Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah

La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah

Mekke ve çevresinin idaresi İsmail aleyhisselam’ın vefatı ile oğlu Sabit’e kaldı Sabit’in ölümünden sonra halk arasında bölünmeler meydana geldi Mücadeleler Cühümiler kabilesinin üstünlüğü ile bitti Ancak bir zaman sonra iktidara sorumluları, adaleti ve tarafsızlığı terkederek zulme sapmıştı Milletin malını bile elinden almaya aklkışan Cürhümilerden dolayı gün geldi şikayet ve feryatlar ayyuka çıkmaya başladı

Haksızlıklar dayanılmaz ölçülere varınca; ismail Peygamber nesli, terkrar derlenip toparlandı ve yapılan bir savaşta Cürhümileri mağlup etti Yenik taraf, aman dileyince eşyalarını alıp asıl vatanları olan Yemen’e gitmelerine izin verildi… ancak iş başında iken zulüm yapan ve bu yüzden beddua alan bu kabile mensupları, az bir zaman sonra bulaşıcı bir hastalığa yakalanarak teker teker ölüp gittiler

Cürhümiler, aman dileyip beldeyi İsmail Peygamber soyuna teslim etmeden hemen önce ve son an ve son dakikada huyları icabı bir kötülük işlediler Yabancı devletlerden mbirinin hediye ettiği altın mbir ceylan heykeli ve kılıç, kalkan, gürz, zırh… gibi Kabe hazinesine mahsus kıymetli eşya namına ne var ne yoksa hepsini zemzem kuyusuna doldurdular ve ağzını taş toprakla akapatarak yerini belirsiz hale getirdiler Herhalde dönüp Mekke’yi geri alacaklarını düşünüyor ve bu sebeple hazinenin ele geçmemesi için böyle hareket ediyorlardı

ismail aleyhisselam evladı, nihayet Mekke ve civarında hükümran oldu ama hafızalardan silinen bullur sulu zemzem kuyusu kaybolup gitti Mekke ve Kabe, asıl sahiplerine dönmüştü Şifa pınarı zemzem ise kimbilir kaç yıl gözlerden saklı, besmeleli mü’min ağızlara hasret, için için kaynayıp duracaktı?

Cürhümilerin yığdığı taş, toprak senelerin geçmesi ile katmerleşti ve altta kalan ilahi armağanı gözlerden büsmütün sakladı Bu şartlarda canlara can katan zemzemin yerini bulmak mümkün değildi… yalnız bu imkansız zannedilen aklın çerçevlediği sebepsonuç münasebetine göre Ya aklı aşan sebepler, aklın kavuşamadığı bölge? Allah, isterse hangi imkansız gerçekleşmez ki?

Zaman bir müjdeye, toprak, sökmesi yakın bahtlı şafağa hazırlanıyordu… Mekan, ilahi fermanla, gelmekte olan “Adı güzel kendi güzel Muhammed aleyhisselam için yeniden donatılıyordu…

Ey Abdülmuttalip, kalk ve zemzem kuyusunun üzerinde taş toprak ne varsa kaldır!

Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib, Kabe’ye komşu olan evinde uyurken bu hitap üzerine yatağından korku ile doğruldu Bir müddet gördüğü rüyanın ne manaya geldiğini sökmeye çalıştı; fakat bir şey anlamadan yeniden uyudu Ancak rüyadaki ses, emri tekrarladı Yine uykudan sıçradı Zihninde izaha kavuşturulmayan sorular birbirini takip ediyordu Buna rağmen uyumaktan başka çaresi yoktu Ses, emri üçüncü defa verince gördüklerini yorumlatmak için kalkıp Kureyş’in tanınmış tabircilerine gitti ve olanları anlattı Bu kişiler:

Rüya rahmani ise yine görürsün, dediler

Aradan bir iki gün geçtiği halde Abdülmuttalib, o garip rüyayı bir daha göremedi Bundan dolayı merak ve üzüntüsü günden güne artıyordu:

Acaba rüya rahmani miydi, değil miydi?

Zihnini günlerce bu soru meşgul etti Nihayet bir gün rayayı ördüğü odada uykudan önce ellerini kaldırarak:

Ey merhametli Allahım! Bu rüyanın sırrını neler yapmam gerektiğini bana bildirmeni diliyorum, diyerek can evinden yalvardı ve az sonra uyuya kaldı

Abdülmuttalib’in isteği, bütün zamanların ve bütün mekanların en üstünün hürmetine kabul olmuştu İşte aynı ses…

Ey Abdülmuttalib kalk ve zemzem kuyusunu ortaya çıkar!

Abdülmuttalib:

Zemzem suyu nedir?

Cebrail’in ayağını vurduğu yerden çıkmıştır Peygambere ait bir mucizedir Dünyanın dört tarafından gelecek hacılara yetecek kadar bereketlidir Zemzem’den içen susuzlar kanar, açlar doyar,hastalar iyileşir

Kuyunun yerini bulmam için bir iz, işaret var mı?

Mescidi Haram’a yakın iki put vardı Kafirler, bu putlar uğruna hayvan kestiklerinde işkembesini çukurca bir yere dökerler Sen orada iken kırmızı gagalı bir karga gelecek ve işkembe artıklarını yemek için toprağı gagalayacaktır Az sonra gagalanan yerin altından bir de kanrınca yuvası çıktığını göreceksin… İşte orası zemzem kuyusunun ağzıdır

Sabah olduğunda Abdülmuttalib, doğruca putların bulunduğu yere gitti Biraz sonra puta tapanlar gelip tanrıları için kurban kestiler ve işkembe ve barsakları rüyada tarif edilen yere attılar Derken kırmızı gagalı karga göründü ve yeri gagalamaya başladı; az sonra karınca yuvası da ortaya çıktı Her şey aynen rüyadaki gibi gençekleşmişti O halde olanlar hayırlı ve rüya doğru idi

Oradkiler uzaklaşınca sevgili Peygamberimizin sevgili dedesi, rüyada söylenen yeri kazmaya başladı

Kazı işi biraz ilerlemişti ki haberi alan Kureyşli müşrikler oraya koştu:

Biz, taptığımız putların yanına kuyu kazdırmayız! diyerek Abdülmuttalib’e mani olmak istiyorlardı Bir sürü münkir içinde kalan Abdülmuttalib, yaptığı işin büyüklüğünü anlatmaya çalışıyordu:

Bu, öyle her hangi bir kuyu değildir Bu, ilahi kıymet taşıyan suya “Zemzem denir İsmail Peygamberin yadigarıdır

Putperestler, fena diş biliyorlardı Ne var ki kaba kuvvet gösterileri sökmedi; Kureyş’in bu soylu insanını bir adım şöyle dursun, bir ayak boyu bile geriletemediler Bunun üzerine kuyuya ortak olmak istediler; bu telifleri de reddedildi

Öyle ise, dediler, ünü bütün ülkeleri tutmuş aklı ve ilmi hepimizce kabul edilen Şam kahihine gidelim; ihtilafımızı anlatalım, vereceği karara her iki taraf da uysun!

Abdülmuttalib, bu hal tarzına “Peki dedi Bunun üzerine her kabileden bir temsilci ve Peygamber efendimizin dedesi develere binerek Şam yoluna düştüler… Mevsim yaz, hava sıcak Güneş, kavurdukça kavuruyor Çöller, avını yutmaya hazır alev dilli ejderha

Şam yolcuları bu manzara kum denizlerini aşmaya çalışıyor Ne var ki geride kalan mesafelerle beraber su ve her türlü serinletici nesne tükenmiştir Nihayet Nihayet öfkeli çöller bu cür’etli yolcuları teslim aldı

Dermansız kalan dizler çözüldü ve oldukları yere külçe gibi yığıldılar Saniyeler, saat gibi uzun ve geçmeyen cinsten Sadece dudaklar değil, belki diller de yol yol çatlamış Kimsede suya dair bir ümid yok Olması da mümkün değil

Ancak bu halde ne vakte kadar beklenecektir? Abdülmuttalib:

Böyle durmakla elimize hiç bir şey geçmez! Az daha gidelim Rabbimden ümidli olalım; olur ki su buluruz, dedi

Çökmüş olan develere nerede ise sürünerek bindiler Hayvanların sırtında bile zor duruyorlardı Henüz hareket etmişlerdi ki, o şanslı deenin devesinin ayağı bir taşa takıldı ve yerinden söküp attı… Tablo inanılacak gibi değildi Devenin çıkardığı taşın yuvasından tatlı ve serin bir su akıyordu

Sudan kana kana içip kablarını doldurdular ve ölümün eşiğinden yeniden hayata döndüler Bir farkla ki kabile temsilcileri sadece hayata dönmemiş, ezik ve mahcup olarak Şam yolunda da geri dönmüşlerdi

Bu inanılmaz vak’ayı hep birlikte yaşayan yol arkadaşları Abdülmuttalib’e:

Ey Abdülmuttalib, o kuyuyu kazmak senin hakkındır Bunu geç de olsa anladık Kimse mani olamaz Dönelim herkes işine baksın! Demek zorunda kaldılar ve hep beraber Mekke’ye geldiler

Abdülmuttalib, kuyuyu kazmaya, kaldığı yerden devam etti Zemzem kuyusunu tekrar ortaya çıkarma işinde yalnız oğlu Haris’ten yardım görüyordu Bu sebeple Cenabı Hak’tan Haris’ten başka kendisine on oğul daha vermesini diledi:

……

Abdülmuttalib’in bu duası kabul olmuş erkek evlat sayısı zamanla onbiri bulmuştu

Oğulları ile beraber kuyuyu kazan Abdülmuttalib, yıllar sonra zemzem suyunu ve Cürhümilerin kuyuya doldurduğu hazineyi buldu Kureyşliler bu defa da:

Kuyu, dedelerimizin mirası; içinden çıkanlar bizimdir, diye direttiler

Abdülmuttalib:

Siz bu kuyuyu kazarken bana yardım etmeyip bilakis zorluk çıkardınız Şimdi hangi hakla mirasçılık iddia ediyorsunuz? diyerek onları azarladı veilave etti, bununla beraber, “Kur’a çekelim, hangi mal kime çakırsa onun olsun dedi

Kılıç, kalkan gibi savaş malzemelerini bir tarafa, altın ceylanı bir tarafa ayırdılar ve Kabei Şerif, Kureyşliler ve Abdülmuttalib adına kur’a çektiler

Altın Ceylan Kabe’ye, harp aletleri Abdülmuttalib’e çıktı Kureyşlilere bir şey isabet etmedi

Altın ceylanı Kabe kapısına astılar; uzun yıllar, kapıda asılı kaldıktan sonra bir gece Ebu Leheb sarhoş iki arkadaşıyla gelip heykeli çaldı ve götürüp sattı

Zemzem kuyusunu bulmak Abdülmuttalib’in şan ve şerefini daha da yükselmişti

Zaman, ırmaklar misali büyük müjdeye doğru akıyordu
 
858,496Konular
981,868Mesajlar
29,906Kullanıcılar
yarrocqSon üye
Üst Alt