DEĞİL Mİ?
Şu yanan yıldızlardan farkı ne gozlerinin
Onlar kadar ışıklı ve varılmaz değil mi?
Tılsım işlemiş Tanrı rengine gozlerinin…
Ki, uğrunda bin yiğit olse de az değil mi?
Bakışının değdiği şu dağlı, taşlı saha
Boyun buker bir sana bir de yuce Allah’a…
Dağlar dahi buyune kapılınca bir daha
Başını o duğumden kurtaramaz değil mi?
Ey sen ki, olum bile ne zevkli kılıcından!
Bahtiyarlık fışkırır saclarının ucundan
Kopurur cağlayanlar, denizler avucundan
Ellerin ki, hayalden daha beyaz değil mi?
Gulersin hey gullere abıhayat dokulur
Seyretmeye dortnala dort bin şen at dokulur
Ve melekler semadan kanat kanat dokulur…
İşte ucmağa varmak boyle bir haz değil mi?
Mesut İlkay Yanık
***
FANTASMA
Bir hayalden ibaret olsa da tum varlığın
Yine de seveceğim seni ey duşsel peri!
Cesetlerin gezdiği bir eski mezarlığın
İcindeyim esasen doğduğum gunden beri
Ne cıkar yankısını işitmesem sesinin,
Duymasam ateşini ensemde nefesinin,
Son sahnesi yaklaşan şu hayat piyesinin
Esrarınla tutuşsa kalan her bir satırı!
Ne cıkar hicbir yolun sonu sana varmasa,
Gozlerim efsununa kapılıp kararmasa,
Kollarım bir kez dahi gul tenini sarmasa
Ve yıkılsa ruhumun en keskin gecitleri
Yine de seveceğim seni ey hayal kadın!
Seni duşlemek bile otesinde her tadın…
Yolunda oldurmek de olsa gizli maksadın
Bu sevda cıkmazından atmam bir adım geri!
Şayet yollar cetinse ben de bir deli tayım
İste sen soluğumu soluğuna katayım!
Ver titreyen kalbini goğsumde ısıtayım!
Dağılsın darben ile oz goğsumun ceperi
Mesut İlkay Yanık
***
TEMENNİ
Yorgun bir cocuk gibi uzansam dizlerinde
Elem, huzun ne varsa silinse hatırımdan
Sırrolup sonsuzluğun derin denizlerinde
Kurtulsam başımdaki tipiden, yıldırımdan…
Bir beraat olsa da onulmaz cilelerden
Silkinip beraberce el uzatsak yarına…
Ayrılıp kahra giden gafil kafilelerden
Doludizgin at koşsak saadet diyarına…
O diyar ki, orada bahtiyarlıktan başka
Ne bir duygu barınır ne de yaşar kahır, gam…
Tanrı izin verse de olmeden once keşke
Biz de varıp oraya cadır diksek bir akşam
Mesut İlkay Yanık
***
GUZELLEME
Teni yaz gibi sıcak
Amma dudağı buzdur
Civanlar cıldırtacak
Cilveleri sonsuzdur
Ki, kıyasen yanında
Şirin’le Leyla’nın da
Hatta Gulsefa’nın da
Curmu şuncacık nazdır
Kara ayca kaşıyla,
Kılıctan bakışıyla,
Turkuler yakışıyla
Turk elinde eşsizdir
Ruhu bir zar icinde
Titrer, oynar icinde
Butun kızlar icinde
O en afsuncu kızdır
Almak icin onu hey
Can mı vermeli? Hayhay!
Ki, uğrunda bin İlkay
Olse yine de azdır
Mesut İlkay YANIK
***
KOCAKLAMA
Camlıbeller hatırlardan silinse
Koroğlular sonse, beyler bilinse
Hakkımızda zağlı ferman salınsa
Dağlar yine kucak acar erine
Yiğidin alnına yazılan neyse
O gelir başına Hakk dilediyse…
Korkaklar kavgadan kacınır oysa
Durmayıp yururuz biz uzerine
Ey beyim! Yureğin değme cetinse
Eğer ferman eden cesaretinse
Ve dağlar da senin memleketinse
Al kolcularını, gel dağlarına
Ellerde kılıclar, sadakta oklar,
Dağlarda kızanlar gelmeni bekler
Carpışsın civanlar, alplar, kocaklar…
Al kanı bol olan cıksın yarına
Mesut İlkay YANIK
Şu yanan yıldızlardan farkı ne gozlerinin
Onlar kadar ışıklı ve varılmaz değil mi?
Tılsım işlemiş Tanrı rengine gozlerinin…
Ki, uğrunda bin yiğit olse de az değil mi?
Bakışının değdiği şu dağlı, taşlı saha
Boyun buker bir sana bir de yuce Allah’a…
Dağlar dahi buyune kapılınca bir daha
Başını o duğumden kurtaramaz değil mi?
Ey sen ki, olum bile ne zevkli kılıcından!
Bahtiyarlık fışkırır saclarının ucundan
Kopurur cağlayanlar, denizler avucundan
Ellerin ki, hayalden daha beyaz değil mi?
Gulersin hey gullere abıhayat dokulur
Seyretmeye dortnala dort bin şen at dokulur
Ve melekler semadan kanat kanat dokulur…
İşte ucmağa varmak boyle bir haz değil mi?
Mesut İlkay Yanık
***
FANTASMA
Bir hayalden ibaret olsa da tum varlığın
Yine de seveceğim seni ey duşsel peri!
Cesetlerin gezdiği bir eski mezarlığın
İcindeyim esasen doğduğum gunden beri
Ne cıkar yankısını işitmesem sesinin,
Duymasam ateşini ensemde nefesinin,
Son sahnesi yaklaşan şu hayat piyesinin
Esrarınla tutuşsa kalan her bir satırı!
Ne cıkar hicbir yolun sonu sana varmasa,
Gozlerim efsununa kapılıp kararmasa,
Kollarım bir kez dahi gul tenini sarmasa
Ve yıkılsa ruhumun en keskin gecitleri
Yine de seveceğim seni ey hayal kadın!
Seni duşlemek bile otesinde her tadın…
Yolunda oldurmek de olsa gizli maksadın
Bu sevda cıkmazından atmam bir adım geri!
Şayet yollar cetinse ben de bir deli tayım
İste sen soluğumu soluğuna katayım!
Ver titreyen kalbini goğsumde ısıtayım!
Dağılsın darben ile oz goğsumun ceperi
Mesut İlkay Yanık
***
TEMENNİ
Yorgun bir cocuk gibi uzansam dizlerinde
Elem, huzun ne varsa silinse hatırımdan
Sırrolup sonsuzluğun derin denizlerinde
Kurtulsam başımdaki tipiden, yıldırımdan…
Bir beraat olsa da onulmaz cilelerden
Silkinip beraberce el uzatsak yarına…
Ayrılıp kahra giden gafil kafilelerden
Doludizgin at koşsak saadet diyarına…
O diyar ki, orada bahtiyarlıktan başka
Ne bir duygu barınır ne de yaşar kahır, gam…
Tanrı izin verse de olmeden once keşke
Biz de varıp oraya cadır diksek bir akşam
Mesut İlkay Yanık
***
GUZELLEME
Teni yaz gibi sıcak
Amma dudağı buzdur
Civanlar cıldırtacak
Cilveleri sonsuzdur
Ki, kıyasen yanında
Şirin’le Leyla’nın da
Hatta Gulsefa’nın da
Curmu şuncacık nazdır
Kara ayca kaşıyla,
Kılıctan bakışıyla,
Turkuler yakışıyla
Turk elinde eşsizdir
Ruhu bir zar icinde
Titrer, oynar icinde
Butun kızlar icinde
O en afsuncu kızdır
Almak icin onu hey
Can mı vermeli? Hayhay!
Ki, uğrunda bin İlkay
Olse yine de azdır
Mesut İlkay YANIK
***
KOCAKLAMA
Camlıbeller hatırlardan silinse
Koroğlular sonse, beyler bilinse
Hakkımızda zağlı ferman salınsa
Dağlar yine kucak acar erine
Yiğidin alnına yazılan neyse
O gelir başına Hakk dilediyse…
Korkaklar kavgadan kacınır oysa
Durmayıp yururuz biz uzerine
Ey beyim! Yureğin değme cetinse
Eğer ferman eden cesaretinse
Ve dağlar da senin memleketinse
Al kolcularını, gel dağlarına
Ellerde kılıclar, sadakta oklar,
Dağlarda kızanlar gelmeni bekler
Carpışsın civanlar, alplar, kocaklar…
Al kanı bol olan cıksın yarına
Mesut İlkay YANIK