Hz Mikâil (as), dört büyük melekten biridir Tabiat olaylarına, insanlara, hayvanlara ve bitkilere, rızka ve yağmura nezaret eden melektir Kur'ânı Kerim'de adı bir yerde zikredilir:
INDENT“Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâil’e ve Mikâil’e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkârcı kâfirlerin düşmanıdır (Bakara, 298)INDENT
Hayal edemeyeceğimiz kadar geniş olan göklerde hayat olup olmadığı meselesi, pek çok insanın zihnini meşgul eder “Semavat, meleklerin birer menzili, birer tayyaresi, birer mescidi şeklîndeki tesbit, meseleyi halletmektedir Evet, şu küçük dünyamızda hiçbir yeri canlılardan boş bırakmayan İlâhî kudret, elbette o koca semayı boş bırakmamıştır ve ruhaniler, sema ülkesinin sakinleridir
,
• Alem sarayının seyircileri,
• Kâinat kitabının mütalacıları,
• Saltanatı rububiyetin dellalları,
• Kâinattaki hayırlı işlerdeki kânunların temsilcileri, nazırlarıdırlar
İşte bunlardan biri olan Mikail (as), “Rezzakiyet arşının hamelesinden olup, yeryüzü tarlasında ekilen İlâhî san’atlara Cenabı Hakk’ın havliyle, kuvvetiyle, hesabıyla, emriyle umumi bir nazır, umum çiftçimisal meleklerin reisidir
Peygamber Efendimiz (asm) Mikail (as) ile bir çok kez görüşmüştür Bedir Savaşı ve Miraç Mucizesinde görüşmeleri gibi (Buharî, Mağâzî: 18, Libas: 24; Müslim, Fedâil: 46, 47, no 2306; Kadı Iyâz, eşŞifâ, 1:361)
Bu kısa bilgiden sonra detaya gelince:
İslâm inancına göre meleklerin büyüklerinden olan Mîkâil’in ismi hem Kuran’da (Mîkâl, Bakara 298) hem hadislerde geçmektedir
Rivayete göre, Hz Peygamber’e bazı sorular soran bir grup yahudi bunlara cevap alınca bu defa kendisine vahyi kimin getirdiğini sormuşlar, Cebrâil cevabını alınca selâmet ve bereket meleği ve kendilerinin koruyucusu Mîkâil’in aksine Cebrâil’i kendilerine düşman bildiklerini, onun felâket ve sefalet meleği olduğunu söylemişlerdir
Diğer bir rivayete göre yine yahudiler, “Her peygamberin meleklerden bir dostu vardır; senin dostun hangi melektir? deyince Resûli Ekrem, “Dostum Cebrâil’dir ve Allah’ın gönderdiği bütün peygamberlerin de istisnasız dostu odur cevabını vermiş, bunun üzerine yahudiler, “Eğer dostun ondan başka bir melek olsaydı sana tâbi olur, seni tasdik ederdik demişler, “Cebrâil’i kabul etmeyişinizin sebebi nedir? diye sorulunca da, “O bizim düşmanımızdır demişlerdir (Taberî, I, 341; İbn Kesîr, I, 226)
Bunun üzerine şu ayetler nazil olmuştur: “De ki: Kim Cebrâil’e düşman ise bilsin ki müminler için hidayet ve müjde olan Kur’an’ı Allah’ın izniyle senin kalbine indiren odur Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâil’e, Mîkâil’e düşman olursa şüphesiz Allah da o kâfirlerin düşmanıdır (Bakara 29798)
Diğer bir rivayete göre Hz Ömer bir gün yahudilerin beytülmidrâslarına gider ve onların Cebrâil hakkındaki düşüncelerini öğrenmek ister “O bizim düşmanımızdır, çünkü Muhammed’e bizim sırlarımızı veriyor Ayrıca o şiddet, zorluk ve azap meleği, dostumuz olan Mîkâil ise kurtuluş, hayır ve rahmet meleğidir derler Bunun üzerine Ömer, “Bu iki melek ilâhî huzurda nerede yer alır? diye sorar “Cebrâil rabbin sağında, Mîkâil solundadır ve aralarında düşmanlık vardır cevabını verince Hz Ömer, “Eğer dediğiniz gibi ise onlar birbirlerine düşman olamazlar Kim onlardan birine düşman olursa Allah’a da düşman olur diyerek yanlarından ayrılır Hz Peygamber’in huzuruna gidince de yukarıdaki âyetin nâzil olduğunu öğrenir Onun yahudilerle yaptığı konuşmadan vahiy yoluyla haberdar olan Resûli Ekrem, “Ey Ömer, rabbin senin sözüne muvafık âyet gönderdi der (bu ve benzeri birçok rivayet için bk Müsned, I, 274; Taberî, I, 342346; İbn Kesîr, I, 229; Âlûsî, I, 331)
Cebrâil ile Mîkâil’in Allah ile peygamberleri arasında elçilik yaptıkları, bu çerçevede Mîkâil’in nübüvvetin ilk yıllarında Resûlullah’a vahiy getirdiği belirtilerek esas vazifesi vahiy getirmekten ibaret bulunan Cebrâil’in Resûli Ekrem’e daha yakın olduğu, ayette Cebrâil’in önce zikredilmesinin, ayrıca vahiy ile görevli oluşunun Mîkâil’den faziletli olduğunu gösterdiği nakledilir (İbn Kesîr, I, 231232; Âlûsî, I, 334)
Mîkâil Cebrâil, Hârût ve Mârût ile birlikte Kur’an’da ismi zikredilen dört melekten biridir Cebrâil ile Mîkâil’in özel isimleriyle anılması Allah katında kıymetli ve büyük meleklerden olduklarını gösterir (Taberî, I, 349; Kādî Abdülcebbâr, VII, 177; Âlûsî, I, 333334)
Diğer taraftan Resûlullah’ın gece namaza başlayacağı zaman, ayrıca her namazın arkasından okuduğu dualarda Cebrâil’in ve Mîkâil’in adını anması bu meleklerin Allah katındaki üstün derecesini gösterir (Müsned, VI, 61, 156; Müslim, Salat, 200; İbn Mâce, ikamet, 180)
in çeşitli görevleri vardır Bunlardan Mîkâil insan da dahil olmak üzere canlıların rızıkları, dolayısıyla yağmurların yağması ve bitkilerin gelişmesi gibi işlerle görevlidir (Mecmeu'zzevaid, 8241242, no: 13902; bk Mahmûd Muhammed esSübkî, Menhel, V, 178)
Kuranı Kerîm’in dört suresinde, önce Hz İbrâhim’e gelip oğlu İshak’ın ve torunu Ya‘kūb’un doğacağını müjdeleyen, ardından Hz Lût’u ziyaret edip azgınlaşan kavmini helâk eden bir grup elçi melekten bahsedilir (Hûd 116983; Hicr 155171; Ankebût 293134; Zâriyât 512437)
Cebrâil, İsrâfil ve Azrâil ile birlikte Mîkâil’in de bunların arasında yer aldığı rivayet edilmektedir (Taberî, XII, 42; İbn Kesîr, III, 563; Âlûsî, XII, 93)
Allah’ın, üzerlerine yemin ettiği “mukassimâtın (Zâriyât 51 4) O’nun işlerini taksim ve tevzi eden Cebrâil, Mîkâil, İsrâfil ve Azrâil gibi emir melekleri olduğu söylenmiştir (Kurtubî, XVII, 21; Elmalılı, VI, 4527)
Bedir Gazvesi’nde müminlerin yardımına gelen melek ordusunun (Enfâl 8912) kumandanlarından birinin Mîkâil olduğu rivayet edilmiştir (Müsned, I, 147; Taberî, IX, 128)
Cebrâil ve Mîkâil’in Uhud günü beyaz elbiseli iki insan kıyafetinde Resûlullah’ın sağında ve solunda durup onu bütün güçleriyle korudukları da nakledilmektedir (Müslim, Fezail, 4647)
Hz Peygamber’in, bir hadisinde şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Her peygamberin gök ehlinden iki, yer ehlinden iki veziri olur Benim gök ehlinden vezirlerim Cebrâil ile Mîkâil, yer ehlinden vezirlerim de Ebû Bekir ile Ömer’dir (Tirmizî, Menakıb, 17)
Hadislerde Mîkâil genellikle Cebrâil ve İsrâfil ile birlikte zikredilmektedir (Müsned, III, 10; Ebû Dâvûd, Huruf, 1)
Resûli Ekrem’in;
rüyasında Cebrâil ile Mîkâil’i kendisine cennet ve cehennemi gezdiren iki insan şeklinde (Müsned, V, 15; Buhârî, Cenâiz, 90; Bedü’lhalk, 7),
bir başka rüyasında onlardan birini başı ucunda, diğerini ayağı ucunda durup kendisine bir darbımesel söylerken (Tirmizî, Emsâl, 1)
gördüğü rivayet edilmektedir
İslâm’ın başlangıcında namazdaki teşehhüd esnasında “ettahiyyât yerine “ esselâmü alâ Cibrîle, esselâmü alâ Mîkâîle denilmekteydi (Müsned, I, 382, 413, 427; Buhârî, Ezan, 148; İstizân, 3)
INDENT“Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâil’e ve Mikâil’e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkârcı kâfirlerin düşmanıdır (Bakara, 298)INDENT
Hayal edemeyeceğimiz kadar geniş olan göklerde hayat olup olmadığı meselesi, pek çok insanın zihnini meşgul eder “Semavat, meleklerin birer menzili, birer tayyaresi, birer mescidi şeklîndeki tesbit, meseleyi halletmektedir Evet, şu küçük dünyamızda hiçbir yeri canlılardan boş bırakmayan İlâhî kudret, elbette o koca semayı boş bırakmamıştır ve ruhaniler, sema ülkesinin sakinleridir
,
• Alem sarayının seyircileri,
• Kâinat kitabının mütalacıları,
• Saltanatı rububiyetin dellalları,
• Kâinattaki hayırlı işlerdeki kânunların temsilcileri, nazırlarıdırlar
İşte bunlardan biri olan Mikail (as), “Rezzakiyet arşının hamelesinden olup, yeryüzü tarlasında ekilen İlâhî san’atlara Cenabı Hakk’ın havliyle, kuvvetiyle, hesabıyla, emriyle umumi bir nazır, umum çiftçimisal meleklerin reisidir
Peygamber Efendimiz (asm) Mikail (as) ile bir çok kez görüşmüştür Bedir Savaşı ve Miraç Mucizesinde görüşmeleri gibi (Buharî, Mağâzî: 18, Libas: 24; Müslim, Fedâil: 46, 47, no 2306; Kadı Iyâz, eşŞifâ, 1:361)
Bu kısa bilgiden sonra detaya gelince:
İslâm inancına göre meleklerin büyüklerinden olan Mîkâil’in ismi hem Kuran’da (Mîkâl, Bakara 298) hem hadislerde geçmektedir
Rivayete göre, Hz Peygamber’e bazı sorular soran bir grup yahudi bunlara cevap alınca bu defa kendisine vahyi kimin getirdiğini sormuşlar, Cebrâil cevabını alınca selâmet ve bereket meleği ve kendilerinin koruyucusu Mîkâil’in aksine Cebrâil’i kendilerine düşman bildiklerini, onun felâket ve sefalet meleği olduğunu söylemişlerdir
Diğer bir rivayete göre yine yahudiler, “Her peygamberin meleklerden bir dostu vardır; senin dostun hangi melektir? deyince Resûli Ekrem, “Dostum Cebrâil’dir ve Allah’ın gönderdiği bütün peygamberlerin de istisnasız dostu odur cevabını vermiş, bunun üzerine yahudiler, “Eğer dostun ondan başka bir melek olsaydı sana tâbi olur, seni tasdik ederdik demişler, “Cebrâil’i kabul etmeyişinizin sebebi nedir? diye sorulunca da, “O bizim düşmanımızdır demişlerdir (Taberî, I, 341; İbn Kesîr, I, 226)
Bunun üzerine şu ayetler nazil olmuştur: “De ki: Kim Cebrâil’e düşman ise bilsin ki müminler için hidayet ve müjde olan Kur’an’ı Allah’ın izniyle senin kalbine indiren odur Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâil’e, Mîkâil’e düşman olursa şüphesiz Allah da o kâfirlerin düşmanıdır (Bakara 29798)
Diğer bir rivayete göre Hz Ömer bir gün yahudilerin beytülmidrâslarına gider ve onların Cebrâil hakkındaki düşüncelerini öğrenmek ister “O bizim düşmanımızdır, çünkü Muhammed’e bizim sırlarımızı veriyor Ayrıca o şiddet, zorluk ve azap meleği, dostumuz olan Mîkâil ise kurtuluş, hayır ve rahmet meleğidir derler Bunun üzerine Ömer, “Bu iki melek ilâhî huzurda nerede yer alır? diye sorar “Cebrâil rabbin sağında, Mîkâil solundadır ve aralarında düşmanlık vardır cevabını verince Hz Ömer, “Eğer dediğiniz gibi ise onlar birbirlerine düşman olamazlar Kim onlardan birine düşman olursa Allah’a da düşman olur diyerek yanlarından ayrılır Hz Peygamber’in huzuruna gidince de yukarıdaki âyetin nâzil olduğunu öğrenir Onun yahudilerle yaptığı konuşmadan vahiy yoluyla haberdar olan Resûli Ekrem, “Ey Ömer, rabbin senin sözüne muvafık âyet gönderdi der (bu ve benzeri birçok rivayet için bk Müsned, I, 274; Taberî, I, 342346; İbn Kesîr, I, 229; Âlûsî, I, 331)
Cebrâil ile Mîkâil’in Allah ile peygamberleri arasında elçilik yaptıkları, bu çerçevede Mîkâil’in nübüvvetin ilk yıllarında Resûlullah’a vahiy getirdiği belirtilerek esas vazifesi vahiy getirmekten ibaret bulunan Cebrâil’in Resûli Ekrem’e daha yakın olduğu, ayette Cebrâil’in önce zikredilmesinin, ayrıca vahiy ile görevli oluşunun Mîkâil’den faziletli olduğunu gösterdiği nakledilir (İbn Kesîr, I, 231232; Âlûsî, I, 334)
Mîkâil Cebrâil, Hârût ve Mârût ile birlikte Kur’an’da ismi zikredilen dört melekten biridir Cebrâil ile Mîkâil’in özel isimleriyle anılması Allah katında kıymetli ve büyük meleklerden olduklarını gösterir (Taberî, I, 349; Kādî Abdülcebbâr, VII, 177; Âlûsî, I, 333334)
Diğer taraftan Resûlullah’ın gece namaza başlayacağı zaman, ayrıca her namazın arkasından okuduğu dualarda Cebrâil’in ve Mîkâil’in adını anması bu meleklerin Allah katındaki üstün derecesini gösterir (Müsned, VI, 61, 156; Müslim, Salat, 200; İbn Mâce, ikamet, 180)
in çeşitli görevleri vardır Bunlardan Mîkâil insan da dahil olmak üzere canlıların rızıkları, dolayısıyla yağmurların yağması ve bitkilerin gelişmesi gibi işlerle görevlidir (Mecmeu'zzevaid, 8241242, no: 13902; bk Mahmûd Muhammed esSübkî, Menhel, V, 178)
Kuranı Kerîm’in dört suresinde, önce Hz İbrâhim’e gelip oğlu İshak’ın ve torunu Ya‘kūb’un doğacağını müjdeleyen, ardından Hz Lût’u ziyaret edip azgınlaşan kavmini helâk eden bir grup elçi melekten bahsedilir (Hûd 116983; Hicr 155171; Ankebût 293134; Zâriyât 512437)
Cebrâil, İsrâfil ve Azrâil ile birlikte Mîkâil’in de bunların arasında yer aldığı rivayet edilmektedir (Taberî, XII, 42; İbn Kesîr, III, 563; Âlûsî, XII, 93)
Allah’ın, üzerlerine yemin ettiği “mukassimâtın (Zâriyât 51 4) O’nun işlerini taksim ve tevzi eden Cebrâil, Mîkâil, İsrâfil ve Azrâil gibi emir melekleri olduğu söylenmiştir (Kurtubî, XVII, 21; Elmalılı, VI, 4527)
Bedir Gazvesi’nde müminlerin yardımına gelen melek ordusunun (Enfâl 8912) kumandanlarından birinin Mîkâil olduğu rivayet edilmiştir (Müsned, I, 147; Taberî, IX, 128)
Cebrâil ve Mîkâil’in Uhud günü beyaz elbiseli iki insan kıyafetinde Resûlullah’ın sağında ve solunda durup onu bütün güçleriyle korudukları da nakledilmektedir (Müslim, Fezail, 4647)
Hz Peygamber’in, bir hadisinde şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Her peygamberin gök ehlinden iki, yer ehlinden iki veziri olur Benim gök ehlinden vezirlerim Cebrâil ile Mîkâil, yer ehlinden vezirlerim de Ebû Bekir ile Ömer’dir (Tirmizî, Menakıb, 17)
Hadislerde Mîkâil genellikle Cebrâil ve İsrâfil ile birlikte zikredilmektedir (Müsned, III, 10; Ebû Dâvûd, Huruf, 1)
Resûli Ekrem’in;
rüyasında Cebrâil ile Mîkâil’i kendisine cennet ve cehennemi gezdiren iki insan şeklinde (Müsned, V, 15; Buhârî, Cenâiz, 90; Bedü’lhalk, 7),
bir başka rüyasında onlardan birini başı ucunda, diğerini ayağı ucunda durup kendisine bir darbımesel söylerken (Tirmizî, Emsâl, 1)
gördüğü rivayet edilmektedir
İslâm’ın başlangıcında namazdaki teşehhüd esnasında “ettahiyyât yerine “ esselâmü alâ Cibrîle, esselâmü alâ Mîkâîle denilmekteydi (Müsned, I, 382, 413, 427; Buhârî, Ezan, 148; İstizân, 3)