Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Mekruh ne demektir, varsa kaça ayrılır?

Mekruh ne demektir, varsa kaça ayrılır?
0
109

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Mekruh ne demektir, varsa kaça ayrılır?
Tahrimen mekruh,Tenzihen mekruh ne çağırmak

Mekruh; yapılması dinen dürüst bulunmayan, terk edilmesi istenen, yapılmaması yapılmasından daha yerinde olan davranışlardır

Hanefi mezhebine göre mekruh; tahrimen mekruh ve tenzihen mekruh edinmek üzere iki kısma ayrılır
Tahrimen mekruh; harama yakın olan mekruhtur Vacip olan bir şeyi terketmek gibi Tahrimen mekruh olan bir şeyi işlememek sevaptır, işleyenin ise azaba uğrama ihtimali vardır

Tenzihen mekruh; helâle yakın olan mekruhtur Namazın sünnet ve adabını terk etmek gibi Tenzihen mekruh olan bir şeyi terkedene sevap, yapana da azab yoktur, ayıplama vardır

Şafii mezhebine tarafından, mekruh tek çeşittir Şer'in terkedilmesini belli ve bağlayıcı olmadan istediği şeydir Bunu terkeden medhedilir, sevap alır, yapan da zemmedilmez, cezalandırılmaz

Bu kısa açıklamadan daha sonra mekruh ile ilgili genel bilgiler şunlardır:

Mekruh, Şâriin yapılmamasını muhakkak ve bağlayıcı olmayan bir tarzda istediği fiil anlamında usûli fıkıh terimidir

Sözlükte çirkin bulmak, fena görmek, istememek; meşakkat, sıkıntı, güçlükgibi anlamlara gelen kerh (kûrh, kerahet, kerâhiyyet) kökünden türeyen mekruh kelimesi içerisinde zorluk ve bezginlik bulunan, hoşa gitmeyen, çirkin ve kötü görülen şeydemektir Kerhve kürhün benzer mânaya geldiğini söyleyenlerin yanı sıra, bunlar aralarında farklılığın bulunduğunu belirten dilciler de vardır

Kerh, insanın dıştan gelen baskı sonucunda katlanmak zorunda kaldığı meşakkati, kürh ise kendi iradesiyle katlandığı hoş olmayan bir durumu ifade eder Bu da tabiatı itibariyle hoşlanmadığı ve düşünce yoksa dinin hükmü açısından tasvip etmediği hususlar olmak üzere iki türlüdür Dolayısıyla bir kimsenin aynı şey için, Bunu istiyorum, fakat kerih görüyorumdediğinde, Mizaç olarak onu istiyorum, ama aklî veya şerî bakımdan hoş görmüyorumanlamını ya da bunun aksini kastetmesi mümkündür

Benzer kökten türeyen kerih çirkin görülmüş, hoşa gitmeyen şey, ikrah da bir kimseyi istemediği ve hoşlanmadığı bir fiili yapmaya zorlamakanlamına kazanç

Usûli fıkıh terimi olarak mekruh genel olarak şâriin yapılmamasını belirli ve bağlayıcı olmayan bir tarzda istediği fiilbiçiminde tasvir edilir Keza fürûi fıkıh kitaplarında bir takım haram, mekruh ve helâl fiillerin ele alındığı bölümlere kitâbü'lkerâhiyye ve'listihsânadı verilir

Kur'ânı Kerîm'de ve hadislerde kerh kökünden türemiş kelimelerin sözlük anlamlarında sıkça kullanıldığı görülmektedir Mekruh ise sadece,

Bütün bu sayılanların fena olanları rabbinin nezdinde çirkindir(İsrâ 17 38)

mealindeki âyette geçer Bundan önceki âyetlerde Allah katında hoşa gitmeyen ve çirkin görülen davranışlar geçimini sağlama endişesiyle çocukları öldürmek, zinaya yaklaşmak, haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın saygın kıldığı cana kıymak, yetimin malını hileli yere yemek yemek, ölçüye ve tartıya riayet etmemek, hakkında bilgi sahibi olunmayan şeyin ardına düşmek, yeryüzünde böbürlenerek yürümek biçiminde sayılmıştır (İsrâ 17 3137)

Ilk dönem İslâm âlimlerinden bazılarının bir davranışın dinî hükmünü belirtirken kullandıkları, Bu mekruhtur; bunu çirkin görürümşeklindeki ifadelerde, mekruh kelimesinin ve benzer kökten türeyen fiillerin oturmuş fıkıh usulü terminolojisinde kısmen haram, kısmen de mekruh terimleriyle kayıtlı durumları karşıladığı görülür

Fıkıh usulünde teklifi hükümbaşlığı aşağıda şâriin mükelleften bir işi yapıp yapmamasını istemesi ya da onu hür bırakması beş ana ihtimale göre ele alınır Belirli ve bağlayıcı tarzda yapılmasını istedikleri vacip (farz), muhakkak ve bağlayıcı olmaksızın yapılmasını istedikleri mendup, emin ve bağlayıcı tarzda yapılmamasını istedikleri haram, belirli ve bağlayıcı olmaksızın yapılmamasını istedikleri mekruh ve serbest bıraktıkları mubah terimiyle ifade edilir

Şafiî mezhebine mensup usulcülerce (mütekellimîn) şâriin mükelleflerin fiillerine ilişkin hitabı, Hanefî usulcülerince (fukaha) bu hitabın sonucu hüküm olarak nitelendirildiğinden, birinci gruptakilere tarafından şâriin bir fiilin yapılmamasını belirli ve bağlayıcı olmayan bir tarzda istemesi (mekruh kılması), ikinci gruptakilere kadar böyle bir hitabın sonucu (o fiilin mekruh olması) hükümdür; fakat Arapça'da her iki anlamı belirlemek üzere kerâhekelimesi kullanılır Buna karşılık meselâ haramda fiilin yapılmamasını muhakkak ve bağlayıcı tarzda isteyen hitap tahrîm, bu hitabın sonucu ise derin saygıolarak adlandırılır

Mekruh lafzının fakihler aralarında ayrı mânalarda kullanıldığını gösteren Gazzâlî bunları şöyle açıklar

1 Haram kılınan (mahzur)anlamında İmam Şafiî çok defa, Bunu kerih görüyorumderken haramlığı kastetmiştir

2 Tenzîhen yasaklanananlamında Bu mânada mekruh, yapılmasına cinayet verilmese de bir fiilin terk edilmesinin işlenmesinden daha iyi olduğunu belirten bir kavramdır

3 Yasaklanmış olmasa da en uygun olanın terk edilmesi (terkü'levlâ)anlamında Meselâ kuşluk namazının kılınmamasının mekruh sayılması, bu hususta bir yasaklama bulunmasından dolayı değil, faziletinin büyüklüğü sebebiyledir

4 Haram kılındığında değişkenlik ve bocalama bulunananlamında Meselâ yırtıcı hayvanların etini yemek yemek böyledir Ama bu anlamdaki mekruhlar içtihada açıktır Eğer bir müctehidin içtihadı kendisini söz konusu fiilin haram olduğu sonucuna götürürse, bu onun açısından haram iken içtihadı helâl olduğu sonucuna ulaştıran müctehid açısından helâl sayılır ve bundan böyle bunu mekruh addetmenin anlamı kalmaz Fakat aleyhinde görünüm sahibinin bu kanaati müctehidin kalbinde haramlık şüphesi meydana getirdiği takdirde kendi, şampiyon zannı helâllik yönünde olsa bile bu fiil için kerahet kelimesinin kullanılmasında sakınca yoktur Nitekim Hz Peygamber (asm),

Günah kalbin hastalık duymasıdır buyurmuştur (bk Mustasfâ, 16667)

Gazzâlî'nin mekruhun anlamıyla ilgili bu açıklamaları Fahreddin erRâzî, Seyfeddin elÂmidî, İbnü'lHâcib, Zerkeşî ve Şevkânî gibi usulcüler kadar aynı ifadelerle nakledilmiştir Fıkıh usulünde genelde mekruh terimiyle kastedilen, Gazzâlî'nin saydığı anlamlardan ikincisi yani tenzîhen yasaklananlardır Bu da dinen kesin bir yasağa konu olmayıp, ilgili delillerden terkedilmesinin işlenmesinden daha iyi olduğu görünürde durumları belirtmektedir Zerkeşî terkü'1evlâ(hilâfü'levlâ) adı bahşedilen durumların usulcülerce ihmalkârlık edildiğini ve fakihlerce ele alındığını, fakat çoğunluğun kerahet ile ibâha aralarında yer alan bu durumların mekruh olarak nitelenmesine karşı çıktığını belirtir

Usul eserlerinde mekruhun mahiyetini belirlemeye yönelik incelemeler daha fazla bunun yasak bir fiil sayılıp sayılmayacağı, onu işlemenin mâsiyet ve günah olup olmadığı ve bu cins fiillerin kabihçirkin olarak nitelenip nitelenemeyeceği tartışmaları üzerinden yürütülmekte, bunun simetriği kabul edilen mendup teriminin incelenmesi sırasında açıklanmış görünüm ve gerekçelere atıf yapılmaktadır Mu'tezile âlimleri ise mekruhu terkedilmesinde herhangi bir maslahat yer alan fiilşeklinde tanımlamışlardır (Zerkeşî, 1296303)

Şâriin bir fiilin yapılmamasını kesin olarak yasaklamaksızın istemesi öbür şekillerde olabilir; bunların başlıcaları şunlardır:

1 Kesin yasaklanmış anlamına gelmeyecek bir bağlamda kerâhelafzını kullanması Meselâ Hz Peygamber'in, Allah analara saygısızlık göstermeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi ödenmesi gereken hakkı önlemeyi ve yargı edilmeyen şeyi istemeyi haram kılmıştır Onun bunun dediklerini aktararak vakit geçirmeyi, fazla soru sormayı ve malı boşa harcamayı da sizin için mekruh görmüştür (bk Dârimî, Rikâk, 38; Buhârî, Zekât, 53; Müslim, Akzıye, 10, 13, 14) mealindeki hadisinin son cümlesinde kerâhekökünden türemiş bir fiil kullanılmıştır

2 Yasaklayıcı bir sîga kullanmakla beraber bunun haramlığı yok, mekruhluğu açıklama ettiğini gösteren diğer bir delil (karine) bulunması Meselâ,

Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığı (ezan okunduğu) süre derhal Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın(Cum'a 629)

mealindeki âyette geçen alışverişi bırakınemri doğrusu alışveriş yapmayınmânasına gelen, yani cuma namazı esnasında bu işi yasaklayan bir ifadedir Oysa diğer deliller ve bağlam, bu yasağın bana kalırsa alım satımın kötü görülmesi sebebine değil, mükellefi cuma namazının edasından alıkoyması gerekçesine emrindeki olduğunu göstermektedir

3 Bir fiilin yapılmamasını özendirici açıklama kullanması Meselâ,

Mehrin (ya da nikâhın) en iyisi basit olanıdır(Ebû Dâvûd, Nikâh, 31)

mealindeki hadiste mehirde kolaylaştırma yolunun özendirilmesi, ters anlamıyla mehir miktarında aşırıya gitmenin mekruh olduğunu göstermektedir

Mekruh bir fiilin işlenmesi fakihlerin çoğunluğuna göre cezayı gerektirmez, fakat kınanan (Müslümana uygunsuz) bir davranış sayılır; bu nesil fiilleri Allah rızâsı için terk eden kimse övgüye lâyık olur ve sevabı hak eder

Hanefî fakihleri ise mekruhu tahrimenve tenzîhenkısımlarına ayırıp hükmünü de buna göre belirlemeye çalışmışlardır Tahrîmen mekruh şâriin yapılmamasını muhakkak ve bağlayıcı tarzda istediği, ancak bu talebin haberi vâhid gibi zannî bir delille sabit olduğu durumları ifade eder Bu tür mekruh harama yakın ve vacibin simetriği kabul edildiğinden, işlenmesinin vacibin terkinde olduğu gibi cezayı gerektireceği belirtilir Tahrîmen mekruha, başkalarının devam etmekte olan akid müzakeresine katılıp yeni bir öneri gerçekleştirmek, başkasının evlenme teklifi üstüne evlenme teklifinde bulunmak fiilleri örnek verilebilir Çünkü Hz Peygamber (asm) böyle davranışlardan sakınmayı belirlenmiş ve bağlayıcı tarzda istemiştir (bk Buhârî, Nikâh, 4; Müslim, Nikâh, 38, 49) Ancak bu talep zannî bir delil olan haberi vâhidle sabit olduğu için fiil haram değil tahrîmen mekruh sayılmıştır

Tenzîhen mekruh ise, şâriin yapılmamasını belli ve bağlayıcı olmayan bir tarzda istediği fiildir; helâle yakın sayıldığından bu fiili dağlamak cezayı gerektirmezse de kınanır Allah rızâsı için onu terk eden kişi sevabı hak eder Bu nesil mekruha camiye gidecek kimsenin çiğ soğan ve sarımsak gibi ağır kokan şeyler yemesi misal verilebilir Zira Resûli Ekrem'in ilgili ikazından (Buhârî, Ezan, 160; Ebû Dâvûd, Eteime, 41) böyle bir netice çıkarılmıştır (Tarifât, Mekruhmd)

Fakihlerin çoğunluğu, konuya ilişkin şer'î delilin kat'îlik ve zannîlik durumunu değil fiili terk etme talebinin kesinlik ve bağlayıcılık özelliğini dikkate aldığından kesin ve bağlayıcı tarzda yasaklanan fiile haram, böyle olmaksızın yasaklanana ise mekruh adını vermiştir Dolayısıyla her olaya ilişkin delillerin değerlendirilmesi neticesinde öbür fiziksel sonuçlara ulaşılabilmesi bir yana Hanefîler'in terminolojisindeki tahrîmen mekruh cumhur kadar haram zarfında mütalaa edilmekte, tenzîhen mekruh ise cumhurun mekruh dediğine karşılık gelmektedir Bu anlayışın bir uzantısı olarak Hanefîler'e kadar vacip zannî delille sübût bulduğundan bunun terki de tahrîmen mekruh zarfında değerlendirilmiştir öte taraftan bu ayırım delilin kafîliğizannîliği ölçüsüne dayalı olduğu için haramı inkâr küfrü gerektirdiği halde tahrîmen mekruhu inkâr böyle bir itikadı sonuca yol açmaz Hanefî imamlarından Muhammed b Hasan benzeşenŞeybânî'den, tüm mekruhların (mutlak zikredildiğinde mekruh kelimesinin) haramı belirttiği ve tahrîmen mekruhun harama yakınlığı değil zannî delille sabit haramlığı ifade ettiği nakledilir Bu nakillerden onunla Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf aralarında bu konuda köklü bir manzara ayrılığının bulunduğu izlenimi edinilirse de İbnü'lHümâm, Şeybânînin esas maksadının tahrîmen mekruhu inkârın küfrü gerektirmeyeceğini vurgulamak olduğunu ve bu imamlar arasında esasa ilişkin görünüm ayrılığı bulunmadığını ileri sürmektedir (bk İbn Âbidîn, I, 438439)

Şâtıbî, bir bir ele alındığında mekruh farzedilen fiillerin aralıksız işlenmesinin âdet haline getirilmesi durumunda konuya küllî bir gösterme yapılması ve bunun memnu dahilinde düşünülmesi gerektiğini savunur Tekrar mekruhla haram arasında mendupla vacip arasındaki gibi bir hazırlama ve hatırlatma ilişkisi bulunduğunu, yani mekruhtan uzak durma gayreti belirten kişinin öncellikle haramdan kaçınma çabası içinde olacağını vurgular üstelik mekruhların mekruh olarak yerleşebilmesi için gerek haramlarla gerekse mubahlarla denk tutulmaması gerektiğine dikkat çeker; birinci tutumun zamanla bunların haramlığı, ikinci tutumun da mubahlığı yönünde bir inancın doğmasına yol açabileceğini belirtir (Muuâfakât, 1, 133, 151152; IV, 331332)

Müctehid imamların tahrîmlafzından çekindikleri için ara sıra kerahet(mekruh) kavramını haramanlamında kullandıklarını andıran İbn Kayyim elCevziyye de bu noktayı dikkatten kaçıran bazı mezhep mensuplarının, açıklanmış durumları haram yok mekruh olarak nitelemeleri sonucunda o hususlarda tenzihî bir kerahetin, hatta terki evlânın laf konusu olduğu kanaatinin yaygınlaştığını, böylece dine ve müctehidlere karşısında büyük bir yanlışlığın yapıldığını ifade eder (İ'lâmü'l'Muvakkıîn, I, 3940)
Sırf dinî sebeplerin yanında dünyevî bir maslahat nedeniyle de (kerâhe irşâdiyye) Şâri tarafından bazı fiillerin mekruh sayıldığı (Zerkeşî, Bahr, 1, 298) göz önüne alındığında tüm ibadet ve muamelât bahislerinde mükellef kadar işlenmesi güzel karşılanmayan birtakım davranışların söz konusu olabileceği tabiidir Bu tür davranışlar genellikle fürûi fıkıh kitaplarında her bir esas konu içerisinde incelenir Namaz kılınması mekruh olan vakitler, namazın mekruhları, orucun mekruhları gibi Ayrıca yeme içme, giyim kuşam, temizlik, bayanerkek ve karıkoca ilişkileri, alım satım gibi konularda dünyevî herhangi bir maslahat sebebiyle mekruh farzedilen bazı davranışlar fıkıh ve ilmihal kitaplarının kerâhiye ve istihsanbölümleriyle ahlâk ve âdâb kitaplarında müstakil olarak ele alınır

(bk TDV İslam Ansiklopedisi, Mekruh md) *
 
858,460Konular
981,105Mesajlar
29,527Kullanıcılar
ConsternatedSon üye
Üst Alt