Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Mehmet Akif Ersoy Kimdir?

Mehmet Akif Ersoy Kimdir?

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
MEHMET AKİF ERSOY (1873 1936)

İstiklal Marşı'nın yazarı, günlük söylev dilinin şiirle kaynaşmasını sağlayarak halkçı bir nazmın doğuşuna ön but olmuştur İstanbul'da doğdu, 27 Aralık 1936'da benzer kentte vefat etti Bir medrese hocası olan babası doğumuna ebced hesabıyla tarih düşerek ona Rağıyfadını vermiş, ancak bu yapma kelime anlaşılmadığı için çevresi onu Âkifdiye çağırmıştır Babası Arnavutluk'un Şuşise köyündendir, annesi ise aslen Buharalı'dır

Mehmed Âkif ilköğrenimine Fatih'te Emir Buharî semt mektebinde başladı Maarif Nezareti'ne ast iptidaîyi ve Fatih Merkez Rüştiyesi'ni bitirdi Bunun yanı sıra Arapça ve İslami bilgiler alanında babası kadar yetiştirildi Rüştiye'de hürriyetçiöğretmenlerinden etkilendi Fatih camii'nde İran edebiyatının herzamanki yapıtlarını okutan Esad Dede'nin derslerini izledi Türkçe, Arapça, Farsça, veFransızca bilgisiyle dikkati çekti Mektebi Mülkiye'nin idadi (lise) bölümünde okurken şiirle uğraştı Edebiyat hocası İsmail Safa'nın izinden giderek yazdığı mesnevileri şair Hersekli Arif Hikmet Bey övgüyle karşıladı Babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine mezunlarına memuriyet bahşedilen bir yüksek okul tercih etmek zorunda kaldı

1889'da girdiği Mülkiye Veteriner Mektebi'ni 1893'te birincilikle bitirdi Ziraat Nezareti (Tarım Bakanlığı) emrinde geçen yirmi takvim memuriyeti sırasında veteriner olarak dolaştığı Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da köylülerle yakın ilişkiler kurma olanağı buldu Ilk şiirlerini Resimli Gazete'de yayımladı 1906'da Halkalı Ziraat Mektebi ve 1907'de Çiftçilik Makinist Mektebi'nde hocalık etti 1908'de Dârülfünûn Edebiyatı Umûmiye müderrisliğine ödev edildi Ilk şiirlerinin yayımlanmasını izleyen on yıl boyunca hiçbir şey yayımlamadı

1908'de II Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte Eşref Edip'in çıkardığı Sıratı Müstakim ve sonradan Sebilürreşad dergilerinde sürekli yazılar yazmaya, şiirler ve modern Mısırlı İslam yazarlarından çeviriler yayımlamaya başladı 1913'te Mısır'a iki aylık bir yolculuk yaptı Dönüşte Medine'ye uğradı Bu gezilerde İslam ülkelerinin bedensel donatım ve hafıza düzeyi bakımından Batı karşısındaki zayıflıkları konusundaki görüşleri pekişti Benzer yılın sonlarında Umuru Baytariye müdür muavini iken memuriyetten istifa etti bununla birlikte Halkalı Ziraat Mektebi'nde kitabet ve Darülfununda edebiyat dersleri vermeye devam etti İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdiyse de cemiyetin tüm emirlerine yok, yalnızca olumlu bulduğu emirlerine uyacağına dair and içti I Dünya Savaşı esnasında İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kuytu örgütü olan Teşkilâtı Mahsusa göre Berlin'e gönderildi Burada Almanlar'ın eline tutsak düşmüş Müslümanlar için kurulan kampta araştırmalar yaptı Çanakkale Savaşı'nın akışını Berlin'e ulaşan haberlerden izledi Batı uygarlığının gelişme düzeyi onu derinden etkiledi Tekrar Teşkilâtı Mahsusa'nın bir görevlisi olarak çöl yoluyla Necid'e ve savaşın son yılında profesör İsmail Hakkı İzmirli'yle birlikte Lübnan'a gitti Dönüşünde yeni kurulan Dârül Hikmetül İslâmiye adlı kuruluşun başkâtipliğine getirildi Savaş sonrasında Anadolu'da başlayan milli direniş hareketini cesaretlendirmek üzere Balıkesir'de etkili bir konuşma yaptı Bunun üzerine 1920'de Dârül Hikmet'deki görevinden alındı İstanbul Hükümeti Anadolu'daki direnişçileri yasa dışı bildiri edince Sebillürreşad dergisi Kastamonu'da yayımlanmaya başladı ve Mehmed Âkif bu vilayette halkın kurtuluş hareketine katkısını hızlandıran çalışmalarını sürdürdü Nasrullah Camii'nde verdiği hutbelerden biri Diyarbakır'da çoğaltılarak tüm ülkeye dağıtıldı

Burdur mebusu sıfatıyla TBMM'ye seçildi Meclis'in bir İstiklâl Marşı güftesi için açtığı yarışmaya katılan 724 şiirin hiçbiri beklenilen başarıya ulaşamayınca maarif vekilinin isteği üzerine 17 Şubat 1921'de yazdığı İstiklal Marşı, 12 Mart'ta birinci TBMM tarafından kabul edildi Sakarya zaferinden sonra kışları Mısır'da geçiren Mehmed Âkif, laik bir Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması üstüne Mısır'da durmadan yaşamaya karar verdi 1926'dan başlayarak Camiü'lMısriyye'de Türk dili ve edebiyatı müderrisliği yaptı Bu gönüllü sürgün yaşamı esnasında siroz hastalığına yakalandı ve hava değişimi için 1935'te Lübnan'a, 1936'da Antakya'ya birer gezi yaptı Yurdunda ölmek isteği ile Türkiye'ye döndü ve İstanbul'da öldü

Mehmed Âkif'in 1911'de 38 yaşında iken yayımladığı ilk kitabı Safahat bağımsız bir yazınsal kişiliğin ürünüdür aynı zamanda kitabın Tevfik Fikret'ten izler taşıdığı görülür Fransız romantiklerinden Lamartine'i Fuzuli kadar, Alexandre Dumas fils'i Sâdi dek sevdiğini belirten şair, bütün bu sanatçıların uğraşı alanlarına giren manzum hikâyebiçimini kendisi için en geçerli yazı olarak seçmiştir Ancak, sahip olduğu köklü edebiyat kaygusu onun yalınkat bir manzumeci değil, bilinçle işlenmiş ve gelişmeye açık bir şiir türünün öncüsü olmasını sağlamıştır
Mehmed Âkif'in düşünsel gelişiminde en belirleyici öğe onun modern bir İslamcı oluşudur Çağdaş İslamcılık, Batı burjuva uygarlığının temel değerlerinin İslam kaynaklarına uyarlı olarak tekrar gözden geçirilmesini, Batı'nın toplumsal ve düşünsel oluşumuyla özde bağdaşık, fakat lokal özelliklerini koruyan kuvvetli bir toplum yapısına varmayı öngörür Bu görüşe koşut olarak Mehmed Âkif'in şiir anlayışı Batılı, hatta o dönemde Batı'da bile örneklerine az rastlanacak ölçüde gerçekçidir Kafiyenin geleneksel Osmanlı şiirinde bir bela olduğunu savunan, resim yapmanın yasaklanmış sayılmasının, maddesel konumların betimlenmesini aksattığı ve bu yüzden şiirin olumsuz etkiler aşağıda kaldığı görüşünü ileri süren Mehmed Âkif, Fuzuli'nin Leylâ vü Mecnûn adlı yapıtının plansız olduğu için yeterince başarılı olamadığını dile getirecek ölçüde modern yaklaşımlara eğilimlidir Tavır diline yaslandığı için zahmetsizce yazılıvermiş izlenimi veren şiirleri biçime ilişkin titiz bir tutumun örnekleridir Hem aruzdan doğan bağların üstesinden gelmiş, keza de şiirin bütününü kapsayan bir iç musiki düzenini gözetmiştir
Dilde arılaşmadan yana olan tutumunu her şiirinde birazcık daha yalın bir söyleyişi benimseyerek somutlukla ortaya koymuştur Mehmed Âkif geleneksel edebiyatın olduğu kadar, Batı kültürünün değerleriyle etkileşimi kabul eder, fakat Doğu'ya veya Batı'ya öykülenmeye şiddetle aleyhinde çıkar Çünkü her edebiyatın doğduğu toprağa emrindeki olmakla canlılık kazanabileceği ve belirlenmiş bir işlevi yerine getirmedikçe bedel taşımayacağı görüşündedir Gerçekle düzen içinde olmayı herşeyin üstünde miktar Altı asırlık seçkinler edebiyatının halktan uzak düştüğü için bayağılaştığına inanır İçinde yaşanılan toplumun özellikleri göz önüne alınmadan Batılı yeniliklere öykünmenin doğrudan doğruya edebiyata hasar vereceği, edebsizliğin başladığı yerde edebiyatın biteceğianlayışına yan kalarak sanat sanat içindirgörüşüne aleyhinde çıkmış, libas hizmetini, gıda vazifesinigören bir şiiri kurma çabasına girişmiştir Bu yüzden toplumsal ve ideolojik konuları şiir ile ve şiir içinde ağız dalaşı ve sergileme yolunu seçmiştir
Bütün çıplaklığıyla gerçeği göstermekteki amacı okuyucusunu insanların sorunlarına yöneltmektir Bu kaygıların sonucu olarak fakir insanların reel çehreleriyle yer aldığı şiirler Türk edebiyatında başta Mehmed Âkif tarafından yazılmıştır Mehmed Âkif şiirinin yaşadığı dönemde ve sonrasında önemini karşılayan gerçekçi tutumudur Bu şiirde düş gücünün parıltısı yerini gözle görülür, elle tutulur bir yapıya bırakmıştır Şairin nazım diline bu dilin özgül niteliğini bozmaksızın elverişli olduğu gelişmeyi kazandırması, aruz veznini yumuşatmayı, başarmasıyla muhtemel olmuştur Bu bununla beraber Türkçe'nin şiir söylemedeki olanaklarının ne ölçüde geniş olduğunu göstermesi demektir Söz konusu dönemde her şairin dili bireysel bir dil kurma namına sıcacık bir vadiye sıkışmak zorunda kalmıştı Mehmed Âkif dilin toplumsal kimliğini öne çıkarmış, üslupta öz günlük ve kişiselliğe ulaşmıştır Reformcu bir şair olarak, yaşadığı dönemde görülen ölçüsüz icat eğiliminin bozucu etkilerine, ölçüsü işleviyle benzer bir şiir düzenlemek suretiyle hudut çekmeye çalışmıştır *
 
858,496Konular
981,691Mesajlar
29,767Kullanıcılar
sero_saplarSon üye
Üst Alt