iltasyazilim
FD Üye
Kuran indirildiği günden bu yana her çağda yaşayan her insan grubunun anlayabileceği, kolay ve anlaşılır bir dile sahiptir Allah, Kuranın bu üslubunu Andolsun Biz Kuran'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık (Kamer Suresi, 22) ayetiyle haber verir Kuran'ın, aynı zamanda edebi dilinin mükemmelliği, içerdiği üstün hikmet ve mucizevi bilgiler, onun Allah'ın sözü olduğunun kesin delillerindendir
Kuran'ın indirildiği 7 yüzyılda, Arap toplumu bilimsel konular hakkında sayısız hurafeye ve batıl inanca sahipti Evreni ve doğayı inceleyecek teknolojiye sahip olmayan Araplar, nesilden nesle aktarılan efsanelere inanıyorlardı Örneğin, gökyüzünün dağlar sayesinde tepede durduğu sanılıyordu Bu inanışa göre Dünya düzdü ve iki uçtaki yüksek dağlar birer direk gibi gök kubbeyi ayakta tutmaktaydı
Ancak Arap toplumunun tüm bu batıl inanışları Kuran'la birlikte ortadan kaldırıldı Örneğin Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti (Ra'd Suresi, 2) ayeti göğün dağlar sayesinde tepede durduğu inancını geçersiz kıldı Bunun gibi daha pek çok konuda, o dönemde hiçbir insanın bilmediği önemli bilgiler Kuran'da verildi İnsanların astronomi, jeoloji, fizik ya da biyoloji hakkında çok az şey bildikleri bir dönemde indirilen Kuran, evrenin yaratılışından insanın anne karnındaki oluşumuna, atmosferin yapısından, yeryüzündeki dengelere kadar pek çok konuda önemli bilgiler içermekteydi
Şimdi, Kuran'da yer alan jeolojik mucizelerden bir bölümünü birlikte görelim
Yedi Katmandan Oluşan Yeryüzü
Allah'ın Kuran'da yeryüzü ile ilgili verdiği bilgilerden biri, yeryüzünün, yedi kat olan gökyüzüne benzerliğidir:
Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı (Talak Suresi, 12)
Kuran’da yüzyıllar önce yerin ve göğün yedişer kat olduğu bildirilmiştir Nitekim asırlar sonra yapılan uzun jeolojik araştırmalar sonucunda varılan sonuç da aynı olmuştur Bilim adamlarının sıraladığı yer katmanları şöyledir:
Hidrosfer, Litosfer, Astenosfer, Üst Manto, Alt Manto, Dış Çekirdek ve İç Çekirdek
Hidrosfer; okyanus ve denizlerin en üst kısmı ile bunlardan etkilenen karaların kıyılarıdır
Litosfer, Dünya'nın en üst katmanını oluşturan katı kaya tabakadır Diğer katmanlarla kıyaslandığında oldukça ince, daha soğuk ve daha katıdır; bu bakımdan yeryüzünde kabuk görevi görür
Astenosfer, Litosferin altında bulunan katmandır Bu katman yüksek ısı ve basınca maruz kaldığında yumuşayıp eriyebilen, sıcak, yarıkatı maddelerden oluşmuştur Katı Litosfer tabakasının, yavaşça hareket eden Astenosfer tabakası üzerinde yüzdüğü ya da hareket ettiği düşünülmektedir
Astenosferin altında yüksek sıcaklıkta, yarıkatı kayalardan oluşan yaklaşık 2900 km kalınlığında manto denilen bir tabaka vardır Kabuktan daha fazla demir, magnezyum ve kalsiyum içeren manto daha sıcak ve yoğundur; çünkü Dünya'nın içindeki ısı ve basınç derinlikle birlikte artar
Dünya'nın merkezinde de neredeyse mantonun iki katı yoğunlukta olan çekirdek yer alır Bu yoğunluğun sebebi içeriğinde kayalardan çok metaller (demirnikel alaşımı) bulunmasıdır Dünya'nın çekirdeği ise iki ayrı parçadan oluşur: Biri 2200 km kalınlığında olan sıvı dış çekirdek, diğeri de 1250 km kalınlığındaki katı bir iç çekirdek Dünya döndükçe sıvı dış çekirdek Dünya'nın manyetik alanını oluşturur
20 yüzyıldaki teknoloji ile tespit edilebilen bu bilimsel gerçeklerin Kuran'da yer alması, Kuran'ın çok sayıdaki mucizesinden yalnızca birkaçıdır
Sürüklenen Kıtalar
Yer kabuğu kendisinden daha yoğun olan manto tabakası üzerinde adeta yüzer gibi hareket etmektedir İlk olarak 20 yüzyılın başlarında Alfred Wegener isimli Alman bir bilim adamı, yeryüzündeki kıtaların Dünya'nın ilk dönemlerinde birarada bulunduklarını, daha sonra farklı yönlerde sürüklenerek birbirlerinden ayrılıp uzaklaştıklarını keşfetmiştir Yeryüzündeki kara parçaları, yaklaşık 500 milyon yıl önce birbirlerine bağlılardı ve Pangaea ismi verilen bu büyük kara parçası Güney Kutbu'nda bulunuyordu Yaklaşık 180 milyon yıl önce Pangaea ikiye ayrıldı Farklı yönlere sürüklenen bu iki dev kıtanın birincisinden Afrika, Avustralya, Antarktika ve Hindistan; ikincisinden ise, Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya'nın Hindistan dışındaki kısımları oluştu
Yapılan araştırmalarda, kıtasal hareketin yılda 1 ila 5 cm civarında olduğu hesaplanmıştır Tabakalar bu şekilde hareket ettikçe Dünya coğrafyasında değişiklikler meydana gelir Örneğin, Atlantik Okyanusu her sene biraz daha genişlemektedir (Carolyn Sheets, Robert Gardner, Samuel F Howe, General Science, Allyn and Bacon Inc Newton, Massachusetts, 1985, s 305)
Allah dağların hareketini ayette sürüklenmeolarak bildirmiştir Bilim adamlarının bugün bu hareket için kullandıkları İngilizce terim de continental driftyani kıtasal sürüklenmedir
Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler (Neml Suresi, 88)
Yarılan Yeryüzü
Dönüşlü olan göğe andolsun Yarılan yere de (Tarık Suresi, 1112)
Yukarıdaki ayette geçen Arapça sad'akelimesi Türkçe’de çatlama, yarılma, ayrılmaanlamlarına gelmektedir Allah'ın yerin yarılması üzerine yemin etmesi, başka bir Kuran mucizesidir
194546 yıllarında, bilim adamları mineral kaynaklarını araştırmak için ilk kez deniz ve okyanusların diplerine indiler Araştırmalarında dikkati çeken en önemli noktalardan biri Dünya'nın kırıklı yapısı oldu Dünya'nın dış yüzeyindeki kayalık tabaka; kuzeygüney ve doğubatı doğrultulu olup, on binlerce kilometre uzunluğunda çok sayıda geniş çatlak (fay) ile yarılmıştı
Yeryüzünün bu kırıklı yapısı sayesinde, önemli miktarda ısı dışarı atılır ve erimiş kayaların büyük bir kısmı okyanuslardaki tepeleri oluşturur Eğer yeryüzünün, kabuğundan yüksek miktarda ısının dışarı çıkmasına olanak veren bu yapısı olmasaydı, Dünya üzerinde hayat imkansız olurdu Çünkü bu durumda yer kabuğunun altından çıkış noktası bulamayan ısı, çok büyük miktarlarda olumsuz nükleer etki meydana getirecekti
Yeryüzünün Ağırlıklarını Dışa Atması
Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı, yer, ağırlıklarını dışa atıpçıkardığı ve insan: Buna ne oluyor?dediği zaman; o gün (yer), haberlerini anlatacaktır (Zilzal Suresi, 14)
Arapçada zilzalkelimesi deprem, sarsıntı; eskalehakelimesi ise ağırlıklarını, ağır yüklerinianlamlarına gelmektedir Yukarıdaki ayetler ilk anlamlarıyla düşünüldüğünde, depremle ilgili önemli bir bilimsel gerçeğe dikkat çekildiği görülmektedir
Zilzal Suresi'nin 2 ayetinde, depremle ilgili olarak yerin ağırlıklarını atmasından bahsedilmektedir Nitekim son yüzyıllarda yapılan araştırmalar sonucunda, yerin merkezinde ağır metaller olduğu ve bunların yeryüzündeki hareketlenmeler sonucunda ortaya çıktığı anlaşılmıştır Jeologların tespitlerine göre, Dünya soğudukça, ağır ve yoğun olan maddeler Dünya'nın merkezine doğru çökerken, daha hafif olanlar dış yüzeye doğru yükseldi Bu nedenle, yer kabuğu en hafif maddelerden (bazalt ve granit kayalardan) oluşurken, çekirdekte ise ağır metaller (nikel ve demir) bulunur Sonuç olarak erimiş metallerden oluşan yer altı, yer üstünden çok daha ağır ve yoğun bir malzemeden oluşmuştur
Deprem zamanlarında ise yer altındaki ağır maddeler yer üstüne çıkma imkanı bulur; böylece ayetlerde bildirildiği gibi yeryüzü ağırlıklarını dışa atmış olur Ayrıca metal rezervlerinin yoğun olarak bulunduğu yerler, deprem ve volkan hareketlerinin daha çok gerçekleştiği bölgelerdir Yapılan kapsamlı araştırmalar sonucunda, yakın geçmişte ortaya çıkan bu bilimsel bulgular, Allah'ın Kuran'da işaret ettiği bilimsel gerçeklerden biridir
Sonuç: Kuran Allah’ın Sözüdür
Tüm bu bilgiler, bizlere açık bir gerçeği göstermektedir: Kuran öyle bir kitaptır ki, içinde verilen haberlerin hepsi doğru çıkmıştır ve çıkmaktadır Bilimsel konularda, geçmişten ve gelecekten verilen haberlerde ya da matematiksel şifrelemelerde o dönemde hiçbir insan tarafından bilinemeyecek gerçekler ayetlerde haber verilmiştir Bu bilgilerin o dönemin bilgi düzeyiyle ve teknolojisiyle edinilmesi mümkün değildir Elbette ki bu durum, Kuran'ın insan sözü olamayacağının apaçık bir ispatıdır
Kuran, herşeyi yoktan var eden ve ilmiyle tüm varlıkları kuşatan Yüce Allah'ın sözüdür Allah bir ayetinde, Kuran'la ilgili olarak, Eğer o, Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok çelişkiler bulacaklardı (Nisa Suresi, 82) buyurmaktadır Kuran'ın içinde yer alan her bilgi, bu İlahi kitabın bilinmeyen gizli mucizelerini ortaya koymaktadır İnsana düşen ise, Allah'ın indirdiği bu İlahi kitaba sımsıkı sarılmak ve onu kendisine yol gösterici olarak kabul etmektir Allah, Kuran'da bizlere şöyle bildirir:
“Bu indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır Şu halde O'na uyun ve korkupsakının Umulur ki esirgenirsiniz (Enam Suresi, 155)
Kuran'ın indirildiği 7 yüzyılda, Arap toplumu bilimsel konular hakkında sayısız hurafeye ve batıl inanca sahipti Evreni ve doğayı inceleyecek teknolojiye sahip olmayan Araplar, nesilden nesle aktarılan efsanelere inanıyorlardı Örneğin, gökyüzünün dağlar sayesinde tepede durduğu sanılıyordu Bu inanışa göre Dünya düzdü ve iki uçtaki yüksek dağlar birer direk gibi gök kubbeyi ayakta tutmaktaydı
Ancak Arap toplumunun tüm bu batıl inanışları Kuran'la birlikte ortadan kaldırıldı Örneğin Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti (Ra'd Suresi, 2) ayeti göğün dağlar sayesinde tepede durduğu inancını geçersiz kıldı Bunun gibi daha pek çok konuda, o dönemde hiçbir insanın bilmediği önemli bilgiler Kuran'da verildi İnsanların astronomi, jeoloji, fizik ya da biyoloji hakkında çok az şey bildikleri bir dönemde indirilen Kuran, evrenin yaratılışından insanın anne karnındaki oluşumuna, atmosferin yapısından, yeryüzündeki dengelere kadar pek çok konuda önemli bilgiler içermekteydi
Şimdi, Kuran'da yer alan jeolojik mucizelerden bir bölümünü birlikte görelim
Yedi Katmandan Oluşan Yeryüzü
Allah'ın Kuran'da yeryüzü ile ilgili verdiği bilgilerden biri, yeryüzünün, yedi kat olan gökyüzüne benzerliğidir:
Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı (Talak Suresi, 12)
Kuran’da yüzyıllar önce yerin ve göğün yedişer kat olduğu bildirilmiştir Nitekim asırlar sonra yapılan uzun jeolojik araştırmalar sonucunda varılan sonuç da aynı olmuştur Bilim adamlarının sıraladığı yer katmanları şöyledir:
Hidrosfer, Litosfer, Astenosfer, Üst Manto, Alt Manto, Dış Çekirdek ve İç Çekirdek
Hidrosfer; okyanus ve denizlerin en üst kısmı ile bunlardan etkilenen karaların kıyılarıdır
Litosfer, Dünya'nın en üst katmanını oluşturan katı kaya tabakadır Diğer katmanlarla kıyaslandığında oldukça ince, daha soğuk ve daha katıdır; bu bakımdan yeryüzünde kabuk görevi görür
Astenosfer, Litosferin altında bulunan katmandır Bu katman yüksek ısı ve basınca maruz kaldığında yumuşayıp eriyebilen, sıcak, yarıkatı maddelerden oluşmuştur Katı Litosfer tabakasının, yavaşça hareket eden Astenosfer tabakası üzerinde yüzdüğü ya da hareket ettiği düşünülmektedir
Astenosferin altında yüksek sıcaklıkta, yarıkatı kayalardan oluşan yaklaşık 2900 km kalınlığında manto denilen bir tabaka vardır Kabuktan daha fazla demir, magnezyum ve kalsiyum içeren manto daha sıcak ve yoğundur; çünkü Dünya'nın içindeki ısı ve basınç derinlikle birlikte artar
Dünya'nın merkezinde de neredeyse mantonun iki katı yoğunlukta olan çekirdek yer alır Bu yoğunluğun sebebi içeriğinde kayalardan çok metaller (demirnikel alaşımı) bulunmasıdır Dünya'nın çekirdeği ise iki ayrı parçadan oluşur: Biri 2200 km kalınlığında olan sıvı dış çekirdek, diğeri de 1250 km kalınlığındaki katı bir iç çekirdek Dünya döndükçe sıvı dış çekirdek Dünya'nın manyetik alanını oluşturur
20 yüzyıldaki teknoloji ile tespit edilebilen bu bilimsel gerçeklerin Kuran'da yer alması, Kuran'ın çok sayıdaki mucizesinden yalnızca birkaçıdır
Sürüklenen Kıtalar
Yer kabuğu kendisinden daha yoğun olan manto tabakası üzerinde adeta yüzer gibi hareket etmektedir İlk olarak 20 yüzyılın başlarında Alfred Wegener isimli Alman bir bilim adamı, yeryüzündeki kıtaların Dünya'nın ilk dönemlerinde birarada bulunduklarını, daha sonra farklı yönlerde sürüklenerek birbirlerinden ayrılıp uzaklaştıklarını keşfetmiştir Yeryüzündeki kara parçaları, yaklaşık 500 milyon yıl önce birbirlerine bağlılardı ve Pangaea ismi verilen bu büyük kara parçası Güney Kutbu'nda bulunuyordu Yaklaşık 180 milyon yıl önce Pangaea ikiye ayrıldı Farklı yönlere sürüklenen bu iki dev kıtanın birincisinden Afrika, Avustralya, Antarktika ve Hindistan; ikincisinden ise, Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya'nın Hindistan dışındaki kısımları oluştu
Yapılan araştırmalarda, kıtasal hareketin yılda 1 ila 5 cm civarında olduğu hesaplanmıştır Tabakalar bu şekilde hareket ettikçe Dünya coğrafyasında değişiklikler meydana gelir Örneğin, Atlantik Okyanusu her sene biraz daha genişlemektedir (Carolyn Sheets, Robert Gardner, Samuel F Howe, General Science, Allyn and Bacon Inc Newton, Massachusetts, 1985, s 305)
Allah dağların hareketini ayette sürüklenmeolarak bildirmiştir Bilim adamlarının bugün bu hareket için kullandıkları İngilizce terim de continental driftyani kıtasal sürüklenmedir
Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler (Neml Suresi, 88)
Yarılan Yeryüzü
Dönüşlü olan göğe andolsun Yarılan yere de (Tarık Suresi, 1112)
Yukarıdaki ayette geçen Arapça sad'akelimesi Türkçe’de çatlama, yarılma, ayrılmaanlamlarına gelmektedir Allah'ın yerin yarılması üzerine yemin etmesi, başka bir Kuran mucizesidir
194546 yıllarında, bilim adamları mineral kaynaklarını araştırmak için ilk kez deniz ve okyanusların diplerine indiler Araştırmalarında dikkati çeken en önemli noktalardan biri Dünya'nın kırıklı yapısı oldu Dünya'nın dış yüzeyindeki kayalık tabaka; kuzeygüney ve doğubatı doğrultulu olup, on binlerce kilometre uzunluğunda çok sayıda geniş çatlak (fay) ile yarılmıştı
Yeryüzünün bu kırıklı yapısı sayesinde, önemli miktarda ısı dışarı atılır ve erimiş kayaların büyük bir kısmı okyanuslardaki tepeleri oluşturur Eğer yeryüzünün, kabuğundan yüksek miktarda ısının dışarı çıkmasına olanak veren bu yapısı olmasaydı, Dünya üzerinde hayat imkansız olurdu Çünkü bu durumda yer kabuğunun altından çıkış noktası bulamayan ısı, çok büyük miktarlarda olumsuz nükleer etki meydana getirecekti
Yeryüzünün Ağırlıklarını Dışa Atması
Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı, yer, ağırlıklarını dışa atıpçıkardığı ve insan: Buna ne oluyor?dediği zaman; o gün (yer), haberlerini anlatacaktır (Zilzal Suresi, 14)
Arapçada zilzalkelimesi deprem, sarsıntı; eskalehakelimesi ise ağırlıklarını, ağır yüklerinianlamlarına gelmektedir Yukarıdaki ayetler ilk anlamlarıyla düşünüldüğünde, depremle ilgili önemli bir bilimsel gerçeğe dikkat çekildiği görülmektedir
Zilzal Suresi'nin 2 ayetinde, depremle ilgili olarak yerin ağırlıklarını atmasından bahsedilmektedir Nitekim son yüzyıllarda yapılan araştırmalar sonucunda, yerin merkezinde ağır metaller olduğu ve bunların yeryüzündeki hareketlenmeler sonucunda ortaya çıktığı anlaşılmıştır Jeologların tespitlerine göre, Dünya soğudukça, ağır ve yoğun olan maddeler Dünya'nın merkezine doğru çökerken, daha hafif olanlar dış yüzeye doğru yükseldi Bu nedenle, yer kabuğu en hafif maddelerden (bazalt ve granit kayalardan) oluşurken, çekirdekte ise ağır metaller (nikel ve demir) bulunur Sonuç olarak erimiş metallerden oluşan yer altı, yer üstünden çok daha ağır ve yoğun bir malzemeden oluşmuştur
Deprem zamanlarında ise yer altındaki ağır maddeler yer üstüne çıkma imkanı bulur; böylece ayetlerde bildirildiği gibi yeryüzü ağırlıklarını dışa atmış olur Ayrıca metal rezervlerinin yoğun olarak bulunduğu yerler, deprem ve volkan hareketlerinin daha çok gerçekleştiği bölgelerdir Yapılan kapsamlı araştırmalar sonucunda, yakın geçmişte ortaya çıkan bu bilimsel bulgular, Allah'ın Kuran'da işaret ettiği bilimsel gerçeklerden biridir
Sonuç: Kuran Allah’ın Sözüdür
Tüm bu bilgiler, bizlere açık bir gerçeği göstermektedir: Kuran öyle bir kitaptır ki, içinde verilen haberlerin hepsi doğru çıkmıştır ve çıkmaktadır Bilimsel konularda, geçmişten ve gelecekten verilen haberlerde ya da matematiksel şifrelemelerde o dönemde hiçbir insan tarafından bilinemeyecek gerçekler ayetlerde haber verilmiştir Bu bilgilerin o dönemin bilgi düzeyiyle ve teknolojisiyle edinilmesi mümkün değildir Elbette ki bu durum, Kuran'ın insan sözü olamayacağının apaçık bir ispatıdır
Kuran, herşeyi yoktan var eden ve ilmiyle tüm varlıkları kuşatan Yüce Allah'ın sözüdür Allah bir ayetinde, Kuran'la ilgili olarak, Eğer o, Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok çelişkiler bulacaklardı (Nisa Suresi, 82) buyurmaktadır Kuran'ın içinde yer alan her bilgi, bu İlahi kitabın bilinmeyen gizli mucizelerini ortaya koymaktadır İnsana düşen ise, Allah'ın indirdiği bu İlahi kitaba sımsıkı sarılmak ve onu kendisine yol gösterici olarak kabul etmektir Allah, Kuran'da bizlere şöyle bildirir:
“Bu indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır Şu halde O'na uyun ve korkupsakının Umulur ki esirgenirsiniz (Enam Suresi, 155)