leyla ile mecnun kimdir
Leyla ile Mecnun Arap efsanesine dayanan klasik aşk hikayesidir
Bircok kişi tarafından işlenmiş olan konuyu Fuzuli,1535 yılında mesnevi turunde kaleme almıştır Eser hala cok kıymetlidir Mesnevi tarzına ve Turk diline yenilik getirmiştir
Bu hikayenin konusu kısaca şoyledir: Leyla ve Kays(Mecnunun asıl adı) ilkokul yıllarında birbirlerine aşık olmuşlardır Kısa zamanda her yere yayılan bu aşkı duyan annesi Leylayı okuldan alır ve Kaysla goruşmesini yasaklar Ayrılık ıstırabıyla mahvolan Kays halk arasında Arapcada delianlamına gelen Mecnundiye anılmaya başlar Bu sevda yuzunden collere duşen Mecnuna bircok kişi Leylayı unutmasını soyler; ancak onun icin kainat artık Leyladan ibarettir ve hicbir şekilde bu aşktan vazgecmez Hatta dedesi onu bu dertten kurtulmak uzere Allaha yakarması icin Kabeye goturur; ama o tam tersine derdinin artması icin dua eder Hem Leylanın hem Mecnunun halleri gittikce perişanlaşmaktadır Başkasıyla nikahlandırılan Leyla, kocasından kendisini uzak tutmak icin bir hikaye uydurur ve bir sure sonra adam olur Bu sırada Mecnun coldedir ve aşkın bin bir turlu cefasıyla yoğrulmaktadır Dunyayla butun bağlantısı kesilir ve sadece ruhuyla yaşar hale gelir Leylanın vucudu da dahil olmak uzere butun maddi varlıklarla ilişkisi bitmiştir Birgun Leyla colde onu bulur ama Mecnun onu tanımaz ve Leyla benim icimdedir, sen kimsin? der Leyla, Mecnunun ulaştığı mertebeyi anlar ve evine geri doner ve uzerinden fazla zaman gecmeden Leyla hayata gozlerini yumar Mecnun, onun mezarına uzanır ve canından can gitmiş gibi hıckıra hıckıra ağlar Yaradana feryat figan dualar ederek canını almasını, kendisini Leyla'sına kavuşturmasını ister Duası kabul olur, goklerin gurlemesiyle birlikte Leyla'sına kavuşur aşıklar aşığı Mecnun
Bu hikayenin sonunda; seven ve sevilen bir olmuşlardır Aşık kendini madde dunyasından tamamen soyutlamayı başarmış ve sevdiğine ulaşmıştır Bu noktadan sonra seven ve sevilen diye iki farklı kişiden bahsetmekte yanlıştır; ruhlar ilahi visal(ilahi kavuşmaya)e ulaşmışlardır Bu yuzden artık Mecnun sevdiğini kendinden dışarıda aramamaktadır, bu dunyayı onun yeri kabul etmemektedir Bu mesnevide Fuzuli, dunyevi aşkı bir basamak olarak kullanıp onun ustunden maddeden ayrılıp tamamen ruha ait olan ilahi aşkı anlatır
Leyla ile Mecnun Arap efsanesine dayanan klasik aşk hikayesidir
Bircok kişi tarafından işlenmiş olan konuyu Fuzuli,1535 yılında mesnevi turunde kaleme almıştır Eser hala cok kıymetlidir Mesnevi tarzına ve Turk diline yenilik getirmiştir
Bu hikayenin konusu kısaca şoyledir: Leyla ve Kays(Mecnunun asıl adı) ilkokul yıllarında birbirlerine aşık olmuşlardır Kısa zamanda her yere yayılan bu aşkı duyan annesi Leylayı okuldan alır ve Kaysla goruşmesini yasaklar Ayrılık ıstırabıyla mahvolan Kays halk arasında Arapcada delianlamına gelen Mecnundiye anılmaya başlar Bu sevda yuzunden collere duşen Mecnuna bircok kişi Leylayı unutmasını soyler; ancak onun icin kainat artık Leyladan ibarettir ve hicbir şekilde bu aşktan vazgecmez Hatta dedesi onu bu dertten kurtulmak uzere Allaha yakarması icin Kabeye goturur; ama o tam tersine derdinin artması icin dua eder Hem Leylanın hem Mecnunun halleri gittikce perişanlaşmaktadır Başkasıyla nikahlandırılan Leyla, kocasından kendisini uzak tutmak icin bir hikaye uydurur ve bir sure sonra adam olur Bu sırada Mecnun coldedir ve aşkın bin bir turlu cefasıyla yoğrulmaktadır Dunyayla butun bağlantısı kesilir ve sadece ruhuyla yaşar hale gelir Leylanın vucudu da dahil olmak uzere butun maddi varlıklarla ilişkisi bitmiştir Birgun Leyla colde onu bulur ama Mecnun onu tanımaz ve Leyla benim icimdedir, sen kimsin? der Leyla, Mecnunun ulaştığı mertebeyi anlar ve evine geri doner ve uzerinden fazla zaman gecmeden Leyla hayata gozlerini yumar Mecnun, onun mezarına uzanır ve canından can gitmiş gibi hıckıra hıckıra ağlar Yaradana feryat figan dualar ederek canını almasını, kendisini Leyla'sına kavuşturmasını ister Duası kabul olur, goklerin gurlemesiyle birlikte Leyla'sına kavuşur aşıklar aşığı Mecnun
Bu hikayenin sonunda; seven ve sevilen bir olmuşlardır Aşık kendini madde dunyasından tamamen soyutlamayı başarmış ve sevdiğine ulaşmıştır Bu noktadan sonra seven ve sevilen diye iki farklı kişiden bahsetmekte yanlıştır; ruhlar ilahi visal(ilahi kavuşmaya)e ulaşmışlardır Bu yuzden artık Mecnun sevdiğini kendinden dışarıda aramamaktadır, bu dunyayı onun yeri kabul etmemektedir Bu mesnevide Fuzuli, dunyevi aşkı bir basamak olarak kullanıp onun ustunden maddeden ayrılıp tamamen ruha ait olan ilahi aşkı anlatır