum
Okuman yazman var mı?
Yok! Yalnız Kur’an okurum
Kim oğretti sana Kur’an okumayı?
Babam…
Peki, Kur’an okuyan, eski harflerle başka şeyleri okuyamaz mı?
Ben okuyamam Allah’ın Kelamı bana kolay gelir Oburleri cetin kargacıkburgacıklar…
Baban da kocan gibi zeybek miydi?
Babam koy imamıydı Hem zeybek diye ayrı bir cins yoktu ki… Burada her mert delikanlı bir zeybekti zamanında…
Ya şimdi…
Şimdi herkes bebek…
Ne oldu, nerede oldu baban?
Seferberlikte (IDunya Savaşı) Hicaz taraflarına gitti, bir daha donmedi
Ne kaldı babandan sana?
Şu koşede gorduğun yeşil ipek kaplı Kur’an kaldı Bir de soz…
Nasıl soz?
“Kur’an’dan ayrılma!
Sen o zaman 1415 yaşlarında bir kızdın…
Oyleydim…
Sonra evlendin…
Beni 19 yaşımda, dayımın oğluna verdiler Evlendim
Tam da Yunanlıların İzmir’e cıktığı yıl…
Cok gecmeden Yunanlı bu tarafa geldi, bir taburuyla bizim koye yerleşti
Anlat, anlat!
Ne anlatayım? Sen sor, ben soyleyeyim! Zaten her şeyi oğrenmişsin dışardan…
Evet ama senin ağzından dinlemek istiyorum Halk bir şeyi renkten renge sokar, gercek diye bir şey kalmaz ortada…
Doğru! Kimbilir benim icin de neler uydurmuşlardır!
Sen, tek başına, bir tabur Yunan askerini koyden kacırmışsın!
Yok canım, o benim kuvvetim değil, Kur’an’ın gucu…
Kur’an’ın gucu mu?
Ne sandın ya; koynumda Kur’an olmasaydı, hic o işi becerebilir miydim ben?
Kur’an’ın, tufek gibi, top gibi bir gucu olabilir mi?
Yuzbin top, O’nun tek harfine denk olamaz!
Kuzum nine, soyle nasıl oldu?
Uc aylık kocamı cami avlusunda kurşuna dizdiler
Sebep?
Kızlara saldıran bir Yunanlıyı bıcaklayıp oldurdu diye…
Sonra?
Kalktım, Yunan kumandanına gittim Sırtıma ortumu cektim, koynuma Kur’anımı aldım gittim
Eeee?
Yunan kumandanı, meydan yerindeki eski jandarma karakolunda bir masa başında, cizmeli ayaklarını masanın uzerine uzatmış, oturuyordu Yanında da İzmir’in yerlisi bir Rum… Tercuman…
Nasıl cesaret edebildin aralarına girmeye?
Cesaret Kur’an’ın emri… Kumandan “ne istiyorsun? diye sordu “Kocamın kanını dava ediyorum! dedim “Kime karşı? dedi “Sana karşı! dedim Kahkahayla guldu Ayaklarını masadan cekerek doğruldu Alaycı bir yılışıklıkla “ne yapmamızı emir buyuruyorsunuz? dedi Ellerimle, koynumdaki Kur’an’ı sımsıkı kucaklayarak…
Ne cevap verdin?
“Hemen taburunuzu alıp, buradan cıkmanızı istiyorum! dedim
Hayret!
Evet, kumandan hayretinden ne diyeceğini bilemedi “Nedir, o koynundaki sımsıkı kavradığın şey? diye bağırdı Ben de bağırdım: “Dunyanın en guclu silahı! Hepinizi tuzbuz etmeye yeter!
Muthiş!
Tam o anda tercuman avaz avaz “bomba! diye bastı cığlığı…
Akıl alabilecek gibi değil…
Daha neler var bu dunyada aklın alabileceği gibi olmayan…
Devam et!
Kumandan dehşetle irkildi, yan yana yurumeye başladı; gozleri bende ve koynumdaki gizli silahta, arkasıyla cıktı, meydan yerindeki askerlerine doğru yurudu Tercuman da iki buklum, ardında…
Nasıl oldu da uzerine atlayıp, bomba sandıkları şeyi koynundan almadılar?
Sıkı mı, ya onu yere bırakıp da karakolu havaya ucuracak olursam?
Sonrası?
Sonrası, kumandan askerlerine Rumca bir takım emirler verir ve onları toplarken, birdenbire muezzinin gur sesi işitildi Oğle ezanı… Kocamın tabutu da musalla taşında… O anda bir yaylım ateş… Olanları haber alan ceteler, bir tepeciğin ustunden kurusıkı ateş ediyor Yunalı askerler kaynaştı Ne yapacaklarını bilemediler Ben, tam o an, kollarım sımsıkı koynumdaki silahı kavramış, kapıdan cıktım, medyam yerinde gorundum Kumandan haykırdı Rumca bir kumanda… Yunanlılar koy dışına doğru kacmaya başladılar Gidiş o gidiş…
Demek Kur’an silahtan ustun geldi İstiklal Savaşı’nda…
O savaşı Kur’an’ın gucu kazandı!
(Mart 1971)
Necip Fazıl KISAKUREK
necip fazıl kısakurek ten bir hikaye
Kur'an'ın Gucu
Kac yaşındasın nine?
71…
Demek İstiklal Savaşı’nda 2021 yaşlarındaydın…
Oyle zahir…
O gunden beri cıkmadın mı koyunden?
Cıkmadım
50 yıldır cıkmadın ha?
50 yıldır…
O gun, bu gun, dunya cok değişti…
Oyleymiş…
Bir daha da evlenmedin, oyle mi?
Oyle…
Seni, ardı arkası gelmeyen sorularla sıkıyorum değil mi?
Estağfurullah…
Ne yapayım, sen anlatmıyorsun ki, dinleyeyim… Nicin anlatmayı sevmiyorsun?
Sevmem!
Ne seversin?
Okumayı…
Ne okursun?
Kur’an okurum
Okuman yazman var mı?
Yok! Yalnız Kur’an okurum
Kim oğretti sana Kur’an okumayı?
Babam…
Peki, Kur’an okuyan, eski harflerle başka şeyleri okuyamaz mı?
Ben okuyamam Allah’ın Kelamı bana kolay gelir Oburleri cetin kargacıkburgacıklar…
Baban da kocan gibi zeybek miydi?
Babam koy imamıydı Hem zeybek diye ayrı bir cins yoktu ki… Burada her mert delikanlı bir zeybekti zamanında…
Ya şimdi…
Şimdi herkes bebek…
Ne oldu, nerede oldu baban?
Seferberlikte (IDunya Savaşı) Hicaz taraflarına gitti, bir daha donmedi
Ne kaldı babandan sana?
Şu koşede gorduğun yeşil ipek kaplı Kur’an kaldı Bir de soz…
Nasıl soz?
“Kur’an’dan ayrılma!
Sen o zaman 1415 yaşlarında bir kızdın…
Oyleydim…
Sonra evlendin…
Beni 19 yaşımda, dayımın oğluna verdiler Evlendim
Tam da Yunanlıların İzmir’e cıktığı yıl…
Cok gecmeden Yunanlı bu tarafa geldi, bir taburuyla bizim koye yerleşti
Anlat, anlat!
Ne anlatayım? Sen sor, ben soyleyeyim! Zaten her şeyi oğrenmişsin dışardan…
Evet ama senin ağzından dinlemek istiyorum Halk bir şeyi renkten renge sokar, gercek diye bir şey kalmaz ortada…
Doğru! Kimbilir benim icin de neler uydurmuşlardır!
Sen, tek başına, bir tabur Yunan askerini koyden kacırmışsın!
Yok canım, o benim kuvvetim değil, Kur’an’ın gucu…
Kur’an’ın gucu mu?
Ne sandın ya; koynumda Kur’an olmasaydı, hic o işi becerebilir miydim ben?
Kur’an’ın, tufek gibi, top gibi bir gucu olabilir mi?
Yuzbin top, O’nun tek harfine denk olamaz!
Kuzum nine, soyle nasıl oldu?
Uc aylık kocamı cami avlusunda kurşuna dizdiler
Sebep?
Kızlara saldıran bir Yunanlıyı bıcaklayıp oldurdu diye…
Sonra?
Kalktım, Yunan kumandanına gittim Sırtıma ortumu cektim, koynuma Kur’anımı aldım gittim
Eeee?
Yunan kumandanı, meydan yerindeki eski jandarma karakolunda bir masa başında, cizmeli ayaklarını masanın uzerine uzatmış, oturuyordu Yanında da İzmir’in yerlisi bir Rum… Tercuman…
Nasıl cesaret edebildin aralarına girmeye?
Cesaret Kur’an’ın emri… Kumandan “ne istiyorsun? diye sordu “Kocamın kanını dava ediyorum! dedim “Kime karşı? dedi “Sana karşı! dedim Kahkahayla guldu Ayaklarını masadan cekerek doğruldu Alaycı bir yılışıklıkla “ne yapmamızı emir buyuruyorsunuz? dedi Ellerimle, koynumdaki Kur’an’ı sımsıkı kucaklayarak…
Ne cevap verdin?
“Hemen taburunuzu alıp, buradan cıkmanızı istiyorum! dedim
Hayret!
Evet, kumandan hayretinden ne diyeceğini bilemedi “Nedir, o koynundaki sımsıkı kavradığın şey? diye bağırdı Ben de bağırdım: “Dunyanın en guclu silahı! Hepinizi tuzbuz etmeye yeter!
Muthiş!
Tam o anda tercuman avaz avaz “bomba! diye bastı cığlığı…
Akıl alabilecek gibi değil…
Daha neler var bu dunyada aklın alabileceği gibi olmayan…
Devam et!
Kumandan dehşetle irkildi, yan yana yurumeye başladı; gozleri bende ve koynumdaki gizli silahta, arkasıyla cıktı, meydan yerindeki askerlerine doğru yurudu Tercuman da iki buklum, ardında…
Nasıl oldu da uzerine atlayıp, bomba sandıkları şeyi koynundan almadılar?
Sıkı mı, ya onu yere bırakıp da karakolu havaya ucuracak olursam?
Sonrası?
Sonrası, kumandan askerlerine Rumca bir takım emirler verir ve onları toplarken, birdenbire muezzinin gur sesi işitildi Oğle ezanı… Kocamın tabutu da musalla taşında… O anda bir yaylım ateş… Olanları haber alan ceteler, bir tepeciğin ustunden kurusıkı ateş ediyor Yunalı askerler kaynaştı Ne yapacaklarını bilemediler Ben, tam o an, kollarım sımsıkı koynumdaki silahı kavramış, kapıdan cıktım, medyam yerinde gorundum Kumandan haykırdı Rumca bir kumanda… Yunanlılar koy dışına doğru kacmaya başladılar Gidiş o gidiş…
Demek Kur’an silahtan ustun geldi İstiklal Savaşı’nda…
O savaşı Kur’an’ın gucu kazandı!
(Mart 1971)
Necip Fazıl KISAKUREK