Mehmet Akif Ersoy Anıları,Mehmet Akif Ersoy Anı
“BİR KUSURU
Bence Akif’in ahlaki meziyetleri, insani vasıfları, şiirinden de, malumatından da yuksektir Akif’in bir kusuru, bir baş belası vardı ki, o da sırf “MefkUresinin adamı olmaktan ibaretti İşte onun icindir ki hicbir yerde barınamamıştır Bunu bir meziyet olarak kabul eden, yahut bu kusurunu hoş goren, yahut fikri fikrine uymak itibariyle bu kusurunu nazarı itibara almayan, bu sebeple kendisini himayede bir beis gormeyen bir zata tesaduf etmeseydi; akıbeti daha cok hazin olurdu Cunku insanlar, hicbir mefkUre sahibini, hali hayatında takdir edememişlerdir
SOZ VERMEK NE DEMEKTİR?
Ben Vanikoyu’nde oturuyordum Kendisi de Beylerbeyi’nde Bir gun oğle yemeğini bende yemeyi kararlaştırmıştık Oğleden bir saat evvel bana gelecekti O gun oyle yağmurlu, boralı bir hava oldu ki her taraf sel kesildi Merhum yurumeyi severdi Havanın bu haliyle karadan gelemeyeceğini tabii gordum Miaddan biraz evvelki vapurdan cıkmadı, diğer vapur bir bucuk saat sonra gelecekti Yakın komşulardan birine gittim Vapur gelmeden doneceğimi de hizmetciye soyledim Yağmur devam ediyordu Vaktinde evime dondum, bir de ne işiteyim, bu arada sırılsıklam bir halde gelmiş, beni evde bulamayınca, hizmetci ne kadar ısrar ettiyse de durmamış, “Selam soyle demiş, o yağmurda donmuş gitmiş! Ertesi gun kendini gordum Vaziyeti anlatarak ozur dilemek istedim, dinlemedi “Bir soz ya olum veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur gorulebilir dedi Benimle tam altı ay dargın kaldı
SELAMUNALEYKUM KOR KADI!
Oyle sanıyorum ki, cocukluğunda Akif’in terbiyesiyle meşgul olanlar, bir alimin koyduğu şu kaideyi bilmiyorlardı: “Cocuğa en evvel iki şey oğretmeli: İc sıkıntısına katlanmayı ve haksızlığa tahammul etmeyi!
Akif ic sıkıntısına tahammul ediyordu: Cunku ici sıkılmıyor, kendisi kendine kafi geliyordu Yalnız, dediğim gibi, cocukken, kendisine, “haksızlığa katlanmak temrinleri yaptırılmamış olacak ki, havsalası bir turlu haksızlığı almıyordu Bu fena terbiyeden asi bir şair cıktı Ona bazan:
“Her cereyanın onunde bir hayır! edatısın! diyor, bazan da yuzune karşı soyleniyordum:
“Butun hayatın, Selamunaleykum kor kadı!
“Gorduğumu soylemeyeyim mi?
“Tabii ki soyleme Kadı’nın sol gozu korse sağ tarafından bak ve sağlam gozunu gor!
“İki gozu de korse?
“O zaman da onune bak!
Fakat bu dimdik alın, onune bakacak kadar da eğilemiyordu
Mehmet Akif her sabah namazı icin sultanahmet camiine gelirher gelişindede yaşlı bir adamın kendisinden once gelmiş gorurNe kadar erken gelirse gelsin bu durum değişmez Yaşlı adam mutlaka ondan once gelmiş olur Ancak bu yaşlı piri fani ve bu nur yuzlu adam hic durmadan ağlamakta ve gozyaiı dokmektedirbundan sonra Mehmet Akif şoyle anlatıyor:
Bu yaşlı insanın bir gun yanına sokuldum ve nicin durmadan ağladığını sordumve ona Cenabı Hakkın rahmetinin enginliğini anlattımama o yinede ağlamasına devam ettiBana derdimi tazeleme git dedi Ben yinede ısrar ettimcaresiz kaldı ve yine gozyaşları icinde bana şunları anlattı
Ben dedi 2Abdulhamit zamanında orduda binbaşıydımve ailem cok zengindikışladan ayrılamıyordumancak birgun anne ve babamı ard arda vefat haberlerini aldım
Ailede benden başkada işlerimizi yurutecek kimsede yoktuciftlikler,dukkanlar,mağazalar ortada kalmıştıhemen sadarete bir dilekce yazdım ve istifa etmek istediğimi bildirdim sadaretten gelen cevap menfiydiistifam kabul olmamıştıben ikinci ardından da ucuncu bir muracatta bir muracatta bulundumama her defasında aynı cevaplakarşılaştım
Bunun uzerine hunkara muracata karar verdimbu karararımı sadarete bildirdimisteğim kabul edildidurumumu hunkara vicahi olarak anlattımelimden geldiğince mazeretimin meşruluğunu ispata calıştımhunkar istifa talebimden hoşlanmamıştıyuz ifadesinden bunu anlamak hicte zor değildiisteksiz bir işaretle elinin tersi ileri git dedi,seni istifa ettirdik dedi
Ben sevinerek huzurundan ayrıldım eve dondumo gece ruyamda osmanlı ordusu tabur tabur,boluk boluk geliyor ve EFENDİMİZE teftiş veriyordubu ordu idi ki kısa bir sure sonra butun cihana karşı kavga verecektive bu ordunun teftişini bizzat EFENDİMİZ yapıyordu
SEVDİKLERİ
Mehmed Akif yalnız Cenabı Hakk’a, Hazreti Peygamber’e, eazımı eslafa, cemiyete, insaniyete ve bilhassa insaniyete ilanı aşk etti Canandan, hicrandan şikayete bedel, hemcinsine raci mahrumiyetlerden, sefaletlerden ve bilhassa İslam’ın dUcar olduğu musibetlerden feryad eder Bu buyuk şair, tabiatin mehasininden, eşcar ve ezharın guzelliklerinden, guzel cehrelerden aldığı mayei tehassusu daima gizlemiş, ketm edemediklerini cemiyetin elvahı mukadderatına mezc etmiştir O, Suleymaniye Cami’inin kubbesini Himalaya dağlarının en murtefi zirvesinden daha yuksek gorur
Yanında 4 buyuk halife olduğu halde efendimiz onunden gecen boluk ve taburları teftiş ederken ondan bir adım geride edep ve terbiye icinde boynu bukuk Abdulhamid de bulunuyorduderken benim taburda gecmeye başladıAncak tabur dağınıktıbaşlarında kumandanları yoktu
EFENDİMİZ bunu gorunce Abdulhamid cennet mekana:Bu birliğin kumandanı nerde diye sordu?oda talebi uzerine istifa ettirdik dediişte o esnada
EFENDİMİZ beni butun omur boyu ağlatacak şu sozu soyledi:senin istifa ettirdiğini bizde istifa ettirdik dedi
Soyle bunu duyduktan sonra ben ağlamayayımda kim ağlasın?
Ve Mehmet Akif diyor:yaşlı adam ağlamasına,inlemesine devam etti derdi buyuktusessizce yanından uzaklaştımzaten başkada yapabileceğim bir şey yoktuzira bu piri fani tesellisini EFENDİMİZ den bekliyordukabul edildiği mujdesi gelmeden belliki inlemesi dinmeyecekti
“BİR KUSURU
Bence Akif’in ahlaki meziyetleri, insani vasıfları, şiirinden de, malumatından da yuksektir Akif’in bir kusuru, bir baş belası vardı ki, o da sırf “MefkUresinin adamı olmaktan ibaretti İşte onun icindir ki hicbir yerde barınamamıştır Bunu bir meziyet olarak kabul eden, yahut bu kusurunu hoş goren, yahut fikri fikrine uymak itibariyle bu kusurunu nazarı itibara almayan, bu sebeple kendisini himayede bir beis gormeyen bir zata tesaduf etmeseydi; akıbeti daha cok hazin olurdu Cunku insanlar, hicbir mefkUre sahibini, hali hayatında takdir edememişlerdir
SOZ VERMEK NE DEMEKTİR?
Ben Vanikoyu’nde oturuyordum Kendisi de Beylerbeyi’nde Bir gun oğle yemeğini bende yemeyi kararlaştırmıştık Oğleden bir saat evvel bana gelecekti O gun oyle yağmurlu, boralı bir hava oldu ki her taraf sel kesildi Merhum yurumeyi severdi Havanın bu haliyle karadan gelemeyeceğini tabii gordum Miaddan biraz evvelki vapurdan cıkmadı, diğer vapur bir bucuk saat sonra gelecekti Yakın komşulardan birine gittim Vapur gelmeden doneceğimi de hizmetciye soyledim Yağmur devam ediyordu Vaktinde evime dondum, bir de ne işiteyim, bu arada sırılsıklam bir halde gelmiş, beni evde bulamayınca, hizmetci ne kadar ısrar ettiyse de durmamış, “Selam soyle demiş, o yağmurda donmuş gitmiş! Ertesi gun kendini gordum Vaziyeti anlatarak ozur dilemek istedim, dinlemedi “Bir soz ya olum veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur gorulebilir dedi Benimle tam altı ay dargın kaldı
SELAMUNALEYKUM KOR KADI!
Oyle sanıyorum ki, cocukluğunda Akif’in terbiyesiyle meşgul olanlar, bir alimin koyduğu şu kaideyi bilmiyorlardı: “Cocuğa en evvel iki şey oğretmeli: İc sıkıntısına katlanmayı ve haksızlığa tahammul etmeyi!
Akif ic sıkıntısına tahammul ediyordu: Cunku ici sıkılmıyor, kendisi kendine kafi geliyordu Yalnız, dediğim gibi, cocukken, kendisine, “haksızlığa katlanmak temrinleri yaptırılmamış olacak ki, havsalası bir turlu haksızlığı almıyordu Bu fena terbiyeden asi bir şair cıktı Ona bazan:
“Her cereyanın onunde bir hayır! edatısın! diyor, bazan da yuzune karşı soyleniyordum:
“Butun hayatın, Selamunaleykum kor kadı!
“Gorduğumu soylemeyeyim mi?
“Tabii ki soyleme Kadı’nın sol gozu korse sağ tarafından bak ve sağlam gozunu gor!
“İki gozu de korse?
“O zaman da onune bak!
Fakat bu dimdik alın, onune bakacak kadar da eğilemiyordu
Mehmet Akif her sabah namazı icin sultanahmet camiine gelirher gelişindede yaşlı bir adamın kendisinden once gelmiş gorurNe kadar erken gelirse gelsin bu durum değişmez Yaşlı adam mutlaka ondan once gelmiş olur Ancak bu yaşlı piri fani ve bu nur yuzlu adam hic durmadan ağlamakta ve gozyaiı dokmektedirbundan sonra Mehmet Akif şoyle anlatıyor:
Bu yaşlı insanın bir gun yanına sokuldum ve nicin durmadan ağladığını sordumve ona Cenabı Hakkın rahmetinin enginliğini anlattımama o yinede ağlamasına devam ettiBana derdimi tazeleme git dedi Ben yinede ısrar ettimcaresiz kaldı ve yine gozyaşları icinde bana şunları anlattı
Ben dedi 2Abdulhamit zamanında orduda binbaşıydımve ailem cok zengindikışladan ayrılamıyordumancak birgun anne ve babamı ard arda vefat haberlerini aldım
Ailede benden başkada işlerimizi yurutecek kimsede yoktuciftlikler,dukkanlar,mağazalar ortada kalmıştıhemen sadarete bir dilekce yazdım ve istifa etmek istediğimi bildirdim sadaretten gelen cevap menfiydiistifam kabul olmamıştıben ikinci ardından da ucuncu bir muracatta bir muracatta bulundumama her defasında aynı cevaplakarşılaştım
Bunun uzerine hunkara muracata karar verdimbu karararımı sadarete bildirdimisteğim kabul edildidurumumu hunkara vicahi olarak anlattımelimden geldiğince mazeretimin meşruluğunu ispata calıştımhunkar istifa talebimden hoşlanmamıştıyuz ifadesinden bunu anlamak hicte zor değildiisteksiz bir işaretle elinin tersi ileri git dedi,seni istifa ettirdik dedi
Ben sevinerek huzurundan ayrıldım eve dondumo gece ruyamda osmanlı ordusu tabur tabur,boluk boluk geliyor ve EFENDİMİZE teftiş veriyordubu ordu idi ki kısa bir sure sonra butun cihana karşı kavga verecektive bu ordunun teftişini bizzat EFENDİMİZ yapıyordu
SEVDİKLERİ
Mehmed Akif yalnız Cenabı Hakk’a, Hazreti Peygamber’e, eazımı eslafa, cemiyete, insaniyete ve bilhassa insaniyete ilanı aşk etti Canandan, hicrandan şikayete bedel, hemcinsine raci mahrumiyetlerden, sefaletlerden ve bilhassa İslam’ın dUcar olduğu musibetlerden feryad eder Bu buyuk şair, tabiatin mehasininden, eşcar ve ezharın guzelliklerinden, guzel cehrelerden aldığı mayei tehassusu daima gizlemiş, ketm edemediklerini cemiyetin elvahı mukadderatına mezc etmiştir O, Suleymaniye Cami’inin kubbesini Himalaya dağlarının en murtefi zirvesinden daha yuksek gorur
Yanında 4 buyuk halife olduğu halde efendimiz onunden gecen boluk ve taburları teftiş ederken ondan bir adım geride edep ve terbiye icinde boynu bukuk Abdulhamid de bulunuyorduderken benim taburda gecmeye başladıAncak tabur dağınıktıbaşlarında kumandanları yoktu
EFENDİMİZ bunu gorunce Abdulhamid cennet mekana:Bu birliğin kumandanı nerde diye sordu?oda talebi uzerine istifa ettirdik dediişte o esnada
EFENDİMİZ beni butun omur boyu ağlatacak şu sozu soyledi:senin istifa ettirdiğini bizde istifa ettirdik dedi
Soyle bunu duyduktan sonra ben ağlamayayımda kim ağlasın?
Ve Mehmet Akif diyor:yaşlı adam ağlamasına,inlemesine devam etti derdi buyuktusessizce yanından uzaklaştımzaten başkada yapabileceğim bir şey yoktuzira bu piri fani tesellisini EFENDİMİZ den bekliyordukabul edildiği mujdesi gelmeden belliki inlemesi dinmeyecekti