iltasyazilim
FD Üye
MUHAMMED (iddia)
Asrin kubbelerine sıradan nurla yazılan
Kutlu Doğum Şiirleri İsmi semada Ahmed yerde Muhammed olan
Yedi katli göklerde Adalet Cemalini gören
Evvel ahir yolcusu ya hazreti Muhammed
Sağanak nur yağmurlar inerken yedi kattan
O gece sendin gelen ezel değin uzaktan
her zerreye müjde verirken Adalet tan
O gece sendin gelen ya hazreti Muhammed
Güneşler o gecenin nuruna secde ederken
Yıldızlar mesk içinde kainat vecd ederken
Tüm hamd u senalar Yüce Rabb'e bu vesileyle
O gece sendin gelen ya hazreti Muhammed
Kabe'de sirk taslar putlar yere dönerken
Cehalet bayraklar birer birer inerken
Bin yıllık küfr ateşi daima sönerken
O gece sendin gelen ya hazreti Muhammed
O gece Save gölü mucizeyle kururken
Kisra Saraylar nda sütunlar savrulurken
Arzdan arsa alemler rahmetini bulurken
O gece sendin gelen ya hazreti Muhammed
Sen ki doğum kundağı ak bulutla örülen
Doğar doğmaz Allah a secde emri bahşedilen
Anlında alemlere rahmet tacı görülen
Kainat efendisi ya hazreti Muhammed
Sen ancak güzel huyların ahlakin meşalesi
Sabir doruklarinda beserin en yücesi
Senin cennet mekanin fakirlerin hanesi
Gönüllerin hazinesi ya hazreti Muhammed
Sana tanık sonsuzlar ezelde beri her lahza
Sana tanık ayetler her zerre ve her mekan
Senden uzak kalmaya nasıl dayanır ama can
Sen her canda canansın ya hazreti Muhammed
Miraç gecesi bir bir açılıyorken gökler
Seni selamlıyorken her katta Peygamberler
Böylece bir lahza geldi fakat durdu tüm
Yargı yanli yürüdün ya hazreti Muhammed
Gönül gözü görmeyen can gözünü neylesin
Dünyada dönmeyen dil mahserde ne söylesin
Mevla butun beseri ümmetinden eylesin
Sancaginin altinda ya hazreti Muhammed
Hak ile kul vuslati o ilahi dügünde
Hiç kimseden kimseye üstünlük olmayan günde
Hasatlan has tartan o terazi önünde
Noksanlarim bagislat ya hazreti Muhammed
Biliriz ama hükmü yok bu dünya nimetinin
Gönüldür sermayesi öbür dünya servetinin
Sana selat ve selamlama gönderen ümmetinin
Cennetler sahidi ol ya hazreti Muhammed
MÜNÂCÂT
Ya ilahî seni mahlukuna Rahman biliriz
Seni alemlere can, canlara canan biliriz
Rahmetin bahçesi lutfeyledi rahmet gülünü
O gülün ruhunu âlemlere sultan biliriz
Yok iken varlığa saldın nice aciz kulunu
Bize yokluktan olan varlığı ihsan biliriz
Binbir ayaklanma ile gelmişse de kullar kapına
Eli abes dönmedi gufranını imkan biliriz
Bürümüş kalpleri gaflet sisi zulmetçesine
Derdi nurun giderir , nurunu deva biliriz
Ya ilahî! Kulunuz , kullara eksik yaraşır
Padişahtan kulun isyanına gufran yaraşır
Rabbim ah bezmi elestten beri gurbet çekeriz
Unutup zatını, ağyar ile hasret çekeriz
Sanırız attığımız ok zulm oku ağyara layık
Döner ahir dokunur sineye mihnet çekeriz
Oynaşır sinede iblis ile nefsin oyunu
Kapılıp sihrine düştükçe nedamet çekeriz
Cümlemiz dertliyiz amma niye sırdaş yok
Görünen çokluğa rağmen tekrar halvet çekeriz
Mustafa TAHRALI
Muhammed dünyaya geldi
Muhammed dünyaya geldi
tebliğe indi
Evren muradına erdi
Can Muhammed nurdan Ahmet
Gördüm göbeği indirimli
Sünnet olmuş tuzlu ekilmiş
Nurdan kundağa sarılmış
Can Muhammed nurdan Ahmet
Kırk yaşına erdi Ahmet
Peygamber oldu Muhammet
Ayrıca döşendi cennet
Can Muhammed nurdan Ahmet
Abdulmutalip dedesi
Ayrıca Abdullah ’tır Babası
Amine hatun annesi
Can Muhammed nurdan Ahmet
SEMAiL
ne uzun ne kısa kararında yükseklik
soyu İbrahim ’den ne asil bir soy
sacları güzel siyah dalgalı bir koy
kemalini giydir beni benden ata
alemlere rahmet yüzünü göster
kölen bu devletle teselli etmek ister
güneş pervanesi o hoş yüzün
nurundan ışığı vardır gündüzün
solmaz bir gül rengin ne kış, ne güzün
tecelli ediyor yüzünde özün
hasretim yanarım yüzünü göster
kölen bu devletle avutmak ister
simsiyah gözlerin ahu misali
daim HAKK a bakar her lahza visali
beyazı olcusu gözde kemali
kaşların sureti gökte hilalin
razıyım rüyada yüzünü göster
aşık maşukuna can sunmak ister
bir parça sakalın bir kaçı beyaz
mübarek vücudun serin kış ve yaz
canımı yoluna kurban etsem az
dostlar defterine köleni de yaz
açıver ne olur yüzünü göster
gönül hasretinle yakınmak ister
duyular mükemmel dişleri inci
kokuna tutkun yaşlısı genci
yürürken koşmadan olur birinci
kapına gelmiş bir garip dilenci
açıver ne olur yüzünü göster
acayip ayağına kapanmak ister
yukardan altında heybetle iniş
yürüyüşünde var hep bu dış görünüş
adetin baktığın tarafa dönüş
bize nasip olsun şanslı bir düş
kerem et ne olur yüzünü göster
kim böyle bir düşten uyanmak ister
seni birincil görenler nefret edilen şey çekermiş
sonradan ülfet eder derhal severmiş
benzerini katiyen görmedim dermiş
erenler yolunda gitgide artarak ermiş
yarı bulunmaz yüzünü göster
gönüller nurunda yıkanmak ister
zatinin nurundan vermiş sana can
hilkate nurunla başlamış Rahman
yusuf ’ta yok sende olan hüsnu an
ahlakındır senin mucize kur lahza
alemlere rahmet cemalin göster
kölen rahmetine sığınmak ister
HAKK in halisisin habibi sensin
gönüllerin essiz tabibi sensin
en güzel hutbenin hatibi sensin
ümmetin en büyük nasibi sensin
aşkımın leylası yüzünü göster
gönül seni gözden sakınmak ister
en güzel en ustun etik senindir
cömertlikte kemal el hak senindir
şefaatte en son durak senindir
miraç senin ref ref Burak senindir
sen gördün cemalin bize de göster
pervane semine daima yakmak ister
ProfDrHay reddin Karaman
FAHRİ EVREN ’IN DÜNYÂ'YI TEŞRİFİ
Teşrifi ile O'nun şâd oldu daima gönüller;
Öttü güller üstünde hoş sohbet büllüller!
Dağ ve taş bütün varlık gönül gönül uçuştu,
Allâh'a habib olan Ebû'lKâsım'a koştu
Muştular doldu taştı beklenen geldi diye,
O Muhammed'ülMuhakkak âleme güldü diye!
Şâh edildi aylara Rabiu'levvel ayı,
Kâinat yeniden buldu muhabbet ve safâyı!
Bir diğer mucizeydi teşrif ettiği seher;
Başa sona tâc oldu O son ulu Peygamber!
Bütün ondört burç yıkıldı kisrânın sarâyından,
Gelen Ahmed'di zirâ Hüdâ'nın civârından
Putlar yere devrildi secde ile ey âdem,
Ve bin takvim alevler söndü bir demde o dem!
Çünkü Kaabe kavseyn ev ednâaldı seheri;
Benzersiz zıyâsı hayrân bıraktı güneşleri!
Aşk seli oldu dağlar, tümce deryâlar ümmet;
Yerden göğe her şeyde O'nunla taştı rahmet!
İlâhi, meclûbudur, mecnûnudur felekler,
Cebrail baş ucunda halka halka melerler!
O senin nûrun yâ Rabb, ebedilik cânıdır
Gül yüzüne hayrânız canların cânânıdır!
Her şey O'nun aşkına on sekir bin âleme,
İzhâr oldu rengârenk nûr döküldü lâleme
Cemâdât deha âşık O mâşuk, nihâyet;
Mâşuk ancak Allâh âşık diğer söze ne hâcet!
Varlık O'na ezelden tâ ebede dek hayrân,
Seyretmeye doyan değil, ne ilâhi bir seyrân!
Ey gönül! Levlâkeye mazharı izzet olan,
Ufkunda müjde müjde nûri hidâyet olan;
O çok büyük Nebi'nin gül ismini zikreyle;
Selâm'dan getirdiği sünnetini fikreyle!
Gelmeseydin ey Nebi varamazdık sabala;
Mağlub olur kalırdık düşdüğümüz siyâha!
Ne rahimsin; ümmetidiyordun doğduğun gün,
Öldüğün günde bile ümmetini düşündün!
Dünyâ ukbâ demedin hepsini hibe ettin,
Birgün ümmetin için mirâca zeka gittin
Gayri biz bunca lutfa tâkat getiremeyiz?
Sana sunmadan cânı Hakk'a götüremeyiz!
Coşkun şelâlelerle gönlümüz, yanık çınar,
Sensiz öze göz olmaz oradan akan pınar!
İsteriz ey ulu nûr; ölümsüz nûrunu bizler,
Dizildi sıra sıra kalpler şefâat gözler!
Fâni idi tükendi methine âciz kalem
Sûkûti ile sustu söze çâresiz kalem
O hoş gülşeninden uzaktan tutma beni,
Ya Rasûlallâh meded, gönlüm arzular seni! *
Asrin kubbelerine sıradan nurla yazılan
Kutlu Doğum Şiirleri İsmi semada Ahmed yerde Muhammed olan
Yedi katli göklerde Adalet Cemalini gören
Evvel ahir yolcusu ya hazreti Muhammed
Sağanak nur yağmurlar inerken yedi kattan
O gece sendin gelen ezel değin uzaktan
her zerreye müjde verirken Adalet tan
O gece sendin gelen ya hazreti Muhammed
Güneşler o gecenin nuruna secde ederken
Yıldızlar mesk içinde kainat vecd ederken
Tüm hamd u senalar Yüce Rabb'e bu vesileyle
O gece sendin gelen ya hazreti Muhammed
Kabe'de sirk taslar putlar yere dönerken
Cehalet bayraklar birer birer inerken
Bin yıllık küfr ateşi daima sönerken
O gece sendin gelen ya hazreti Muhammed
O gece Save gölü mucizeyle kururken
Kisra Saraylar nda sütunlar savrulurken
Arzdan arsa alemler rahmetini bulurken
O gece sendin gelen ya hazreti Muhammed
Sen ki doğum kundağı ak bulutla örülen
Doğar doğmaz Allah a secde emri bahşedilen
Anlında alemlere rahmet tacı görülen
Kainat efendisi ya hazreti Muhammed
Sen ancak güzel huyların ahlakin meşalesi
Sabir doruklarinda beserin en yücesi
Senin cennet mekanin fakirlerin hanesi
Gönüllerin hazinesi ya hazreti Muhammed
Sana tanık sonsuzlar ezelde beri her lahza
Sana tanık ayetler her zerre ve her mekan
Senden uzak kalmaya nasıl dayanır ama can
Sen her canda canansın ya hazreti Muhammed
Miraç gecesi bir bir açılıyorken gökler
Seni selamlıyorken her katta Peygamberler
Böylece bir lahza geldi fakat durdu tüm
Yargı yanli yürüdün ya hazreti Muhammed
Gönül gözü görmeyen can gözünü neylesin
Dünyada dönmeyen dil mahserde ne söylesin
Mevla butun beseri ümmetinden eylesin
Sancaginin altinda ya hazreti Muhammed
Hak ile kul vuslati o ilahi dügünde
Hiç kimseden kimseye üstünlük olmayan günde
Hasatlan has tartan o terazi önünde
Noksanlarim bagislat ya hazreti Muhammed
Biliriz ama hükmü yok bu dünya nimetinin
Gönüldür sermayesi öbür dünya servetinin
Sana selat ve selamlama gönderen ümmetinin
Cennetler sahidi ol ya hazreti Muhammed
MÜNÂCÂT
Ya ilahî seni mahlukuna Rahman biliriz
Seni alemlere can, canlara canan biliriz
Rahmetin bahçesi lutfeyledi rahmet gülünü
O gülün ruhunu âlemlere sultan biliriz
Yok iken varlığa saldın nice aciz kulunu
Bize yokluktan olan varlığı ihsan biliriz
Binbir ayaklanma ile gelmişse de kullar kapına
Eli abes dönmedi gufranını imkan biliriz
Bürümüş kalpleri gaflet sisi zulmetçesine
Derdi nurun giderir , nurunu deva biliriz
Ya ilahî! Kulunuz , kullara eksik yaraşır
Padişahtan kulun isyanına gufran yaraşır
Rabbim ah bezmi elestten beri gurbet çekeriz
Unutup zatını, ağyar ile hasret çekeriz
Sanırız attığımız ok zulm oku ağyara layık
Döner ahir dokunur sineye mihnet çekeriz
Oynaşır sinede iblis ile nefsin oyunu
Kapılıp sihrine düştükçe nedamet çekeriz
Cümlemiz dertliyiz amma niye sırdaş yok
Görünen çokluğa rağmen tekrar halvet çekeriz
Mustafa TAHRALI
Muhammed dünyaya geldi
Muhammed dünyaya geldi
tebliğe indi
Evren muradına erdi
Can Muhammed nurdan Ahmet
Gördüm göbeği indirimli
Sünnet olmuş tuzlu ekilmiş
Nurdan kundağa sarılmış
Can Muhammed nurdan Ahmet
Kırk yaşına erdi Ahmet
Peygamber oldu Muhammet
Ayrıca döşendi cennet
Can Muhammed nurdan Ahmet
Abdulmutalip dedesi
Ayrıca Abdullah ’tır Babası
Amine hatun annesi
Can Muhammed nurdan Ahmet
SEMAiL
ne uzun ne kısa kararında yükseklik
soyu İbrahim ’den ne asil bir soy
sacları güzel siyah dalgalı bir koy
kemalini giydir beni benden ata
alemlere rahmet yüzünü göster
kölen bu devletle teselli etmek ister
güneş pervanesi o hoş yüzün
nurundan ışığı vardır gündüzün
solmaz bir gül rengin ne kış, ne güzün
tecelli ediyor yüzünde özün
hasretim yanarım yüzünü göster
kölen bu devletle avutmak ister
simsiyah gözlerin ahu misali
daim HAKK a bakar her lahza visali
beyazı olcusu gözde kemali
kaşların sureti gökte hilalin
razıyım rüyada yüzünü göster
aşık maşukuna can sunmak ister
bir parça sakalın bir kaçı beyaz
mübarek vücudun serin kış ve yaz
canımı yoluna kurban etsem az
dostlar defterine köleni de yaz
açıver ne olur yüzünü göster
gönül hasretinle yakınmak ister
duyular mükemmel dişleri inci
kokuna tutkun yaşlısı genci
yürürken koşmadan olur birinci
kapına gelmiş bir garip dilenci
açıver ne olur yüzünü göster
acayip ayağına kapanmak ister
yukardan altında heybetle iniş
yürüyüşünde var hep bu dış görünüş
adetin baktığın tarafa dönüş
bize nasip olsun şanslı bir düş
kerem et ne olur yüzünü göster
kim böyle bir düşten uyanmak ister
seni birincil görenler nefret edilen şey çekermiş
sonradan ülfet eder derhal severmiş
benzerini katiyen görmedim dermiş
erenler yolunda gitgide artarak ermiş
yarı bulunmaz yüzünü göster
gönüller nurunda yıkanmak ister
zatinin nurundan vermiş sana can
hilkate nurunla başlamış Rahman
yusuf ’ta yok sende olan hüsnu an
ahlakındır senin mucize kur lahza
alemlere rahmet cemalin göster
kölen rahmetine sığınmak ister
HAKK in halisisin habibi sensin
gönüllerin essiz tabibi sensin
en güzel hutbenin hatibi sensin
ümmetin en büyük nasibi sensin
aşkımın leylası yüzünü göster
gönül seni gözden sakınmak ister
en güzel en ustun etik senindir
cömertlikte kemal el hak senindir
şefaatte en son durak senindir
miraç senin ref ref Burak senindir
sen gördün cemalin bize de göster
pervane semine daima yakmak ister
ProfDrHay reddin Karaman
FAHRİ EVREN ’IN DÜNYÂ'YI TEŞRİFİ
Teşrifi ile O'nun şâd oldu daima gönüller;
Öttü güller üstünde hoş sohbet büllüller!
Dağ ve taş bütün varlık gönül gönül uçuştu,
Allâh'a habib olan Ebû'lKâsım'a koştu
Muştular doldu taştı beklenen geldi diye,
O Muhammed'ülMuhakkak âleme güldü diye!
Şâh edildi aylara Rabiu'levvel ayı,
Kâinat yeniden buldu muhabbet ve safâyı!
Bir diğer mucizeydi teşrif ettiği seher;
Başa sona tâc oldu O son ulu Peygamber!
Bütün ondört burç yıkıldı kisrânın sarâyından,
Gelen Ahmed'di zirâ Hüdâ'nın civârından
Putlar yere devrildi secde ile ey âdem,
Ve bin takvim alevler söndü bir demde o dem!
Çünkü Kaabe kavseyn ev ednâaldı seheri;
Benzersiz zıyâsı hayrân bıraktı güneşleri!
Aşk seli oldu dağlar, tümce deryâlar ümmet;
Yerden göğe her şeyde O'nunla taştı rahmet!
İlâhi, meclûbudur, mecnûnudur felekler,
Cebrail baş ucunda halka halka melerler!
O senin nûrun yâ Rabb, ebedilik cânıdır
Gül yüzüne hayrânız canların cânânıdır!
Her şey O'nun aşkına on sekir bin âleme,
İzhâr oldu rengârenk nûr döküldü lâleme
Cemâdât deha âşık O mâşuk, nihâyet;
Mâşuk ancak Allâh âşık diğer söze ne hâcet!
Varlık O'na ezelden tâ ebede dek hayrân,
Seyretmeye doyan değil, ne ilâhi bir seyrân!
Ey gönül! Levlâkeye mazharı izzet olan,
Ufkunda müjde müjde nûri hidâyet olan;
O çok büyük Nebi'nin gül ismini zikreyle;
Selâm'dan getirdiği sünnetini fikreyle!
Gelmeseydin ey Nebi varamazdık sabala;
Mağlub olur kalırdık düşdüğümüz siyâha!
Ne rahimsin; ümmetidiyordun doğduğun gün,
Öldüğün günde bile ümmetini düşündün!
Dünyâ ukbâ demedin hepsini hibe ettin,
Birgün ümmetin için mirâca zeka gittin
Gayri biz bunca lutfa tâkat getiremeyiz?
Sana sunmadan cânı Hakk'a götüremeyiz!
Coşkun şelâlelerle gönlümüz, yanık çınar,
Sensiz öze göz olmaz oradan akan pınar!
İsteriz ey ulu nûr; ölümsüz nûrunu bizler,
Dizildi sıra sıra kalpler şefâat gözler!
Fâni idi tükendi methine âciz kalem
Sûkûti ile sustu söze çâresiz kalem
O hoş gülşeninden uzaktan tutma beni,
Ya Rasûlallâh meded, gönlüm arzular seni! *