iltasyazilim
FD Üye
Nasıl Varlıklardır?
Allah'ın nurdan yarattığı, gözümüzle göremediğimiz ruhanî varlıklardır
, sırf hayır işlemek ve Allah'a ibâdette bulunmak için yaratılmışlardır Kötülük yapmaya kabiliyetleri yoktur Çünkü Allah onlara, şehvet ve gazap gibi kötülüğe itici duygular vermemiştir
in bizim gibi yemeleri içmeleri, yatıp uyumaları, evlenip çoğalmaları da yoktur Onlar için erkeklik dişilik söz konusu değildir Gökte, yerde, her tarafta bulunurlar; kısa zamanda en uzak mesafeleri aşıp gitmeye, diledikleri şekil ve surette görünmeye güçleri yeter Allah, onlara bu kuvveti vermiştir
, gece gündüz Allah'a ibâdetle, zikir, tesbih ve takdîs ile meşgul olurlar Bu, onların gıdası hükmündedir Allah'a asla isyan etmez, onun emirlerinden zerre kadar dışarı çıkmazlar Mâsum ve itâatlidirler
i Neden Göremiyoruz?
nurdan yaratılmış lâtif cevherler, ruhanî varlıklar oldukları için, aslî hüviyetleri ve gerçek mâhiyetleri ile insan gözüne gözükmezler Görme kabiliyetimiz, melekleri görebilecek şekilde yaratılmamıştır Ancak Cenâbı Hak Peygamberlerine, melekleri görme kabiliyetini verdiğinden, onlar melekleri hakikî şekilleri ile görebilmişlerdir
i hakikî mâhiyetleri ile göremememiz ve 5 duyumuzla hissedemeyişimiz, onların yok oldukları iddiasını gerektirmez Duyu organlarımızın maddî âlemde kendi dahi hissedemedikleri pek çok şey vardır Kulağımız çok tiz ve çok pes sesleri işitmez Bugün varlığı âletlerle tesbit edilen ışık dalgalarının hepsini, hele röntgen ve ültraviyole ışınlarını gözle görebilseydik, dünyayı şimdikinden çok başka şekilde tanıyacaktık Biz daha kendi âlemimizdeki tezahürlerin hakikatına vâkıf değilken, Cenâbı Hakk'ın yarattığı nâmütenâhî âlemlerdeki nâmütenâhî hâdiselerin varlığını nasıl inkâr edebiliriz?
Demek ki bir şey'i gözle görememek, o şey'in yok olduğuna delil olmaz Gözle göremediğimiz pek çok şey var ki, o şey'in vücudunu aklımızla, ilim ve tecrübe ile, deneylerle kabûl ediyoruz İşte, melekler de gözle göremediğimiz halde, varlığını kabûl ettiğimiz nesnelerdendir
in Vâr Olduğuna Neye İstinâden İnanıyoruz?
in varlığını, başta İslâm, bütün semavî dinler haber vermiş, Peygamberler onları hakikî hüviyetleriyle görüp kendilerinden vahiy almışlardır Kur'an ve diğer mukaddes kitablar da meleklerin varlığından bahsetmişlerdir Bütün bunlar, meleklerin varlığına, gözle görmek gibi kesin bir delil teşkil ederler
Bütün Hak dinlerin ve Peygamberlerin varlığında ittifak ettiği; Peygamberimizin ve Kur'an'ın varlığını haber verdiği meleklere gözümle göremiyorumdiye inanmamak, büyük bir cehalet ve inkârdır Allah'a inanan bir kimse için, e inanmamak söz konusu olamaz
e İmanın, İman Esasları İçindeki Yeri Nedir?
e îman, îman esasları içinde mühim bir yer işgal eder Çünkü melekler, Allah'tan aldıkları İlâhî vahyi peygamberlere ulaştıran birer elçi durumundadırlar Bu bakımdan vahye ve peygamberlere inanmak, önce onlara vahyi ve peygamberliği getiren meleklerin varlığına inanmayı gerektirmektedir e inanmamak, peygamberlere de inanmamayı netice verecektir
e îmanın Allah'a îmandan hemen sonra zikredilmesinin sebebi de budur
Kaç Gruba Ayrılır, Vazifeleri Nelerdir?
başlıca 3 grupta toplanabilir:
1 İlliyyûn Mukarrebûn melekleri,
2 Müdebbirât melekleri,
3 İnsanla alâkalı melekler
1 İlliyyûn Mukarrebûn i:
Bunlar her an Cenâbı Hakk'ı zikirle, O'nu noksan sıfatlardan tenzihle ve her türlü kemâl vasıflarıyla takdîsle meşguldürler Allah'ın mârifeti ve muhabbeti içinde kendilerinden geçmiş haldedirler
2 Müdebbirât i:
Bunlar kâinatı idare eden, düzenini, nizam ve intizamını te'min eden İlâhî Kanunları tatbik ile vazifeli meleklerdir ålemde, Allah'ın irâde ve kudretinin tecellilerine nezaretçi ve seyirci durumundadırlar
3 İnsanla İlgili :
Bu meleklerin başında Cebrâil (as) gelir Vazifesi, İlâhî vahyi peygamberlere ulaştırmaktır Bu sebeble, ona Vahiy meleği de denir
İnsanla alâkalı meleklerin diğer bir görevi de, Allah'ın Peygamberlerine ve salih kullarına kuvvet vermek, sıkıntılı ve üzüntülü zamanlarında onları teselli etmek, mâneviyatlarını yükseltmek, gerekirse fiilen yardım yapmaktır Asrı Saâdette cereyan eden Bedir, Uhud ve Huneyn harblerinde meleklerin mü'minlere fiilen yardım ettiklerini Kur'an bize haber vermektedir
İnsanla alâkalı meleklerin bir başka görevi de, insanlara iyi ve hayırlı şeyleri telkin etmek, böylece onların doğru yola girmelerini, ruhen yükselmelerini sağlamaktır
Bu kısma giren meleklerden bâzılarının özel vazifeleri vardır:
Hafaza i:
Her insanda hafaza adlı iki melek vardır Bunlar insanların iyikötü her türlü hareketlerini, söz ve davranışlarını yazarlar Kur'an'da bu meleklere Kirâmen Kâtibîn ismi verilir
Münker Nekir i:
Öldükten sonra insanı kabirde sorguya çeken, Rabbin kim, dînin ne, peygamberin kim?gibi sualleri soran meleklerdir
Azrâil (as):
İnsanların ruhlarını kabzetmek, bedenlerden çekip almak ile vazifelidir Melekü'lMevt, yani, ölüm meleği adı da verilir
Mîkâil (as):
Rızıkları sahiplerine ulaştırmak ve yağmur, rüzgâr gibi tabiat hâdiselerini Allah'ın irâdesine göre düzenlemekle meşgul melektir
İsrâfil (as):
Sûr adı verilen boruyu öttürüp kıyâmetin kopuş zamanını ilân ile vazifeli melektir İsrâfil (as) kıyâmetin kopup kâinatın yıkılmasından ve bütün canlıların ölümünden sonra, Sûr'a ikinci bir defa daha üfleyecek, bu üfleyişle insanlar dirilerek kabirlerinden kalkacak, Mahşer meydanında toplanacaklardır
En Büyük Hangileridir?
En büyük melekler 4 tanedir Bunlar da:
Cebrâil, Mîkâil, İsrâfil ve Azrâil Aleyhimüsselâm'dır Bunların vazifelerinin ne olduğunu yukarıda zikrettik
e İmanın İnsan Hayatına Verdiği Faydalar Nelerdir?
e îmanın insan psikolojisi üzerinde müsbet te'sirleri vardır Bunlardan birkaçını şu şekilde sıralayabiliriz:
1 Her insan, kıymetli bir sözünün veya işinin veya bir kabiliyetinin unutulup gitmesini önlemek, takdir edilmesini sağlamak için, şiir yazarak, kitab hazırlayarak, yahut başka san'at dallarına kendini vererek o söz, fiil ve kabiliyetini ebedîleştirmeye çalışır Bu duygu, insanda fıtrî olarak vardır
Bu fıtratta bulunan bir insanın, yaptığı bütün iş ve fiillerini, bütün söz ve meyillerini Kirâmen Kâtibînadlı meleklerin yazdığını, ebedî âlemde kendine ve başkalarına göstermek üzere kaydettiğini îmanla bilmesi; ona ne derece sevinç ve huzur vereceği, ruhunu genişletip kalbini ferahlatacağı açık bir hakikattır
2 İnsanın en kıymetli varlığı ruhudur Ölüm esnasında bu kıymetli varlığın mahvolup yok olması, hiçliğe gitmesi, hiç şüphesiz insan için azabların en büyüğü, acıların en dehşetlisidir
İşte insan, bu büyük acıdan ve dehşetli endişeden meleklere îman şuûru ile kurtulabilir Çünkü îman, ona, vefatı esnasında en kıymetli varlığı olan ruhunun Azrâil (as) gibi vazifeli bir memurun eline emanet edildiğini, asla kaybolup yok olmadığını bildirir
3 Herkesin istisnasız gireceği kabir ve mezardaki yalnızlık, karanlık, darlık, soğukluk, hapislik vahşetinden ve ümidsizliğinden insanı Münker Nekir meleklerinin arkadaşlığı kurtarır Onlarla sohbet eder Kalb ve kabir, bu sayede genişler, ısınır, nurlanır, ruhlar âlemine pencereler açılır
4 İnsan, zaman zaman gurbetlere düşer, sevdiklerinden, tanıdıklarından ayrı, kimsesiz, yapayalnız kalır Bu gurbet, maddî olabileceği gibi mânevî de olabilir Kişinin inanç ve fikirlerini kendinden başka paylaşacağı hiç kimse bulamaması, herkesin kendisine zıd ve düşman olduğu bir muhitte yaşaması mânevî bir gurbet hâlidir Bu sıkıntı ve yalnızlıklar içinde dünya o kişinin başına yıkılacak gibi olur Bu durumda da yine meleklere îman şuûru imdada yetişir Kâinatı ve o şahsın karanlık dünyasını aydınlatır, şenlendirir, melekler ve ruhanîlerle doldurur ålemini sevinçlerle güldürür Onu yalnızlık ve vahşetten, kimsesizlik ve dehşetten, cemiyette kimse tarafından dinlenilmemek ıstırabından kurtarır Cemiyette kimse senin müsbet fikir ve inançlarını dinlemez ve kabul etmezse sen sakın üzülme! dinler, ruhanîler kulak verir Sana yine sevab meyvelerini kazandırırder, teselli eder
Cin ve Şeytanlar
Cin ve şeytanlar, saf ateşten, yani, dumansız ateş alevinden yaratılmış ruhanî varlıklardır
Cinler de melekler gibi görünmeyen gizli varlıklar olup çeşitli suret ve şekle girmeye ve zor işler başarmaya muktedir, fakat cins ve mahiyet bakımından meleklerden ayrı yaratıklardır
Cinler arasında da insanlar gibi evlenme vardır Onlar da Allah'a îman ve ibâdetle mükelleftirler Bâzıları isyankâr olup kâfir, bâzıları da itâatli mü'mindirler Ancak şeytanların hepsi isyankâr ve kâfirdirler Sırf şer işleyen, insanları yoldan çıkarmakla meşgul olan varlıklardır Şeytanların mü'mini ve itâatlisi yoktur
Cinler, Allah'ın izni ve hükmü olmadan hiç kimseye ne iyilik, ne de kötülük yapabilirler Cinler gaybı bilmez, Allah'ın Peygamberlerine bildirdiği İlâhî vahye muttali olamazlar
Cinler insandan evvel yeryüzünün idare ve tedbirini görmekle vazifelendirilmişlerdir, ancak yeryüzünde çok kötülük yaptıkları, fesad çıkardıkları için, sonunda bu görevden azledilmişlerdir Yerlerine, insanoğlu tayin edilmiş, yeryüzünün sâhipliği makamına getirilmiştir
Peygamberimiz, insanlara olduğu gibi cinlere de elçi olarak gönderilmiş, tebliğ vazifesini cinler arasında da yerine getirmiştir Kur'ânı Kerîm'de Cin sûresinde bu husus, açık bir şekilde beyan buyurulmuştur
in ve Şeytanların İnsan Davranışlarına Te'sirleri Var mıdır?
İnsan, yaratılış bakımından, madde ve ruhtan teşekkül eder Maddî cephesini, fizikî görünüşü olan bedeni ve onun tabiî ihtiyaçları; mânevî cephesini de, mâhiyeti bilinmeyen ruhu ve aklı teşkil eder Bu yaratılışının neticesi olarak, yüce Allah, insana iki türlü duygu vermiştir
Birincisi, insanın ruh ve mânâ cephesi ile ilgili olan yüce duygulardır ki, bunlar insanı ruhanî ve ulvî hayata sevkeder
İkincisi ise, insanın maddî ve fizikî yönü ile alâkalı olan bir takım süflî duygulardır İnsan bu duygularına kayıtsız şartsız tâbi olursa, ruh cebhesi zayıflar, âdeta maddeleşerek âdileşir
İnsandaki bu iki çeşit duyguya mukabil, kâinatta da iki çeşit varlık yaratılmıştır: ve şeytanlar
insandaki ulvî duyguları harekete geçirir, ona iyiliği telkin ederler Şeytanlar ise, insandaki süflî duyguları körükleyerek onu dâima kötülük işlemeye sevk ederler
Hadîsi şerîfte bu husus şu şekilde belirtilir:
İnsan kalbine iki yönden baskı ve telkin gelir Birisi melektendir ki, hayrı söyler, hakkı tasdik eder Kalbinde bunu bulan kimse bilsin ki, bu, Allah'tandır Ve Allah Teâlâ'ya hamdetsin
Diğer telkin ise, Şeytandan gelir; şerri teşvik eder, hakkı yalanlar ve insanı hayırdan men'eder Kalbinde bunu bulan kimse, derhal Şeytanın şerrinden Allah'a sığınsın
Şu halde, mânen yükselmek, ruhen inkişaf etmek isteyen herkes, Şeytanın içinde uyandırdığı süflî ve kötü arzuları susturmak ve onunla mücadele etmek zorundadır
Allah'ın nurdan yarattığı, gözümüzle göremediğimiz ruhanî varlıklardır
, sırf hayır işlemek ve Allah'a ibâdette bulunmak için yaratılmışlardır Kötülük yapmaya kabiliyetleri yoktur Çünkü Allah onlara, şehvet ve gazap gibi kötülüğe itici duygular vermemiştir
in bizim gibi yemeleri içmeleri, yatıp uyumaları, evlenip çoğalmaları da yoktur Onlar için erkeklik dişilik söz konusu değildir Gökte, yerde, her tarafta bulunurlar; kısa zamanda en uzak mesafeleri aşıp gitmeye, diledikleri şekil ve surette görünmeye güçleri yeter Allah, onlara bu kuvveti vermiştir
, gece gündüz Allah'a ibâdetle, zikir, tesbih ve takdîs ile meşgul olurlar Bu, onların gıdası hükmündedir Allah'a asla isyan etmez, onun emirlerinden zerre kadar dışarı çıkmazlar Mâsum ve itâatlidirler
i Neden Göremiyoruz?
nurdan yaratılmış lâtif cevherler, ruhanî varlıklar oldukları için, aslî hüviyetleri ve gerçek mâhiyetleri ile insan gözüne gözükmezler Görme kabiliyetimiz, melekleri görebilecek şekilde yaratılmamıştır Ancak Cenâbı Hak Peygamberlerine, melekleri görme kabiliyetini verdiğinden, onlar melekleri hakikî şekilleri ile görebilmişlerdir
i hakikî mâhiyetleri ile göremememiz ve 5 duyumuzla hissedemeyişimiz, onların yok oldukları iddiasını gerektirmez Duyu organlarımızın maddî âlemde kendi dahi hissedemedikleri pek çok şey vardır Kulağımız çok tiz ve çok pes sesleri işitmez Bugün varlığı âletlerle tesbit edilen ışık dalgalarının hepsini, hele röntgen ve ültraviyole ışınlarını gözle görebilseydik, dünyayı şimdikinden çok başka şekilde tanıyacaktık Biz daha kendi âlemimizdeki tezahürlerin hakikatına vâkıf değilken, Cenâbı Hakk'ın yarattığı nâmütenâhî âlemlerdeki nâmütenâhî hâdiselerin varlığını nasıl inkâr edebiliriz?
Demek ki bir şey'i gözle görememek, o şey'in yok olduğuna delil olmaz Gözle göremediğimiz pek çok şey var ki, o şey'in vücudunu aklımızla, ilim ve tecrübe ile, deneylerle kabûl ediyoruz İşte, melekler de gözle göremediğimiz halde, varlığını kabûl ettiğimiz nesnelerdendir
in Vâr Olduğuna Neye İstinâden İnanıyoruz?
in varlığını, başta İslâm, bütün semavî dinler haber vermiş, Peygamberler onları hakikî hüviyetleriyle görüp kendilerinden vahiy almışlardır Kur'an ve diğer mukaddes kitablar da meleklerin varlığından bahsetmişlerdir Bütün bunlar, meleklerin varlığına, gözle görmek gibi kesin bir delil teşkil ederler
Bütün Hak dinlerin ve Peygamberlerin varlığında ittifak ettiği; Peygamberimizin ve Kur'an'ın varlığını haber verdiği meleklere gözümle göremiyorumdiye inanmamak, büyük bir cehalet ve inkârdır Allah'a inanan bir kimse için, e inanmamak söz konusu olamaz
e İmanın, İman Esasları İçindeki Yeri Nedir?
e îman, îman esasları içinde mühim bir yer işgal eder Çünkü melekler, Allah'tan aldıkları İlâhî vahyi peygamberlere ulaştıran birer elçi durumundadırlar Bu bakımdan vahye ve peygamberlere inanmak, önce onlara vahyi ve peygamberliği getiren meleklerin varlığına inanmayı gerektirmektedir e inanmamak, peygamberlere de inanmamayı netice verecektir
e îmanın Allah'a îmandan hemen sonra zikredilmesinin sebebi de budur
Kaç Gruba Ayrılır, Vazifeleri Nelerdir?
başlıca 3 grupta toplanabilir:
1 İlliyyûn Mukarrebûn melekleri,
2 Müdebbirât melekleri,
3 İnsanla alâkalı melekler
1 İlliyyûn Mukarrebûn i:
Bunlar her an Cenâbı Hakk'ı zikirle, O'nu noksan sıfatlardan tenzihle ve her türlü kemâl vasıflarıyla takdîsle meşguldürler Allah'ın mârifeti ve muhabbeti içinde kendilerinden geçmiş haldedirler
2 Müdebbirât i:
Bunlar kâinatı idare eden, düzenini, nizam ve intizamını te'min eden İlâhî Kanunları tatbik ile vazifeli meleklerdir ålemde, Allah'ın irâde ve kudretinin tecellilerine nezaretçi ve seyirci durumundadırlar
3 İnsanla İlgili :
Bu meleklerin başında Cebrâil (as) gelir Vazifesi, İlâhî vahyi peygamberlere ulaştırmaktır Bu sebeble, ona Vahiy meleği de denir
İnsanla alâkalı meleklerin diğer bir görevi de, Allah'ın Peygamberlerine ve salih kullarına kuvvet vermek, sıkıntılı ve üzüntülü zamanlarında onları teselli etmek, mâneviyatlarını yükseltmek, gerekirse fiilen yardım yapmaktır Asrı Saâdette cereyan eden Bedir, Uhud ve Huneyn harblerinde meleklerin mü'minlere fiilen yardım ettiklerini Kur'an bize haber vermektedir
İnsanla alâkalı meleklerin bir başka görevi de, insanlara iyi ve hayırlı şeyleri telkin etmek, böylece onların doğru yola girmelerini, ruhen yükselmelerini sağlamaktır
Bu kısma giren meleklerden bâzılarının özel vazifeleri vardır:
Hafaza i:
Her insanda hafaza adlı iki melek vardır Bunlar insanların iyikötü her türlü hareketlerini, söz ve davranışlarını yazarlar Kur'an'da bu meleklere Kirâmen Kâtibîn ismi verilir
Münker Nekir i:
Öldükten sonra insanı kabirde sorguya çeken, Rabbin kim, dînin ne, peygamberin kim?gibi sualleri soran meleklerdir
Azrâil (as):
İnsanların ruhlarını kabzetmek, bedenlerden çekip almak ile vazifelidir Melekü'lMevt, yani, ölüm meleği adı da verilir
Mîkâil (as):
Rızıkları sahiplerine ulaştırmak ve yağmur, rüzgâr gibi tabiat hâdiselerini Allah'ın irâdesine göre düzenlemekle meşgul melektir
İsrâfil (as):
Sûr adı verilen boruyu öttürüp kıyâmetin kopuş zamanını ilân ile vazifeli melektir İsrâfil (as) kıyâmetin kopup kâinatın yıkılmasından ve bütün canlıların ölümünden sonra, Sûr'a ikinci bir defa daha üfleyecek, bu üfleyişle insanlar dirilerek kabirlerinden kalkacak, Mahşer meydanında toplanacaklardır
En Büyük Hangileridir?
En büyük melekler 4 tanedir Bunlar da:
Cebrâil, Mîkâil, İsrâfil ve Azrâil Aleyhimüsselâm'dır Bunların vazifelerinin ne olduğunu yukarıda zikrettik
e İmanın İnsan Hayatına Verdiği Faydalar Nelerdir?
e îmanın insan psikolojisi üzerinde müsbet te'sirleri vardır Bunlardan birkaçını şu şekilde sıralayabiliriz:
1 Her insan, kıymetli bir sözünün veya işinin veya bir kabiliyetinin unutulup gitmesini önlemek, takdir edilmesini sağlamak için, şiir yazarak, kitab hazırlayarak, yahut başka san'at dallarına kendini vererek o söz, fiil ve kabiliyetini ebedîleştirmeye çalışır Bu duygu, insanda fıtrî olarak vardır
Bu fıtratta bulunan bir insanın, yaptığı bütün iş ve fiillerini, bütün söz ve meyillerini Kirâmen Kâtibînadlı meleklerin yazdığını, ebedî âlemde kendine ve başkalarına göstermek üzere kaydettiğini îmanla bilmesi; ona ne derece sevinç ve huzur vereceği, ruhunu genişletip kalbini ferahlatacağı açık bir hakikattır
2 İnsanın en kıymetli varlığı ruhudur Ölüm esnasında bu kıymetli varlığın mahvolup yok olması, hiçliğe gitmesi, hiç şüphesiz insan için azabların en büyüğü, acıların en dehşetlisidir
İşte insan, bu büyük acıdan ve dehşetli endişeden meleklere îman şuûru ile kurtulabilir Çünkü îman, ona, vefatı esnasında en kıymetli varlığı olan ruhunun Azrâil (as) gibi vazifeli bir memurun eline emanet edildiğini, asla kaybolup yok olmadığını bildirir
3 Herkesin istisnasız gireceği kabir ve mezardaki yalnızlık, karanlık, darlık, soğukluk, hapislik vahşetinden ve ümidsizliğinden insanı Münker Nekir meleklerinin arkadaşlığı kurtarır Onlarla sohbet eder Kalb ve kabir, bu sayede genişler, ısınır, nurlanır, ruhlar âlemine pencereler açılır
4 İnsan, zaman zaman gurbetlere düşer, sevdiklerinden, tanıdıklarından ayrı, kimsesiz, yapayalnız kalır Bu gurbet, maddî olabileceği gibi mânevî de olabilir Kişinin inanç ve fikirlerini kendinden başka paylaşacağı hiç kimse bulamaması, herkesin kendisine zıd ve düşman olduğu bir muhitte yaşaması mânevî bir gurbet hâlidir Bu sıkıntı ve yalnızlıklar içinde dünya o kişinin başına yıkılacak gibi olur Bu durumda da yine meleklere îman şuûru imdada yetişir Kâinatı ve o şahsın karanlık dünyasını aydınlatır, şenlendirir, melekler ve ruhanîlerle doldurur ålemini sevinçlerle güldürür Onu yalnızlık ve vahşetten, kimsesizlik ve dehşetten, cemiyette kimse tarafından dinlenilmemek ıstırabından kurtarır Cemiyette kimse senin müsbet fikir ve inançlarını dinlemez ve kabul etmezse sen sakın üzülme! dinler, ruhanîler kulak verir Sana yine sevab meyvelerini kazandırırder, teselli eder
Cin ve Şeytanlar
Cin ve şeytanlar, saf ateşten, yani, dumansız ateş alevinden yaratılmış ruhanî varlıklardır
Cinler de melekler gibi görünmeyen gizli varlıklar olup çeşitli suret ve şekle girmeye ve zor işler başarmaya muktedir, fakat cins ve mahiyet bakımından meleklerden ayrı yaratıklardır
Cinler arasında da insanlar gibi evlenme vardır Onlar da Allah'a îman ve ibâdetle mükelleftirler Bâzıları isyankâr olup kâfir, bâzıları da itâatli mü'mindirler Ancak şeytanların hepsi isyankâr ve kâfirdirler Sırf şer işleyen, insanları yoldan çıkarmakla meşgul olan varlıklardır Şeytanların mü'mini ve itâatlisi yoktur
Cinler, Allah'ın izni ve hükmü olmadan hiç kimseye ne iyilik, ne de kötülük yapabilirler Cinler gaybı bilmez, Allah'ın Peygamberlerine bildirdiği İlâhî vahye muttali olamazlar
Cinler insandan evvel yeryüzünün idare ve tedbirini görmekle vazifelendirilmişlerdir, ancak yeryüzünde çok kötülük yaptıkları, fesad çıkardıkları için, sonunda bu görevden azledilmişlerdir Yerlerine, insanoğlu tayin edilmiş, yeryüzünün sâhipliği makamına getirilmiştir
Peygamberimiz, insanlara olduğu gibi cinlere de elçi olarak gönderilmiş, tebliğ vazifesini cinler arasında da yerine getirmiştir Kur'ânı Kerîm'de Cin sûresinde bu husus, açık bir şekilde beyan buyurulmuştur
in ve Şeytanların İnsan Davranışlarına Te'sirleri Var mıdır?
İnsan, yaratılış bakımından, madde ve ruhtan teşekkül eder Maddî cephesini, fizikî görünüşü olan bedeni ve onun tabiî ihtiyaçları; mânevî cephesini de, mâhiyeti bilinmeyen ruhu ve aklı teşkil eder Bu yaratılışının neticesi olarak, yüce Allah, insana iki türlü duygu vermiştir
Birincisi, insanın ruh ve mânâ cephesi ile ilgili olan yüce duygulardır ki, bunlar insanı ruhanî ve ulvî hayata sevkeder
İkincisi ise, insanın maddî ve fizikî yönü ile alâkalı olan bir takım süflî duygulardır İnsan bu duygularına kayıtsız şartsız tâbi olursa, ruh cebhesi zayıflar, âdeta maddeleşerek âdileşir
İnsandaki bu iki çeşit duyguya mukabil, kâinatta da iki çeşit varlık yaratılmıştır: ve şeytanlar
insandaki ulvî duyguları harekete geçirir, ona iyiliği telkin ederler Şeytanlar ise, insandaki süflî duyguları körükleyerek onu dâima kötülük işlemeye sevk ederler
Hadîsi şerîfte bu husus şu şekilde belirtilir:
İnsan kalbine iki yönden baskı ve telkin gelir Birisi melektendir ki, hayrı söyler, hakkı tasdik eder Kalbinde bunu bulan kimse bilsin ki, bu, Allah'tandır Ve Allah Teâlâ'ya hamdetsin
Diğer telkin ise, Şeytandan gelir; şerri teşvik eder, hakkı yalanlar ve insanı hayırdan men'eder Kalbinde bunu bulan kimse, derhal Şeytanın şerrinden Allah'a sığınsın
Şu halde, mânen yükselmek, ruhen inkişaf etmek isteyen herkes, Şeytanın içinde uyandırdığı süflî ve kötü arzuları susturmak ve onunla mücadele etmek zorundadır