Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Mezhep Savaşları Girdabında İslam Ümmeti ve Tarihi Sorumluluğumuz

Mezhep Savaşları Girdabında İslam Ümmeti ve Tarihi Sorumluluğumuz

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Mezhep Savaşları Girdabında İslam Ümmeti ve Tarihi Sorumluluğumuz



Tarihi ızdırabların ve kadim hastalıkların Ümmetimizin bünyesine yeniden nüksettiği bir zaman dilimindeyiz Akideleşen siyasi bölünmeler ve hizipleşmeler, yeniden Ümmet içi bir tefrika çıkarma derdindekilerin sığındığı bir liman haline dönüştü Irak'ta, Lübnan'da, Pakistan'da ve sair İslam topraklarında, Müslümanlar yeniden Mezhepler Arası Savaşkavramıyla yüz yüze geldilergetirildiler Sorunun tarihi tahlilini yapmak mümkün Değişik âlimlerce defaatle belirtilen ayrılık noktalarını, ayrışmanın sebeplerini ifade etmek oldukça kolay ve belki de kısıtlı bir İslam Tarihi bilgisi olanların dahi yapabileceği bir iş Çünkü bugünlerde ortak noktalarımız süratle gündem dışına itilirken, ayrışdığımız noktaların altı kalın çizgilerle çiziliyor Çift taraflı olarak sahneye konulan bu tehlikeli oyun neticesinde, Müslümanlar; Irak merkezli çıkarılmak istenen kardeş kavgasının bir tarafı olmaya zorlanıyorlar Asıl yönüyle, bir psikolojik savaş yöntemi olduğu aşikar olan bu enformasyon ağı, zaten son dönemde oldukça gergin olan süreci, fiili bir çatışma çıkarmak için kullanmak isteyenlerin aracı haline gelmiş durumda Saddam'ı idam edenin Mukteda EsSadr olduğu iddiası, İran konsoloğu önünde Saddam'ın intikamını alma yeminleri eden Türkiyeli Radikal İslamcıların(!) vs bir anda türemesi, tesadüf değil İşgalcilerin, Ehli Sünnetve Şiaarasında teşekkül etmesi için cansiperane çalıştıkları tehlikeli kamplaşmanın boyutunu ne derece detaylı analiz edebilir ve ileriye dönük ne derece doğru çıkarımlar ortaya koyabilirsek, sorunun önemini de o derecede kavrayabiliriz Çünkü, Irak'ın SiyonistHaçlı ittifakınca işgal edilmesinden bu yana adım adım, aşama aşama şiddetlenen psikolojik savaşınsaldırıların geldiği nokta, Ümmetimizin geleceği açısından tarihi bir viraj noktası olma niteliğine haiz Bu noktada, ya bir arada olma, ortak düşmana karşı saflarımızı sıklaştırma, eksik kalan yanlarımızı tamir ve tahkim etme ve coğrafyamızı, işgalcilerden, işbirlikçilerinden ve tağilerden temizleme yolunu tutacağız ya da işgalcilerin servis ettiği, yapay bir mezhepler arası kavga senaryosunun sıradan bir oyuncusu olmaya mahkûm olacağız

Bugün, coğrafyamızı kuşatan sorunları kısmen Moğol İstilası döneminde yaşanan sorunlara benzetebiliriz Moğol İstilası döneminde olduğu gibi günümüzde de var olan siyasi sorunların temelinde dış baskılar yatmakta Yine o günlerde olduğu gibi bugün de dış baskıların oluşturduğu kargaşa ortamında yayılma zemini bulan iç anlaşmazlıklar geleceğimizi tehdit etmekte Hatta Moğol İstilası tecrübesine bakarak, işgal ortamında doğan iç anlaşmazların uzun vadede işgalden daha ciddi tehlike teşkil ettiğini söyleyebiliriz İstilanın tarihi seyrine dikkat edilirse, görülecektir ki İslam Dünyasını bir baştan öbür başa istila eden, medeniyet merkezlerini yağmalayan, Müslümanları vahşi bir soykırım politikasına tabi tutan Moğollar, Ortadoğu'da bir asır dahi varlıklarını muhafaza edememişler, Allah'ın kendileri için takdir ettiği ecelin tecellisi ile yok olup gitmişlerdir Ancak, işgal ortamının oluşturduğu durağan ilmi ortam ve sosyal yapının gevşemesi neticesinde asli unsurlarından uzaklaşan Tasavvufiekol ile Ehli Hadisarasında o dönemde başlayan ve dönem dönem tekfirleşmeye kadar varan tartışmalar, halen varlığını muhafaza etmektedir Moğollar bu topraklardan çekip gittiler, ancak yakinen görmekteyiz ki arkalarında bıraktıkları enkazda doğan sorunlar, iç anlaşmazlıklar ise halen halledilebilmiş değildir Dolayısıyla, bugün yüz yüze bulunduğumuz sorun da benzer nitelikte bir yön taşımakta Irak temelli şekillenen ve Lübnan'da da kaşınan mezhepler arası farklılıkların, pratik bir iç çatışmaya dönüşmesi ihtimali, İslam Ümmetinin sadece bugününü değil, önümüzdeki birkaç yüzyılını da tehdit etmekte Müslümanlar, işgalin, ahlak düşkünlüğü propagandalarının ve siyasi sorunların tasallutundan öyle ya da böyle, er ya da geç kurtulacaklar Ancak, gönüllerine atılan ve günbegün kan ile sulanan tefrika tohumlarının boy vermesi durumunda, Sıffin ve Kerbela benzeri daha kaç facianın ortaya çıkacağını ve bu yönde bir kavganın doğuracağı sonuçları bugünden tahmin edebilmemiz dahi mümkün değil

Konuyu Kur'an'ın öngördüğü Müslümanlar arası ilişkiler nezdinde ele aldığımızda ve Vahyin perspektifinden meseleyi incelediğimizde de sorunun vahameti mevzuunda benzer bir sonuca ulaşmaktayız Bu hususta, Enfal Suresinin yetmiş üçüncü ayeti bugün Ümmet olarak karşı karşıya bulunduğumuz tarihi kavşak noktasında almamız gereken tavrı belirlemesi yönüyle oldukça mühimdir Allah, bu ayette Müslümanlar arasında iç yardımlaşmanın önemini vurgularken, bunun ihmal edilmesi ve yerine zıddının ikame edilmesi durumunda doğacak sonuçları da Müslümanların gözleri önüne seriyor

Kâfirler birbirlerinin yandaşları, koruyucularıdırlar Eğer aranızda bu sıkı dayanışmayı gerçekleştirmezseniz, yeryüzünde fitne ve büyük bir kargaşa çıkar(Enfal 73)

Seyyid Kutub, bu ayetin ilk yarısını tefsir ederken, cahiliye toplumuna bağlı kimselerin bireysel olarak hareket etmediğini, her birinin organik bir yapının parçası olduklarını ifade eder Buna mukabil olarak, organik bir yapı gibi birbirine bağlı, dayanışma halindeki cahiliyeye karşı, Müslümanların da benzer bir topluluk olarak, aralarında dostluk ve dayanışma ruhunu canlı tutmaları gerektiğini belirtir İkinci kısmı yorumlarken de, uyarı cümlesinin etkin bir sakındırma olduğuna dikkat çekerek, Müslümanların birlik olmamaları halinde, kişisel hayatlarından sorumlu oldukları gibi yeryüzünde ortaya çıkacak fitne ve büyük bozgunculuktan da sorumlu olduklarını alabildiğine açık bir dil ile anlatır

Şehid Seyyid Kutub'un, etraflı yorumları eşliğinde Ümmetimizin bugün karşılaştığı tehlikeleri yorumladığımızda, nasıl bir tavır almamız gerektiğini de rahatlıkla anlayabiliriz Kafirlerin, yerel işbirlikçileri ile el ele verip, Müslümanlara karşı savaş açtığı bugünlerde, Allah'ın ipine toptan sarılıp, mezhebi ve kavmi hiçbir ön koşul olmaksızın Küfür güçleri karşısında kenetlenmiş tuğlalar gibi olmazsak, içine düşeceğimiz zillet bir yana, yeryüzünde bu fiilimizin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkacak kaos ve fitneden de sorumlu olma tehlikesi ile karşı karşıyayız Acaba hangimiz böylesi bir sorumluluğu taşımaya talip olabiliriz? Acaba hangimiz, tam da omuz omuza vererek, sımsıkı bir dayanışma ile birbirimize bağlanmamızı gerekli kılan bu zaman diliminde kardeşlerimize karşı savaş açabiliriz? Böylesine tarihi bir kavşakta böylesine bir fiilin vebalini kim yüklenebilir?

Şehid Seyyid Kutub, cahiliyenin Müslümanlar üstündeki tahakkümüne karşılık, ayette ifade edilen Sıkı bir dayanışmavecibesinin Müslümanlarca ihmali halinde doğacak sonucu şu cümlelerle ifade eder:

İslâm, birbirlerine dost olan fertlerden oluşan bir toplumla cahiliyeye karşı koymadığı zaman, cahiliye toplumu Müslüman fertlere baskı yapmaya, onları dinlerinden döndürmeye çalışacaktır Çünkü Müslüman fertler, dayanışmalı cahiliye toplumuna karşı koyamayacaklardır İslâm var olduktan sonra cahiliyenin ona üstünlük sağlaması sonucu tüm yeryüzünü fitne ve kargaşa kaplayacaktır Cahiliyenin İslâm’a üstünlük sağlaması, kulların ilahlığının Allah'ın ilahlığını ortadan kaldırması ve insanların tekrar kulların kulu olmasıyla yeryüzünde bozgunculuk meydana getirecektir Kuşkusuz bu, en büyük bozgunculuktur1

Hassaten, 20 Yüzyıl İslami Hareket önderlerinin, adeta tırnaklarıyla kazıyarak Emperyalizm karşısında oluşturdukları Evrensel İslami Direnişin bu ve benzeri iç çatışma ihtimallerinden zarar görmesini engellemek için gayret göstermek, bütün Müslümanlar üzerinde ciddi bir sorumluluk değil mi? İşgalciler ve İşbirlikçileri tarafından özenle zihinlere nakşedilmeye çalışılan tefrikaya karşı, yekvücut olmamız ve Müslümanların bir arada oldukları mesajını olabildiğince güçlü bir şekilde cahiliyeye vermemiz, tarihi bir mecburiyet değil mi? Bu konuda, cemaatlerimize, âlimlerimize ve medya organlarımıza oldukça hayati vazifeler düşmüyor mu? Öylese bu sessizlik neden? Her konferansta, her programda Müslümanların birliğinden bahseden Müslüman cemaatler hangi yüce sebebe binaen ses vermiyorlar? Hutbelerinde, sohbetlerinde ve her fırsatta Müslümanların birliğini izah eden âlimlerimiz neden bu konu ile ilgili girişimlerde bulunmuyorlar? En ufak bir tehlike karşısında Müslümanları uyandıran medya kuruluşlarımız neden bu konu üstüne eğilmiyorlar? Tekrar ve olabildiğince vurgulu bir şekilde ifade etmek istiyorum ki, böylesi bir vakitte, böylesi bir iç çatışma ihtimaline karşı Müslümanlar arası dayanışmayı kuvvetlendirmek, İslami Hareketin Irak başta olmak üzere bütün cephelerde altı oyulan evrensel kardeşliğini yeniden tahkim ve tesis etmek zorundayız Çünkü bizim sessizliğimize karşılık, bu sessizlikten istifade eden odaklar, Müslümanlar arasındaki ayrılıkları daha da ilerilere taşıma gayretindeler

Geçtiğimiz günlerde elime ulaşan ve Türkçe' ye çevrilen iki vesika bu gayretlerin ne boyutta olduğunu anlayabilmemiz için önemli Birincisi; Irak'ta, Emperyalist ve işbirlikçi güçlere karşı savaş verdiğini ifade eden, El Kaide örgütü öncülüğündeki Mücahidler Şurasıisimli oluşumun ideallerini içeren ve hareketin bugünkü lideri Ebu Hamza El Muhacir tarafından kaleme alınmış uzunca bir yazı Yazıda, Emperyalist İşgal kuvvetlerine ve yerli işbirlikçilerine karşı mücadeleden bahsedilirken, konu öylesine öteye taşınmış ki kendilerine Mücahiddiyen kişiler aynı zamanda kendilerinin fakihliğine de soyunarak, Caferi mezhebine mensup olanların; canlarının helal, mallarının ganimet ve kadınlarının cariye hükmünde olduğuna dair hüccet arayışına girmişler ve bulmuşlar! Ciddi anlamda üzüldüm Bu tasavvur kaymasının, üstelik Türkiye Müslümanlarınca her fırsatta mücadelelerine destek sağladığımız kişilerin zihninde yer etmiş olması, Müslümanların vatanlarını, ırzlarını ve mallarını korumayı gaye edinmesi gerekenlerin kurtarmaya gittikleri ülke halkının yüzde altmışını aktif düşman ilan etmesi, bizce anlaşılabilir bir tavır değildir Çok basit bir misalle konuyu izah edersek, Irak’ta olduğu gibi Çeçenistan'da da varlıklarını işgalcilerin varlığına dayandıran işbirlikçi bir iktidar hüküm sürmekte Ancak hiç birimiz kendisine Mücahidadını veren bir kimsenin, Caharkale'de bir sokak ortasında yahut Vedeno'da bir pazar yerinde bombalar patlattığına şahit olmadık, duymadık Benzer şekilde işbirlikçilerle aynı mahallede yaşayan halkın da, işbirlikçi gibi görülerek katledildiğine, kadınlarının cariye olarak alındığına dair bir bilgi de ulaşmadı bize Öyle ki Kafkas Cephemizde işgalcilere ve işbirlikçilere karşı mücadele sancağını taşıyan ve böylesi zor fakat ecri de zorluğu ölçüsünde bol bir amele talib olanların, direnişin askeri ve siyasi sınırını oldukça akil bir şekilde çizmeleri ve fıkhi olarak fiillerini sağlam temellere dayandırmaları neticesinde, Çeçen halkı, kendisini müdafaa eden kardeşlerine her fırsatta sahip çıkmış, zor durumlarda yardımlarına koşmayı en temel kardeşlik hukuku olarak görmüştür Irak Cephesinde ise durum neredeyse bunun tam aksi

Elime eposta yoluyla ulaşan bir diğer mesajda ise, ismini açıklamayan bir kardeşimiz, Türkçe'ye aktarılan bir kitabın yakında kitapçı vitrinlerinde olacağını söyleyerek, bilgisayarda kullanabileceğim halini de eposta adresime iletmiş Geçen süre içerisinde kitabı inceleme imkânı buldum Kitap, Şia Şirk ve Riddet Taifesidirgibi ısırıcı bir hüküm cümlesi ile isimlendirilmiş İsminden içeriğini tahmin ettiğinizi düşünerek içeriği hakkında detaya girmiyorum Düşünün, İşgalciler ve İşbirlikçileri bütün mesailerini, Mezhepler arası bir çatışma çıkarma yoluna adamışlarken, bununla eş zamanlı olarak, İstanbul'un göbeğinde, tanınmış onlarca yazarçizer, alim, aydın ve STK yetkilileri davet edilerek, öncülüğünü Suudlu Dr Sefer b Abdurrahman elHevali'nin yaptığı ve Irak Müslüman Alimler Birliği Başkanı Dr Haris edDari'nin katılımıyla gerçekleşen bir toplantıda 'Safevi İran hedeflerine saldıran direnişçilerin direnişi takdire şayan' ilan ediliyor Bir yandan Şianın şirk ve riddet taifesi olduğuna dair bir kitap basılıyor, böylesi bir metin Türkçe'ye tercüme ediliyor Yayınlayan kardeşlerimiz kendilerince iyi niyetli olabilirler ki, biz kimsenin niyetini yargılama makamı değiliz Ancak Türkiye gibi Ehli Sünnet ve Şia'nın iç içe yaşadığı bir ülkede böylesi bir eserin yol açacağı sorunları düşünmemek, en hafif tabiri ile aymazlık değil mi? Felaket senaryosu çizmekten ve parçası olmaktan Allah'a sığınıyorum Ancak böylesi yazıların ve yönlendirmelerin etkisinde kalan Türkiyeli bir Sünni Müslümanın, Türkiyeli Şii Müslümanlardan birisini katletmesinin vebalini üstlenebilirler mi acaba bu kardeşlerimiz? Böyle bir olay sonrasında ortaya çıkacak sorunların boyutunu düşünmezler mi? Irak'ta yaşanan anlamsız çatışmalara benzer bir ayrışmanın Türkiye'de olması kimin işine yarar, emperyalistlerden ve işbirlikçilerdinden başka?

Allah'tan korkun! Size ABD, İsrail minnettar olmasın da kim olsun Şeytan size minnettar olmasın da kim olsun!

Ortadoğu üzerinde Emperyalist ve Siyonist mahfillerin, derin stratejik hedefleri olduğunu gayet iyi biliyor ve her ortamda ifade ediyoruz Ancak, bu stratejik hedeflerin Müslümanlar üzerinde nasıl tatbik edildiğini görmüyor veya görmek istemiyoruz Çokca geriye gitmeksizin, Birinci Dünya Savaşı sürecini ve hemen öncesini anımsayalım ve bölgede Siyonist bir devletin vücuda gelmesi için gayret gösteren Batılı güçlerin İslam Ümmetini nasıl, kavmi temelde parçalara ayırıp birbirine kırdırdığını yeniden hatırlayalım Batı jargonlu bir üslupla eğitilmiş, Türkçü Jönlerin, Osmanlı'da iktidar olması ile başlayıp, Arap Ulusçuğu fitnesi ile devam eden psikolojik operasyon neticesinde, onlarca parçaya bölünen Müslümanların ortasına kondurulan Siyonist Rejimin, bölgeye nasıl yerleştirildiğini ve İslam Ülkelerinin bu süreçte nelerle uğraştığını bir düşünelim Hiç mi ders almıyoruz? Kavmi temelde ortaya çıkan ve saflarımızı paramparça eden kavmiyetçilik fitnesi, Siyonist Rejimin Ortadoğu'da bir güç haline dönüşmesinin en büyük sebebi değil midir? Geçmişte kavim temelinde çıkardıkları iç çatışma çıkarma oyununu, daha yüz yıl geçmeden, bu sefer Mezheplerüstünden sahneye koyanlara bir kere daha ve göz göre göre aldanacak mıyız? Baktığı vakit Allah'ın nuru ile bakan ve bir delikten iki kere ısırılmayan basiretli Müslümanlar olarak, üstümüze düşen, bu fitnenin vatanlarımız üzerinde hesapları olan işgal güçlerinin varlığından kaynaklandığı idrak etmektir

Hassas bir süreçten geçiyoruz Kardeşlik ve dayanışma bilincimiz, sabrımız ve direnişimiz üzerinden esaslı bir imtihana tabi tutuluyoruz Kalplerimiz birbirinden koparılmaya çalışılıyor Birileri; iman edenlerin, tevhid, nübüvvet ve mead gibi temel inançlarda bir olanların, aslında düşman oldukları iddiasını dilden dilden aktarıyor Hulasa fitne ateşi, ateşi yakanlar tarafından her geçen gün biraz daha alevlendiriliyor Allah'a ve ahiret gününe iman eden herkesin, Modern Buas fitnelerine karşı Nebevi Metodun ve Medine kardeşliğinin gölgesine sığınması kaçınılmazdır Resulullah'a varis olduğunun bilincinde olan Âlimlerimizin, Buas Fitnesinde Peygamberimizin yaptığı gibi Müslümanları cahiliye fitnesine karşı uyarmaları ve uyandırmaları omuzlarındaki bir mesuliyettir Medya organlarımızın, her habere, her bilgiye kaynağını araştırmaksızın yer vermemesi şu dönemde eskisine göre daha da elzemdir Unutmayalım ki, aslı astarı olmayan ve Kur'an ayeti ile de iftira olduğu hükme bağlanan İfk Hadisesinin, Müslümanlar arasında fitneye dönüşmesinin asıl ve temel sebebi feraset sahibi olamayan dönemin medyasıdır Yine İfk Hadisesine bağlı olarak ortaya çıkan fitne, Evs ile Hazreç Kabilesi arasında cahiliye döneminin kabile kavgalarına benzer bir savaşa dönüşecekken Resulullah(sav)'ın, olaya müdahalesini ve hem Buas günü fitneye alet olmak üzere olan Müslümanlara hem de günümüzün fitneye alet olması muhtemel Müslümanlarına hitab eder mahiyetteki konuşmasını bir daha hatırlayalım:

Ey Müslüman Topluluğu! Allah'tan korkunuz Ben aranızda bulunuyorken ve Allah sizi İslam ile şereflendirmişken, size İslam ile ikramda bulunmuş, cahiliyenin kirlerinden arındırmış ve küfürden uzaklaştırıp, kalplerinizi birbirine yakınlaştırmış iken, nasıl olur da Cahiliye davası güderek birbirinize düşersiniz?2

Vahdet şiarımız, işgalcilere ve işbirlikçilere karşı mukavemet misyonumuz, fitneye alet olmamak ise tarihi sorumluluğumuzdur Enfal yetmiş üçten öğrendiğimiz şiarımızı unutmamak, misyonumuzu ifa etme noktasında bir adım dahi geri adım atmamak ve fitnenin her türlüsünden beri olmak temennisiyle

Davamızın sonu Allah'a hamd etmektir Bize düşen sorumluluk, samimi bir niyet ile Allah'a yaklaşma vesileleri aramak ve yalnızca O'ndan istemektir

Rabbimiz içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme!

Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma Rabbimiz, gerçekten sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin3

ALINTIDIR
 

Similar threads

NEDEN İSLAM BİRLİĞİ İslam dünyasının geleceğinin dünya barışını ve güvenliğini doğrudan ilgilendirdiği, günümüzde pek çok düşünür tarafından ifade edilmektedir İslam dünyası yaklaşık 12 milyarlık nüfusu (Müslümanlar dünya nüfusunun yaklaşık 14'ini oluşturmaktadır), sahip olduğu yer altı...
Cevaplar
0
Görüntüleme
69
İslam Dünyasındaki Suni Ayrımlar Nasıl Son Bulur? İnkar edenler birbirlerinin velileridir Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur (Enfal Suresi, 73) İslam dünyasında uzun yıllardır birlik ve beraberlik...
Cevaplar
0
Görüntüleme
84
Bugün din ahlakının politikadan uzak tutulması dünyanın geneline hakim bir durumdur Ancak İslam topraklarında yaşanan sorunlara sadece politik çözümler sunmak çirkin ve itici durmaktadır Kuran gözüyle bakıldığında ise sorunların çözümünün İslam ülkelerinin birliği olduğu görülecektir Bugün...
Cevaplar
0
Görüntüleme
71
11 Eylül 2001'deki terör eylemleri, dünyanın siyasi ve stratejik dengelerini tamamen değiştiren bir dönüm noktasıydı Bu nedenle bazı yorumcular siyasi anlamda 21 yüzyılın 11 Eylül'le başladığını belirtmekteler Geçtiğimiz 20 yüzyıla şekil veren en önemli fikri unsur, ideolojiler ve ideolojiler...
Cevaplar
0
Görüntüleme
66
İslam Ahlakını Anlatmak ve Allah'a İman Etmeye Teşvik Etmek Bazı insanlar sadece kendilerini en iyi şartlarda yaşatmakla, en rahat ortamı sağlamakla yükümlü olduklarını, diğer insanların hayatına karşı maddi manevi hiçbir sorumlulukları olmadığını düşünürler Dinlerini sadece kendi başlarına...
Cevaplar
0
Görüntüleme
99
858,497Konular
982,563Mesajlar
30,307Kullanıcılar
sinboykaSon üye
Üst Alt