iltasyazilim
FD Üye
Mezheplerin zuhuru ve Ehli sünnet müçtehit imamların içtihad usülleri
Peygamberimizin vefatından sonra İslâm alemi genişledi İran, Irak, Suriye gibi yerler fethedildi Hz Ömer (ra) Zeyd b Sabit, Abdullah bin Ömer (ra) Medine’de kalırken, pek çok sahabi efendimiz de yeni fethedilen yerlere dağıldı
Mesela Abdullah bin Mesud (ra) Irak’a; Ebu Mûsa elEşari (ra), İmran bin Huseyn (ra) ve Enes Bin Malik (ra) Basra’ya; Ebu’dDerda (ra), Muaz bin Cebel (ra), Muaz bin Cebel (ra) Muaviye (ra) Ubade bin Samit (ra) Şam’a gitti Her Sahabi bulunduğu yerde fetva ve ilim öğretme işleri ile meşgul oldular
Sahabiler, kendilerine sorulan suallerde evvela, Kur’an’a müracaat ediyorlardı Sualin cevabını Kur’an’da bulamadıklarında hadislere bakıyorlardı Hadislerde de bulamazlarsa, Kur’an ve hadise dayanarak kendileri içtihad yapıyorlardı
Çünkü bu sahabiler aynı zamanda Resulullah (sav)’in yanında uzun süre kalmalarından dolayı, Kur’an ve Sünnet’ten hüküm çıkarabilme anlayışına sahiptiler Yani müçtehit idiler
Bir yandan Müslümanların dini meselelerine çözüm bulan, fetva veren bu Sahabiler, diğer taraftan dini ilimler sahasında pek çok talebe yetiştirdiler Böylece Peygamberimizin bırakmış olduğu ilim ve hikmet mirası, Sahabiler yoluyla kendilerinden sonraki nesil olan Tâbiin’e intikal etti
Sahabilerden ders alan ve kendilerine Tabiin denilen zatlar, çeşitli İslam merkezlerinde bulunuyorlardı
Mesela Medine’de Salim bin Abdullah bin Ömer, Zühri, Yahya bin Said, Mekke’de Atâ bin Rabah, Kûfe’de İbrahim enNehai, Basra’da Hasan elBasri, Şam’da Mekhul bin Muslim elHuzelî, Yemen’de Tavus bin Keysan (rahmetullahi aleyhim ecmain) bu zatlardan bir kaçı idi
Bu imamların her biri kendisinden ders aldığı sahabinin rivayet ettiği hadisleri ve çeşitli meselelerdeki fetvalarını derlediler, bir araya topladılar Bunlar da kendilerine sorulan suallerin çoğunu evvela Kur’an’da, sonra da hadislerde ararlar, cevabını bulamadıkları meselelerde, kendi içtihatları ile verdiler
Tabiin imamları da Sahabiler gibi bir yandan Müslümanların suallerini cevaplandırırken, bir yandan da talebe yetiştirmekle meşgul oluyorlardı Çevrelerinde halkalanan talebelere İslam ilimlerinden ders veriyorlardı İslam hukukunun temelini kurma, karşılaşılan yeni meseleleri enine boyuna inceleyip hükümlerini açıklama hususunda talebelerine rehberlik ediyorlardı
Tabiinin yetiştirdiği bu talebelere “Tebei Tabiîn denir ki, meşhur olanları şunlardır:
İmamı Azam Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Evzaî, Leys Bin Sa’d, İmam Şafiî, Ahmed bin Hanbel, Süfyanı Servi, Süfyan bin Uyeyne (rahmetullahi aleyhim)
Bu zatlardan bazıları, mesela İmamı Azam, her ne kadar birkaç sahabiyi görmüşse de ilmi hüviyet itibariyle Tebei Tabiinden sayılır
Tabiin alimleri Sahabilerin fetvalarını topladıkları gibi Tebei Tabiin alimleri de Tabiinin fetvalarını topladılar Ayrıca kendileri de fetva verdiler Yeni karşılaşılan meselelerde fikri çalışmalarda bulundular ve belli esaslar ortaya koydular
Tebei Tabiin devri, başta tefsir ve hadis olmak üzere bir çok ilmin tahsil edildiği münbit ve bereketli bir zamandı
Müçtehid derecesinde pek çok imam vardı İşte fıkhiameli mezheplerin teşekkülü Tebei Tabiin zamanına rastlar Gerek sahabilerin, gerekse Tabii’nin temel meselelerinin dışında kalan teferruatla ilgili meselelerde, Kur’an ve Sünnet ışığında yaptıkları içtihatlar neticesinde, aynı konuda farklı fetvalar ortaya çıktı
Müslümanlar, kendi bölgelerinde yaşayan imamın fetvalarını biliyor, onu tercih ediyor ve onunla amel ediyordu İşte bu tercih ve taraftarlık, zamanla yerini “gidilen yol manasına gelen “Mezhepleri ortaya çıkardı
Hanefi Mezhebi’nin ortaya çıkması
Hanefi mezhebinin temeli, İmamı Azam’a yani Ebu Hanife’nin (H80150 M699767) içtihatlarına dayanır
Aynı şekilde İmamı Azam’ın talebeleri de onun rivayet ettiği hadisleri, kabul ettiği görüşlerini toplayarak sistemleştirdiler O görüşlerinden yeni yeni eserler telif ettiler Zaman içerisinde bu eserlere şerh yazdılar İmamların görüşlerine ve fıkıhtaki usullerine uygun yeni yeni hükümler çıkardılar Bunlarda çeşitli bölgelere dağıldılar Böylece İmamı Azam’ın görüşleri bir mezhep halini aldı
İmamı Azam’ın talebeleri arasında en meşhurları; İmam Ebu Yusuf ve İmamı Muhammed’dir Bu iki İmamın zaman zaman İmamı Azam’dan farklı fetvalarda verdiklerini de burada ifade edelim Bunun en mühim sebeplerinden birisi, o alimler zamanında hadislerin daha derli toplu hale gelmesidir Bunlar kendilerine sahih bir hadis ulaştığında (İmam’ın fetvasına aykırı bir şey söylüyorsa) hocalarının fetvalarına zıt hükümler vermişlerdir
Mâliki Mezhebi’nin ortaya çıkması
Maliki mezhebi, İmam Malik Hzlerinin (ö 179 795) içtihatlarına dayanır Zaman içerisinde İmamı Malik’in talebeleri de onun rivayet ettikleri hadisleri ve görüşlerini toplayarak benimsemiş ve sistemleştirmişlerdir Onun talebeleri de onun metoduna uygun şekilde karşılaştıkları yeni meselelerde fetva verdiler, böylece de Malikî mezhebi ortaya çıktı
Şafi Mezhebi’nin zuhuru
İmam Şafii, Maliki ve Hanefi mezheplerinin usullerinin yayılmaya başladığı ilk zamanlarda yetişti (H150204 M767819)
İmamı Şafii Hzlerinin, bu iki İmam’dan sonra dünyaya gelmesi, kendisi için Allah’ın büyük bir lütfu idi Çünkü o ilimle meşgul olduğu zamanlarda, bu iki mezhep teşekkül etmiş, usülleri belirlenmiş ve bir çok yerde yaygınlaşmıştı Dolayısıyla İmamı Şafi Hzleri mezheplerin yollarını inceleme fırsatı buldu Ve onlardan farklı bir usül takip etti Ve fıkhın usulleri ile ilgili İslam tarihinde ilk eser olan ‘erRisale’ isimli kitabını yazdı
Diğer taraftan, Sahabilerin her biri (tabii olarak) bütün hadisleri bilmiyordu Hakkında hadis ulaşmamış meselelerde kendi içtihatları ile fetva veriyorlardı Bu da birbirinden farklı değişik yerlerde yaşayan sahabiler arasında, aynı konu hakkında farklı hükümler vermesine yol açıyordu
Sahabilerin içtihatları İmamı Şafii zamanında derlenip toplanmıştır ve böylece aynı meselede sahabilerin verdikleri farklı fetvalar gün yüzüne çıkmıştı İmam Şafi bunların çoğunu sahih hadislere dayanarak eledi
Yine, önceki alimlerin o konuda kendilerine bir hadis ulaştığı takdirde, o hadisi bilmeden evvel kendi içtihatlarıyla verdikleri fetvalardan vazgeçtiklerini gördü Bunun için önceki alimlerin ittifak etmedikleri içtihatlara sarılmayı bıraktı
Zaman içerisinde fakihler onun etrafında toplandılar, onun kitaplarını şerhettiler Onun geliştirdiği usüle uygun fetvalar verdiler Böylece Şafii Mezhebi doğdu
Hanbeli Mezhebi
Hanbeli Mezhebi’nin esasları, Ahmed b Hanbelin içtihatlarına dayanır Yine bu mezhep de onun talebeleri tarafından sistemleştirilerek batıl olan ve sahih kavillere dayanmayan görüşlerin zararlarından bertaraf edilerek günümüze kadar ulaştırılmıştır
Günümüze ulaşamayan Sünni mezhepler ve Sonuç
Sahabe, Tabiin ve Tebei Tabiin devirlerinde müçtehitlerin fazla olması, birçok mezhebin ortaya çıkmasına sebep oldu Zaman içerisinde onun üzerinde Sünni fıkhi mezhep ortaya çıktı
Zaman geçtikçe mezhep imamı durumunda olan alimlerin birçoğu kendilerinden daha alim gördükleri veya aynı meselede aynı içtihatta ittifak ettikleri imamların mezheplerine girdiler Çünkü bu mübarek zatlar, içtihat yaparken nefsine kapılmaktan, ilmi enaniyet ve taassuptan tamamen uzaktılar Bunun için de hakkı nerede bulsalar kabul ediyor, sahip çıkıyorlardı
Müçtehitlerin yaptıkları içtihatların, verdikleri fetvaların yayılmasında ve bir mezhep halini almasında talebelerinin büyük rolü oluyordu Bazı imamların talebeleri, hocalarının fetvalarını tertib ve tasnif ederek bir sistem haline getirirken; pek çok talebe aynı başarıyı gösteremedi
Bazı mezheplerin yayılamamasının ve zamanla mensubu kalmamasının bir diğer sebebi de, Kur’an ve hadisi esas aldıkları halde bunların işaret ettiği; kıyas, örf, adet gibi hususları nazara almamalarıydı (Dolayısıyla görüşleri, ortaya çıkan yeni durumlara açıklık getirmekte yetersiz kalıyordu)
İşte bu ve benzeri sebeplerden dolayı, bugün Müslümanların ekseriyetinin tabi olduğu dört hak mezhep varlığını devam ettirirken, diğer hak mezhepler kitap sayfalarında kalmaktan kurtulamadı
Bu imamlardan bazıları şunlardır; Amr elEvzai, Süfyanı Servi, Ebu’l Haris elLeysi, Davud ezZahiri, İbni Cerir etTaberi, Hasanı Basri (rahmetullahi aleyhim ecmain)
Dipnotlar:
Âli İmran Sûresi, 31
Haşr Sûresi, 7
Peygamberimizin vefatından sonra İslâm alemi genişledi İran, Irak, Suriye gibi yerler fethedildi Hz Ömer (ra) Zeyd b Sabit, Abdullah bin Ömer (ra) Medine’de kalırken, pek çok sahabi efendimiz de yeni fethedilen yerlere dağıldı
Mesela Abdullah bin Mesud (ra) Irak’a; Ebu Mûsa elEşari (ra), İmran bin Huseyn (ra) ve Enes Bin Malik (ra) Basra’ya; Ebu’dDerda (ra), Muaz bin Cebel (ra), Muaz bin Cebel (ra) Muaviye (ra) Ubade bin Samit (ra) Şam’a gitti Her Sahabi bulunduğu yerde fetva ve ilim öğretme işleri ile meşgul oldular
Sahabiler, kendilerine sorulan suallerde evvela, Kur’an’a müracaat ediyorlardı Sualin cevabını Kur’an’da bulamadıklarında hadislere bakıyorlardı Hadislerde de bulamazlarsa, Kur’an ve hadise dayanarak kendileri içtihad yapıyorlardı
Çünkü bu sahabiler aynı zamanda Resulullah (sav)’in yanında uzun süre kalmalarından dolayı, Kur’an ve Sünnet’ten hüküm çıkarabilme anlayışına sahiptiler Yani müçtehit idiler
Bir yandan Müslümanların dini meselelerine çözüm bulan, fetva veren bu Sahabiler, diğer taraftan dini ilimler sahasında pek çok talebe yetiştirdiler Böylece Peygamberimizin bırakmış olduğu ilim ve hikmet mirası, Sahabiler yoluyla kendilerinden sonraki nesil olan Tâbiin’e intikal etti
Sahabilerden ders alan ve kendilerine Tabiin denilen zatlar, çeşitli İslam merkezlerinde bulunuyorlardı
Mesela Medine’de Salim bin Abdullah bin Ömer, Zühri, Yahya bin Said, Mekke’de Atâ bin Rabah, Kûfe’de İbrahim enNehai, Basra’da Hasan elBasri, Şam’da Mekhul bin Muslim elHuzelî, Yemen’de Tavus bin Keysan (rahmetullahi aleyhim ecmain) bu zatlardan bir kaçı idi
Bu imamların her biri kendisinden ders aldığı sahabinin rivayet ettiği hadisleri ve çeşitli meselelerdeki fetvalarını derlediler, bir araya topladılar Bunlar da kendilerine sorulan suallerin çoğunu evvela Kur’an’da, sonra da hadislerde ararlar, cevabını bulamadıkları meselelerde, kendi içtihatları ile verdiler
Tabiin imamları da Sahabiler gibi bir yandan Müslümanların suallerini cevaplandırırken, bir yandan da talebe yetiştirmekle meşgul oluyorlardı Çevrelerinde halkalanan talebelere İslam ilimlerinden ders veriyorlardı İslam hukukunun temelini kurma, karşılaşılan yeni meseleleri enine boyuna inceleyip hükümlerini açıklama hususunda talebelerine rehberlik ediyorlardı
Tabiinin yetiştirdiği bu talebelere “Tebei Tabiîn denir ki, meşhur olanları şunlardır:
İmamı Azam Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Evzaî, Leys Bin Sa’d, İmam Şafiî, Ahmed bin Hanbel, Süfyanı Servi, Süfyan bin Uyeyne (rahmetullahi aleyhim)
Bu zatlardan bazıları, mesela İmamı Azam, her ne kadar birkaç sahabiyi görmüşse de ilmi hüviyet itibariyle Tebei Tabiinden sayılır
Tabiin alimleri Sahabilerin fetvalarını topladıkları gibi Tebei Tabiin alimleri de Tabiinin fetvalarını topladılar Ayrıca kendileri de fetva verdiler Yeni karşılaşılan meselelerde fikri çalışmalarda bulundular ve belli esaslar ortaya koydular
Tebei Tabiin devri, başta tefsir ve hadis olmak üzere bir çok ilmin tahsil edildiği münbit ve bereketli bir zamandı
Müçtehid derecesinde pek çok imam vardı İşte fıkhiameli mezheplerin teşekkülü Tebei Tabiin zamanına rastlar Gerek sahabilerin, gerekse Tabii’nin temel meselelerinin dışında kalan teferruatla ilgili meselelerde, Kur’an ve Sünnet ışığında yaptıkları içtihatlar neticesinde, aynı konuda farklı fetvalar ortaya çıktı
Müslümanlar, kendi bölgelerinde yaşayan imamın fetvalarını biliyor, onu tercih ediyor ve onunla amel ediyordu İşte bu tercih ve taraftarlık, zamanla yerini “gidilen yol manasına gelen “Mezhepleri ortaya çıkardı
Hanefi Mezhebi’nin ortaya çıkması
Hanefi mezhebinin temeli, İmamı Azam’a yani Ebu Hanife’nin (H80150 M699767) içtihatlarına dayanır
Aynı şekilde İmamı Azam’ın talebeleri de onun rivayet ettiği hadisleri, kabul ettiği görüşlerini toplayarak sistemleştirdiler O görüşlerinden yeni yeni eserler telif ettiler Zaman içerisinde bu eserlere şerh yazdılar İmamların görüşlerine ve fıkıhtaki usullerine uygun yeni yeni hükümler çıkardılar Bunlarda çeşitli bölgelere dağıldılar Böylece İmamı Azam’ın görüşleri bir mezhep halini aldı
İmamı Azam’ın talebeleri arasında en meşhurları; İmam Ebu Yusuf ve İmamı Muhammed’dir Bu iki İmamın zaman zaman İmamı Azam’dan farklı fetvalarda verdiklerini de burada ifade edelim Bunun en mühim sebeplerinden birisi, o alimler zamanında hadislerin daha derli toplu hale gelmesidir Bunlar kendilerine sahih bir hadis ulaştığında (İmam’ın fetvasına aykırı bir şey söylüyorsa) hocalarının fetvalarına zıt hükümler vermişlerdir
Mâliki Mezhebi’nin ortaya çıkması
Maliki mezhebi, İmam Malik Hzlerinin (ö 179 795) içtihatlarına dayanır Zaman içerisinde İmamı Malik’in talebeleri de onun rivayet ettikleri hadisleri ve görüşlerini toplayarak benimsemiş ve sistemleştirmişlerdir Onun talebeleri de onun metoduna uygun şekilde karşılaştıkları yeni meselelerde fetva verdiler, böylece de Malikî mezhebi ortaya çıktı
Şafi Mezhebi’nin zuhuru
İmam Şafii, Maliki ve Hanefi mezheplerinin usullerinin yayılmaya başladığı ilk zamanlarda yetişti (H150204 M767819)
İmamı Şafii Hzlerinin, bu iki İmam’dan sonra dünyaya gelmesi, kendisi için Allah’ın büyük bir lütfu idi Çünkü o ilimle meşgul olduğu zamanlarda, bu iki mezhep teşekkül etmiş, usülleri belirlenmiş ve bir çok yerde yaygınlaşmıştı Dolayısıyla İmamı Şafi Hzleri mezheplerin yollarını inceleme fırsatı buldu Ve onlardan farklı bir usül takip etti Ve fıkhın usulleri ile ilgili İslam tarihinde ilk eser olan ‘erRisale’ isimli kitabını yazdı
Diğer taraftan, Sahabilerin her biri (tabii olarak) bütün hadisleri bilmiyordu Hakkında hadis ulaşmamış meselelerde kendi içtihatları ile fetva veriyorlardı Bu da birbirinden farklı değişik yerlerde yaşayan sahabiler arasında, aynı konu hakkında farklı hükümler vermesine yol açıyordu
Sahabilerin içtihatları İmamı Şafii zamanında derlenip toplanmıştır ve böylece aynı meselede sahabilerin verdikleri farklı fetvalar gün yüzüne çıkmıştı İmam Şafi bunların çoğunu sahih hadislere dayanarak eledi
Yine, önceki alimlerin o konuda kendilerine bir hadis ulaştığı takdirde, o hadisi bilmeden evvel kendi içtihatlarıyla verdikleri fetvalardan vazgeçtiklerini gördü Bunun için önceki alimlerin ittifak etmedikleri içtihatlara sarılmayı bıraktı
Zaman içerisinde fakihler onun etrafında toplandılar, onun kitaplarını şerhettiler Onun geliştirdiği usüle uygun fetvalar verdiler Böylece Şafii Mezhebi doğdu
Hanbeli Mezhebi
Hanbeli Mezhebi’nin esasları, Ahmed b Hanbelin içtihatlarına dayanır Yine bu mezhep de onun talebeleri tarafından sistemleştirilerek batıl olan ve sahih kavillere dayanmayan görüşlerin zararlarından bertaraf edilerek günümüze kadar ulaştırılmıştır
Günümüze ulaşamayan Sünni mezhepler ve Sonuç
Sahabe, Tabiin ve Tebei Tabiin devirlerinde müçtehitlerin fazla olması, birçok mezhebin ortaya çıkmasına sebep oldu Zaman içerisinde onun üzerinde Sünni fıkhi mezhep ortaya çıktı
Zaman geçtikçe mezhep imamı durumunda olan alimlerin birçoğu kendilerinden daha alim gördükleri veya aynı meselede aynı içtihatta ittifak ettikleri imamların mezheplerine girdiler Çünkü bu mübarek zatlar, içtihat yaparken nefsine kapılmaktan, ilmi enaniyet ve taassuptan tamamen uzaktılar Bunun için de hakkı nerede bulsalar kabul ediyor, sahip çıkıyorlardı
Müçtehitlerin yaptıkları içtihatların, verdikleri fetvaların yayılmasında ve bir mezhep halini almasında talebelerinin büyük rolü oluyordu Bazı imamların talebeleri, hocalarının fetvalarını tertib ve tasnif ederek bir sistem haline getirirken; pek çok talebe aynı başarıyı gösteremedi
Bazı mezheplerin yayılamamasının ve zamanla mensubu kalmamasının bir diğer sebebi de, Kur’an ve hadisi esas aldıkları halde bunların işaret ettiği; kıyas, örf, adet gibi hususları nazara almamalarıydı (Dolayısıyla görüşleri, ortaya çıkan yeni durumlara açıklık getirmekte yetersiz kalıyordu)
İşte bu ve benzeri sebeplerden dolayı, bugün Müslümanların ekseriyetinin tabi olduğu dört hak mezhep varlığını devam ettirirken, diğer hak mezhepler kitap sayfalarında kalmaktan kurtulamadı
Bu imamlardan bazıları şunlardır; Amr elEvzai, Süfyanı Servi, Ebu’l Haris elLeysi, Davud ezZahiri, İbni Cerir etTaberi, Hasanı Basri (rahmetullahi aleyhim ecmain)
Dipnotlar:
Âli İmran Sûresi, 31
Haşr Sûresi, 7