iltasyazilim
FD Üye
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
her cemal ve kemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek amacı ile bizleri ve kainatı yaratmış , anladım da aklıma şu soru geldi peki melekler varken neden insan yaratıldı Allah cemal ve kemalini neden sadece meleklere değilde insanlarada göstermek istemiş şimdiden teşekürlerLütfen cevaplarken kaynağınıda belirtirseniz sevinirim yani (hadis olur ayet olur)
in varlığı ile insanların varlığı çok farklıdır Biri sadece ruhanîdir, diğeri ise hem ruhani hem cismanidir Allah, cemal ve kemal sıfatlarını değişik sanat eserleriyle görmek ve göstermek istediği için kâinatta hem ruhanî (melekler, cinler gibi), hem cismanî (cansız varlıklar gibi), hem de ruhanî ve cismani yanları olan (insanlar gibi) ayrı varlıkları yaratmıştır
de yalnız akıl kuvveti vardır Hayvanlarda ise yalnız nefis kuvveti (kuvvei şeheviye ve gazabiye) vardır İnsanlarda ise hem akıl hem de nefis vardır Bu iki unsur da ayrı birer aynadır, kemal, celal ve cemal sıfatlarının tecellilerini göstermektedir
İnsanlar meleklerden farklı bir idrak ve algıya; farklı bir sanat anlayışına sahiptir İnsanlar yapıları itibariyle yeryüzünde fitne fesat çıkarmaya meyilli olmalarına rağmen onların Allah’ın varlığı ve birliğinin göstergesi olan kâinat hakkındaki algıları sebebiyle yaratılmışlardır
Diğer bir ifadeyle, insanlar, Allah’ın sanatını farklı yönlerden değerlendirip yaratıcıya ulaştıracak bir ilme sahip kılındıkları için yaratılmışlardır
Meallerini vereceğimiz ayetlerde, meleklerin bizim şu anda sorduğumuz soruya benzer bir şekilde öğrenmek için sordukları sorunun hikmeti belirtilmiş ve insanların meleklerin endişelerine rağmen var edilmiş olduklarına dikkat çekilmiştir:
“Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım dediği vakit onlar: “Â! Oradaki nizamı bozacak ve yeryüzünü kana bulayacak bir mahlûk mu yaratacaksın? Oysa biz sana devamlı hamd, ibadet yapıp, Sen’i tenzih etmekteyiz! dediler Allah: “Ben, sizin bilmediğiniz pek çok şey bilirim buyurdu
Ve (meleklerin bilmediklerini bildiğini göstermek hikmetiyle) Âdem’e bütün isimleri öğretti Müteakiben önce onları meleklere göstererek: “İddianızda tutarlı iseniz haydi Bana şunları isimleriyle bir bildirin bakalım! dedi
: “Sübhansın ya Rab! Senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan Sensin dediler
Allah: “Âdem! Eşyanın isimlerini onlara sen bildir dedi O da isimleriyle onları bildirince Allah buyurdu: “Ben size demedim mi ki, göklerin ve yerin sırlarını Ben bilirim! Ve Ben sizin gizli açık yapmakta olduğunuz her şeyi de bilirim! (Bakara, 23033)
Diğer taraftan, “Biz insanı en güzel biçimde yarattık (Tin, 954), “Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık (İsra, 1770) mealindeki ayetlerde insanın varlığının meleklerden daha farklı bir ilahî tecelliye mazhar olduğuna vurgu yapılmıştır
Bediüzzaman hazretlerinin şu tespitleri de bizim konumuza ışık tutmakta ve insanların yaratılmalarının hikmetini ortaya koymaktadır:
“Esmai İlahiyenin en cem'iyetli âyinesi cismaniyettedir Ve hilkatı kâinattaki makasıdı İlahiyenin en zengini ve faal merkezi cismaniyettedir Ve ihsanatı Rabbaniyenin en çok çeşitleri ve rengârenkleri cismaniyettedir Ve beşerin ihtiyacat dilleriyle Hâlık'ına karşı dualarının ve teşekküratının en kesretli tohumları yine cismaniyettedir Maneviyat ve ruhaniyat âlemlerinin en mütenevvi çekirdekleri yine cismaniyettedir (Asayı Musa, 45; Şualar11 Şua228; ayrıca bk Sözler28 söz498)
İnsan kainatın küçültülmüş bir numunesi ve modelidir Kainat küçülse insan, insan büyütülse kainat olur Kainatta azametli ve büyük yazılmış tevhit hakikatleri insanın mahiyetinde küçük ve okunaklı bir şekilde yazılmıştır Bu hususta kainat ile insan müsavidir, fark sadece kemiyettedir, yani boyut ve hacimdedir
İnsanı kainat kadar geniş yapan şey ise, insanın fıtratına konulan istidat ve duygulardır İnsanın mahiyetinde her bir alem ile irtibat kuracak cihaz ve duygular vardır İnsanın her bir cihazı ve duygusu, bir aleme açılan bir penceredir İnsan bu duygu penceresi ile o alemi seyreder ve o alemle iletişim kurar
Mesela göz bir penceredir görüntü alemine açılır, kulak bir penceredir sesler alemini işitir, dokunma duyusu bir penceredir cismani alemlere açılır, hayal kuvveti bir penceredir misal alemi ile irtibat kurar, ruh bir menfezdir ruhlar alemine açılır, kalp aşk ve muhabbet dünyasının kapısıdır, akıl hikmetli mevcudat aleminin mütefekkir bir mütalaacısıdır, Buna benzer binlerce his ve duygular insanın geniş mahiyetinde mevcuttur ve her birisi bir alem ile irtibatlıdır ve hepsi Allah’ın bir isminin manasına uzanır
İnsanın mahiyetinin genişliğinin ikinci önemli sebebi, istidat ve kabiliyet noktasında nihayetsiz donanıma sahip olmasıdır İnsanın bir çok duygu ve kuvvelerine sınır konulmadığı için insanda terakki ve tedenni nihayetsiz oluyor Bir insan Allah ile muhatap olup onun huzuruna çıkacak kadar inbisat da eder, aynı insan hayvandan yüz derece aşağı adi bir mahlukta olabilir
İnsan ayrıca mahlukat içinde Allah’ın bütün isim ve sıfatlarını tartıp ölçecek geniş mahiyete sahip tek mahluktur İnsan sahip olmuş olduğu his ve cihazlar sayesinde Allah’ın bütün isimlerini tartıp ölçebilir Mesela midenin açlık hissi ile Rezzak ismini, tat alma duyusu ile Allah’ın Kerem ve Muhsin ismini, cüzi iradesi ile Allah’ın külli irade sıfatını, cüzi ilmi ile Allah’ın sonsuz ilim sıfatını bilebilir Demek insanın mahiyetindeki her bir cihaz ve duygu, aynı zamanda Allah’ın isimlerine açılan birer kapı, birer pencere hükmündedir
Ayrıca Allah’ın bütün isim ve sıfatları, insanın mahiyetinde nakışlar suretinde tecelli etmiştir Allah’ın isimlerinin hayatın üstünde nakış suretinde tecellisi kıyasi ve farazi değil, hakiki ve kaynamak sureti iledir Yani tabiri yerinde ise; maddi ve işlemek noktasında bir tecellidir Diğer iki tecelli tarzı daha çok kıyas ve farazi bir şekildedir Malum kıyas ve farazilik mevhum bir şeydir Nakış ise hakiki bir işlemek ve tecelli etmektir
Mesela; insanın simasındaki göz; Allah’ın Basar sıfatının maddi ve nakışlı bir tecellisidir; kulak, Sem sıfatının bir yansımasıdır; konuşma mahalli olan dil, Kelam sıfatının bir cilvesidir; yüzdeki tasvir ve çizim, Musavvir isminin bir tecellisidir; hayata lazım olan rızkın gönderilmesi ve bedenin ve bedende çalışan hücrelerin beslenmesi, Rezzak isminin nakışları ve tecellileridir
Bu isimler gibi, Allah’ın bütün isimleri insan mahiyetinde nakış suretinde, yani maddi ve hakiki bir tecelli ile cilvelerini göstermiştir Bu nakışların ve tecellilerin hepsi kaynakları hükmünde olan isimlere açılan birer pencereler hükmündedir İnsanlar bu pencereler vasıtası ile Allah’ın isim ve sıfatlarına intikal ederler ve idrakine ererler
Özetle insan Kur'anı Kerim’in tabiri ile Ahseni Takvim (en güzel kıvam) suretinde yaratılmış kainatın halifesidir Fıtratındaki genişlik ve donanım sayesinde Allah’a muhatap bir varlıktır Yani insan her bir maddi ve manevi aza ve duyguları ile Allah’ın bütün isim ve sıfatlarını tanıyıp bilecek bir mahiyete sahiptir Bu noktadan bakıldığında insan kainat kadar geniş ve donanımlıdır
Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet
Alıntı:
Alıntı:
her cemal ve kemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek amacı ile bizleri ve kainatı yaratmış , anladım da aklıma şu soru geldi peki melekler varken neden insan yaratıldı Allah cemal ve kemalini neden sadece meleklere değilde insanlarada göstermek istemiş şimdiden teşekürlerLütfen cevaplarken kaynağınıda belirtirseniz sevinirim yani (hadis olur ayet olur)
in varlığı ile insanların varlığı çok farklıdır Biri sadece ruhanîdir, diğeri ise hem ruhani hem cismanidir Allah, cemal ve kemal sıfatlarını değişik sanat eserleriyle görmek ve göstermek istediği için kâinatta hem ruhanî (melekler, cinler gibi), hem cismanî (cansız varlıklar gibi), hem de ruhanî ve cismani yanları olan (insanlar gibi) ayrı varlıkları yaratmıştır
de yalnız akıl kuvveti vardır Hayvanlarda ise yalnız nefis kuvveti (kuvvei şeheviye ve gazabiye) vardır İnsanlarda ise hem akıl hem de nefis vardır Bu iki unsur da ayrı birer aynadır, kemal, celal ve cemal sıfatlarının tecellilerini göstermektedir
İnsanlar meleklerden farklı bir idrak ve algıya; farklı bir sanat anlayışına sahiptir İnsanlar yapıları itibariyle yeryüzünde fitne fesat çıkarmaya meyilli olmalarına rağmen onların Allah’ın varlığı ve birliğinin göstergesi olan kâinat hakkındaki algıları sebebiyle yaratılmışlardır
Diğer bir ifadeyle, insanlar, Allah’ın sanatını farklı yönlerden değerlendirip yaratıcıya ulaştıracak bir ilme sahip kılındıkları için yaratılmışlardır
Meallerini vereceğimiz ayetlerde, meleklerin bizim şu anda sorduğumuz soruya benzer bir şekilde öğrenmek için sordukları sorunun hikmeti belirtilmiş ve insanların meleklerin endişelerine rağmen var edilmiş olduklarına dikkat çekilmiştir:
“Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım dediği vakit onlar: “Â! Oradaki nizamı bozacak ve yeryüzünü kana bulayacak bir mahlûk mu yaratacaksın? Oysa biz sana devamlı hamd, ibadet yapıp, Sen’i tenzih etmekteyiz! dediler Allah: “Ben, sizin bilmediğiniz pek çok şey bilirim buyurdu
Ve (meleklerin bilmediklerini bildiğini göstermek hikmetiyle) Âdem’e bütün isimleri öğretti Müteakiben önce onları meleklere göstererek: “İddianızda tutarlı iseniz haydi Bana şunları isimleriyle bir bildirin bakalım! dedi
: “Sübhansın ya Rab! Senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan Sensin dediler
Allah: “Âdem! Eşyanın isimlerini onlara sen bildir dedi O da isimleriyle onları bildirince Allah buyurdu: “Ben size demedim mi ki, göklerin ve yerin sırlarını Ben bilirim! Ve Ben sizin gizli açık yapmakta olduğunuz her şeyi de bilirim! (Bakara, 23033)
Diğer taraftan, “Biz insanı en güzel biçimde yarattık (Tin, 954), “Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık (İsra, 1770) mealindeki ayetlerde insanın varlığının meleklerden daha farklı bir ilahî tecelliye mazhar olduğuna vurgu yapılmıştır
Bediüzzaman hazretlerinin şu tespitleri de bizim konumuza ışık tutmakta ve insanların yaratılmalarının hikmetini ortaya koymaktadır:
“Esmai İlahiyenin en cem'iyetli âyinesi cismaniyettedir Ve hilkatı kâinattaki makasıdı İlahiyenin en zengini ve faal merkezi cismaniyettedir Ve ihsanatı Rabbaniyenin en çok çeşitleri ve rengârenkleri cismaniyettedir Ve beşerin ihtiyacat dilleriyle Hâlık'ına karşı dualarının ve teşekküratının en kesretli tohumları yine cismaniyettedir Maneviyat ve ruhaniyat âlemlerinin en mütenevvi çekirdekleri yine cismaniyettedir (Asayı Musa, 45; Şualar11 Şua228; ayrıca bk Sözler28 söz498)
İnsan kainatın küçültülmüş bir numunesi ve modelidir Kainat küçülse insan, insan büyütülse kainat olur Kainatta azametli ve büyük yazılmış tevhit hakikatleri insanın mahiyetinde küçük ve okunaklı bir şekilde yazılmıştır Bu hususta kainat ile insan müsavidir, fark sadece kemiyettedir, yani boyut ve hacimdedir
İnsanı kainat kadar geniş yapan şey ise, insanın fıtratına konulan istidat ve duygulardır İnsanın mahiyetinde her bir alem ile irtibat kuracak cihaz ve duygular vardır İnsanın her bir cihazı ve duygusu, bir aleme açılan bir penceredir İnsan bu duygu penceresi ile o alemi seyreder ve o alemle iletişim kurar
Mesela göz bir penceredir görüntü alemine açılır, kulak bir penceredir sesler alemini işitir, dokunma duyusu bir penceredir cismani alemlere açılır, hayal kuvveti bir penceredir misal alemi ile irtibat kurar, ruh bir menfezdir ruhlar alemine açılır, kalp aşk ve muhabbet dünyasının kapısıdır, akıl hikmetli mevcudat aleminin mütefekkir bir mütalaacısıdır, Buna benzer binlerce his ve duygular insanın geniş mahiyetinde mevcuttur ve her birisi bir alem ile irtibatlıdır ve hepsi Allah’ın bir isminin manasına uzanır
İnsanın mahiyetinin genişliğinin ikinci önemli sebebi, istidat ve kabiliyet noktasında nihayetsiz donanıma sahip olmasıdır İnsanın bir çok duygu ve kuvvelerine sınır konulmadığı için insanda terakki ve tedenni nihayetsiz oluyor Bir insan Allah ile muhatap olup onun huzuruna çıkacak kadar inbisat da eder, aynı insan hayvandan yüz derece aşağı adi bir mahlukta olabilir
İnsan ayrıca mahlukat içinde Allah’ın bütün isim ve sıfatlarını tartıp ölçecek geniş mahiyete sahip tek mahluktur İnsan sahip olmuş olduğu his ve cihazlar sayesinde Allah’ın bütün isimlerini tartıp ölçebilir Mesela midenin açlık hissi ile Rezzak ismini, tat alma duyusu ile Allah’ın Kerem ve Muhsin ismini, cüzi iradesi ile Allah’ın külli irade sıfatını, cüzi ilmi ile Allah’ın sonsuz ilim sıfatını bilebilir Demek insanın mahiyetindeki her bir cihaz ve duygu, aynı zamanda Allah’ın isimlerine açılan birer kapı, birer pencere hükmündedir
Ayrıca Allah’ın bütün isim ve sıfatları, insanın mahiyetinde nakışlar suretinde tecelli etmiştir Allah’ın isimlerinin hayatın üstünde nakış suretinde tecellisi kıyasi ve farazi değil, hakiki ve kaynamak sureti iledir Yani tabiri yerinde ise; maddi ve işlemek noktasında bir tecellidir Diğer iki tecelli tarzı daha çok kıyas ve farazi bir şekildedir Malum kıyas ve farazilik mevhum bir şeydir Nakış ise hakiki bir işlemek ve tecelli etmektir
Mesela; insanın simasındaki göz; Allah’ın Basar sıfatının maddi ve nakışlı bir tecellisidir; kulak, Sem sıfatının bir yansımasıdır; konuşma mahalli olan dil, Kelam sıfatının bir cilvesidir; yüzdeki tasvir ve çizim, Musavvir isminin bir tecellisidir; hayata lazım olan rızkın gönderilmesi ve bedenin ve bedende çalışan hücrelerin beslenmesi, Rezzak isminin nakışları ve tecellileridir
Bu isimler gibi, Allah’ın bütün isimleri insan mahiyetinde nakış suretinde, yani maddi ve hakiki bir tecelli ile cilvelerini göstermiştir Bu nakışların ve tecellilerin hepsi kaynakları hükmünde olan isimlere açılan birer pencereler hükmündedir İnsanlar bu pencereler vasıtası ile Allah’ın isim ve sıfatlarına intikal ederler ve idrakine ererler
Özetle insan Kur'anı Kerim’in tabiri ile Ahseni Takvim (en güzel kıvam) suretinde yaratılmış kainatın halifesidir Fıtratındaki genişlik ve donanım sayesinde Allah’a muhatap bir varlıktır Yani insan her bir maddi ve manevi aza ve duyguları ile Allah’ın bütün isim ve sıfatlarını tanıyıp bilecek bir mahiyete sahiptir Bu noktadan bakıldığında insan kainat kadar geniş ve donanımlıdır
Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet