iltasyazilim
FD Üye
Mevlananın müziğe katkıları
Mevlananın ve Müzik
mevlana ve sema
Ahali varoluşundan itibaren ızdırap ve neşede kendilerini betimlemek için müzik ve raksı seçmişlerdir Çünkü müzikte bölünmüşlük, ayrılmışlık, parçalanmışlık, kendini kaybetmişlik, egoistlik ve yokluk değil, aksine kendini yitirmeksizin zenginleşme ve etrafına kendinden değerler katma, paylaşarak gelişen bir sevgi, uzlaşma ve evrensellik vardır
Mevlânâ öğretisinde en kayda değer üç öge şiir, müzik ve semâ ’dır Semâ, Şems ile karşılaşan Mevlânâ ’nın yaşadığı tasavvufî aşırılık ardından ortaya çıkmış ve evrenin genel hareketi ve ritmini temsilci armonize bir dönüştür (Kayaoğlu, 1997) Evrenin dönüşündeki âhengi yakalayan Mevlânâ ’ya kadar semâ, bedene bedensel güç ve kondisyon sağlayan, ruhsal gerilimi izole eden ve mutlak güzele ulaştıran estetik bir ifade tarzıdır (Çam, 1989) Araz (1987) ’a kadar varlık birliğini simgeleyen semâ, Pythagoras ’cıların “Bir, yerkürenin merkezidir ve uzaydaki tüm varlıklar birbirlerine çarpmadan, harmoni hâlinde bu merkezden kaynaklanan dönme hareketiyle birlikte hareket ederler ifadesiyle örtüşmektedir Sonuç itibarıyla semâdaki dönüş bedensel ve soyut her iki dünyanın dengelenmiş bir biçimde yaşanması esasına dayanmaktadır
Geçmişte doğuda Nef ’î, Nâbî, İkbâl, Şeyh Gâlip ve Yahya Kemal ’e ilham kaynağı olan Mevlânâ ’nın eserleri batıda Goethe, Victor Hugo, Ruckert gibi ayrı sanat dallarındaki bir çok dehaya ilham kaynağı olmuştur Itrî ve Büyükbaba Efendiler ilk önce elde etmek üzere o kadar çok müzisyen onun engin dehâsından esinlenmiştir 1922 yılında meşhur Polonyalı besteci Karol Szymanowsky de Mevlânâ ’nın bir gazeli üstüne meşhur III Senfonisini (Mevlânâ Senfonisi) bestelemiştir (Sergen, 1991) Bugün müzikoterapi alanında, müzikle tedavide ırksa müziğin etkileri konulu çeşitli incelemeler da yapılmaktadır (Yaman, 2000) *
Mevlananın ve Müzik
mevlana ve sema
Ahali varoluşundan itibaren ızdırap ve neşede kendilerini betimlemek için müzik ve raksı seçmişlerdir Çünkü müzikte bölünmüşlük, ayrılmışlık, parçalanmışlık, kendini kaybetmişlik, egoistlik ve yokluk değil, aksine kendini yitirmeksizin zenginleşme ve etrafına kendinden değerler katma, paylaşarak gelişen bir sevgi, uzlaşma ve evrensellik vardır
Mevlânâ öğretisinde en kayda değer üç öge şiir, müzik ve semâ ’dır Semâ, Şems ile karşılaşan Mevlânâ ’nın yaşadığı tasavvufî aşırılık ardından ortaya çıkmış ve evrenin genel hareketi ve ritmini temsilci armonize bir dönüştür (Kayaoğlu, 1997) Evrenin dönüşündeki âhengi yakalayan Mevlânâ ’ya kadar semâ, bedene bedensel güç ve kondisyon sağlayan, ruhsal gerilimi izole eden ve mutlak güzele ulaştıran estetik bir ifade tarzıdır (Çam, 1989) Araz (1987) ’a kadar varlık birliğini simgeleyen semâ, Pythagoras ’cıların “Bir, yerkürenin merkezidir ve uzaydaki tüm varlıklar birbirlerine çarpmadan, harmoni hâlinde bu merkezden kaynaklanan dönme hareketiyle birlikte hareket ederler ifadesiyle örtüşmektedir Sonuç itibarıyla semâdaki dönüş bedensel ve soyut her iki dünyanın dengelenmiş bir biçimde yaşanması esasına dayanmaktadır
Geçmişte doğuda Nef ’î, Nâbî, İkbâl, Şeyh Gâlip ve Yahya Kemal ’e ilham kaynağı olan Mevlânâ ’nın eserleri batıda Goethe, Victor Hugo, Ruckert gibi ayrı sanat dallarındaki bir çok dehaya ilham kaynağı olmuştur Itrî ve Büyükbaba Efendiler ilk önce elde etmek üzere o kadar çok müzisyen onun engin dehâsından esinlenmiştir 1922 yılında meşhur Polonyalı besteci Karol Szymanowsky de Mevlânâ ’nın bir gazeli üstüne meşhur III Senfonisini (Mevlânâ Senfonisi) bestelemiştir (Sergen, 1991) Bugün müzikoterapi alanında, müzikle tedavide ırksa müziğin etkileri konulu çeşitli incelemeler da yapılmaktadır (Yaman, 2000) *