maksim gorki arkadaş Kitap ozeti
Uzayıp giden hayat yolunda hep yolumun kesişeceği,yureğimdeki arkadaşı aradım Kaderimi paylaşacak insanı aradım Benim sevip guvendiğim gibi karşılığını verecek insanı aradım
Onu Kırım’ın Odessa liman tershanesinde buldum Zincir şakırtıları,işci sesleri koşuşturma arasında o bir kaya uzerine oturmuş,kayıtsızca bu koşturmacayı seyrediyor bir yandan da buharlı gemilerin gecişini seyrediyordu Uzunca sure onu takip ettikten sonra bir ara yanına yaklaştım Elimdeki ekmeği gostererek;’’Acmısın?’’ diye sordum Bana urkek ve cekingen bir korkuyla baktı,ekmeği elimden kaptı ve uzaklaştı Birazdan yanıma geldi
İşte boyle arkadaş oldukAdı Sakra PtadzeGurcu Prensi ve Kafkasya da zengin toprak sahibi Kutayis’in tek oğlu Ama şimdi Odessa Limanı’nda ac,sefil,evsiz pacavralar icinde,yarı ac yarı tok,huysuz sinirli gozlerle ama suratı umursamaz halde yaşıyordu Tiflis’te Gurcu Başkenti’nde tren garında tanışıp arkadaş olduğu bilet memuru,evini yemeğini paylaştığı arkadaşı birgun ansızın butun parasını alarak kacar Şakra’da arkadaşını bulmaya yemin ederArkadaşının peşinden haftalarca dolaşırBaku’ye gittiğini oğrenirŞakra trenle Baku’ye gider ama arkadaşını bulamazDaha sonra arkadaşının Odessa’ya gittiğini oğrenir ve peşinden O da oraya giderOtele yerleşirArkadaşını bulmak icin tersane bolgesine takılırYine bulamaz ve gunler gectikce parası azalır ve biterOtelci parasını ister ve aralarında bir kavga cıkar ve otelden kacarBunları anlatınca yardım etmek geldi icimden garibanaElimden ne geliyorsa yapmalıydımGarda tanıştığı arkadaşını bulamamıştı,geri donecekti ama parası yoktuOna bilet almak istedim bilet cok pahalıydı benim ise bilet alacak kadar param yoktubunun uzerine tren gar mudurune gidip durumu cok gercekci nedenlerle anlattımTren gar mudurude bana cok gercekci nedenlerle bilet veremiyceğini soyledibu durum karşısında Şakra’yıda yanıma alarak calışıp para kazanmak icin o zamanlar kıtlık icindeki Rusya’dan refah icindeki Kırım’a akın akın giden diğer insanlar gibi Kırım’a yuruyerek gitmeye karar verdikOdessa’da kalamazdık cunku benim kazandığım para obur Şakra’nın yemeğine dahi zor yetiyorduBu şartlar altında para biriktirip Şakra’ya tren bileti alamazdım
Yolda anılarımızdan konuşmaya başladıkŞakra Tifles’teki hayatını nasıl yaşadığını anlatıyor kendini benden ve diğer insanlardan ustun goruyordu cunku o bir prenstiKerson şehrine vardığımızda arkadaşım hakkında cok şey biliyordum vahşi,aşırı derecede gelişmemiş bir genctiİyi beslendiği zaman neşeli ac kaldığı zaman ise guclu ve huysuz bir hayvan kadar ters biri oluyorduKoylulere acır kendisini ustun gorur bazende
‘’Koyluler kadar prens yoktur’’derdi
bazende
’’Koyluler nedirki bir avuc toprak kadar kıymeti vardır’’derdi
Bu konuda tartışmaya başladığımızda benim haklı olduğumu anlayınca
‘’Git kafkasyada yaşa ordaki hayatı gor oyle konuşalım’’derdi
Saf cahil bir prenstiHayatı tanıdığını hayatın bu haliyle adil olduğunu sanan bir prensti
Artık Kırım dağlarına yaklaşıyorduk,uzaktan Kırım’ı saran dağları goruyorduk fırtınaya yakalanmıştıkprens gurcu şarkıları mırıldanıp duruyorduYeni bir limanın yapılmakta olduğu Feodosya’ya yoneldikPrens orda kendisininde calışacağını soyledi ve yeteri kadar para kazanınca Baku’ye ordanda Tiflis’e gidebilecektiOrda cok arkadaşları vardı bana ya kapıcılık yada bekcilik işi ayarlıycaktıCok iyi bir yaşamım olacaktı şişman gurcu bir kadınla evlenip cocuklarım olacak ve bol bol şarap icecektimSonunda Kırım’a vardık icini cekiyor karnını oğuşturuyor dağ cilekleriyle karnını doyuruyordu ama bundanda rahatsızdı onun gibi bir prensin bunlaramı layık olduğunu mırıldanıp duruyordu
Ustumuzde hic para kalmamıştıPrens beni tembellikle sucluyor kendi deyimi ile ‘’boş avare gezmek’’ile suclamaya başlamıştıYalta yakınlarında bir bahcedeki kuru otları toplama işi buldumAvans aldım bu paranın hepsine et ve ekmek aldımTam aldıklarımla Şakra’nın yanına donmek uzereydim ki işverenim beni cağırdı aldıklarımı şakraya bırakıp gittim bir saat sonra donduğumde Şakara’nın oburlukta soylediklerinin hepsinin gercek olduğunu daha iyi anladımHerşeyi yemişti tavrıda hic hoş değildiO anda hic onemsemedimKeşke o an yanımdan kovsaydımSonradan anladımki Şakra bencil,kendinden başkasını duşunmeyen birisiydiCeşitli bahanelerle calışmıyor kaytarıyorduBen calışırken o yiyip icip yatıyordu Onun gibi guclu bir delikanlının,yorucu bir gunden sonra,beni,bir duvar dibinde ac,hırslı gozlerle beklediğini gormek,beni hem şaşırtıyor,hende uzuyorduAma o benimle alay ediyordu;Cunku o dilenmesi oğrenmiştiOnceleri benim gormemden cekiniyordu ama sonraları bunada alıştı,aldırmaz olduBir Tatar koyune gelir gelmez hemen sakat rolu yapıyor biliyordu ki Tatarlar sağlam guclu insanlara sadaka vermezdiBu davranışın ne kadar aşağılayıcı olduğunu anlatmaya calıştım ama o dinlemedi dilenmeye devam ettiBu kadar yurumeyide icine sindiremiyordu
‘’Bana işkence ediyorsun!duşun ya olursem?Annem babam arkadaşlarım ağlar benim icin akacak goz yaşlarını duşun’’diyordu
Sabırla ona katlanmaya başlamıştımCoğu kez yanımda cocuksu uyurken sakin masum yuzune bakıp
‘’O benim yol arkadaşım onu bırakamam’’
diye duşunmekten kendimi alıkoyamıyordumBu duşunceler beni onun tutsağı yapmıştıBende ona boyun eğmiştimKişiliğini inceliyor ne zaman hangi noktada başka birinin kişiliğini somurmekten vazgeciceğini anlamaya calışıyordumKendisini ustun goruyor onun gozunde gittikce kuculuyordum
Yeni bir şehre vardık ama hayal kırıklığına uğramıştıkButun işleri bizden once Poltava, Gurculer ve serseriler kapmıştıCalışanları caresizce izlemeye başladık bizimle beraber işsiz dortyuz insanda seyrediyorduOrtalık ac kurtlar gibi her yere saldıran serserilerle dolup taşıyorduŞakra bunlar yetmezmiş gibi birde kadınlardan cinsellikten bahsetmeye başladıYolda bahcede nerde bir kadın gorse yaşına tipine bakmadan acık sacık birşeyler soylemeden durmuyorduYollar evinden yurdundan aclık sefalet işssizlik yuzunden ayrılmış umut aramak icin yollara dokulmuş insanlarla doluyduKimisi cocuklarını kucaklarında taşıyor,kimisi ellerinden tutmuş arkalarından surukluyorduMavimsi derilerinin altındaki damarlarda kan yerine koyu ve pis bir sıvı akan cocuklar saydamlaşmışlardıGorunuşleri yurek parcalıyor dayanılmaz bir acı sanki ruhlarını eritip bitiriyordu
Dar bir su gecidi bizi yolumuzdan alıkoyduButun yalvarmalarıma rağmen hicbir kayıkcı bizi karşıya gecirmedi akşam oldu bir plan yaptım ve uygulamaya koydum Gece karanlıkta rıhtıma yaklaştık ruzgarlı bir geceydi sandallar ruzgarın etkisiyle kabaran denizde sallanıp duruyorlardıGozume bir sandal kestirdimUc sandal zincirle birbirine bağlıydıBenim icin sandalları bu zincirden kurtarmak cocuk oyuncağıydıCok ilerde bekciler vardı ama onlar bile bu havada kabaran bu denizde birinin suya giripte sandalları calacağını tahmin edemezlerdiSuya girdim sandalı zincirlerinden zorda olsa kurtardım Şakra sandalın icine uzanmış yatıyor hicbir şey yapmıyorduSandal ruzgarın etkisiyle hızla kıyıdan uzaklaştıAcıldıkca ruzgar ve dalgalar kuvvetini arttırdıBir anda bir ceviz kabuğu gibi denizde sallanmaya başladı Şakra’dan ayağa kalkıp ipi tutmasını istedimŞakra o kadar korkmuştu ki soylediğimi yapamadı bana haince baktıOna kalkması icin bağırdım tam kalkmıştı ki sandal alabora oldu ve ikimiz birden suya duştuk ben sandalın ipini tutmuştum Şakra’da ayağımdan yakalmıştıŞakra bağırıyordu,beni ‘’boğmak istiyorsun ‘’diyeTam boğulacağımız esnada ayağım yere değdi sevincle bağırdım
‘’Kara’’
Kıyıya ulaştık o kadar yorgunduk ki kendimizi kumsala attık birazdan yanımıza uc coban geldi bir yaşlı ve iki oğluBizi alıp ateşlerinin başına goturduler Corbalarını paylaştılar ama hic konuşmadılarNeden sonra yaşlı olanı:
‘’Nasıl geldiniz?Sandalınız nerde?diye sordu
Sandalın kıyıda bir yerde olduğunu soyledikYaşlı coban oğlunu gonderdiOğlu birazdan geldiBulduğu sandalın devletin malı olduğunu ve bizim onu caldığımızı soylediYaşlı coban bizi karakola teslim etmek istediHemen bir şeyler yapıp bu durumdan kurtulmalıydımYaşlı cobana durumumuzu anlattım,coban bize acıdı,bizi serbest bıraktıBize biraz et ve ekmekte verdiSandalı da ertesi gun devlete teslim edeceklerdi
Şakra gulmeye başladı
‘’Neden guluyorsun diye sorduğumda
‘’Coban bizi polise teslim etseydi, senin beni boğmaya calıştığını bunun uzerine bağırmaya başladığımı soylerdim bana inanır beni hapise atmazlardıAnlıyormusun?’’
Şaka zannetim onceleri ama duşununce bunu yapabileceğini anladımKendi kendime işte kader arkadaşım dedimKendime acıdım
Her gun yuruyor yeni koyler ,kasabalar geciyordukŞakra calışmıyor calışmak ona zor geliyor,kendini kucultuğune inanıyorduBulduğu her şeyi yiyipşarap iciyor,bunların parasını ben calışarak oduyordumDinlenmeyi bırakmış bana yaslanmıştıOna yeni elbise almak icin biriktirdiğim parayı caldı orospularla yedi
Tiflis’e yaklaşıyordukŞakra Cerkezlerden ipek calmıştıCok korktum Cerkezler bizi takip edip oldurebilirlerdiİpeği Şakra’dan alıp attımTiflis Şakra’nın şehriydiYaklaşıyorduk Yaklaştıkca Şakra mutlu oluyor,hayaller kuruyorduKış yaklaşmak uzereydiGudanır dağlarında kar fırtınasına yakalandık birkac gun sonra Kafkas başkenti Tiflis uzaktan gorunduYolculuğumuzun sonuna yaklaştıkŞakra’da bir gariplik vardı,cok kayıtsızdı hep mırıldanıyor bişeyler duşunuyorduŞehre gunduz giremeyeceğini,Tiflis’teki arkadaşlarına boyle pis sefil halde kendini gostermeyeceğini,akşama kadar kentin dişında bekleyip akşam kente gireceklerini soylediKabul ettimElimizde kalan son tutunu icerek akşamı bekledikAkşam olunca şehre girdikŞakra başlığımı istedi yuzunu gostermek istemiyordu başlığımla yuzunu sakladıBana:
‘’Sen şurda tranvayın orda bekle ben arkadaşlarıma anamla babamı sorup geleyim sen merak etme hemen gelirim’’dedi ve karanlık dar sokağa girerek gozden kaybolduBir daha onu hic gormedimDort uzun aydan beri yol arkadaşım olan Şakra’ya bir daha rastlamadımFakat onu hep iyi yanlarıyla hatırlamaya calıştımBana cok şey oğretti… ‘’Acıma, acınacak hale duşersin’’…
Uzayıp giden hayat yolunda hep yolumun kesişeceği,yureğimdeki arkadaşı aradım Kaderimi paylaşacak insanı aradım Benim sevip guvendiğim gibi karşılığını verecek insanı aradım
Onu Kırım’ın Odessa liman tershanesinde buldum Zincir şakırtıları,işci sesleri koşuşturma arasında o bir kaya uzerine oturmuş,kayıtsızca bu koşturmacayı seyrediyor bir yandan da buharlı gemilerin gecişini seyrediyordu Uzunca sure onu takip ettikten sonra bir ara yanına yaklaştım Elimdeki ekmeği gostererek;’’Acmısın?’’ diye sordum Bana urkek ve cekingen bir korkuyla baktı,ekmeği elimden kaptı ve uzaklaştı Birazdan yanıma geldi
İşte boyle arkadaş oldukAdı Sakra PtadzeGurcu Prensi ve Kafkasya da zengin toprak sahibi Kutayis’in tek oğlu Ama şimdi Odessa Limanı’nda ac,sefil,evsiz pacavralar icinde,yarı ac yarı tok,huysuz sinirli gozlerle ama suratı umursamaz halde yaşıyordu Tiflis’te Gurcu Başkenti’nde tren garında tanışıp arkadaş olduğu bilet memuru,evini yemeğini paylaştığı arkadaşı birgun ansızın butun parasını alarak kacar Şakra’da arkadaşını bulmaya yemin ederArkadaşının peşinden haftalarca dolaşırBaku’ye gittiğini oğrenirŞakra trenle Baku’ye gider ama arkadaşını bulamazDaha sonra arkadaşının Odessa’ya gittiğini oğrenir ve peşinden O da oraya giderOtele yerleşirArkadaşını bulmak icin tersane bolgesine takılırYine bulamaz ve gunler gectikce parası azalır ve biterOtelci parasını ister ve aralarında bir kavga cıkar ve otelden kacarBunları anlatınca yardım etmek geldi icimden garibanaElimden ne geliyorsa yapmalıydımGarda tanıştığı arkadaşını bulamamıştı,geri donecekti ama parası yoktuOna bilet almak istedim bilet cok pahalıydı benim ise bilet alacak kadar param yoktubunun uzerine tren gar mudurune gidip durumu cok gercekci nedenlerle anlattımTren gar mudurude bana cok gercekci nedenlerle bilet veremiyceğini soyledibu durum karşısında Şakra’yıda yanıma alarak calışıp para kazanmak icin o zamanlar kıtlık icindeki Rusya’dan refah icindeki Kırım’a akın akın giden diğer insanlar gibi Kırım’a yuruyerek gitmeye karar verdikOdessa’da kalamazdık cunku benim kazandığım para obur Şakra’nın yemeğine dahi zor yetiyorduBu şartlar altında para biriktirip Şakra’ya tren bileti alamazdım
Yolda anılarımızdan konuşmaya başladıkŞakra Tifles’teki hayatını nasıl yaşadığını anlatıyor kendini benden ve diğer insanlardan ustun goruyordu cunku o bir prenstiKerson şehrine vardığımızda arkadaşım hakkında cok şey biliyordum vahşi,aşırı derecede gelişmemiş bir genctiİyi beslendiği zaman neşeli ac kaldığı zaman ise guclu ve huysuz bir hayvan kadar ters biri oluyorduKoylulere acır kendisini ustun gorur bazende
‘’Koyluler kadar prens yoktur’’derdi
bazende
’’Koyluler nedirki bir avuc toprak kadar kıymeti vardır’’derdi
Bu konuda tartışmaya başladığımızda benim haklı olduğumu anlayınca
‘’Git kafkasyada yaşa ordaki hayatı gor oyle konuşalım’’derdi
Saf cahil bir prenstiHayatı tanıdığını hayatın bu haliyle adil olduğunu sanan bir prensti
Artık Kırım dağlarına yaklaşıyorduk,uzaktan Kırım’ı saran dağları goruyorduk fırtınaya yakalanmıştıkprens gurcu şarkıları mırıldanıp duruyorduYeni bir limanın yapılmakta olduğu Feodosya’ya yoneldikPrens orda kendisininde calışacağını soyledi ve yeteri kadar para kazanınca Baku’ye ordanda Tiflis’e gidebilecektiOrda cok arkadaşları vardı bana ya kapıcılık yada bekcilik işi ayarlıycaktıCok iyi bir yaşamım olacaktı şişman gurcu bir kadınla evlenip cocuklarım olacak ve bol bol şarap icecektimSonunda Kırım’a vardık icini cekiyor karnını oğuşturuyor dağ cilekleriyle karnını doyuruyordu ama bundanda rahatsızdı onun gibi bir prensin bunlaramı layık olduğunu mırıldanıp duruyordu
Ustumuzde hic para kalmamıştıPrens beni tembellikle sucluyor kendi deyimi ile ‘’boş avare gezmek’’ile suclamaya başlamıştıYalta yakınlarında bir bahcedeki kuru otları toplama işi buldumAvans aldım bu paranın hepsine et ve ekmek aldımTam aldıklarımla Şakra’nın yanına donmek uzereydim ki işverenim beni cağırdı aldıklarımı şakraya bırakıp gittim bir saat sonra donduğumde Şakara’nın oburlukta soylediklerinin hepsinin gercek olduğunu daha iyi anladımHerşeyi yemişti tavrıda hic hoş değildiO anda hic onemsemedimKeşke o an yanımdan kovsaydımSonradan anladımki Şakra bencil,kendinden başkasını duşunmeyen birisiydiCeşitli bahanelerle calışmıyor kaytarıyorduBen calışırken o yiyip icip yatıyordu Onun gibi guclu bir delikanlının,yorucu bir gunden sonra,beni,bir duvar dibinde ac,hırslı gozlerle beklediğini gormek,beni hem şaşırtıyor,hende uzuyorduAma o benimle alay ediyordu;Cunku o dilenmesi oğrenmiştiOnceleri benim gormemden cekiniyordu ama sonraları bunada alıştı,aldırmaz olduBir Tatar koyune gelir gelmez hemen sakat rolu yapıyor biliyordu ki Tatarlar sağlam guclu insanlara sadaka vermezdiBu davranışın ne kadar aşağılayıcı olduğunu anlatmaya calıştım ama o dinlemedi dilenmeye devam ettiBu kadar yurumeyide icine sindiremiyordu
‘’Bana işkence ediyorsun!duşun ya olursem?Annem babam arkadaşlarım ağlar benim icin akacak goz yaşlarını duşun’’diyordu
Sabırla ona katlanmaya başlamıştımCoğu kez yanımda cocuksu uyurken sakin masum yuzune bakıp
‘’O benim yol arkadaşım onu bırakamam’’
diye duşunmekten kendimi alıkoyamıyordumBu duşunceler beni onun tutsağı yapmıştıBende ona boyun eğmiştimKişiliğini inceliyor ne zaman hangi noktada başka birinin kişiliğini somurmekten vazgeciceğini anlamaya calışıyordumKendisini ustun goruyor onun gozunde gittikce kuculuyordum
Yeni bir şehre vardık ama hayal kırıklığına uğramıştıkButun işleri bizden once Poltava, Gurculer ve serseriler kapmıştıCalışanları caresizce izlemeye başladık bizimle beraber işsiz dortyuz insanda seyrediyorduOrtalık ac kurtlar gibi her yere saldıran serserilerle dolup taşıyorduŞakra bunlar yetmezmiş gibi birde kadınlardan cinsellikten bahsetmeye başladıYolda bahcede nerde bir kadın gorse yaşına tipine bakmadan acık sacık birşeyler soylemeden durmuyorduYollar evinden yurdundan aclık sefalet işssizlik yuzunden ayrılmış umut aramak icin yollara dokulmuş insanlarla doluyduKimisi cocuklarını kucaklarında taşıyor,kimisi ellerinden tutmuş arkalarından surukluyorduMavimsi derilerinin altındaki damarlarda kan yerine koyu ve pis bir sıvı akan cocuklar saydamlaşmışlardıGorunuşleri yurek parcalıyor dayanılmaz bir acı sanki ruhlarını eritip bitiriyordu
Dar bir su gecidi bizi yolumuzdan alıkoyduButun yalvarmalarıma rağmen hicbir kayıkcı bizi karşıya gecirmedi akşam oldu bir plan yaptım ve uygulamaya koydum Gece karanlıkta rıhtıma yaklaştık ruzgarlı bir geceydi sandallar ruzgarın etkisiyle kabaran denizde sallanıp duruyorlardıGozume bir sandal kestirdimUc sandal zincirle birbirine bağlıydıBenim icin sandalları bu zincirden kurtarmak cocuk oyuncağıydıCok ilerde bekciler vardı ama onlar bile bu havada kabaran bu denizde birinin suya giripte sandalları calacağını tahmin edemezlerdiSuya girdim sandalı zincirlerinden zorda olsa kurtardım Şakra sandalın icine uzanmış yatıyor hicbir şey yapmıyorduSandal ruzgarın etkisiyle hızla kıyıdan uzaklaştıAcıldıkca ruzgar ve dalgalar kuvvetini arttırdıBir anda bir ceviz kabuğu gibi denizde sallanmaya başladı Şakra’dan ayağa kalkıp ipi tutmasını istedimŞakra o kadar korkmuştu ki soylediğimi yapamadı bana haince baktıOna kalkması icin bağırdım tam kalkmıştı ki sandal alabora oldu ve ikimiz birden suya duştuk ben sandalın ipini tutmuştum Şakra’da ayağımdan yakalmıştıŞakra bağırıyordu,beni ‘’boğmak istiyorsun ‘’diyeTam boğulacağımız esnada ayağım yere değdi sevincle bağırdım
‘’Kara’’
Kıyıya ulaştık o kadar yorgunduk ki kendimizi kumsala attık birazdan yanımıza uc coban geldi bir yaşlı ve iki oğluBizi alıp ateşlerinin başına goturduler Corbalarını paylaştılar ama hic konuşmadılarNeden sonra yaşlı olanı:
‘’Nasıl geldiniz?Sandalınız nerde?diye sordu
Sandalın kıyıda bir yerde olduğunu soyledikYaşlı coban oğlunu gonderdiOğlu birazdan geldiBulduğu sandalın devletin malı olduğunu ve bizim onu caldığımızı soylediYaşlı coban bizi karakola teslim etmek istediHemen bir şeyler yapıp bu durumdan kurtulmalıydımYaşlı cobana durumumuzu anlattım,coban bize acıdı,bizi serbest bıraktıBize biraz et ve ekmekte verdiSandalı da ertesi gun devlete teslim edeceklerdi
Şakra gulmeye başladı
‘’Neden guluyorsun diye sorduğumda
‘’Coban bizi polise teslim etseydi, senin beni boğmaya calıştığını bunun uzerine bağırmaya başladığımı soylerdim bana inanır beni hapise atmazlardıAnlıyormusun?’’
Şaka zannetim onceleri ama duşununce bunu yapabileceğini anladımKendi kendime işte kader arkadaşım dedimKendime acıdım
Her gun yuruyor yeni koyler ,kasabalar geciyordukŞakra calışmıyor calışmak ona zor geliyor,kendini kucultuğune inanıyorduBulduğu her şeyi yiyipşarap iciyor,bunların parasını ben calışarak oduyordumDinlenmeyi bırakmış bana yaslanmıştıOna yeni elbise almak icin biriktirdiğim parayı caldı orospularla yedi
Tiflis’e yaklaşıyordukŞakra Cerkezlerden ipek calmıştıCok korktum Cerkezler bizi takip edip oldurebilirlerdiİpeği Şakra’dan alıp attımTiflis Şakra’nın şehriydiYaklaşıyorduk Yaklaştıkca Şakra mutlu oluyor,hayaller kuruyorduKış yaklaşmak uzereydiGudanır dağlarında kar fırtınasına yakalandık birkac gun sonra Kafkas başkenti Tiflis uzaktan gorunduYolculuğumuzun sonuna yaklaştıkŞakra’da bir gariplik vardı,cok kayıtsızdı hep mırıldanıyor bişeyler duşunuyorduŞehre gunduz giremeyeceğini,Tiflis’teki arkadaşlarına boyle pis sefil halde kendini gostermeyeceğini,akşama kadar kentin dişında bekleyip akşam kente gireceklerini soylediKabul ettimElimizde kalan son tutunu icerek akşamı bekledikAkşam olunca şehre girdikŞakra başlığımı istedi yuzunu gostermek istemiyordu başlığımla yuzunu sakladıBana:
‘’Sen şurda tranvayın orda bekle ben arkadaşlarıma anamla babamı sorup geleyim sen merak etme hemen gelirim’’dedi ve karanlık dar sokağa girerek gozden kaybolduBir daha onu hic gormedimDort uzun aydan beri yol arkadaşım olan Şakra’ya bir daha rastlamadımFakat onu hep iyi yanlarıyla hatırlamaya calıştımBana cok şey oğretti… ‘’Acıma, acınacak hale duşersin’’…