Kurtçukta Kelebeği Görebilmek Karamsardı Tüm olup bitenler aleyhinde öfkeyle batmış yüreği gerildikçe geriliyordu Kızgındı İyi bir şeyler yapmaya çalışırken, taşlanıyordu en yakınları kadar Anlamıyorlar, diye iç geçirdi Anlamıyorlar işte 'Nasıl, nasıl göremezler, bu kadar mı zorlama?' diye hayıflandı dürüst içe Bacaları tıkanmış bir volkan gibiydi İdealist ruhu örselenmişti Nice hedeflerle çıktığı yolda önü kesilivermişti Zorlanıyor, hazmedemiyor, onuruna yediremiyordu Çelimsiz değildi, katiyen değildi Fakat dallarının bir bir kırıldığını hisseden taze bir fidandı nihayetinde Uzamasın diye setler çekiliyor, köklerine en brülör asitler dökülüyordu Nefesi kesilecek gibiydi âdeta 'Mücadele nereye dek, hangi güçle?' diye söylendi Üzgündü, tekrar ayağa üzgündü en koyusundan Anlamıyordu yaşananları genç beyni Haklının değil güçlünün söz hakkı vardır, diyenler vardı civarda Kendini anlatmasına bile sabır gösteremeyenler vardı Önyargılar kuşatmıştı kalplerini Büyümesin, kırılıp gitsin istiyorlardı hiç tanımadan Görmek istedikleri gibi görüyorlardı Yürümeye başladı, ruhunun kabaran sessizliğinde, doğanın içinde Saatlerce yürüdü Bir ara artık ayaklarının onu taşıyamadığını farkedip ağaçlardan birinin altına oturdu Başını ağacın gövdesine yaslayıp gözlerini havaya dikti Güneş altın ışıklarını yaprakların arasından tatlı tatlı gönderiyordu Yeşilin binlerce tonu bu sarı ışığın büyüsüyle boyanıyordu Tabiat ne değin da güzel yaratılmıştı; canlı bir tablo gibiydi Kesintisiz değişiyor, hiçbir şey olduğu gibi kalmıyordu Yaşadığı sıkıntılar da gelip geçecekti her şey gibi, bunu biliyordu Derin bir nefes aldı Güya esinti ılık ılık içine giriyor onu rahatlatıyordu Ne yapmalı, hayatına nasıl bir düzen vermeliydi? Köşesine çekilip yalnızca kendi için yaşamayı düşündü Para bir şekilde kazanılır, geçim temin edilirdi nasılsa Kendi yağıyla kavrulur giderdi Varsın dünya nasıl dönerse dönsündü Yanlış doğruya karışıp gitsindi Bir an için bu fikirler, hiçbir şeye aldırmadan hayatını yaşama fikri gözüne hoş göründü Lakin bu tip şeylerin kendine uymadığını hissetti O böyle yaşayamazdı, insanlık mayasına tersti Ya ne yapacaktı? Bilmiyordu Yerde sürünen bir kurtçuğa takıldı gözleri tez canlı, üzerinde gezindiği yaprağı dişliyordu Ne dek da yavaştı Dikkatle bakmazsa atıl bile sanabilirdi Eline geçen bir dalcığın üstüne aldı kurtçuğu incitmeden Gülümsedi Kim derdi ama çoklarının görür görmez midesini bulandırıp yemek yiyorsa bırakmasına neden olacak şu pek de nahoş yaratık; birkaç haftaya varmadan bir kelebek olacak O kelebek ancak; alımlı cıvıl cıvıl renkleri, harikulade desenleriyle tabiatın en hoş parçalarındandır Öncelikle nefsi, insanlarda görüp de kızdığı öyle fazla çirkinlik de böyle olabilir miydi acaba? Birazcık sabırla hiç umulmayan yerlerden nice güzellikler çıkabiliyordu işte Bir kurtçukta kelebeği görebilmenin adı sabırdan başka ne olabilir di ama? Şöyle bir bakındı etrafına Karıncalar bile bozulan yuvalarını tekrar, en yeniden yaparlardı kum temelinden Arı, bir gram bal için göze alırdı nice çiçekleri dolaşmayı Ne dek kesilse de ağaçları, toprak asla vazgeçmezdi yeşilini fışkırtmaktan Umudu kaybetmek, karamsarlığa düşmek mi? Nedendi öyleyse? O ama bir insandı Ne kurtçuk, ne karınca, ne arı, ne toprak değildi Hepsinden daha yetenekli, daha donanımlıydı Elindeki imkânlar pek çoktu Aklı, zekâsı, yüreği, duyguları vardı İmanı vardı hepsinden öte Şah damarından daha yakınında, duasını işiten Rabbi vardı Neden vazgeçsindi fakat! Ferahlamıştı Bir esinti alıp götürmüştü üzerine konan tüm isleri Tonlarca yük kalkmıştı üzerinden Taze bir kan dolaşıyordu damarlarında bundan böyle Doğruldu yerinden can bulmuş soluklarıyla ruhu İçindeki gecenin üzerine güneşli bir gün doğuyordu Umut vardı Çünkü 'O' vardı İnancı vardı Başarıya ulaşırdı umudunu yitirmeden sabrı ilmek ilmek dokuyanlar İşte tabiatın bağrındaydı binlere ispatı Görüyordu Ayşegül Aygün